45.Bölüm❥

16.1K 1.3K 727
                                    

Yaşlanıp öyle kolkola yürüyelim mi? ne güzel yaşlanırsın sen. -Cemal Süreya

"Ay hadi kahveye tuz atalım." Hı, bekleyin siz, izin veririm.

"Ay sadece tuz atmayalım, pul biber, karabiber de doldur biraz." Direkt sıkalım kafasına, uğraşmayın siz bence.

"Helen, seni daha hiç böyle görmedi değil mi? Ay çok güzel oldun. Kesin bayılacak." Göz devirdim.

"Abartmayın, normal benim işte. Hadi siz yanlarına gidin. Ben de kahveleri getiriyorum."

Aslı işaret parmağını bana doğrulttu. "O baharatları at ama." Başımı aşağı yukarı sallayıp öpücük attım. Onlar giderken baharatları rafa kaldırıp kavanozdaki balı alıp abartmayacak kadar döktüm. Yarasın Yiğidime.

Heyecanla göğüs kafesi mi şişirip salona geçtim. Gözlerim direkt onu bulurken üstünde jilet gibi duran takıma baktım. O da bana bakarken aynı anda derin bir nefes aldık. Daha fazla dikkat çekmemek adına, kahveleri dağıtıp kızların arasına oturdum.

Herkesin gözü Atakan'dayken temkinlice bir yudum aldı. Sonra bana bakıp gülümserken tek dikişte içti hepsini.

"Oha, lan bu seni harbi çok seviyormuş. Nasıl içti hepsini, zehirlenmese bari." Alttan alttan güldüm, siz öyle sanın zilliler.

"Sebebi ziyaretimiz belli, aldık verdik sözleri pek uygun değil sanki. Gençler konuşmuş, anlaşmışlar. Bize de aileleri olarak yanlarında durmak, kol kanat germek düşer."

Babam boğazını temizleyip elindeki kahveyi önündeki sehpaya bıraktı. "O zaman hayırlısı olsun. Rabbim, iki cihanda da saadetlerini görmeyi nasip eylesin."

Kalkıp herkesin elini öperken Yaren, yüzükleri hazırlıyordu. Önce dini nikahımız kıyıldı, daha sonra yüzükler kesildi.

Yüzüklerin kesilmesiyle babannem ellerini çenesinin altında birleştirip dolu gözleriyle konuştu. "Oy gadasını aldıklarım." Ben gülerken Atakan çattığı kaşlarıyla bana doğur yaklaştı. "Neylerini aldıklarım?"

"Yani birinin suçunu üzerine almak gibi bir anlamı var ama burda sevgi sözcüğü olarak kullanılıyor, çok takılma."

Kafasını sallarken bakışlarımı yüzüne çevirdim. İç çektim, ay kocam mı olmuştu bu benim artık?

Kahveleri toplayıp çayları getirirken herkes bir konuşma halindeydi. Saat daha erkendi.

"Ömer amca, ben bir şey sormak istiyorum." Çayını önündeki sehpaya koyup babama baktı.  "Niye istemediniz ilk başta beni?"

Bu soruyu sormayı unutmuştuk gerçekten. Babam önüne dönüp güldü.

"Buranın adeti oğlum, ilk isteme de kız verilmez. Kızımızı ne kadar seviyor? Bir daha ki istemeye gelecek mi, gelmeyecek mi, diye test edilir. Ben de Helen'e gelmesin dedim, bu konuşmanın sana ulaşacağından emindim çünkü. Kızımı gerçekten sevseydin, gelirdin. Tam vazgeçeceğim zaman, geldin."

Bu adetten benim niye haberim yoktu?

Herkes rahatlarken ben hâlâ düşünüyordum. Gerçekten denemek için yaptıysa kesinlikle Oscarlık oyun sergilemişti. Ben bile ilk defa babamı o kadar sert görmüştüm çünkü.

Biraz daha sohbet ettikten sonra çoğu kişi odasına çekilirken Ahsen ablam, Hamza abim, Deniz, Ali, Emre, Atakan ve ben kalmıştık.  "Hadi üstünüzü değiştirin de kafeye falan gidelim. Uykunuz yoksa."

Benim uykum yoktu. Varsa bile heyecandan uyuyamazdım. Elbiseden kurtulup koyu yeşil uzun bir tunik, üstüne de siyah deri ceketimi geçirdim. Siyah şal yapıp çıkarken herkesin hazır olduğunu farkettim. Atakan'da siyah ince bir kazak giyerek üzerine koyu yeşil mont geçirmişti. Hava sıcak olsa da geceleri biraz esebiliyordu.

Kahve | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin