42.Bölüm❥

15.6K 1.3K 516
                                    

Çünkü hayat, birinin tüm kalbiyle senin yanında olduğunu bildiğinde güzelleşiyor. -Can Yücel

"Irz düşmanını buldum. Evin etrafında dolanıyormuş. Helen'ime göz dikti ha zaar." Ben bu adama geçenlerde daha tatlı ve daha anlayışlı mı dedim?

Sözümü geri alıyorum.

"Dedeciğim, hoş geldin. Ben seni çok özledim. Hadi gir içeri." Ortamı yumuşatmak için araya girerken hâlâ yumuşamışa benzemiyordu. Annem zorla içeri sokarken babamın uyanmaması için dua ediyordum.

"Şey efendim. O silahı çekseniz mi ki? Mübarek gün kalkışmayalım böyle şeylere." Kısa bir an kaşlarını çatarak düşündü.

"Bugün mübarek gün değil ki ula, dalga mı geçersin benle?"

"Allah'ın her günü mübarek dedeciğim, demeyin öyle." Silahı Atakan'ın alnına doğrultup karşısına geçti.

"Adım Cebrail ama gerektiğinde Azrail'de olurum. Söyle, ne işin vardı torunumun camında?" Dedemin yanında anında biterken elindeki silahı ani bir hareketle aldım. "İçini şeytan doldurur derler, dedelerin en tatlışı, minnoşu."

Silahın aradan çekilmesiyle Atakan rahat bir nefes alırken kolunun tersiyle alnını sildi. Şüpheyle annemle benim üzerimde gözleri gezindi.

"Bu çocuğu tanıyorsunuz siz. Deyin hele kim bu?"

"Dedeciğim Atakan benim şeyim. Arkadaşım. Aslında arkadaşım değil ama şeyim." Dedemin kaşları çatılırken annem atladı öne. Atlamaz olaydı... "Nişanlanacaklar inşallah."

"Kim nişanlanıyor hatun?"

"Ne? Nişan mı?"

"Meryem yengem mi nişanlanıyormuş?"

"Kimle Ömer amcayla mı?"

"İyi de onlar evli değil mi?"

"O zaman Meryem yengem başka biriyle mi kaçmış?"

"Gelinim yapmaz."

Babam'ın arkasından solucan gibi kızlar ve babaannem de gelirken durumun garipliğinin yeni farkına varıyordum.

Yarım saat geçmişti ama ortalık hala sessizdi, sadece bir ara babam 'kızımın penceresinin önünde ne halt yiyorsun?' diye bir yükselmişti ama şuan herkes sakin gibiydi. İnşallah...

Maşallah deyin zilliler.

"Kızım de hele, senin bu çocukta gönlün var mı?" Heh, buyur bi de buradan yak. Ne diyeceksin çok merak ediyorum, Helen karısı.

Atakan, merakla bana bakarken kafamı gömecek kum arıyor ama bulamıyordum. Neden? Çünkü evdeyiz. Aşırı mantıklı.

Utançla başımı sallarken kendimin bile zor duyacağı sesle mırıldandım. "Var dede."

"ALLAH BE..."  Atakan zıplayarak yerinden kalkarken tüm gözler ona döndü. Naptığının farkına vararak ellerini havada sallayıp, "pardon pardon, ben bir an kaptırdım kendimi." babamı sakinleştirmeye çalıştı.

Başarabildi mi? Muamma...

"O vakit bitmiştir. Torunumun da gönlü varsa dini nikah kıyalacak."

Yok daha neler? Birinin çıkıp şaka deyip hunharca gülmesini bekliyordum.

"Dede ne diyorsun sen? Ne nikahı? Saçmalama. Daha dur bismillah çocuk tanışmaya geldi. Atakan sen de bir şey desene." Rahatlıkla arkasına yaslanıp sırıttı.

"Ben okeyim, dedeciğim. Sonuçta büyükleri kırmamak lazım değil mi?" Dişlerimi sıkıp gözlerimi belertirken babaannem araya girdi.

"Durun hele, benim onayım yoktur." Helal babaannelerin en poğaçası.

"Oğlum, tanıt bakalım kendini. Doğduğun andan itibaren anlat hele." Atakan, boğazını sessizce temizleyip oturuşunu düzeltti.

"İsmim, Atakan Yiğit Sarmal. Ankaralı bir mimarın ve Norveçli bir aşçının ilk ve tek erkek çocuğuyum. Bir tane kız kardeşim var, beş yaş küçük benden. Norveç'de doğup büyüdüm. Veterinerlik fakültesinden bu yıl mezun oldum. İstanbul Üniversitesi'nde okudum. İslam'ın beş şartına gelirsek, namaz kılıyorum, oruç tutuyorum, zekatta veriyorum. Hacca gitmedin. Bu kadar galiba."

"Kız, eve yabancı damat mı getirdin?" Ben daha araya giremeden Atakan tekrar yükseldi.

"Yok babam Türk, vallahi Türk."

"Noşveşteki akrabaların napıyor?" Yaa Norveç diyememişti. Yerim seni kız.

"Dedem gil kasabada yaşıyor zaten. Aslında daha çok köy gibi bu yüzden hayvancılıkla uğraşıyorlar. Dedem emekli öğretmen, anannem de İngiliz. Ama müslümanlar."

Yok artık, bu gidişle tüm ülkelerden bi akrabalık çıkacak.

"Annenle baban nasıl tanışmış?"

"Babaanneciğim, bundan bize ne, belki kendi özelleridir ha?"

"Yok önemli değil. Annem, dedem ve ananneme çok imreniyormuş. İkisininde yabancı olmasına. Bu yüzden o da hep yabancı damat bulacağım dermiş. İstanbul'da uluslararası düzenlenen bir aşçılık yarışmasında karşılaşmışlar. Öyle."

Yaa, ne güzeldi.

"Ay, Helen sende de çirkin şansı çıktı kız. Al bunu kaçırma." Beni rezil etmek zorunda mıydın ne kadın?

Dedem ayaklandı. "Bu nikah olacak dediysem olacak. Atakan oğlum, çağır ananı babanı, hayırlı işler uzatmaya gelmez."

"Acele işe de şeytan karışır derler.Dede, şuan bir nikah olmayacak."

"Olacak dediysem olacak, o kadar." 

"Şimdi herkes odasına. Sen de otelde sürünme bizim karşıya gidelim." Karşı, dedemin burda ki eviydi. Önümüzde kaldığı için karşı denirdi.

Helen: Gittiniz mi?

Atakan Yiğit: Evet, anannen yatağımı yapıyor.

Atakan Yiğit: Gerçekten istemiyor musun?

Nikahtan bahsediyordu.

Helen: Sadece kendimi hazır hissetmiyorum. Galiba.

Atakan Yiğit: Pekâlâ.

Ne yazacağım, ne yazacağım, ne yazacağım, ne yazacağım, ne yazacağım?

Helen: Napıyorsun?

Aferin gerizekalı. Çok mantıklı soru.

Atakan Yiğit: Hiç, sana sarılmalar biriktiriyorum.

Atakan 😍 ağağağğağağağğağağa

Çok seviyorum seni <3
Sizi de seviyorum <3
Kendimi de seviyorum <3
ödkxmdlcköddkdm

Allah'a emanet olun 💘 galp

#MescidiAksaOnurumuzdur

Kahve | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin