Beni öptü.

Ağzının verdiği his... Mükemmeldi. Ve ben, ben olmaktan çıkmıştım. Behemoth beni öpmek için eğilmişti, bir eli kafamı tutuyordu sadece. Ben ise... Ellerimi göğsüne koyup ağzımı onunkinden ayırmadan ayağa kalktım ve... ve üstüne tırmandım. Behemoth masaya çarptı. Ellerimi karnına indirerek bacaklarımı açıp masadan destek alarak üstüne çıktım.

Ardından dilimi, onun yaptığı şekilde ağzının içine soktum. Cehennemi yalıyormuşum gibi hissettim. Bir yanım dehşet dolu şoktaydı ama kafayı yemiş diğer yanım onu geriye tepmişti. Bana ne oluyor bilmiyorum. Hiç kimseyi öpmemiş olmama rağmen Behemoth'u öpen bendim bu sefer. Bedenim tutkuda boğulmuş gibi ona kıvrılıyordu. Tek istediğim onu hissetmekti, tenini, ağzındaki şehveti, bana dokunuşunu. Derinden. Birden. Her şeyi öyle derinden, ani ve çırılçıplak istiyordum ki aklımı kaçırmış olmam muhtemeldi.

Behemoth beni hafifçe ittirdiğinde onu sadece ben öpüyordum. Utanç duygun kaybolmamış olsaydı içinde yüzüyor olurdum. Onun yerine, onu öyle sıkı tutundum ki tenini deştiğimi hissediyordum. Ağzından bir hırıltı çıktığında o sesi ağzımın içinde yuvarlayıp dilimi ağzında gezdirdim. Öyle şiddetli bir şekilde ona çekilmiştim ki birden, ne olduğunu anlayamıyordum.

Behemoth başını geri attığında itiraz dolu bir ses çıktı ağzımdan.  Ardından kan kokusunu aldım. Behemoth bileklerimi tuttuğunda tırnaklarımı... Boğazına batırmış olduğumu fark ettim.

Bileklerimi boynundan çekerken ağzından tıslamaya benzer ufak bir ses çıktı. Sivrilmiş tırnaklarımda -en azından pençe değildi- kanı vardı. Ne yapıyordum ben?

Saldırmak istiyordum. Aynı zamanda, onu deli gibi öpmek istiyordum. İkisini de şu an yapmıyor olduğum için o kadar öfkeliydim ki resmen aldığım nefes hırıltılı çıkıyordu.

Gözlerim gördüğü şeylerin rengini kırmızıyla yer değiştirmişti. Adeta ısı ölçer gibi bir şeydim. Koyu kırmızı gördüğüm her şeye saldırmak istiyordum ve Behemoth, cehennemdeki en koyu kırmızı şeydi.

Behemoth beni izlerken yüzünde herhangi bir ifade yoktu. Ben ise bırakması ve devam edebilmem için tehdit edercesine yüzüne doğru dişlerimi gösteriyordum. Lanet olası bir hayvan gibi. Bana ne oluyor?

Ardından pelerinimin başlığını yüzüme geçirerek beni kendine bastırdı. Bir eli belimdeydi, diğer kolu ise enseme sarılmıştı. Onu itmeye çalışıp debelendim ama hareket ederken kurtulmama izin vermedi.

Beni bir yere taşıdığını hissediyordum. Ona saldırmayı kesmek istiyordum ama yapamıyordum. Birinden geçit açmasını istediğini duydum.

Ardından sopsoğuk bir hava, yanan bedenime çarptı.

Çok fazla gürültü vardı. Çok fazla varlık vardı. Ormanda olduğumu hissediyordum.

"Diabolus git buradan." dedi Behemoth. Kurt hırlaması duyuldu, ardından koşan bedenler... Aklım yerinde değildi, tam anlayamıyordum.

Bırakıldığımı hissettim. Dengemi sağlamaya çalışırken döndürüldüm. Botlarım karları eziyordu. Behemoth arkamdaydı. Boğazımdaki pelerinin iplerinin çözüldüğünü fark ettim.

Gözlerimi kırpıştırarak karlı Venues ormanına baktım. Bir tepedeydim. Etrafta ölü Drayad'lar vardı, bir kurt tarafından parçalanmış gibi. Aşağıda ise daha çoğu vardı.

Pelerinim omuzlarımdan geri çekildi, Behemoth'un baştan çıkaran sesini kulağımda duydum: "Pekala küçük canavar, saldır."

ARMANDO BEHEMOTHحيث تعيش القصص. اكتشف الآن