"Sana kaçıncı kez demeliyim beni böyle korkutma diye?"

"Üzgünüm korkmuş haline bayılıyorum."

Kıkırtısı kulağıma gelirken gözlerimi devirerek bakışlarımı renkli lavaboda gezdirdim. Tek kaşım kalkarken merakla konuştum.

"Etraf şuan normal renkte, gri değil?"

"Şuan sizin evrendeyim de ondan"

Gözlerim kısılırken onun üzerine doğru yürümeye  başladım. Aramızda az bir mesafe kaldığında elimi uzatıp benden bir karış uzakta olan altın  sarısı  ışıklara sahip kafasına dokundum. Saçları avucumun altındaydı. Şaşkınlıkla ona bakmaya başladım.

"Ben sana dokunabiliyorum?"

"İzin veriyorumda ondan "

Kıkırdayarak elini saçları arasındaki elime çıkardı. Avucunu elimin üzerine bastırdığında çekingence elimi geri çektim ve biraz geriledim.  kollarımı bağlayarak omzumu duvara yasladım. Onu görmüşkende konuya girdim.

"Yarın Oregon'a Esrarengiz Kasaba'ya gidiyoruz."

Karşıma geçip oda ben gibi omzunu duvara yasladı.

"Evet... Artık beni göreceksin"

Biraz mutsuz çıkan sesine başımı evet manasında salladım.

"Seninle gerçekten bir geçmişim var mı? Yoksa öylesine bir şaka mıydı?"

Omzunu yasladığı  duvardan ayırdı. Yavaş yavaş bana yaklaşırken bende geri geri gitmeye başladım. Onun her adımına karşılık bende bir adım geriliyordum. Kapı ile onun arasında kaldığımda gergince nefes aldım.

"Öyle bir geçmişimiz  varki bunun yüzüne beni reddetmenden çok korkuyorum"

Birden boynumda hissettiğim ılık dudaklar ile gözlerim kocaman açıldı. Ben tepki verene kadar kaybolan parlak silüet ile dona kaldım.

"Üzgünüm, izinsiz öpmemeliydim ancak istemsiz gelişti"

Sesi fazla donuktu, normalden daha moodsuz gibiydi. Tek kaşım kalkerken merakıma yenik düşerek konuştum.

"Bir sorun mu var? Normalden daha farklısın bugün"

Bir süre cevap gelmedi. Tam umudu kesip kapıya yöneldiğimde duyduğum ses ile olduğum yerde kaldım.

"Sadece korkuyorum... Bana şans vermemenden. Beni tümüyle hayatından çıkartmandan. Ve elimden hiçbirşey gelmiyor,  yapacak  hiçbir şeyim yok"

Ne diyeceğimi bilmiyordum. Sesi öyle kırıktı ki kelimeler ağzıma tıkılıyordu. Derin bir nefes aldım ve arkamı döndüm. Umut verircesine gülümsedim.

"Böyle yapma bence. Elbet kim olursan ol sana şans vereceğim. Ama arkadaş  olarak"

Kıkırtısı kulağıma gelirken başını boynumda hissediyordum. Kolları belimi sararken bende boşluğa gülümsüyordum.

"Son söylediğin için ağlamalıyım fakat böyle güzel davranman bunu bile durduruyor"

Gülümseyerek başımı onaylamazca salladım. Benden ayrıldığında saçlarımı karıştırıp tuvaletten çıktım.

Masaya ilerlediğimde kız kardeşime gülümseyip sandalyeme oturdum.

"Beklettim mi?"

Elindeki telefondan bakışlarını çekip gülümsedi.

"Yok yok. Bende zaten şimdi bitirdim konuşmayı. Ha! Bu arada Gideon'da yarın gidiyormuş, sanırım aynı otobüsle gideceğiz!"

Şaşkınca gülümsedim.

"Buna sevinmiş  olmalısın, koca bir yolculuğu birlikte  geçireceksiniz.  Gözüm üzerinizde olacak"

Gözlerini  devirerek elindeki telefonu masaya koydu.

"Saçmalama kardeşim"

Gülerek birkaç şeyden daha konuştuk ve bir süre sonra gelen içeceklerimizin keyfini çıkarmaya başlamıştık.

Önümüze gelen içecekler için Denis'e teşekkür ederek gülümsedim.

"Buranın milkshake'i mükemmel!"

Bakışlarım Mabel'a dönerken lattemden bir yudum aldım ve konuştum.

"Latte içinde aynısını söyleyebilirim"

"Dudağında köpük var"

Kıkırdayarak üst dudağımı işaret ediyordu.

İşaret ettiği yere parmağımı çıkartırken üst dudağımdaki köpüğü dilim ile yaladım. Ardına peçete ile sildim.

"Eğer olurda öpüşürsek dilini lütfen böyle mükemmel kullan..."

Hayran ses kulağımda yankılanırken yanaklarımın ısındığını hissediyordum. Elimdeki peçete yere düşerken hızla kendimi toparladım ve yere eğildim.

"Ne oldu?"

"Sa-sadece peçeteyi düşürdüm. Sorun yok"

Elime aldığım peçete ile eğildiğim yerden doğruldum ve gülümseyerek lattemi içmeye devam ettim. Bir süre sessizce içeceklerimizi yarıladık.

Ben ömrümde anlık olarak değişen çok az kişi görmüştüm ve bu yaratık bunu da aşmıştı. Lavaboda beni kaybetme korkusu ile  üzgün olan ve şimdi bana kur yapan kişinin aynı olup olmadığına karşı şüphelerim artıyordu.

"Beni bununla suçlama! Ne kadar gergin olsamda sana hayranlığım ve ilgim değişmez. Ve cidden! O latte köpüğünü nasıl yaladıysan benide öyle öp! En azından bir kere!!"

Yanaklarım yanarken bakışlarımı Mabel'a çevirdim.

"Kalaklım mı? Ben daha fazla içemeyeceğim"

Gür kahkahayı önemsemeden Mabel'a bakmaya başladım. Eliyle bir dakika işareti yapıp hüpürdeterek pipetiyle son yudumlarını da içti.

"Uh. Şimdi kalkabiliriz. Hem valizlerimizi hazırlayacağız"

Elindeki bardağı masaya bırakırken bana gülümseyerek bakmaya başladı.

"Dipper..."

Sorarcasına konuşan kardeşime gergince ve ne oldu dercesine bakmaya başladım.

"Ne oldu?"

Gözlerini kısarak bana bakmaya başladı.

"Senin yanakların mı kızarmış bana mı öyle geliyor?"

"Evet! Utandı hemde!"

Başımı her iki konuşanada hayır manasında  sallarken ap açık gözlerle inkar edercesine konuştum.

"Ne! Ah hayır, saçmalama"

Gamzesi ortaya çıkarken eğlenircesine konuştu.

"Peekii. