<3>

1.8K 201 105
                                    

Oturduğum yerden kalkarken aceleyle çantamı topladım. Bu yerde daha fazla durmak istemiyordum.

Kütüphaneden çıkıp sınıfa ilerledim. Sınıfın kapısına geldiğimde bakışlarımı sınıfta gezdirdim. Arkada kızlarla sohbet eden Mabel ile göz göze gelince gülümsedim. Elimi kaldırıp gelmesi için işaret verdim. Başını tamam anlamında salladığında kapıda Mabel'ı beklemeye başladım. Arkadaşlarının yanından ayrılıp yanıma geldi. Gülümseyerek konuştu.

"Bir sorun mu var Dipper?"

"Yo-yok. Sadece ben eve gidiyorum, kendimi iyi hissetmiyorum. Bunu sana söylemeye geldim."

Yüzü düşerken elini alnıma uzattı. Ateşimin olup olmadığımı kontrol ederken zorda olsa ona gülümsedim. Mabel'a yalan söylemek benim için en zor şeydi. Ondan asla bir sır saklamam mümkün olmazdı. Dudakları büzülürken huysuzca konuştu.

"Evet hasta gibisin zaten. Eve gidince uyu kardeşim.  Ben müdüre söylerim"

Omzuna elimi koyup sıktım. İkiziniz olması her yaşta bir veli nimetti.

"Teşekkürler ikiz"

"Her zaman"

Neşeyle sırıtırken tekrar konuştu.

"Seninle gelmemi ister misin?"

Hızla başımı hayır manasında salladım.

"Ne? Ah! Hayır hayır. Eve de  gidebilirim artık, o kadar kötü değilim. Sen derse gir. Biliyorsun bayan Melany ikimizi de derste görmezse yine bir iş çevirdiğimizi zanneder"

Öne eğilerek gülen ikizime gülümsedim. Tekrar dik durduğunda otuz iki diş gülümsedi. Bu onun dilinde dersi sabute etme planları demek oluyordu.  tek kaşımı kaldırarak ona onaylamaz bir bakış attım.

"Hayır, sakın yine kadını delirteyim deme. Bu sefer ailemizi çağırmakla kalmaz. Sakın."

Dudaklarını büzdü ve koca kahve gözlerini kocaman açtı.

"Ah hadi ama kardeşim. Ben hiçbir şey yapmıyorum. Kalbimi kırıyorsun. "

Güldüm ve boştaki elim ile kahve saçlarını karıştırdım.  Elimi saçlarından çekmeye çalışan ikizimin başını tutup alnını öperek onu serbest bıraktım. Ağzına giren saçları ayıklamaya çalışan kardeşime gülerken ve konuştum.

"Yaramazlık yok kardeşim, yani ben olmadan. Akşam evde görüşürüz"

Çantam  sırtımda koridorda yürümeye başladım.

"Akşam bu saçların hesabını soracağım Dipper! Akşam görüşeceğiz kardeşim!"

Arkadan söylediklerine gülmeye başladım ve görüşürüz manasında elimi kaldırarak yürümeye devam ettim. Sol omzumdaki çanta ile basamakları inip okul binasından ayrıldım. Okul bahçesinden de çıkarak caddeye attım kendimi. Yüzümde ciddi bir ifade vardı. Eve gider gitmez günlüğüme bakacaktım. Eğer birşey bulursam da o sapık varlığa karşılığını verecektim.

On dakikalık  yürüyüşümden sonra evimizin bulunduğu daireye geldim. Binaya girip asansöre yöneldim. Tuşa basıp beklemeye başladım. Boş asansör geldiğinde girip altıncı katın tuşuna bastım. Yorgunlukla kendimi arkamdaki aynaya yasladım. Biraz olsun rahatlamak için gözlerimi kapattım.

Aniden duyulan metalik ses ile hemen gözlerimi açtım. Karşılaştığım renksiz yer ile gözlerimi kıstım. Bakışlarım sarı ışık silüeti bulurken göz devirdim.

"Uyumamı beklemeyecek kadar sabırsızsın ha?"

Asansörün kapalı kapısına  dayanmış ince uzun sarı parlak şey gülerek başını eğdi. Gözlerim ışık yüzünden kamaşmaya başlarken daha fazla bakamayıp gözlerimi ondan çektim.

"Ne diyebilirim seni sadece uyuduğunda görmek bana yetmiyor."

Sinirle gülerken başımı kaldırıp asansörün ışıklarına baktım.

"Senden kurtulduğumda bakalım böyle konuşmaya devam edecek misin? Immm... Tahmini bir kaç haftaya senden kurtulacağım."

Parlak sarı ışıklar yanıma doğru  gelirken acıyla gözlerimi kapattım.

"Amcana hiçbir şey anlatma Dipper. Sana veya başkasına zarar verecek değilim. Ve inan bana benden ben istemedikten sonra kurtulman biraz zor. Fakat bu seni korkutmasın Prensim."

Kaşlarım çatılırken ellerim gözlerimde başımı kaldırarak ona bakmaya çalıştım. Ne yazık ki parlak ışıktan başka hiçbir şey göremiyordum.

"Bir dakika... Amcam? Sen Amcamı nereden biliyorsun?"

Sanki komik birşey söylemişim gibi kıkırdadı. Sinirleniyordum. Sanki bir sirk palyaçosu ile konuşmaya çalışıyordum. Elini kafama uzattı mavi çam ağaçlı şapkamı aldı. Saçlarıma elini uzatıp birkaç tutama dokunmaya başladığında elini çekmek için elimi uzattım. Elim sarı süzmelerden boşluğa gecerken kafamı ondan uzaklaştırdım. Yaptığıma alaycı bir şekilde gülerken şapkamı geri taktı.

"Sana söylediklerim bir kulağından girip bir kulağından çıkıyor çocuk. Sizi tanıyorum Dipper. Ford'u, Stan'i, Mabel'ı, Paytak'ı bile. Ahahhah... hatta Soos'u bile. Ama sen kararla beni hatırlamamaya devam ediyorsun. Sana bir şekilde kendimi hatırlatacağım çocuk"

Ben şaşkınca ona bakarken çenemdeki elini çekti. Parmaklarını ben diyeceğimi diyemeden şıklattı ve birden herşey renklendi. Gri asansör eski haline geldi. Kendime gelmek için silkelenip derin bir nefes aldım.

Neydi bu yaratık? Ve üç yıl önceki o yazdan kim olabilirdi?

Vay canına ya. Sanki çok doğru yazıyormuşum gibi hissediyorum. Mstbkthtndmsmd. Genelde yazdığım kurgular baya kötüdür de @.@

Şuan tam istediğim kurguyu okuyorum varya. İyiki yazmaya başlamışım.  Aradığım kurguyu kendim kendime buldu skfhkfshsfkhfs

Kayıp Güneş Where stories live. Discover now