19.Bölüm❥

18.8K 1.6K 444
                                    

Değerini bilmiyorsa onun için mücadele etmenin ne anlamı var? -Leon: The Professional

Geçmiş

Kafeteryaya girince sıraya baktım. İki üç kişi vardı. Çok uzun değildi.

İflas bayrağını çekmiş ayaklarımı sıranın sonuna sürükledim.

Sıra bana geldiğinde beni bekleyen ablaya dönüp ağzımı açtım. O sıra da sol tarafımdan bir kol uzandı. "Abla, acil her zaman ki kahveden verir misin?" Sinirle gözlerimi kapatıp arkama döndüm.

Bu geçen ki adam değil miydi? Gözlerini bana çevirince çok yakın olduğumuzu farkedip arkamda ki kafeterya camına biraz daha yapıştım.

"Sıra var görmüyorsun galiba." Üstten bir bakış attı. "Görüyorum."

Sinirle dişlerimi sıktım. "Biz insanlar, sıraya girer, bekleriz. Sıra bize gelince isteğimizi söyler, çekiliriz. Bilmiyorsan." Alayla güldü. "Biz insanlar dediğine göre beni saymadın. E beni insandan görmüyorsan ben neden siz insanların yaptığı şeyleri yapmak zorundayım." Gözlerimi kırpıştırdım. Anlamam bir iki dakikamı almıştı.

Sinirli gözlerimle üstten üstten baktım. Fazla uzundu.  "Ukala!" dişlerimin arasında tısladım.

"Çok bilmiş!" Benim aksime keyif alıyor gibiydi. Kollarını bağlayıp üstten bir bakış attı.

"Egoist!"

"Meymenetsiz!"

"Sırık!"

"Cüce!" Sinirle gözlerimi kapatıp açtım. Parmak uçlarımda yükseldim.

"İnsanlık yoksunu, zehirli ok kurbağası, panter bukalemunu, diken kuyruklu iguana, zehirli deniz anası."

Şaşkınca bana bakmasıyla sinirle güldüm. Şaşkınca bizi bekleyen ablaya döndüm. O sırada telefonum çaldı.

"Efendim Aslı." Nefeslendi.

"Kanka hemen bahçeye gel, bekliyorum. Hızlı ol." Telefonu yüzüme kapattı.

Yüzüme!

Ama ben daha kahvemi içemedim. Sinirle, hâlâ bana bakan adama döndüm. "Senin yüzünden içemediğim ikinci kahve. Umarım üçüncüsü olmaz." Dişlerinin arasında tıslayıp çıkışa yöneldim.

Tam o sıra içeri başka bir adam girdi. "Atakan iki saattir seni bekliyoruz. Turnuvaya geç kalacağız hadi."

Adımlarımı yavaşlattım. "Tamam oğlum patlamayın geldim. Hem daha öğleni kılmadım ben."

İsminin Atakan olduğunu, namaz kıldığını ve futbol turnuvasında olduğuna göre futbol takımında olduğunu öğrendim.

Aferin gerizekalı ne işine yarayacaksa bu bilgi!

Bahçe de kısa bir an gözlerimi gezdirdim. Neredeydi bu kız?  Bir anda koluma koalanın ağaca sarıldığı gibi sarılan Aslı ile sıçradım.

Kocaman olmuş gözleriyle bana baktı. "Kanka, futbol turnuvası varmış, gidelim mi? Nolur nolur nolur?"

"Ya napacağız futbol turnuvasında."

Etrafına baktı. Dudaklarını büzüp tatlı tatlı konuştu. "Benim ki de var ama..." Bezmiş yüzümle ona baktım.

"Kızım, bezdim ben artık bezdim. Nerdesin Aslı? Kerem'in peşindeyim. Niye ağlıyorsun Aslı? Kerem bir kızla konuştu. Niye gülüyorsun Aslı? Kerem güldü. Kerem, Kerem, Kerem içimiz dışımız Kerem oldu."

Yorgunca nefesimi verdim. "Kanka niye öyle diyorsun bak isimlerimiz bile uyumlu Aslı ve Kerem." Hayaller alemine dalıp gülmeye başladı.

Yemin ediyorum gerizekalı bu çocuk!

"Hem evde maç izlemeyi seviyorsun. Gel işte canlı canlı izleyelim." Kurtuluşum yoktu, anlaşılan. "Pekala, yine sen kazandın."Sevinçle boynuma atladı.

Tribüne gelmiştik. Aslı hülyalı hülyalı Kerem'ini izlerken kollarımı bağlayıp ısınan futbolculara baktım. İçlerinde şu Atakan denen çocukta vardı. "Kanka hadi biraz daha öne gidelim. Nolur?"

Derin bir 'of' çekip çantamı aldım. Olduğumuz yerden kalkıp en öne geçtik. O sıra da futbolcuların eşyalarının arasında ki karton bardak dikkatimi çekti. Kahveyi elime alıp üstünde yazılı isme baktım 'Atakan'. Daha tek yudum bile alınmamıştı ve sıcacıktı.

İnat değil mi?

Kapağı açıp kahveden bir yudum aldım. Aynı kahveyi içiyorduk ama ben şekerlisini, o şekersizini.

Ağzıma yayılan şekersiz tatla yüzümü buruşturdum. Besmele çekip hepsini tek yudum da diktim tepeme. Kapağı tekrar kapatıp yerine koydum. Keyifle sırıtıp yerime iyice yerleşip maçı izlemeye başladım.

"Helen, uyan hadii" Rahatsızca kıpırdandım. "Kızım uyansana iki saattir sana sesleniyorum." Birbirine yapışmış kirpiklerimi araladım. Dikkatimi ilk kararan hava daha sonra üstüme serilen kapşonlu çekti.

Tamamen ayıldığımda ise uyuduğumu yeni yeni anlıyordum. "Aslı ben ne zamandır uyuyorum?"

"2-3 saattir falan." Kapşonludan burnuma dolan toprak kokusunu soludum. O kadar güzeldi ki, muhtemelen beni uyutan bu kokuydu. "Peki bu kimin?" Omuzlarını kaldırıp indirdi. Görmemiş miydi?

Etrafıma baktım, kimsecikler yoktu. Kafamı önüme çevireceğim sırada yan tribün koltuğunda ki kahve bardağını ve üzerinde ki küçük kağıdı gördüm.

Bu Atakan'ın, içtiğim kahvesiydi. Üzerindeki notu aldım. Beyaz kağıtta ki inci gibi yazılmış iki kelime dudaklarımdan döküldü.

"Afiyet olsun:)"

Neden bu kadar dengesiz olduğumu sorguluyorum. Ve hayatım boyunca sorgulayıp cevabını bulamayacağımı biliyorum. Niye bölüm attım hiçbir fikrim yok gerçekten.

Allah'ım 🤦

Neyse diğer bölüm dediklerimin aynısı + galp ❤️

Kahve | TextingWhere stories live. Discover now