16.Bölüm❥

19K 1.6K 364
                                    

Kirli bir camdan bakıp herkesi ve her şeyi kirli sanıyorsunuz. -Fransız Kafka

Derin bir nefes alıp karşımda ki futbol sahasına baktım. Kafeteryadan çıkıp doğrudan buraya gelmiştim.

Küçüklük anılarım geliyordu aklıma. Büyük denilebilecek bir halı saha vardı. Neredeyse her gün gider, oyun oynardık.

Kapı açık olmalıydı. Antrenman yapmaya sürekli geliyorlardı.

Kapıyı aralayıp içeri girdim. Ayakkabılarımı kapatan bol pantolonumu bileklerim açılmayacak kadar yukarı çektim. Kenarda ki toplardan birini alıp sektirmeye başladım.

Küçükken babam öğretmişti, oynamayı.

"Bir, iki, üç...elli dokuz, altmış, altmış bir. Gıcırtılı kapı sesiyle dikkatim dağıldı ama sektirmeye devam ettim.

"Vaov, fena sayılmazsın." Topu ayağımın altına alıp karşıma baktım.

Atakan

Birinci göz devirme işlemi tamamlandı.

"Olamaz mıyım?" Hafifçe sırıttı. Kısılmış gözleri tek ayağımı yasladığım topa kaydı. "Yoo olabilirsin tabii ki, hoşuma gitti."

İkinci göz devirme işlemi tamamlandı.

"Çok umrumdaydı, hoşuna gidip gitmemesi. Niye geldin?" Ellerini kaldırıp sahanın içinde gözlerini gezdirdi.

"Karşında futbol takım kaptanı duruyor. Sence niye?"

Üçüncü göz devirme işlemi tamamlandı.

Sessiz kaldım.

"Topu alabilir miyim?" Hâlâ ayağımın altında olan topa baktım. "Al, gidiyorum ben zaten." Son bir oyundan zarar gelmezdi.

Hızlıca ayağımın üstüne alıp son gücümle karnına isabet edip vurdum. Yumuşakça yeri düşüp eli karnına gitti.

Dördüncü göz devirme işlemi tamamlandı.

Kocamandı, bişey olmazdı ona.

Arkamı dönüp çıkışa yöneldim. Eşyalarımı aldım. Dönüp hâlâ yatıyor mu diye, baktım. Hâlâ yatıyordu. Gözlerim karnına kaydı, gördüğüm kırmızı sıvıyla gözlerim büyüdü.

Şaka!

Elimdeki kapşonu atıp temkinli adımlarla yanına gittim. Kandırıyor olma ihtimali kaçtı?

Tenine değmemeye özen göstererek tişörtünü sıyırdım. Sol tarafında kanlı sargı bezi ile gözlerim biraz daha açıldı.

Naptın sen Helen !?

Kan görmeye dayanamıyordum. "Helen." gayet dinç gelen sesle kafamı yüzüne kaldırdım.

"Korkma yok bir şeyim. Merak ettim, gelecek misin diye?" Elini sargı bezine koyup doğruldu. "Ama kan akıyor." Burnumu çektim. Bana bakıp güldü.

"Şuan karşımda o inatçı, aksi kız değil de, masum, duygusal bir kız çocuğu var gibi."

"Ben sadece canı yanan bir insan görmeye dayanamıyorum." Gözlerini bir kaç kez kırpıştırdı. "Hastaneye mi gitsek?"

"Gerek yok. Canım yanmıyor."

Bu nasıl bu kadar rahattı?

"Hey, canın hiç mi yanmıyor? Benim biraz parmağım kesilse ortalığı yıkarım." Kafasını yana çevirip güldü.

"Evleneceğin adama yazık." Kaşlarım çatıldı.

"O niyeymiş?" Sinsice sırıttı. "Senin nazını çekecek, işi zor."

Ağzım şaşkınlıkla açılırken çemkirdim. "Sana ne be? Sanki sen çekeceksin nazımı." Sessiz bir kahkaha döküldü dudaklarından.

"Hatırlatırım bunu." Elini karnına koyup ayağa kalktı. Yüzünü buruşturup yarasına baktı.

"Ya bak, canın yanıyor, belli. Hastaneye gitsek n'olur, ölmezsin ya."

Yanaklarını şişirip gözlerini büyüttü. Elimde olmadan yüzümü yan tarafa çevirip güldüm.

Tekrar önüme döndüğümde birşey farkettim.

Gülüşüme gülüyordu!

"Peki, gidelim."

Ayağa kalktım ve birlikte futbol sahasının dışına yöneldik.

Bundan önce ve bundan sonra sevmediğiniz, tuhafınıza giden yerler olursa bana söyleyin lütfen.

Sahurcular burada mı? ✌🏻

Kahve | TextingWhere stories live. Discover now