"Uykusunun hafif olduğunu söylemişti."

"Balım kızın içine ayı kaçmış hala uykusu hafifmiş diyorsun ya ilginçsin." O sırada çalan telefonuma baktım. 'Yasemin arıyor...' yazısını görünce içimden bir sevinç nidası yükseldi. Meşgule atarak tekli koltuğa kendini atan Mileyna'ya döndüm.

"Mileyna telefon konuşması yapmam gerek çıkıyorum sana kolay gelsin." diyerek kapıya yöneldim.

"Balım tam şu anda ne keşfetmek isterdim biliyor musun?"

"Bitmeyen çikolata, kilo aldırmayan yemek, sınavsız okul, bitmeyen şarj?"

"Horlamayan bir Beste olsa daha iyi olurdu."

"Aynen" diyerek odadan çıktım ve Yasemin'i aradım.Babamın iş ortaklarından birinin kızıydı ama tam bir ikizimdi. Birlikte az rezil olmamıştık onunla. Bir yandan onu aramaya çalışırken diğer yandan bahçeye çıkıyordum. Azıcık temiz havaya ihtiyacım vardı açıkçası.

"Balııım sen nasıl bir hayırsızsın ya insan aramaz mı beni?"

"Yasemin daha başımı kaşıyacak vaktim olmadı yoksa seni arardım belki de aramazdım ama mesaj atardım yani..."

"Tamam Balım anladım ben neyse nasıl gidiyor okul? Alıştın mı arkadaşlarına? Odan nasıl? Yakışıklı çocuklar var mı?"

"Yasemin az nefes al anlatıcağım. Öncelikle başımda iki deli var ve..... "

Yaseminle tam bir saat otuz yedi dakika konuştuktan sonra şarjım bitince tekrar yurda yönelirken yine aynı sesi duydum.

"Şşşt sarı!" ya sarı kelimesi bir insanın ağzına hiç mi yakışmazdı?

"Ne var?" diye soğuk bir sesle konuştum.

"Çok kibarsın."

"Dedi kabalığın insan vücudu halini almış kişi."

"Neyse asıl konumuza gelelim hangi kulübü seçtin?"

"Lütfen aynı kulübü seçeceğini söyleme."

"Hayır aksine onu seçmiyim diye soruyorum." açıkçası böyle bir cevap beklemiyorum esmer kendini aştı arkadaşlar.

"O zaman sakın Fotoğrafçılık Kulübünün önünden geçme tamam mı?"

"Sıkıcı" dedi tıslar gibi.

"Emin ol senin muhabettin kadar sıkıcı değil." dedim. Oda böyle bir cevap beklemiyordu ki halinden belliydi. Durum şimdi eşitlendi esmer.

"Odama çıkıyorum.Yarın görüşmeyelim ve bana iyi geceler " diyerek uzaklaştım. Odaya girdiğimde Beste hazretleri uyanmış, kızıl lakabına yakışır bir şekilde kızarmıştı.

"Balım gel sen söyle bu kız horladığına inanmıyor deli etti beni."

"Yapmadığım bir şeye inanmamı bekleyemezsiniz benden." dedi Beste. Kızın horlaması koridordan duyuluyordu ama yine de iyi özgüveni vardı.

"Beste senin horlamaman hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız." dedim.

"Neyse siz bununla dalga geçmeye devam edin yarın dokuzda dersler başlıyor ve ben gözaltı morluklarından hiç hoşlanmam sarı ve kızıl. Böldüğünüz uykuma geri döneceğim ve sizlerde ses çıkarmayacaksınız. İyi geceler."

"Sahiden iyi mi geceler? " diye sorduğumda kafama yastık yemeyi ve

"Balım sen espiri yapma"

"Espiri ve sen ayrı dünyaların insanısınız"

"Espirilerin senden de soğuk çıktı." gibi cümleler beklemiyordum açıkçası.

