''Tamam, baba. Ben bir iki saate gelirim.'' dediğimde kaşlarını çattı.

''Oğlunla vakit geçirip kendini toparla ve dinlenmeden buraya gelme Sırat.''

Derin bir nefes alarak ''Tamam ama en ufak bir şeyde haber ver olur mu?'' dediğimde başını salladı. Cama dönüp baktım. Parmaklarımı cama yaslayıp içimden 'Bekle beni sevgilim, oğlumuzu görüp geleceğim.' dedim. Geri çekilip bizimkilere habere verdikten sonra hastaneden çıktım. Genco beni eve görürken yolda bir yandan da yapacaklarımızı gözden geçiriyorduk. Her şey ayarlanmıştı. Hastaneye dönmeden önce bu işi halledecektik. Sinirden titreyen ellerimi yumruk yapıp dizlerimin üstüne bastırdım. Sevdiğim kadının her soluğu için, çektiği her acı için onları yaşadıklarına pişman edecektim. 

''O pisliği içeri alanları buldunuz mu Genco?!'' diye sinirle sorduğumda, kardeşim direksiyondaki ellerini sıkarak benim gibi sinirle nefes alıp bıraktı. 

''Bizim ekibin ve Ezra'nın yeni aldığı elemanların arasına iki kişi sokmuşlar abi. Depoya aldık ama konuşmadı o*çocukları. Aklım almıyor abi! Bunlar nasıl insanlar? Bu sadece basit bir kıskançlık gibi durmuyor abi. Bunun altından bir bok çıkacak ama dur bakalım.''

''Bende öyle düşünüyorum. Günlerdir beynimi kemirip duruyor. Bize zarar vermek o kaltak dışında kimin işine yarayacak ki? İyice araştır Genco, bu pisliği temizlemeden yaşamak bize haram oldu.'' Uykusuzluktan ve ağlamaktan yanan gözlerimi kırpıştırarak çatık kaşlarla yola baktım. İki gündür gözümü bile kırpmamıştım. O pencerenin başından, canlarımın yanından sadece lavabo ihtiyacı için birkaç dakika ayrılmıştım. Öylesine canım yanıyordu ki.. Kimsenin beni anlayabileceğini sanmıyordum. Kimse canından can giderken o camın arkasında eli kolu bağlı durmanın ne demek olduğunu bilemezdi. Dilerim hiç kimse de yaşamazdı. Genco arabayı evimizin önüne park ettiğinde araçtan inip yorgun ama hızlı adımlarla kapıya ulaştım. Anahtarları nereye koyduğumu hatırlayamadığım için zili çaldığım sırada kapı birden açılıverdi. İçeriden ''Babaaaa!!!..'' diye haykırarak fırtına gibi kollarını açıp koşan küçük bedeni gördüğümde önünde eğilip  kucağıma atlayan oğlumu kucakladığım gibi bağrıma bastım. Hasretle yumuşacık yanaklarından öperken bebek kokusunu burnuma çektiğimde nefesimin boğazımda tıkandığını hissettim. Annesi gibi kokan canım oğlum minicik kollarını boynuma dolayıp bana sıkıca sarıldığında onu daha çok kendime çektim. 

''Babaa.. ''diye tekrarladığında ''Babamm.. Seni Yaradana kurban olurum ben!..'' dedim yüreğimden kopup gelen sevgi ve şefkatle. Bana boncuk boncuk bakan gözlerindeki yaşlara dayanamayıp koyuvermemek için burnumu çektim ve derin bir nefes alıp toparlanıp kucağımda oğlumla birlikte içeri girdim. Belma hanım kapıda bekliyordu.

''Hoş geldiniz Sırat bey.. ''dediğinde başımı salladım. Onsuz evimizi girdiğim için hoş gelmemiştim ama bir şey demedim. 

''Batın'ın yanında olduğunuz için teşekkür ederim Belma hanım.''

''Ne demek efendim, o benim evladım gibi.. ''dediğinde bunu samimiyetle söylediğini biliyordum. 

''Biz yukarıdayız, birkaç sonra tekrar çıkacağım size haber verdiğimde Batın'ın odasına gelirsiniz.''

''Tabi efendim, nasıl isterseniz.'' Başımı sallayıp selam vererek merdivenlere yöneldim. Kucağımda bıcır bıcır konuşan oğluma laf yetiştirerek odamıza geçtim. Kapıdan içeri girdiğim anda kalbim acıyla buruldu. Kucağımda annesini sayıklayan evladımla kalakalmıştım odanın ortasında. Her yerde izi vardı. O akşam heyecanla odanın içinde koşuşturuşu, konuşmalarımız aklıma geldi. Nasılda güzeldi.. O kadar güzel olmuştu ki aklım başımdan gitmişti. Kıskançlık kıskıvrak yüreğimi yakarken onu kollarıma alıp sakinleşmeye çalışmıştım. Sahip olduğum, bana verilen en güzel şeydi. Kollarımdaki mucizenin farkındaydım. İçinde bizim yavrularımızı taşıyan bu kadın kutsaldı, en muhteşem şeydi ve benimdi. Aynanın karşısında gözlerimiz kesiştiğinde ikimizde o anın bitmesini hiç istememiştik. Olacakları bilseydim o ana geri dönerdim. Ona ve bebeklerimize sımsıkı sarılır hiç bırakmazdım. Şimdi darmadağınıktım. İçimi yakan özlemle gözlerim doldu. Küçük bir çocuk gibi bir köşeye oturup hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum ama şimdi sırası değildi. 

EZRA (KALBİMİN PUSULASI SERİSİ 1)Where stories live. Discover now