<25>

1.2K 148 212
                                    


Şarkı öylesine fskbksfbktbd

"Son kez tekrar ediyorum Bill, a - lış - ve - riş"

Kahkaha  atarak başını geriye  attı. Beni dikkate almamasına kaşlarımı çatarak karşılık verdim.

"Komik olan nedir bay eşkenar?"

Gülen yüzü bana dönerken gözlerini devirerek dudaklarını  büktü. Bu hali aynı bir çocuk gibiydi. Aynen tatlı bir çocuk  gibi.

"Hey! Bana öyle seslenme! Kalbimi kırıyorsun"

Yüzündeki  şirin somurtkan ifade giderken yerini daha haylaz bir ifade aldı. Gülümserken konuşmaya başladı.

"Sinirlenince çok tatlı oluyorsun. Ahhaha! Tabi utanınca da, gülerken de, uyurken bile. Ah Milyar evren aşkına! Sen hep tatlısın!"

Yanaklarım al al olurken bakışlarımı ondan çekerek ilerlediğim toprak yola diktim. Günlük iltifat seviyesini oldukça aşmıştı.

"Utan diye söylemiyorum ama sen hemen başını indir, yanakların al al olsun! Ah! Bu tatlılığın beni öldürecek"

Sonu hülyalı  hülyalı biten konuşması ile dayanamayarak yapay bir gülümsemeyle ona döndüm.

"Susmazsan seni keseceğim Bill"

Kıkırdarken baş  ve işaret parmağını birleştirip dudaklarında gezdirerek sustu. Bu bir çeşit 'dudaklarıma kilit vurdum' demekti.

Somurtarak ve birazda agresif adımlarla yolda ilerlemeye devam ettim. Dikkatli ve ciddi bir şekilde. Az önceki iltifatları unutmaya çalışarak. Utanma duygusundan arınmaya çalışarak.

Uzun sayılmayacak, beş dakika  sonra, yandan gelen kıkırdama ile dikkatim dağılırken gözlerimi kısarak gülmesini bastırmaya çalışan sarı  çocuğa döndüm. Çatık kaşlar  ve durumu anlamaya çalışan kısık bakışlar ile onu süzüyordum.

"Bana böyle bakmayı kes! Acayip şirinsin. Seni öpme  isteğimi kabartıyorsun"

Ağzım sonuna kadar açılırken sol elimdeki poşeti sağ elime alarak boşalan elimle koluna vurmaya başladım.

"İyice sapık kesildin başıma Bill! Adam akıllı dursan olmaz mı?!"

Herkes duygularını, tepkilerini farklı şekilde saklar. Ben ise utancımı agresiflikle saklıyordum. Ve gerçekten de biraz kızmıştım. Elinde olsa tanrı aşkına her an öpecekti!

"Tamam! Tamam! Vurmayın prensim! Bu aciz kölenize acıyınız!"

Elindeki poşetler ile benden kaçmaya çalışırken bende onun arkasından  koşmaya başladım. Huysuzca kaşlarımı cattım ve bir yandanda bağırmaya  başladım.

"Gel buraya! Seninle işim bitmedi! Sabah öptün, şimdi bu! Seni döveceğim Bill!"

"Kardeşim?"

Arkamızdan gelen kız sesi ile önce Bill koşmayı bıraktı sonrada onun gövdesine çarparak ben.

Duyduğum ses ile gözlerim pörtlemişcesine  açılırken bunun bir kulak yanılması olduğuna inanmak istiyordum.

"Dipper?"

Sorarcasına seslenilen ismim ile birlikte dudağımı dişledim.

Yüzümde mahsun bir gülümseme ile tam arkama döndüm.

Mabel yanındaki arkadaşları Grenda, Candy ve Gideon ile şaşkınca bana bakıyordu. Elimdeki poşetin kulbunu heyecandan sıkarken gergince konuşmaya çalıştım.

"Merhaba kardeşim? Ahaha! Ne tesadüf.  N-ne yapıyordunuz burada?"

O kahve gözlerini kısarken gergince onun yanına ilerledim.

Kayıp Güneş Where stories live. Discover now