Mileyna ve Beste uyuduktan sonra tek başıma kaldım. Uykuyu sevmezdim zaten ölünce istemediğimiz kadar çok uyuyacağız ne gerek var. Ben bu cümleleri kurduktan sonra, bana bir kaç dakika sonra gibi gelen zamanda alarmın tiz sesini duydum. Kalkmaya hiç niyetim yoktu. Mileyna ya da Beste kapatır diye düşündüm alarmı ama olmadı. Söylene söylene kalktığımda oda da tek başıma olduğumu gördüm ve o an saate bakma ihtiyacı hisettim. Ne demek saat 8:50 !! ? Ya böyle oda arkadaşları olmaz olsun biride kaldırmamış beni. Hata sende Balım, gece uykuyu sevmiyorum triplerine girersen sabahta kalkamazsın. Kahvaltı yapmaya vaktim yoktu lakin olsaydı yine yapmazdım kahvaltı çok samimiyetsiz be yiyeceğiniz şeyler sınırlı falan. Hızlıca üstümdeki pembe beyaz puantiyeli pijamadan kurtuldum dar bir açık mavi kot pantolon üstüne de bir tişört giydim. İnsan ilk gün özenir süslenir diyebilirsiniz ama yaklaşık 6 dakika sonra dersim başlayacaktı. Odanın anahtarını, telefonumu ve küçük bir not defterini çantama atıp çıktım. Dersliklerin olduğu binaya kadar koştum. Ama yetişemedim galiba. İlk ders 'İngiliz Edebiyatı'ydı. Sınıfın kapısı kapalıydı hoca girmiş olmalı diye düşündüm. Kapıyı tıklatıp içeri girdim içeride kumral ve yakışıklı bir hoca bulmayı hayal etmiyordum açıkçası. Büyük ihtimalle otuzlu yaşlarda 1.80 boylarındaydı. Ela gözlerini bana çevirip;

"Boş olan sıraya geçebilirsin Balım bizde yoklamayı aldık şimdi yeni gelen arkadaşlarımızla tanışacaktık." dedi.

Adımı nerden biliyorsun yakışıklı? diye sormak istesemde sınıfa göz attığımda yaklaşık 20 tane tekli sıra vardı ve bir sıra dışında hepsi doluydu yoklamada da bir tek ben olmadığıma göre. Beste duvar kenarında sondan üçüncü sırada Mileyna ise aynı sıranın sonunda oturuyordu. İkisinede 'size ben odada göstericem gününüzü' bakışı atıp Mileynanın önü Bestenin arkası olan tekli sıraya oturdum. Açık renklerle döşenmiş bir sınıftı pencereler boydan boyaydı.Kahverengi öğretmen masasının üstünde de bir Apple Macbook kapalı bir şekilde duruyordu.Arkada beyaz akıllı tahta vardı. Üstünde John Clarke yazıyordu. Adıda kendisi gibi hoşmuş arkadaşlar. Bu sırada Beste kendini tanıtmayı anca bitirebilmişti. Öğretmen masasına oturmaya devam eden hocamız ellerini göğsünde bağlayıp;

"Evet Beste sen nerelisin?" diye sordu.

"Türkiye." dedikten sonra hoca gözlerini bana çevirdi.

"Evet Balım sen ?"

"Herkes gibiyim ne biraz az ne biraz çok. Siz sormadan ben söyliyim bende Türkiye vatandaşıyım." ilginç der gibi baktı ve sesizce kafasını en arkada oturan Mileyna 'ya çevirdi.

"Son olarak sen Mileyna? Sende yoksa herkes gibi misin ? " diye sordu.

"Belki herkes gibiyim belki de kimseye benzemiyorumdur.Ben bile kendimi tam olarak tanımazken size nasıl anlatabilirim ki ? " bunu ciddi bir ses tonuyla sormuştu.Kimse böyle bir cevap beklemediğinden kafasını Mileyna'ya çevirdi. Dediğim gibi ilginç bir kızdı.

"O zaman bildiğin bir şeyi sorayım sana Mileyna nerelisin?" Cidden bu kız nereliydi ?

Hepinize merhaba ! Arkadaşlar ben SecretWriterA buda benim ağzımdan ilk bölüm. Yazımda bir hatam olduysa kusuruma bakmayın ve beğendiyseniz oy vermeyin unutmayın. :)

ULUSLARARASI İLİŞKİLERWhere stories live. Discover now