<17>

1.4K 179 208
                                    

"Dipper... uyan prensim"

Duyduğum sesle yavaş yavaş gözlerimi açarken etraf zifiri karanlıktı. Esneyerek doğruldum. Avuçlarım yorganımda çevreme bakmaya başladım.

Zifiri karanlığı bir güneş misali aydınlatan bedende bakışlarım durarken nefesimin kesildiğini hissediyordum.

"Benimle gelir misin? Artık zamanı... bence"

Yutkundum. Kalp atışlarım hızlanırken yutkundum. Avucumdaki yorganı daha da sıkarken usul usul başımı salladım. Bedenimi örten yorganı üzerimden çektim. Kalp atışlarımı duymamaya çalışarak yerdeki parmak aralarını ayağıma geçirdim. Avucumdaki yorganı serbest bırakarak ayağ kalktım. Parlak sima kapıya doğru ilerlerken ses çıkarmamaya özen göstererek onu takip etmeye başladım.

Basamakları inmeye başladık. Heyecanlıydım

"Açıkcası şuan heyecandan ölebilirim"

Yutkundum. Basamakları teker teker inerek onu takip ettim. Heyecandan ölmek üzereydim ve hafif titriyordum. Kasabanın gecesi genelde soğuk olurdu fakat bu gece sanki daha da soğuktu. Herşey hızlıydı sanki ve ben daha yavaş  yavaş kavrıyordum. Kalbimdeki hız artışını önemsemeden bakışlarımı birazdan tam manası ile göreceğim bedene çevirdim.

Gizlice ve hiç konuşmadan kulubeden çıktık. Sanırım ikimizinde konuşacak gücü yoktu. Korkuyordum, kabul edemeyeceğim biri olmasından. Kırabileceğim, inanmayacağım, ters tepki verebileceğim biri olmasından ödüm kopuyordu.

Sessiz sessiz güzel gökyüzünün yıldızlar ve Ay ile süslendiği gece yarısında o önümde ben peşinde ormana yürümeye başladık. Gece olduğu ve net hatırlamadığımdan dolayı ile nereye gittiğimiz ile ilgili hiçbir fikrim yoktu.

Yaklaşık beş  dakika, çenem titriyor ve bedenim oldukça üşümüş bir şekilde yürüdük. Kulubeden iyice  uzaklaşmıştık. Karanlıktan korkmasamda şuan korktuğumu hissediyordum.

Durdu. Tam ormanın ortasında az ilerideki taşlaşmış üçgen Bill'in hizasında durdu. Kalbim daha da hızlı atarken nefeslerimi bile zorundan alıyordum. Kalbimin atışını bütün bedenimde hissediyordum.

"Gel yanıma... Dipper"

Kabarık saçlarımı önemsemeden başımı salladım. Kalbim buhar olurken usul usul ona ilerledim. Tam karşısında durdum. Al al yanaklarım ve kocaman açık gözler ile ona bakıyordum.

Ellerini yavaş yavaş uzattı. Soğuk ellerini ateş gibi yanan yanaklarıma koydu. İki baş parmağı ile de bulunduğu yeri okşamaya başladı. Buz gibi parmakları o kadar hafiftiki ortam soğuk olmasa, kalbim böyle  atmasa mayışabilirdim.

Donmuş gibiydim, komutlar harici kıpırdamıyordum bile.

Koca gözlerim  o parlak simada iken hiç beklemediğim birşey yaptı.

Benden bir karış uzun bedenini bedenime yaklaştırdı. Nefesim kesilirken bununla yetinmedi. Başını aşağı eğerek burnunu burnuma sürttü. İstemsizce bu güzel temas ile gözlerimi kapadım.

Ilık nefesleri tenimde izini bırakırken yutkunamıyordum bile.

Güzel dudakları soğuktan  kızarmış ve açık dudaklarımı örttü.

Alt dudağımı dudakları arasına alarak usul usul ve minik tekrarlar ile öptü. Sonra güzel dudaklarını oynatmaya başladı.

Kalbim hızını iki katına çıkarırken dudaklarımın titreştiğini hissediyordum.

Karşılık verdim.

Birden neye hizmetse onun öpüşüne karşılık verdim.

Utanarak ellerimi saçlarına çıkarttım. Öpüşme hızlanıyordu. Dudakları bu sefer açlıkla öpüyordu. Üst dudağımı dudakları arasına alarak emdi ve nefes nefese benden ayrıldı. Gözlerimi bile açamazken küçücük fısıltısı dünyaya bedeldi.

Kayıp Güneş Where stories live. Discover now