<2>

2.2K 220 183
                                    

Sırf medya koymak için bile yazabilirim ♡v♡

"Karrrdeşimmm! Napıyorsun bakalım yine?"

Gelen sesle başımı hemen kaldırdım. Mabel elindeki simli karışım ile karşıma oturup pipeti dudaklarına götürdü. Hüpürdetirken kaşlarımı çatıp başımı masaya geri koydum.

"Beni rahatsız edeceksen git kardeşim, bugün hiçte modumda değilim."

Bir kez daha hüpürdeterek içeceğini içerken bıkkınlıkla başımı kaldırdım.

"Şunu düzgün iç"

Kapüşonumu başıma geçirip tekrar uyku moduma geçtim. Sözümü dinlemeyerek tekrar ve daha sesli içeceğinden içen kardeşim ile uyuyamayacağımı anladım. Sıkkınca bir nefes verip dik dik Mabel'a bakmaya başladım.

"Tamam. Dinliyorum. Söyle"

Sırıtırken elindeki bardağı masaya koydu. Sırtını dikleştirdi ve ellerini masanın üzerinde bağladı.

"Evet şimdi konuşabiliriz kardeşim. Direk sadede geleceğim. Amcamlar bu yaz kasabaya geri dönecekmiş. Az önce annem aradı, seni de aramış ancak sen bakmamışsın. Diyor ki, eğer istersek bizi bu yazda oraya gönderebilirlermiş."

Yüzümdeki yorgunluk silinirken neşeyle konuştum.

"İkisi de mi!"

Sırıtarak başını salladı. Ellerim ile önüme gelen saçlarımı çektim ve gülümserken konuştum.

"Ford amcaya danışacağım şeyler vardı bu çok iyi oldu. Kesinlikle gidelim. "

"Evet! Bende anneme gitmek isteyeceğimizi söyledim. 1 hafta sonra okullar kapanıyor kardeşim! Bu demek oluyorki bir haftaya oradayız"

Kıkırdayarak kafamı salladım. Orayı cidden çok seviyordum. Soos bir kere gizemli kulübeyi çok iyi yönetiyordu. Odalarımız aynı duruyordu. Sadece birkaç değişiklik vardı. Ve gerçekten Stan amcayı aratmıyordu. Ara arada olsa ziyarete gidiyorduk, tabi bu ziyaretler genelde yaz oluyordu. Orası, esrarengiz kasaba cidden güzeldi. Ve benim için birçok olağan üstü varlık demekti.

Yorgunca esnedim ve gülümsemeye devam ettim.

"Bu hafta oldukça uykuluydun. Bir sorun mu var?"

Ona, şu beni takip eden manyaktan bahsetmemiştim. Korkmasını yada endişelenmesini istemiyordum. O manyak ile kendi başıma ilgilenecektim. Her ne kadar daha ne olduğunu bile bilmesemde.

"Sadece bu aralar biraz geç yattım. O yüzden"

Dudaklarını büzüp gözlerini kıstı, beni dikkatle süzdü. İnandığını belli ederek gülümseyince gizlice derin bir nefes aldım. İnanmasaydı öğrenene kadar sorardı. Ve öğrenince ne kadar endişeleneceğini biliyordum.

Yüzündeki sinsi gülümseme ile oturduğu yerden kalktı ve yanıma gelip arkadan sarıldı. Çenesini omzuma yaslarken ellerini yanaklarıma çıkardı. Bir yandan gülüyor bir yandan yanaklarımı ellerinden ayırmaya çalışıyordum. Böyle anları seviyordum ancak onun sürekli yanaklarımı sıkması huysuzlanmama sebep oluyordu.

"Mabel bırak hadii! Sonra pes pembe geziyorum!"

Bıkkınca yüzümü çekmeye çalışırken ellerini saçlarıma atıp tümüyle karıştırdı.

"Daha fazla geç yatmaa! Göz altların mosmor karrdeşim! Alfa ikizini dinle"

Ellerini yüzümden ayırdığımda şakraban bir halde sırıtan kardeşime göz devirdim. Ellerimi saçlarıma çıkartıp kahve bukleleri düzenledim.

"Sadece benden şuanlık yarım santim uzunsun. İnan bana birgün senden uzun olacağım"

"Hayallerin ile sana iyi şanslar Dipper. Şimdi birkaç işim var kaçtım ben!"

Yanağıma sulu bir öpücük kondurup kapıya doğru ilerlerleyen kardeşim ile başımı geri masaya koydum. Dersim bedendi. Ve bacağını kıran Bay John sayesine herkes serbestti. Bende bu boş zamanı uyuyarak geçirmek için kütüphaneye gelerek değerlendiriyordum. Lise binalarında en az kullanılan yer neresi deseler sanırım kütüphaneler derdim. Birkaç inek hariç kimse yoktu.

Gözlerim uykusuzluğun verdiği bitkinlikle kapanırken biraz kestirmek için kendimi uykunun kollarına bıraktım. Ne de olsa geceleri uykumda bile rahat değildim...

Herzamanki gibi bir hiçlikte değildim. Şuan bedenimin bulunduğu yerin renksiz, gri, halindeydim. Merakla çevreme bakmaya başladım. Kütüphanede benden başka kimse yoktu. Herşey griydi. Bedenimi, uyuyan vücudumu görebiliyordum. Sinirleniyordum, bir rahat uykuya ne zaman kavuşacaktım ki? Birden kulağımın arkasında hissettiğim ılık nefes ile sıçradım. Omuzlarıma koyulan altın sarısı eller ile gözlerimi devirdim. İyiki bir uyuyayım demiştim, iyiki.

"Birgün o yanaklarını bende öyle sulu sulu öpeceğim Dipper....

O boynuna öyle sert öpücükler konduracağım ki günlerce mor gezeceksin.

Seni her gece kucağımda yatıracağım Dipper.

Kokun, o güzel ve ferah kokun birgün benimde tişörtlerime sinecek..."

Kulağımın arkasında hissettiğim dil ile başmı yüzünü görmek için çevirdim.

Kalbim deli gibi atarken aniden uyandım. Nefeslerim düzensiz, vücudumu ateş basmıştı. Yutkundum. Bana dedikleri, rüya da olsa kulağımın altında hissettiğim dili beni korkutmuştu.

Elimi hızla atan kalbime götürdüm ve bir süre sakinleşmek için derin nefesler aldım. Bu varlık... benden ne istiyordu?

Üstesinden gelemeyeceğim birşeye mi bulaşmıştım yoksa? Yada daha doğrusu, üstesinden gelemeyeceğim birşey mi bana bulaşmıştı. Bunları şuanlık arka plana atacaktım. Kasabaya gittiğimde bunları Ford amcaya anlatırdım. Elbet hallolurdu. Derin bir nefes alarak ellerim ile yüzümü kapattım. Bu cidden fazlaydı.

Ellerimi yüzümden çekip çantama yöneldim. İçinden su şişemi çıkarıp birkaç yudum içtim. Biraz rahatlarken bakışlarımı çevrede gezdirdim. O üç dört kişide ortada yoktu. Ne ara gitmişlerdi ki? Kolumdaki saate uzandım. Gördüğüm saat ile gözlerimi sonuna kadar açtım. Uyumadan önce saat on üç civarıydı fakat şuan saat on dört civarıydı. Bir dakika. Ne? Bir saat mi? Kalp atışlarım hızlanırken yutkundum.

Acilen günlüğe bakmalıydım. Bu her ne ise belki günlükte onun hakkında bilgiler olabilirdi.

Kayıp Güneş Where stories live. Discover now