*20. BÖLÜM*

521 110 366
                                    


"Aptal herif, aptal herif."

"Çok özür dilerim baba." dedi adam karanlık odada sadece birkaç mumun yandığı masaya doğru ilerlerken. Açık pencereden giren cılız rüzgâr, alevleri sağa sola doğru savursa da söndürmeye gücü yetmiyordu ve karanlıkta çaresizce dolanıyordu.

"Sana bir daha bana 'baba' deme diye uyarmıştım hâlâ anlamıyor musun?"

Adam daha masaya yaklaşamadan bu sözler karşısında durakladı. 'Baba' kelimesinin ağzından çıkmaması için o kadar uğraşmasına rağmen yine de becerememişti ve yine babasının o sert sözlerine maruz kalmıştı.

Ama bir insan babasına neden başka bir şekilde hitap etsin ki? Sonuçta o adam babasıydı. Her ne kadar bir babalığını görmese de bu gerçeği değiştiremezdi.

Yumruklarını sıkıp sesinin güçlü çıkmasını umarak: " Çok özür dilerim efendim." dedi ve masaya yaklaşmadan orada kaldı. Çünkü babasının o hiç gülmeyen, sürekli çatık kaşlı yüzünü görmek istemiyordu artık.

Babası sandalyesinden kalktı. Ağır adımlarla açık olan pencereye doğru yürüdü. Adımları sessiz odada yankılanıyordu ve ardından sürüklenen pelerini pencereye yaklaştıkça hafifçe yankılanıyordu. Sırtı adama dönük bir şekilde pencerenin önünde durdu.

"Bunun benim için, bizim için ne kadar önemli olduğunu sana söylemedim mi?" Sesi biraz yumuşamıştı ama hâlâ ciddiyetini koruyordu. " Bu işi sana vermiştim, senin halledebileceğini zannetmiştim ama yanılmışım. Hiçbir şeyi beceremedin."

Adam buraya gelirken zaten bu sözleri duyacağını tahmin etmişti ama ne cevap vereceğini bilemiyordu. Yumruk yaptığı elini rahat bıraktı ve olanları anlatmaya başladı:

İzini sürüp takip ettim ve buldum da. Her şeyi ayarlamıştım ama yakalayacağım sırada..." sonunu getiremedi, gerçeği söyleyemedi. Çünkü eğer gerçeği söylerse sevdiği kişilerin zarar göreceğini biliyordu ve onlara bir şey olsun istemiyordu. "... tam yakalayacağım sırada bir grup insanla karşılaştım ve onların yanında bunu yapamazdım. Ama bir şans daha verirseniz..."

"Ama bir daha şansın olmayacak." dedi babası oğlunun sözlerini tamamlamasına fırsat bırakmadan. " İzini kaybettik ve kolay kolay bulacağımızı da zannetmiyorum. Her şey bu beceriksizliğin yüzünden. Hata yaptım. Bu işi başkalarına vermeliydim ve şimdi bunun cezasını çekmek zorundasın."

Adam babasının ne ceza vereceğini merak bile etmedi. Çünkü bu işi becerememişti, aslında bu işi yapmak bile istememişti. Bu yüzden karşı çıkmadı. Başını önüne eğdi ve gözlerini kapattı.

"Peki efendim."

***

"Çok eğlencelidir bizim okul. Hiç sıkılmazsın.

"Umarım öyle olur." dedi Simay ikide bir omzundan düşen çantasının kolunu tekrar takarken. Çantasının kollarını eşit yapmadığından biri gevşek duruyordu ve omzundan düşüyordu. Bu durum Simay' ın sinirini bozuyordu. Önüne bakmadan bir yandan çantasının kolunu yapmaya çalışırken bir yandan da Selim ile konuşuyordu.

"Bizim sınıfta olman iyi oldu, değil mi Simay?"

"Kesinlikle. Hiçkimseyi tanımıyorum ve açıkçası biraz da korkuyorum."

"Bence korkmana hiç gerek yok, ben her zaman yanındayım." Selim yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. Elini yumruk yaptı ve kolunu dirseğinden büküp kaslarını işaret etti: "Bu kasları boşuna yapmadık yani." dedi.

SEÇİLMİŞ: İŞARETWhere stories live. Discover now