Birden bire öylesine öfkelendim ki sesim sert çıktı. "Neyi? Şifreli konuşma lütfen. Ne demek Ramaela benden başkasına hamile kaldı? Kardeşim mi var? Ya da Gaviel... Ahh, bu ne böyle?"

Ellerimle gözlerimi örtmeye çalıştım. Kumlar öyle hızlı bir şekilde tenime savaş açmıştı ki yer yer kanamaya başlamıştım.

Zachrael beni hızlıca kavradı ve yerleşim yerinden uzağa, yere ilk indiğimiz alana getirdi. Ardından da elimi tutarak tek sıçrayışta kanatlarından kuvvet alıp yukarı çıkardı.

Kapıdayken, içeri girmeden önce "Sana anlattıklarımı Gaviel'e söyleme. Ben de bundan bahsetmeyeceğim." dedi, ifadesiz bir sesle.

"Bu neydi ki?"

"Öfke. Kumalar belirli bir seviyenin üstündeki öfkeyi sezinleyerek tepki verir." Boğazını temizledi ama bana bakmıyordu. "Seninki... Oraya fazlaydı. Biraz anormal bir durum. Doğruyu söylemek gerekirse tam anlayamadım."

Biraz onu inceledim, diğerlerinden farklı gibi geldi bana. Harudha aklını kaçırmasaydı onunla iyi arkadaş olacağımızı düşünürdüm, şimdi Zachrael için de aynısını düşünüyordum. "Al benden de o kadar." dedim, onu zorlamayı sonraya saklayarak. "Seninle daha fazla konuşmak isterim." Hafifçe gülümsemeye çalıştım. "Tamamen ağzından kaçırdıkların için yani. Bu huyun güzel."

Gülümser gibi oldu. "Başım derde girebilir, ufaklık."

"Ufaklık mı?"

"İki yaşında değil misin?" diye dalga geçti, biraz rahatlayarak.

"Teknik olarak binlerce yaştayım. Hatta Araf yaşı nasıl ölçülür bilmem ama daha bile yaşlı olabilirim, ufaklık." Görünüş olarak amcam olabilecek birine böyle davranmak ilginç geldi ama o rahatsız olmamış gibiydi.

Bana kimseye görünmeden odama çekilmemi tavsiye etti. Ben de öyle yaptım. Yıkanmak için önce şifa kremi sürmem gerekirdi ama diğer tarafın ne kadar karıştığını görmem lazımdı. Bu yüzden acıyı umursamayarak kendimi iyice keseledim. Yüzüm tül tarafından korunduğu için sorun yoktu. Uzun bir kıyafet giyersem -ki oradaki havalar buna uygundu- bir şey fark edilmezdi.

Behemoth'un salonuna gittiğimde bir karmaşa beklerken masada yemek yiyen bir Selenophile ve ona kıyasla dünyaları yemekte olan Behemoth'u gördüm.

"Hı?" diye bir ses çıktı ağzımdan.

Behemoth, oturmamı işaret etti. "Sen de katıl, Sahja."

İsmimi yine yamuk telaffuz etmişti ama bilerek yapıyormuş gibi bir havası vardı ve suçlayıcıydı. Genç Selenophile'ın karşısına geçtim. Sakince (hatta memnun bir şekilde) yemek yiyen oğlan son lokmasını ağzına attı.

"Yemeğin bittiğine göre Sabazios'un yanına git, Jacob." dedi, baş şeytan. Oğlan da başıyla onayladı, ayağa kalktı ve hafifçe eğildikten sonra çıktı.

Arkasından bakakaldım. "Ona... Böyle mi davranıyorsunuz? Normal? İyi?..."

Kaşları havalandı. "Neden kötü davranayım? O, ölü bir günahkar değil."

"Ama siz kötüsünüz?" Duraksadım. "Bu bayağı bir cevap oldu gerçi."

"Öyle oldu." dedi sadece.

"Sabazios onu inceledi mi?"

"Gerek kalmadı. Sorduğum her şeyi cevaplıyor."

"Ne sordunuz peki?"

ARMANDO BEHEMOTHWhere stories live. Discover now