Abis: on altı

En başından başla
                                    

"Horantoth!" diye gürlediğinde bir an adımım sekteye uğradı, böyle bir şey beklemediğimden.

Zincirler şangırdadı, kayaların arasındaki lavlar canlandı. Canavar birden Behemoth'un karşısında belirdi. Başını hafifçe eğdi. "Efendi Bartolov."

Behemoth bana döndü. "Ondan bir şey iste."

Horantoth'un, Behemoth'tan aldığı turuncu gözleri bana döndü. Canavar, Behemoth'un dönüştüğü halinden daha uzundu ama daha iri değildi. Kesinlikle daha korkutucu görünüyordu ama. Dişleri çok daha uzundu, bedeni çok daha siyahtı. Yaydığı hava ise sönük sayılırdı.

"Ee..." diye geveledim. "Oturabilir misin Horantoth?"

Horantoth gözlerini Behemoth'a çevirdi. Acaba hangisi daha şaşırtıcıydı? Bir köpek gibi oturmasını istemenin aklıma ilk gelen şey olması mı yoksa Behemoth'un ondan bir şey istememi söylemesi mi?

Behemoth "Emir verir gibi, Leserian. Rica etme. Sorma. Siktiğimin emrini ver." dedi dişlerinin arasından.

Sinir köpürmesi içimde belirdi, sertçe konuştum: "Horantoth, Behemoth'un yüzüne bir tane yumruk patlat."

Ben ne olduğunu anlamadan, Horantoth, Behemoth'a saldırdı. Koca yumruğunu kaldırdı. Behemoth onun kolunu tuttu ve "Yeterli." dedi.

Horantoth hayretle hırıldadı. "Efendi Bartolov-"

"Özre gerek yok. Gidebilirsin. Bundan kimseye bahsetme."

Horantoth gözlerini bana çevirdi, ardından tekrar Behemoth'a bakarak yavaş yavaş geriledi. Kaybolduğunda Behemoth sıkıntıyla iç geçirdi.

"İçinde gücümün önemli parçaları var ve bu dayanılmaz derecede öfkelendirici." dedi tekrar bir oraya bir buraya yürürken.

"Kıskanmana gerek yok." dedim, pelerinle oynarken.

"Kıskanmak mı?" Korkutucu bir kahkaha attı. "Tek istediğim içine kadar parçalayıp bana ait olanı geri almak."

Yutkundum. "Bu çok... Acele bir karar olurdu. Bence böylesi daha iyi."

"Sert karşılık ver Leserian."

Afalladım. "Ne?"

"Geri adım atmadan karşı çık diyorum. Pısırıklaşma." dedi, iğrenir gibi bir tonda.

Ağzım açık bir şekilde, bana sert sert bakmasını izledim. Ardından yüzümü bükerek arkamı döndüm ve yürümeye başladım. "Kimseyle uğraşamayacak kadar yorgunum."

"İki gün uyudun. Nasıl yorgun olabilirsin tembel?" dedi, hızla yanıma gelerek. "Kanımı da içtin ve bu seni iyileştirdi."

"Bilmiyorum. Kanın beni iyileştirmek dışında bir şey yapmadı. Besin kaynağım değil. Ben lanet olası yemeklerin taraftarıyım hala demek ki." dedim, sinirlerim bozulmuş bir şekilde. "Geçit bile açamıyorum adam akıllı. Hiç bu kadar güçsüz düşmemiştim. Bir de kendime bile katlanamayacak kadar tahammülsüz hissediyorum."

"Ergen halim gibisin."

Kaşlarımı çatarak başımı ona çevirdim. "Şeytanlar ergenliğe giriyor mu?"

"Sayılır. Bu kelimenin anlamını yeni öğrendim. Şeytan ergenliği insanlarınki gibi bir şekilde değil." Bir süre düşündü. "Kızışma daha doğru bir kelime olur."

"Kedi gibi mi?" Bana dik bir bakış attı. Devam ettim: "Kızışmış da hissetmiyorum. Sadece... Sıkılmış gibiyim."

"Öyle başlar."

ARMANDO BEHEMOTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin