•12•

1.1K 110 56
                                    

      "Sadece beni yalnız bırak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sadece beni yalnız bırak..."

:
:
:

Ellerim vücudumla eş zamanlı olarak titriyor, nefeslerim boğazıma diziliyordu. Sol tarafımın tam ortasına oturan ağırlık nefes almamı güçleştirerek ölmemi istediğini belli ediyordu. Gözümden düşmek isteyen gözyaşlarının yardakçısı olan hıçkırıklarım dışarıya çıkamadıkları için boğazımda koca bir düğüm oluşturmuşlardı.

İçimdeki yükü atmak için hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum ama bir türlü beceremiyordum. Gözlerimi yakan yaşlar bir türlü çıkmıyordu yerlerinden.

Babamın gidişinin ardından çok geçmeden kapı tekrar çalındığında zorlukla ayağa kalktım. Minho gelmiş olmalıydı. Dediği gibi çok uzağa gitmemişti belli ki. Sözünü tutmuş, gerçekten de hemen gelmişti.

Bedenimi hasta eden mikroplardan mı yoksa ruhumu zehirleyen duygulardan mı bilemiyorum bacaklarım bile titriyordu, sanki gücü elimden bir saniye olsa bıraksam yere düşecektim. Zorlukla hareket edip kapıya gittim ve hiç düşünmeden kolu indirdim. Kapı aralandığı an karşıma çıkan beden, tam da tahmin ettiğim gibi olduğunu anlamamı sağladı.

"Ne oldu? Yine vurdu mu sana?" Minho, kapı açılır açılmaz hızlıca içeriye girip yüzümü incelemeye başladı. Üzerimde gezdirdiği gözlerindeki ilgi dolu bakış içimdeki ağlama isteğimi körüklerken kendime hakim olamayıp kollarımı ona doladım.

Ona sarılmamı beklemediği için şaşırmıştı doğal olarak, bunu kasılan bedeninden çok net anlayabiliyordum. Haksız sayılmazdı, çünkü bende beklemezdim kendimden böyle bir şey ancak şuanda şaşırması umurumda değildi. Birinin yanımda olmasına ihtiyacım vardı. İki yanında duran kolları hala olduğu yerde duruyor, beni sarmak için herhangi bir harekette bulunmuyordu.

Sarılmama karşılık vermese bile vücudunun sıcaklığını hissetmek, uzun zamandır benimle beraber olan yalnızlığımı parçalara ayırıp içimdeki duygusal bir şeyleri açığa çıkarmıştı. Boynuna sardığım kollarımı daha da sıkılaştırıp kafamı omuzuna yasladım. Minho hiç bir tepki vermeden ona sığınmama izin verdi.

Birilerine böyle sarılmayalı, içimdeki savaştan kaçıp birisine sığınmayalı ne kadar olmuştu? Epey uzun bir zaman...

Yaşadığım bu farkındalık her şeyin üzerine tuz biber olmuş içimi yakmaya devam eden ağlama hissini daha da körüklemişti. Bu kez gözlerimden çıkmaya çalışan göz yaşlarını durduran ben oldum. Az önce ağlayamazken şimdi çeşmelerimin açılmasını Minho'ya mı bağlamalıydım?

Dişlerimi sıkarak, az önceki düğümün çözülüp hıçkırıklarımın kaçmasına engel oldum. Onun karşısında ağlamak istemiyordum, ona güçsüzlüğümü göstermek istemiyordum.

"Ne konuştunuz?" Minho şaşkınlığını üzerinden atabildiğinde, sanki ortamı bozmak istemiyormuş gibi kısık sesle konuştu. Sorusuna karşın sessizliğimi korudum, çünkü eğer konuşursam tutmaya çalıştığım hıçkırıklarım aradan sıvışacaktı.

Happier Than Ever °Minlix°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin