•6•

1.2K 146 118
                                    


İyi okumalar ❣️

°•°•°°•°••°°•°•°•°•°•°°••°

"Güzel anılarımı çaldın,
Sadece yalnız bırak beni..."

:
:
;

Sisler ardına gizlenmiş zihnim yavaşça aydınlanmaya başladığında başımda can yakıcı bir ağrı hissetmeye başladım. Uyanmam gerektiğinin farkındalığı ile gözlerimi aralamaya çalıştım ancak göz kapaklarımın üzerine tonlarca ağırlıkta yük binmiş gibiydi.

Bedenime oturan baş ağrısının yanında gelen mide bulantısı kendimi iğrenç hissettiriyordu. Vücudumu bu kadar rahatsız edecek ne olduğunu anlamaya çalıştım kısa bir süre ancak her şey pusluydu.

Topladığım güç kırıntıları ille gözlerimi zorlukla araladım. Göz hizama giren ilk şey bana yabancı gelen bir görüntü oldu; yanımda benden başka birisi daha vardı. Yanında birisi uyuyordu ve bu kişi Lee Minho'dan başkası değildi!

Gözlerim az öncekinin aksine irice açılırken bu duruma nasıl geldiğimizi çözmek adına bilinçaltımın derinliklerini sorgulamaya başladım. En son Jisung'un yanındaydım ve bana yeni getirdiği uyuşturucuları gösteriyordu. İçmek istemediğimi söylediğimi hatırlıyorum, lakin bir ara kendimi düşüncelerime o kadar çok kaptırmıştım ki onları susturmak adına o beyaz tozu içime çektiğimi hatırlıyorum.  Sırf, Minho'yu okulda mastürbasyon yapacak kadar etkileyen kişiyi deli gibi düşündüğüm için almıştım o zehri vücuduma.

Bazen kendimi anlayamıyordum. Yaptığım hareketler, düşünceler asla mantığıma uymayacak şekilde hareket ediyordu. Bazı şeyleri neden yaptığımı veya neden bu kadar çok düşündüğümü anlayamıyordum. Tıpkı şimdi olduğu gibi; neden Minho'yu bu kadar düşünüyorum ki?

Bilinçaltım iyice aydınlanmaya başladığında bulunduğum durumu daha iyi anlamak adına etrafa bakındım. Kendi evimdeydim. Gözlerim aceleyle üzerimi taradı; kıyafetlerimleydim şükür. Daha sonra tekrar yanımda uyuyan bedene çevirdim bakışlarımı.

Normalde göründüğünün aksine gayet masum bir ifadeye bürünmüştü yüzü. Benden uzak olmak ister gibj yastığın en ucuna koyduğu yüzü buruşmuştu hafiften. Saç telleri alnına dökülerek yüzünün yarısını kapatmakla tehdit etse de, uykunun etkisiyle daha dolgun olan dudakları gayet net bir şekilde gözlerimin önündeydi.

Yüzünü incelemeyi bırakıp vücudunu kontrol ettim. Oda kıyafetleriyle uyuyordu. Daha yeni dikkatimi çeken detay ile kaşlarım mümkünmüş gibi daha fazla çatıldı. Resmen Minho'nun elini tutuyordum! Hem de sıkıca, sanki bir yere gitmesine izin vermek istemiyor gibi tutmuştum.

Bulunduğumuz durumun anormalliğini daha yeni yeni anlayan beynim, vücuduma hareket etmesi gerektiğini söylemişti sonunda. Hızlıca elimi çekerek onu serbest bıraktım ve yatakta oturur pozisyona geçtim.

Ani hareketim yatağın sallanmasına sebep olduğu için Minho yerinde kıpırdanmaya başladı. Açtığı gözlerini birkaç kez kırpıştırdı uykunun etkisini üzerinden atmak için. Daha sonra nerede olduğunu kavramış olacak ki gözleri hızla benim bakışlarıma karşılık verdi.

"Siktir uyuyakalmışım!" Yataktan aceleyle kalkarken daha çok kendi kendine söylüyormuş gibi mırıldandı. O biran önce benden uzaklaşmak istiyor gibi hızlıca yataktan çıkarken ben oturduğum yerde durup onun hareketlerini izliyordum.

"Dün gece ne oldu?" Diye sordum hala uykunun izlerini taşıyan bir sesle. Sorumu duyunca benim varlığımı hatırlamış gibi bana baktı.

"Elinin körü oldu!" Daha yeni uyanan o değilmiş gibi gür çıkan sesi öfke doluydu. "Ne bok yiyordun orada? O lanet şeyi içerken aklın neredeydi?" Geceden beri içinde biriktirdiğini tahmin ettiğim nefretini anında üzerime boşalttı. Öfkesini kusmaya fırsat kolladığını anlamam uzun sürmedi. Konuşurken üzerime doğru eğildi tehditkâr bir tavırla.

Happier Than Ever °Minlix°Where stories live. Discover now