<27>

1.2K 144 404
                                    

M-medya n-nasıl? 🥵🥵🥵

Bir Hafta Sonra

Oturduğum kahve rengi  sandalyeden onu izliyordum. Gözümü kırpmadan onu seyrediyordum. Sarı saçları arkasında minik mavi bir tokayla -benim tokamla- toplanmış, üzerindeki siyah tişört yana kayarak zarif omzunu neredeyse açığa çıkarmış, bileğindeki minik dövmeler onu çok hoş göstermişti.

Neredeyse beş gündür burada çalışıyordu ve kalıyordu. Eskiden de -onu her ne kadar görmesemde- yanımdaydı ancak şuan onunla aynı kahvaltıya oturmak, aynı evde yan odalarda kalmak bambaşkaydı. Garip hissettiriyordu.

Ve büyük bir sorunum vardı. Sanırım bu çocuktan fena halde hoşlanıyordum.

Şuan krep tavası tutuşuna hayran kalmam normal değildi. Yada az önce izlemiş olduğum yumurta kırma pratiğine hayran kalmam.

Bir haftadır hep yanımda, bir pervane gibiydi. Ve onun yanında artık daha az kızarıyordum. Bu çok  güzel bir ilerlemeydi. Tabi bunda beni öpmeye çalıştığı her seferde onu süpürgeyle kovalamamın da payı vardı.

Onunla kahvaltı etmeyi sevmeye başlamıştım. İşleri, kulübe hakkında birçok şeyi beceremiyor - yeni yeni öğreniyor olsada ona yardım etmek, öğle aralarını birlikte geçirmek eğlenceliydi. Onunla birlikte olmaktan keyif alıyordum.

Biri bana bir iblisin benim için kahvaltı hazırlayacağını söyleseydi ona inanmazdım. Ancak şuan tam da gerçek buydu. Bill benim için kahvaltı hazırlıyordu.

Dün Dolunay vardı ve onunla birlikte hoş Ay'ı seyretmiştik. Ne yalan söyleyeyim Dolunay'dan çok Bill'i izlemiştim. Hareketlerinden, mimiklerinden bakışlarımı ayırıpta Dolunay'a odaklanamamıştım bile. İkimizde geç saatlere kadar çatıda oturmuş ve meyveli soda içmiştik. 

Şan her ne kadar uykulu olsamda aptal gözlerimi enerjik oğlandan alamıyordum. Ona yetişmek imkansızdı.

"Birazdan pişer prensim. Umarım lezzetli olurlar!"

Masaya yasladığım kolum ile çenemi avuçlarıma koyarak gülümsedim. Enerjisi sesinden okunuyordu.

"İnan bana Bill ne kadar kötü olsada yerim, çünkü kurt gibi açım"

Kahkahasının tatlı tonu boş mutfakta nüksederken bende onu izliyordum. Dikkatle teflon tavayı kavradı ve sarı porselen tabağa pişmiş  krebi yavaşça kaydırdı. Sesimdeki hayranlığı gizleyemezken kendimi tutamadan konuştum.

"Bence aşcı olmalıymışsın, çok yeteneklisin"

Gülümseyerek elindeki tavayı tezgaha bırakarak mutfak önlüğünün önüne tıkıştırdığı havluyu eline aldı. Bana gülümserken kalçasını tezgaha yasladı.

"Hımm öyle mi? Benim içim sevdiğim oğlanı mutlu etmem yeterli. Bu marifetlerim sadece ona. Ah! Ama bunu ona söyleme olur mu? O buna dayanamaz, domates yanakları ile şıp diye düşer"

Başımı yasladığım elimden kaldırarak dudaklarımı, gülüşümü elimle örtmeye çalışarak güldüm.

Gülüşüm gülümsemeye dönerken omuzlarımı esnetirken keyifle konuştum.

"Bence o oğlan azda olsa utanmıyor. Alışmıştır bence buna"

Eline aldığı tabaklar ile yavaş  yavaş masaya yaklaştı. Elindeki sarı olanı önüme koyduğunda uzaklaşmadan bedenini biraz daha bana yöneltti.

"Öyle mi dersin? Gerçekten o pembe yanakları bir daha göremeyecek miyim? Ağh! Kendi ayağıma sıktım desene"

Bu trajik sözlerine kıkırdarken sandalyemde geriye doğru kaydım.

Kayıp Güneş Where stories live. Discover now