Kimse ona babasının öldüğünü söylememişti.

Neden söylememişlerdi?

"Bir de ortalık yerde konuşmayın dediler! Hadi gidelim geç kalacağız."

Biraz yaşlı olan hemşire konuşmuş ve yanındakini çekiştirmey başlamıştı. Jungkook'un karşısından geçerken kol kola girmiş fısıldaşıyorlardı.

Jungkook aralık ağızını kapatıp yutkundu ve gözlerindeki şaşkınlık gitti. Yerini eski baygın gözler aldı.

"Babam öldü.."

Diye mırıldandı Jungkook. Gözleri yanmaya başladığında aklına annesinin ölüm haberini aldığı zaman geldi. Annesi öldüğünde Jungkook çoktan kaçırılmıştı.

Odaya girdi genç kadın. Kocaman bir gülümsemesi vardı. Yerde yatarak titreyen ağlanın yüzüne eğildi. Elini yanağına koydu. Eli, oğlan için çok sıcaktı.

"Annenin selamı var Jungkook. Onunla görüştük."

Dedi genç kadın. Jungkook gözlerini zorlukla aralayıp kadına baktı ve kaşlarını çatarak konuştu.

"Ne diyorsun aşağılık orospu?!.."

Genç kadın ayağa kalkarken konuştu.

"Eskiden ağızın bozuk değildi Jungkook. Kendine gelmelisin."

Kadın havaya bir öpücük bıraktı ve arkasını dönerek odadan çıktı. Kadın çıkarken Jungkook, kadının ellerine baka kalmıştı.

Ellerinde kan vardı?

Jungkook korku ile doğruldu ve kafasını iki yana sallarken mırıldandı.

"Hayır.. Hayır.. Hayır.."

Bir elini korkuyla yanağını götürdü ve elini geri çekti. Parmağında kan vardı..

Ardından gözlerinden yaşlar damladı.

"HAYIR ANNE!"

Jungkook hissiz yüzü ile merdivenleri çıkıyordu. Babasıyla görüştüğü gün ne konuştuklarını düşünüyordu.

Babası oğlunun elini tuttu. Göz yaşlarının arasından zorlukla konuşuyordu.

"Canım oğlum ne kadar büyümüşsün.."

Jungkook ağlamamak için dudaklarını ısırdı. Adamın ağızından bir hıçkırık kaçarken kafasını eğdi ve alnını oğlunun eline yasladı.

"Beni affet oğlum!"

Jungkook'un gözleri büyüdü.

"Seni koruyamadım! Sen yetişirken yanında değildim! Sana sahip çıkamadım Jungkook! Beni affet oğlum!"

Jungkook'un dudakları titreyerek aralandı. Burnu yanmaya başladığında gözünden bir damla yaş düştü.

"Senin hayatını mahvettim oğlum! Ben iğrenç bir babayım.. Hem senin hem ailemizin hayatını mahvettim!"

Jungkook hüzün göz yaşlarının arasında zorlukla yutkundu. Kalbine bir ağrı girmişti. Duygudan yoksun olan kalbi; hüzünü, özlemi hissediyordu. İlk defa kızgın hissetmiyordu. Eski Jungkook oluvermişti babasının yanında. Güçsüz oluvermişti.

"Ba-ba.."

Diyebildi sadece. Senin hatan değil ağlama diyemedi. Dili düğümlenmişti adeta.

Babası kafasını kaldırıp oğluna baktı ve ensesinden tutarak kafalarını birleştirdi.

"Oğlum, ben sizi koruyamadım. Ben güçsüzüm. Sen benim gibi olmayacaksın. Hala geç değilken hayatını kurtar. Kendini kurtar. Sevdiklerini koru Jungkook.."

Jungkook eski hayatındaki anılar aklına gelince daha şiddetli ağladı. Özlemişti. Normal bir insan olarak yaşamayı çok özlemişti.

"Baba.."

Ağlarken hıçkırarak konuştu. Baba ve oğul bir süre aynı pozisyonda geçmişlerine ağladılar..

Jungkook içini yakan havadan bir nefes çekip odasındaki yatağa oturdu.

Dirseklerini dizlerine yaslayıp ellerini birleştirdi. Odasının gri zeminini izlerken dudağı titriyordu. Ağlıyordu ama umrunda değildi. Duygusuz gözleri ağlasa bile parlamıyordu.
Geniş elleriyle yüzünü örttü.

Babasıyla o gün uzunca konuşmuşlardı. Babasını gerçekten çok seviyordu. Çocuk iken de, genç iken de, kaçırıldığında da, akıl hastanesine geldiğinde de, şimdi de. Babasını her zaman sevmişti. Hem de çok.

Babası onu hiç bir zaman üzmemişti. Çocukken hep ona zaman ayırmıştı. Bebekliğinde sırtında gezdirerek uyutmuştu Jungkook'u.

Jungkook onunla konuştuğunda içi yumuşamıştı, sakinleşmişti, huzur bulmuştu.

Onunla bir daha konuşabilmek için heyecanlıydı. Ama olmamıştı işte..

Doctor | RoséKookWhere stories live. Discover now