12.Bölüm❥

19.7K 1.6K 343
                                    

Bana kimse sen gibi sarılmadı. -Kazım Koyuncu

"Özlem hocam" Arkasını dönüp bana baktı. Yüzüne kondurduğu tatlı gülümsemesiyle bende güldüm. "Merhaba, canım. Nasılsın?"

"İyiyim hocam, ben tiyatro için gelmiştim. Örnekler sizde mi acaba?" Düşünür gibi başını eğdi. "Hayır bende değil, eczacılık bölümünden Ali var. Ona sorar mısın? Muhtemelen onda olmalı." Başımı salladım. Kısa bir konuşma sonunda yanından ayrıldım.

Programa çok az kalmıştı, aslında çoğu şey tamamlanmıştı ama ne kadar erken biterse o kadar daha iyiydi.

Kızlar kafeterya da olmalıydı. Zaten sınıfta değillerse orada oluyorlardı.

Oburlar!

İçeri girip neredeyse bomboş olan etrafa kısa bir göz attım. Bulmak da zor olmamıştı; şalımın önünü düzeltip sandelyeye oturdum. Gözleri bana dönerken aynı bakışları ben de onlara gönderdim. Bakışmayla geçen iki dakikanın ardından sessizliği Aslı bozdu. "Ee..."

"Notlar Ali'deymiş. Ondan alacağım."

"Arka masada, arkadaşları ile oturuyordu." Aslı'nın kurabiyelerinden bir tane alıp Ecrin'e döndüm. "O kadar erkeğin içinde isteyemem. Tek olduğu bir zaman isterim." Başını sallayıp içeceğine geri döndü.

Ellerim masada ritim tutarken yine 'acaba kim?' düşüncesi içerisine girmiştim. Acaba istihareye mi yatsaydım ki?

Ya görmek istemediğim birisini görürsem. "Helen." Kolumun dürtülmesiyle Ecrin'e baktım.

"Kaç kere seslendim noluyor sana?" Omuz silktim. "Anonimi mi düşünüyorsun?" Başımı salladım. Konuşmaya halim yoktu.

"Amaan, her neyse hadi ders başlayacak birazdan kalkalım." Kalkarken yan masadan gürültüyle bir sandalyenin çekildiğini duydum. Umursamadan çantamın tekini koluma takarken önümdeki gölgeyi farkettim.

Aklıma yine gelmişti!

Malsın Helen!

Unut artık, unut!

"Helen." Oğuz?

"Efendim." Başımı hiç kaldırmazken titreyen ellerini rahatça görebiliyordum.

"Vaktin varsa birşeyler içebilir miyiz?" Korktuğum başıma gelmişti. Ah Allah'ım!

"Şuan derse yetişmem gerekiyor, kusura bakma." Hiçbir şey demesine izin vermeden yanından hızlıca geçip aynı hızla kafeteryadan ayrıldım.


"Merhaba, rahatsız ediyorum ama tiyatro sunumları sendeymiş sanırım. Alabilir miyim?" Gözleri kısa bir an bana döndü. Bir süre bekledi. "Onlar Atakan'da olması lazım." Şaka mıydı? Zaten yorgundum. Atakan'da başka birisine gönderirse şaşırmazdım.

"Pekâlâ, teşekkür ederim." Arkamı dönüp yerime geçtim ve eve gidip saatlerce uyumanın hayalini kurdum. Hoca gelene kadar tabii ki!

Hızlı adımlarımı biraz daha hızlandırdım. O sunumları bugün almak zorundaydım. Etrafta gözlerimi gezdirirken turnikenlerden geçen bir kaç kişiyi gördüm. Biri oydu sanırım.

"Atakan!" Arkasını dönüp bana baktı. Biraz sinirli miydi o? Sanane gerizekalı. "Sonunda buldum seni." Çatık kaşları düzleşip şaşkınlıkla havalandı. "Anlamadım?"

Boğazımı temizledim. Terleyen ellerimi tuniğime sildim. "Şey, tiyatro sunumları sendeymiş. Onu almaya geldim."

"Evet ben de olması lazım ama arabada gel vereyim." Yanına geldiğimiz siyah arabaya hayranlıkla baktım. Bunlar bu paraları nerden buluyorlardı? Hayır söyleyin biz de bilelim kardeşim.

"Al, bunlar." Bakışlarımı arabadan çekip elimi kağıtlara uzattım. Hafifçe başını eğip bana baktı. "İyi misin?"

"Sanane?" Böyle bir cevap beklemiyordu galiba. Mahçup gözleri önüne döndü. Utançla kafamı eğdim.

Aptalsın kızım sen!

"Kusura bakma, yanlış anlaşıldım galiba. Sapsarı olmuşsun, ellerinde istemsiz titriyor." Arabanın ön kapısını açıp cep kısmından su şişesi çıkardı. "Al, belki iyi gelir. Tekrar kusura bakma."

Elime su şişesini verip arabasına bindi. Bomboş gözlerim arabanın arkasından bakakaldı, sadece.


Bomboş bir bölüm oldu sanki, hiç beğenmedim. Belki daha sonra birkaç yeri değiştiririm.

Başka yazacak birşey bulamadım zödjmxmdj

Kahve | TextingWhere stories live. Discover now