"Sana kendini böyle hissettiren şeyi içinden söküp alabilsem keşke. Sen her şeyinle bana yetiyorsun ki, bir şey yapmana gerek kalmıyor." Elimi alıp dudaklarına götürdü. Vakit kaybetmeden tekrar konuşmaya başladı.

"Dışardan gelince, kapının ardında iki mavi göz göremezsem, güldüğünde elmacık kemiklerinin belirginleşmesini göremezsem, gecenin bir yarısı uyanıp gerçekliğini sorguladığım kadının başını göğsümde göremezsem, bana sarılmanı hissedemezsem, sana sarılamasam, sevdiğini hissedemezsem eğer kendini suçlu hisset olur mu? Ama şu an bunu düşünmen bile çok saçma. Her anlamda yerin benim yanım, benim de yerim her zaman senin yanın, senin beni sevdiğini bilmiyorum, senin beni sevdiğini hissediyorum." Elindeki elimi kalbinin üzerine yerleştirdi. "Sen burdasın." Kendi elini benim kalbimin üzerine yerleştirdi. "Ben burdayım."

Hayran hayran yüzüne baktım. Gözleri öyle kararlı bakıyordu ki, ne derse hemen inanırdım. Belimin kenarlarından tutup ayağa kaldırdı, kendi de kalktı. "Hadi artık gidelim. Emre gelmiştir."

Bugün Emre gelecekti. Bizi ziyaret için geldiğini söylüyordu ama altında bir şeyler olduğu belliydi ve halı sahaya gideceklerdi. Atakan'ın burdan bir kaç arkadaşı daha vardı, biz eşleri ile oturup sohbet ederdik, erkekler de futbol oynarlardı.

"Ha bu arada unutmadan, akşam komşularımıza davetliyiz." Bir anda yürümeyi kesip gözlerim kocaman açıldı. Hızlıca Atakan'a baktım, anlamsızca bana bakıyordu. Gözlerimden ateş fışkırdığına yemin edebilirdim. Bir süre olayı anlamaya çalıştı, sonra anlayınca gülerek bana baktı. İstanbul'daki komşumuzdan sonra komşuluktan soğumuştum. "Merak etme. Evli, çift." Dudaklarımın arasından rahatladığımı belli eden bir nefes bıraktım. Çok şükür doğru düzgün komşularımız olmuştu! Yani umarım.

"Ya bilseydim tatlı falan yapardım, şimdi mi denir bu?" Evden çıkıp kapıyı kilitlerken kollarımı bağlayıp onu bekledim. "Halı sahadan gelirken tatlı alırız birtanem." Elimi kavrayıp arabaya yönlendirdi.

Tribün koltuğuna oturdum ve gözlerim Atakan'ı aradı. Gözlerim aradığını bulunca hafifçe tebessüm ettim. Kurban olduğum ne güzel koşuyordu.

"Yenge." Yanıma gelen Emre ile gülümsedim. Sanki biraz olgunlaşmış gibiydi. "Hayırdır sen de bir şeyler var sanki." Utanarak gülümsedi. Tam da tahmin ettiğim gibiydi. "Ben buradan biri ile tanıştım." Kaşlarım havalandı.

"Ee, adı ne, nasıl biri, kahve içmeye götürdün mü kızı? Konuştunuz mu?" Soruları mı bir bir sıraladım.

"Yok o kahve içmez, çay içmeyi daha çok seviyor. Konuştuk, üç demlik çay bitirdik." Seslice güldüm. "Adı Ayşe Zehra, benden yaşça küçük ama çok önemli değil. Ben seviyorum. Demedi ama o da seviyor bence." İzmir'den buraya bir kız için geldiyse ciddi bir şeyler olduğu belliydi.

Gözlerimi tekrar tribüne çevirdim ve tam o sırada Atakan'ın golü filelerle buluştu. Ayağa kalkıp mutlulukla alkışlarken formasını sıyırıp alnındaki teri sildi, sonra bana dönüp gülümseyerek göz kırptı. İçim kıpır kıpır olurken ellerimi çenemin altında birleştirip gözlerimden kalp fışkırarak ona baktım.

O sırada yanımdan tekrar Emre'nin sesini duydum. "Umarım biz de sizin gibi olabiliriz." Yanaklarımı ağrıtan gülüşüm yerini korurken birini imrendirecek bir aşk yaşamanın mutluluğunu tadıyordum. "Ali ne yapıyor?"

"Hani Ürgüpteyken bir kızdan bahsetmişti ya onu buldu. Şu an hedefine yaklaşan aslan gibi yavaş yavaş kızı ağına düşürüyor." Anlatışına kahkaha attım. Yavaş yavaş onların hayatı da düzene giriyordu. Umarım bir gün her şey onlar içinde çok güzel olurdu.

Kahve | TextingWhere stories live. Discover now