Bölüm 2: Cenabet Bryan

118 6 0
                                    


Bryan'ı kalbi tekledi.

Tedirginlikle arkasını döndüğünde kalbi bir tüfek gibi atıyordu. Heyecan kalbini ağzına katar getirdi.

"Ya birader yeşil yandı, hadisene! Duvar örmüşsün aramıza... işimiz gücümüz var!"

Arkasındaki adamı gören Bryan'ın içine soğuk sular döküldü. Düşündüğü kişisinin aksine orta yaşlı, karizmatik bir adamdı.

Orta yaşlı adam Bryan'ın yüzünü görünce omzundaki eli aceleyle geri çekti ve yaya geçidini işaret etti.

"Geçmeyeceksen yol ver bari..."

"Ah, pardon. Buyurun..." dedi Bryan, ardından geçmek isteyen insanlara yol vermek için vücudunu açılan bir kapı misali çevirdi.

Bekleyen onlarca insan, indirim gününü yakalayan yaşlı teyzeler misali harekete geçti.

Orta yaşlı adam Bryan'ı bir kez daha baktıktan sonra iç çekti ve yoluna devam etti.

"O piç... beni görünce haline şükretti!"

Bryan herkes geçene kadar bekledi ve ondan sonra harekete geçti. Yavaş yürüdüğünden dolayı trafik oluşturuyordu. Bundan dolayı her zaman en son hareket edendi. Ayrıca bu kadar insan varken ona kimse bir şey yapamazdı.

Son insan da yaya geçişine girince Bryan hantalca harekete geçti. O adımını attığında kırmızı ışığa 5 saniye kalmıştı.

Kaldı ki Bryan beşinci saniyede geçidin ortasına gelmişti. Geçidin iki tarafındaki arabalar çoktan harekete geçmişti. Sadece orta şerit Bryan'a korna çalmaya başlamıştı.

"Yürüsene be kardeşim! Akşam oldu!"

En öndeki arabanın camından gri saçlı bir adam çıktı ve Bryan'a bağırdı.

Bryan'da sinirlerine dokunan kelimelere karşı çıktı. "Ben de biliyorum hızlı yürümem gerektiğini! Sen neden uçmuyorsun o zaman?"

Adam sinirlerine hakim oldu ve arabasının içine geri döndü. Daha büyük olduğundan dolayı sabır çekmişti.

"Heh!" Tartışmayı kazanmanın verdiği sevinçle yürümeyi sürdürerek orta şeridi geçti.

"Şükür be! Yemin ederim buradan bir daha geçmeyeceğim!"

Bryan arkasından gelen homurdanmayı duyunca sinirle döndü.

"Hey! Bu kadarı da fazla ama!"

Bu sırada bir Phoenix King marka araba, son hızla ilerliyordu. Içinde kırmızı saçlı oldukça güzel bir kadın vardı. Elindeki Phoenix telefonda birisiyle tartışıyordu.

"Ne demek istiyorsun!? Ne demek beni aldattın?! Üstüne bir de utanmadan af mı diliyorsun??"

"Canım isteyerek olmadı, sarhoştum." Telefondan bir erkek sesi cıktı.

"Oldu. Ben de sarhoşken gideyim de başkasına nikah basayım o zaman?"

"Dur..."

"Kapatıyorum. Senin yüzünden ehliyeti kaptırmıştım zaten... beni bir daha arama!"

"Can-"

Bip...

Kadın telefonun kapattı ve yanındaki koltuğa attı.

"Orospu evladı."

O anda araba sarsıldı ve kadının vücudu direksiyona çarptı. Kadın ne olduğunu tahmin edince panikle arabadan dışarı fırladı.

"Hemen birisi ambulans çağırsın..!"

Birisine sağlam bir şekilde çarpmıştı. Bunun verdiği korkuyla etrafa bakındı. Özellikle arabanın önüne bakmıştı.

