24.Bölüm❥

18.3K 1.6K 438
                                    

"Ve bazen hayattır sevmek. Birini çok uzaktayken bile, yüreğinde taşıyabilmek." -Özdemir Asaf

Üzerimdeki karamel tonlarında, üzerinde çıtır beyaz  çiçekleri olan elbisemi düzelttim. Kollarından sıkmalı, beli kuşaklıydı.

Bugün program günüydü!

Tiyatroda görev alacaklar kostümleriyle ilgileniyordu. Kuliste büyük bir kargaşa vardı.

Saat yaklaşıyordu ama Oğuz hâlâ ortada yoktu.

"Helen, Oğuz daha gelmedi mi?" Gözlerimi kulise hızla giren Özlem hocaya çevirerek olumsuz anlamda başımı salladım.

"Hocam Oğuz aradı. Kaza olmuş galiba trafiğe takılmış, yetişemeyeceğim diyor." Başım kısa bir an Ali'ye döndü.

Yok artık!

Bir bu eksikti. Zaten böyle günlerde birşeyler ters gitmese olmazdı. "E ne yapacağız o zaman?" O sırada içeri iki kişi daha geldi.

Atakan ve Emre!

Mideme giren krampa içimden sövdüm. Elimde olmadan kasılmıştım. "Hocam isterseniz ben olabilirim."

Gözünü seveyim sen olma!

"Hocam ben tek başıma halledebilirim bence." Özlem hocanın gözleri Atakan ve benim aramda mekik dokuyordu. "Tek başına olmaz, Atakan sen Oğuz'un yerine geç."

Zaferle sırıttı!

Şerefsiz!

Arkamı dönüp kulisten çıkacağım zaman, kulağıma Özlem Hocanın kısık sesi doldu. "Umarım Oğuz'un geç kalmasında bir parmağın yoktur Atakan."

"Hazır mısın?" Yüzüne bakamadan kafamı salladım. Benim gibi karamel rengi bir gömlek, siyah bir pantolon giymişti.

"Saat geldi, çıkalım mı?" Sessizlik uzadıkça gerginliğim artıyordu.

"Bu bir çıkma teklifi mi?" Boş boş, gülen suratına baktım. "Tamam, şaka yaptım sadece. Çıkalım." Önden gidip kırmızı perdenin arkasında durdum.

Huh, bismillah.

Sahneye çıkmamızla kısaca alkışlayan kalabalığa kısaca selam verip akışı sunmaya başladım.

Rektörün konuşması, İlham verenler zirvesi yarışmasında İstanbul birincisi olan öğrencinin konuşması, şiirler, yazılar derken çoğunluk bitmişti. Sadece bizim etkinliklerimiz kalmıştı.

Önümdeki şiire göz atıp gülümsedim.

"Uzaktan seviyorum seni
kokunu alamadan,
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum"

Şimdi Atakan'ın gireceği kısımdı. Sert ama nahif çıkan sesiyle elimden olmadan dudaklarım kıvrıldı.

"öyle uzaktan seviyorum seni
elini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum”

Her kelimesi kalbime işliyordu sanki. O da beni böyle sevmiş miydi?

Salak mısın Cemile!?

Gözlerimi çevirip ona bakarken sanki o an ne dese inanacakmışım gibi hissettim.

Mavi gözlerim, kahve gözlerine karışırken, hayatım boyunca sorgulayamayacağım sevgisini gördüm.

Yaptığımın yanlışlığı ile kafamı eğip önüme döndüm.

Artık tüm kalbimle inanıyordum.

Seviyordu!

Çok seviyordu!

Sorguladığım tek şey bunlar birbirine bakarken seyirciler mal gibi bunları mı bekledi ÇSNXÖDXDÖDJEMSMSNDM

Napıyonuz la ağızlarını yüzlerini parçalaya parçalaya sevdiklerim

Galp 💜

Kahve | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin