<16>

1.3K 172 80
                                    

Gideceğimiz yerlere attığımız adımlar kısalırken heyecanlanırız. Çünkü amaca dair son adımları geride bırakıyoruzdur. O adımlar değerlidir. İlkten daha akılda kalır. İnsan ilk nefesini hatırlamaz fakat son nefesini unutamaz bile.

"Fazla dalgın gibi görünüyorsun istersen geri yanına geçeyim"

Cama dayadığım başımı kaldırarak hayır manasında başımı salladım ve arkama döndüm. Meraklı bakışlarla bana bakan Mabel'a  şevkatle gülümsedim.

"Siz oturun, ben böyle iyiyim. Sadece biraz uykuluyum ondan"

Gideon'a da gülümseyerek başımı tekrar cama yasladım.

Oregona gidiyorduk. Beklenen karşılaşma yakındı. Hemde çok yakın. Koca iki hafta bitmişti.

Aklımda binbir soru fırtınası vardı ve buna heyecanım eklenmişti. Onu çok merak ediyordum. Özellikle de saçlarını, niyeyse içten içe saçlarını merak ediyordum. Acaba uzun muydu? Rengi nasıldı? Geçtiğimiz yerleri izlerken gülümsedim.

Ortalarda yoktu. O kafeden sonra onu görmemiştim. Onu anlayabiliyordum, beni kaybetmekten korkuyordu. Daha elde etmemişken kaybetmekten. Ve bende reddedebileceğim biri olmasından korkuyordum. Ona kötü davranmak istemiyordum. Kötü davrananileceğim biri olsun  istemiyordum.

Camdan dışarıyı uzun uzun izledim.

-

Bir günlük yolculuk yarı uyuyarak yarı düşünerek geçmişti. Yarım saate kasabaya giriş yapacaktık ve heyecanım en üst seviyeye çoktan ulaşmıştı. İçim içimi yiyor, ellerim terliyor yanaklarım istemsizce kızarıyordu.

Acaba onu nerede ve ne zaman görecektim?

Mabel rahattı tabi, koca yolculuğu sevgilisiyle geçirmiş şuan bile kıkır kıkır gülüyordu. Bu haline gülümserken arkamı döndüm.

"Az kaldı. Birazdan kasabada oluruz ."

Kıkırdayarak başını Gideon'un göğsünden kaldırdı.

"Çok heyecanlıyım varya! Amcalarımızı çok merak ediyorum"

"Bende"

Heyecanımı bastırmaya çalışarak önüme döndüm. Çantamdan mataramı çıkarıp dudaklarıma götürdüm. Birkaç yudum içtim ve dudaklarımı silerek çantama geri koydum.

Stresten bacağımı salllarken bakışlarım dışarıda usul usul geride kalan çamlık ormanı izliyordum.

Koca yarım saat bana su gibi gelip geçmişti.

Duran otobüs ile yutkundum. Kalbimi boğazımda hissederken  gözlerimi açıp kapadım. Kendime az çok gelmişken heyecanla zonklayan bir bedeni ayağa  kaldırdım. Bavullarımı elime alıp hareketlendim. Sanki buradan ne kadar erken çıksam onu o kadar erken bulurdum. Mabel'ı beklemeden temiz havaya ihtiyacım varmışcasına öndeki kapıya ilerledim.

Önümde bir yaşlı belirdiğinde çarpmamak  için geriye doğru gittim fakat sırtım ve kalçam bir beden ile büyünleştiğinde hızla arkamı döndüm.  Nefesi boynuma kadar inmişti ve utanmıştım. Zaten heyecanlıydım.  Hızla bedenimi onunkinden uzaklaştırdım.

Sarı saçlı ve gözleri kocaman açılmış şaşkın bir oğlanla karşılaştığımda gergince konuştum.

"A-afedersin."

Cevap beklemeden utanarak önüme döndüm. Önüm boşaldığında hızla otobüsten indim. Serin hava yüzüme çarparken bakışlarımı etrafta gezdirdim. İstasyonun hemen önünde iki yaşlı ihtiyar ile göz göze geldiğimde elimdeki çantalar ile onlara koşturdum.

Kayıp Güneş Where stories live. Discover now