<21>

1.3K 170 117
                                    

Gece, çok amaçlı bir zaman dilimiydi.

Uyurdun, bedenini dinlendirirdin, sessizlik ile kafanı dinlerdin, yıldızların tadını çıkarırdın ve düşünürdün.

Düşünüyordum. Bu hoş gecenin bugünlük amacı düşünmekti.

Soluma dönerek sırtımı duvara verdim. Bakışlarım camdan gözüken ay ve yıldızlar ile süslü gökteydi. Uykum vardı. Hatta biran önce uyumak için bedenim zihnimle uğraş içindeydi. Ancak beynimdeki minimal düşünce seli buna engeldi.

Gözlerimi kısarak hoş gökyüzünü izlemeye başladım.

Her zaman yenilenmeye, yeni başlangıçlara inan biriydim. İnsanların değişebileceğine ihtimal veren biriydim. Bir kişinin kirlenmiş kalıplarını yıkarak arınabileceğinin farkındaydım. Bill'in değiştiğini kabullenmiştim. Ve bir kez daha, yeni öğrendiklerim ile  onun kat ettiği yolun hiçte az olmadığını fark ediyordum. Kendimizi, kişiliğimizi değiştirmek zordur. Yaşamımızı şekillendiren duvarları yıkmak hayli zordur. Ancak daha zoru da varsa doğrularımız için bulunduğumuz topluma karşı  gelmektir. Ve birçok insan topluma karşı gelmekten korkar. Körü körüne doğrularını savunmaktan, daha düne kadar içinde bulunduğu kitleyi karşısına almaktan korkar. Bu korkuları yüzünden ise birçok kişi kendi doğrularını unutur.

Gözlerimi kırpıştırarak gözüken manzaraya gülümsedim. Bill kendi doğrularını savunmuştu. O iyi biri olmayı seçmişti. Yada öyle umuyordum. Ancak hareketlerinde hiçbir sahtelik göremiyordum.

Aklım  doluydu, uykum haddinden fazlaydı. Heyecan, sevinç, uyuma hissi ve bir sürü hisle doluydum. İçimden iyiki ona bir şans verdim diye geçirdim.

Şimdi düşünüyordum da eğer kestirip atsaydım çok pişman olurdum. Onu ilk gördüğümde korkudan çok şaşkınlık vardı. Kaçışımın büyük sebebi ne yapacağımı bilemememden ötürüydü. O gece sanırım mantığım daha uyanmamıştı. Ancak sonuç yine de iyiydi.

Hoş gözleri ve hoş bedeni olan çocuğa bir şans verebilmiştim.

Esneyerekten sırt  üstü döndüm ve gülümseyerek gözlerimi kapadım. Kimbilir şuan ne yapıyordu.

-

Güzel oğlan sonunda uykuya dalmıştı.

Hayranlıkla iç çekti. Hafif hafif süzülerek oğlanın yatağına yaklaştı. Dipper'ın güzel kokusu burnuna dolarken kendini inlememek için zor tutuyordu.

Bu koku çok iyiydi.

Kaç boyut gezmiş kaç koku duyumsamıştı fakat inanıyorduki bu çocuğun kokusu gibi doğal ve hoş bir koku görmemişti.

Oğlanın yanına yaklaştı ve sol elini güzel çocuğun yanağına uzattı.

Aslında kendine bir söz vermişti, bu çocuğa onun haberi olmadan dokunmayacaktı. Fakat bu çocuk kendine verdiği sözleri bozmasına sebep oluyordu. Her seferinde dokunmayacağım, uyuyor, kızar dese de illa ya öpüyor yada yanağına - saçına dokunuyordu.

İşaret ve orta parmağının dışını yumuşak tende, sanki eşi benzeri olmayan bir kumaşa dokunurcasına ince ince gezdirdi.

Neyseki ne onu hissedebilir, ne de duyabilirdi. Derin bir nefes aldı ve sırtını yatak başlığına yaslarken  kalçasını hafifçe yatağa yerleştirdi. gözleri sevgili çam ağacında, bir eli minik ve tombik yanakta kendi kendine konuşmaya başladı.

"Sana deliriyorum, sana neredeyse benliğimi teslim edeceğim  çocuk."

Elinin altındaki teni avucu içine aldı.

Kayıp Güneş Where stories live. Discover now