*43.BÖLÜM*

124 28 97
                                    


   Medya---> Tuna Kiremitçi & Gonca Vuslateri = SANA DAİR



   ^^KEYİFLİ OKUMALAR...


     "Çok özür dilerim." dedi Simay tekrardan hemen yanında oturan Kayra'ya. Meşalelerin cılız ışığı sadece yüzünün yarısını aydınlatıyordu. Geri kalanı ise karanlığa teslim olmuştu.

   "Özür dileyecek bir şey yapmadın Simay." Kayra ona bakmadan cevap verdi. Bu dinlediği kaçıncı özürdü ve bu verdiği kaçıncı cevap? Gözlerini kapatıp başını pürüzsüz soğuk duvara yasladı. Simay'ın haklı haykırışları kulağında çınladı bir kez daha. Kendisine sarılan çaresizce titreyen bedeni, göz yaşlarına teslim ettiği gözleri... Hepsi bir anda göz kapaklarının ardına üşüştü. Anladı Kayra, bu görüntüler rahat bırakmayacaktı onu. Yalnız bırakmayacak, hatırlttıkça ezecekti kalbini.

   Açtı gözlerini Kayra sonra. Böylesi daha iyiydi, en azından gözleri açıkken daha iyi başa çıkabilirdi onlarla. Simay'ın düzensiz nefes alışverişleri kulaklarına ulaştığında o, hayali görüntülerle savaşıyordu. Ağlamaktan bitap düşmüş bir kalbin sessiz çığlıklarıydı bunlar. Sadece ikisini anlayabileceği, duyabileceği acı bir çığlık.

   "Eğitimler iki gün sonra başlıyor demiştin, değil mi?" Simay, gözlerini bir açıp bir kapatan Kayra'ya baktı. Sanki içinde bir şeylerin savaşını veriyordu. Onun bu sorusuyla başını ona çevirince karanlıkta kalan yüzü de aydınlandı hızla. Mavi irisleri daha koyu görünüyordu şimdi. Yaşadığı bütün acıların tortusu vardı o gözlerinde. Kimseye belli etmediği acıları, kimseye gösteremediği yetim kalmış yaşları birikmişti.

   "Evet." dedi Kayra sırtını soğuk duvardan çekip bedenini Simay'a döndürürken. Uzattığı ayaklarını toplayıp bağdaş kurdu ve karşısında, vücudunu hafifçe öne doğru eğmiş bir şekilde onu izleyen Simay'a baktı. Sırtında yorgun dünyasının yükü vardı. Görünmez bir kambur oluşturmuştu omuzlarında. O yükü hafifletmek istese Simay izin verir miydi? İzin verir miydi o yükü kendisinin omuzlamasını?

   "Ne yapacağına karar verdin mi?" diye sordu sonra o düşüncesinin üzerine ince bir tül örterken. Belki bir gün izin verirdi Simay, belki... Bunu ummaktan başka bir şey gelmiyordu elinden.

   "Buraya geleceğim." dedi Simay. Yüzüne dökülen hafif ıslak saçlarını toplayıp gelişigüzel bir şekilde sırtına attı ve ellerini dizlerinin üzerinde birleştirerek bakışlarını onlara dikti. "Bunu yapmaktan başka çarem yok. Hissediyorum, teyzem karşı çıkacak; buna izin vermeyecek ama bunu yapmalıyım. Onun için, Selim için, sevdiklerim hatta herkes için. Ama bir yandan korkuyorum da." Başını kaldırıp Kayra'ya bakınca saçları huysuz bir çocuk gibi tekrar yüzüne döküldü ama bu sefer karışmadı onlara. Özgür olmalarına izin vererek devam etti konuşmasına. "Sevdiklerime bir şey olacağından ölesiye korkuyorum."

                                                          ***

    Hava ne kadar soğuk olsa da bu, kuşların özgürce kanat çırpmasına engel değildi. Hala ötüyorlardı; bazıları havada daireler çizerken, bazıları ağaçların en yüksek noktasındayken. Ağaçların yarısı çıplaktı. Uzun dalları, hayattan ümidini kesmiş insanlar gibi kurumuş, ona çarpan kuşlardan sonra amaçsızca sallanıyordu ama içlerinden umudunu kaybetmeyenler de vardı. Yeni yeni yeşeren dallarını kuşlara ev sahipliği yapanlar da. Soğuk bir esinti sallandırsa da o dalları, yine de kısa zamanda kurumuş ağaçlara nispeten gururla eski haline dönüyorlardı.

SEÇİLMİŞ: İŞARETDonde viven las historias. Descúbrelo ahora