Arabanın önünde yerde obez bir genç yatıyordu. Kadın gencin çirkin ya da ter kokmasını umursamadan yanına geldi ve nabzını kontrol etti. Kadının yumuşak elleri gencin şah damarına temas ettiği anda genç gözlerini aniden açtı.

"Eh?"

Genç kadına dahi bakmadan yerden kalktı ve üstünü silkeledi. Özellikle kadına bakmadığı belliydi. Yerden kalktıktan sonra ona çarpan arabaya bir kez baktı ve dudaklarını büzdü.

"Zengin bebesi..."

Ardından araba çarptığında fırlayan çantasını gördü. Yerde açılmış bir şekilde duruyordu. Arabadan bir kaç metre ötedeydi.

Kadına ilk kez baktı, "Benim için çantayı alır misin?"

"Tabi..." Kadın panikle gidip çantayı aldı ve gence verdi. Hastaneye götürmek ve muayene ettirmek için acele ediyordu.

"Teşekkürler." Genç çantayı aldıktan sonra sırtına taktı ve hiç bir şey olmamışçasına yoluna devam etti.

Kadın arabanın kapısını örtmeyi umursamadan gencin yanına koştu. Kolundan tutarak konuştu, "Benimle hastaneye geliyorsun. Muayene edileceksin..."

Genç kadını baştan aşağıya süzdü, "Kalsın, benden çok araban için endişe etmelisin. Eğer otoyolda bir süre daha bekletirsen polisler duruma el atacaktır."

"Umurumda değil, hastaneye gitmelisin! Hadi bin arabaya... ciddi bir şey olmadan gidelim."

"İstemez, iyi günler." Dese de kadın vaz geçmeden genci çekiştirmeye devam etti.

"Hadi gel! Bir şey olmadan muayeneye gidelim. Oldukça hızlıydım, ciddi bir şeyler olmuş olmalı!" Kadın kararlıydı.

Genç, kadının bu kadar panik olduğunu görünce sordu. "Ilk defa mı birisine çarpıyorsun?"

Kadın cevapladı. "Evet. Normalde dikkatli sürerim arabayı..."

Genç güldü. "Hahaha, güzel. Ancak bunun benim için bir rutin olduğunu bilmelisin. Her ay 6-7 kez araba çarpmadan okula gidemem. Dikkatli bakarsan bir yaramın olmadığını görebilirsin."

Kadın afalladı. Derin bir nefes alıp gencin bedenini inceledi. Gerçekten üzerindeki tozlar dışında hiçbir hasarı yoktu. Ama ne kadar hızlı gittiğini biliyordu. Bu yüzden oluşabilecek hasarlardan da haberdardı. Kim olursa olsun, Phoenix'in çarptığı bir insan ağır yaralar alırdı. Bunun karşılığında sürücüye hiç bir şey olmazdı.

Yani gencin en azından birkaç kırığı olmalıydı ve iç organları zedelenmeliydi.

"Ama gene de..." Kadın hala ısrarcıydı.

"Eğer bir şekilde ödeşmek istiyorsan neden beni gitmem gereken yere bırakmıyorsun? Bu beni muayene ettirmenden daha memnun eder." Genç nazikçe gülümsese de hâlâ oldukça çirkindi. Yağlı ve sivilceli suratıyla birisini uzaklaştırmak onun için kolay olurdu.

Ancak kadın herhangi bir iğrenme belirtisi göstermedi. Bu genci oldukça şaşırttı.

Kadın rahat bir nefes verdi, "O zaman hızla arabaya bin... Üniformana bakılırsa bir öğrencisin, okuluna yetişmeli ve revirdeki hemşirelere muayene olmalısın. Ne olur olmaz."

Genç kadını takip etti ve zorla da olsa Phoenix'in ön koltuğuna bindi.

Kadın arabaya bindikten sonra kapıları kilitledi ve gazı kökledi.

***

Baştan Çıkarma SistemimWhere stories live. Discover now