Eftelya /fısıltı

782 137 10
                                    

"Ne yaptın sen?" Diye soruyorum boğuk bir fısıltıyla. Doktor ekin'in yanına diz çöküyorum. Kadının koyu sarı saçları kızıla bürünüyor.

"Bir şeyler yap. Doktor çağır !"diye bağırıyorum.

"O artık yaşayamaz Eftelya. Şimdi beni takip et."Diyor sakince. "Hayır." Diyorum tükürürcesine.

Kadının kanları dizlerime ulaşmış bile. "Doğaya da böyle yapmamı istemiyorsan beni takip et." istemeyerek ayağa kalkıyorum. Kot pantolonumun dizleri kanlanmıştı. Dizlerim titriyordu. Asenayı takip etmeye başladım. Omuzumun arkasından baktığımda iki adam doktorun kollarından sürüklüyorlardı. Başımı çevirip hemen önüme döndüm. Asena'nın yaptığı yasal değildi bir doktor öldürmüştü.

"Beni nereye götürüyorsun?" İsteksizce başını bana çevirip yürümeye devam etti. "Diğerlerinin yanına gidiyoruz." Geldiğim yönden geri dönüyoruz. Asansöre binip üç kat aşağı iniyoruz. Tekrar uzun bir hol beni karşılıyor. Ben Asenayı takip ederken Doğayı düşünüyorum. Neredeyse akşam olmak üzere. Zindandaydı bir şekilde doğanın yanına gitmeliydim.

Arasın benim için geleceğine inanıyordum. Ona doğayı da Anlatmalıydım. Yarın sabah Doğanın yanına gitmem kesinleşmişti. Ne olursa olsun Onu yarı yolda bırakmayacaktım. Kapının önüne vardığımızda asena beni süzdü dizlerimin doktorun kanlarına bulaştığını görünce yüzünü buruşturdu. Elini hafifçe sallayınca kan lekesinden eser kalmamıştı.

"Doktor Sana deneyi geçtiğini söyledi. Ama toplantı olması gerektiğine de geç olsa da anlamış oldu." İçini çekti. Ona öfkeyle bakıyorum.Asena ile birlikte içeriye giriyoruz. Asena yeşil koltuğuna geçiyor. Ben de onlardan uzak bir cam sandalyenin üstüne oturuyorum. Hemen arkamda iki savaşçı belirdi. Asena boğazını temizliyor. "Eftelya deneyi geçti. Ama..." Diye devam ediyor. "Doktor ekin emirlerime karşı geldi. Bunun bedelini de canıyla ödeyecekti."

Yeşil gözlerindeki keskinliği görebiliyordum. "Onu öldürdün mü?" Diye soruyor can.

"Zavallı şeyin öleceğini düşünmüştüm. Hemen sağlık ekipleri geldi. Şu an komada."Kadının ölmediğini anlayınca rahatlıyorum.

"Asena kendine hakim olmalısın. Bu şehir senden soruluyor."

"Biliyorum."

"Seni tanıyamıyorum." diye devam ediyor can.

"Beni Ne zaman tanıdın ki?" Asena yüksek sesle kahkaha atıyor.

"Konu da bu işte. Değişmen." Can gözlerini Asena'ya dikerek doğruluyor.

"Bu seni ilgilendirmez." Asena burnundan soluyor.

"Güç,otorite,umursamaz tavırların. Annenden ne farkın kaldı Asena?" Can sanki damarına basmış gibi Asena irkiliyor.

"Kes sesini." Diyor hırlarcasına.

Kerem Can'ın kolundan tutup ona bir şeyler söylüyor. Melisa hemen Asenanın yanında bitip Can'a öfkeli bir bakış gönderiyor. Ben onları uzaktan izleyen bir izleyici gibi kendimi hissediyorum. Bora esneyerek "Şu konuyu kesinleştirelim uyumaya gideceğim." diye mırıldanıyor.

"Artık kesin. Toplantı olacağı gün kızda asılacak." Asenanın Can'a olan öfkesi biraz da olsa geçmişti. Bu rahatlık nereden geliyor diye düşündüm.İlk kalkan Bora ile Arya oluyor.

"Bol bol uyku."Bora sersemce bana gülümseyip çıkıyor.

Arya da ona gülerek karşılık veriyor. Hayır Doğa asılmayacak. Beni burada tutsak edebildin ama doğayı da elimden alamayacaksın diye düşünüyorum.Asena ayağa kalkıp çıkarken de Melisa da arkasından çıkıyor. Ben ayağa kalkmak için kıpırdanırken savaşçılar da bir yanımda beliriyor. Bu beni rahatsız ediyor. Bu adamlar benim yanımdayken doğanın yanına nasıl gidebilecektim? İçten içe bu soru içimi kemiriyor. Kerem ayağa kalkıyor. Bana temkinli bir bakış atıyor. "Kontrolü sıklaştırın odasının kapısında dört tane savaşçı istiyorum." Savaşçılar başlarını sallıyorlar. İki tane yetmezmiş gibi dört taneye çoğalttı.

Kim bilir daha kaç tane yaparlar. Yerimden kalkarken kerem çoktan çıkmış oluyor. Can bana Bakmadan çıkıyor. Yanılıyormuşum oda diğerleri kadar acımasız ve kötüydü. Doğa Can'ın umurunda bile değildi. Bu işte tektim. Arasın gelip gelmeyeceğini bile bilmiyorken ne yapabilirdim? Buradan çıkıp tutsak odama geçiyorum. Kapının hemen arkasında dört tane savaşçı bekliyor. Yatağa uzanıp düşüncelere boğuluyorum. Can Asenaya annenden bir farkın kalmadı derken ne ima etmiş olduğunu merak ediyorum. Saat neredeyse on iki.

Pencerem gürültüyle açılıyor. Hırçın rüzgâr odama savrulurken saçlarım havalanıyor. Bir an bu gürültülü sesin kapımda nöbet tutan savaşçılara geleceğini düşünüyorum. Yerimden kalkıp balkona geçiyorum. Olduğum kat oldukça yüksek. Rüzgâr her Yanımı sarıp sarmalarken gözlerimi kapatıyorum. Arkamı Dönüp gidecekken bir ses duydum. Tanıdık bir sesti bu ama yarı fısıltıydı. Kelime anlaşılmazdı. Korku ile balkondan çıkmak için uzaklaşırken geleceğim Eftelya olduğum yerde mıhlanıyorum.

Bu ses Arasın sesiydi. Rüzgârlar aniden kesiliyor. Fısıltı da simsiyah gece de kayboluyor. Gülümsüyorum. Arasın sesi bir şekilde bana gelmişti.Bu umudumu kaybetmemem demekti. Balkondan çıkıp yatağıma uzanıyorum. Uyurken benliğim benim için her şey ifade eden bu iki kelimeye tutunuyor.

ALEV VE BUZ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin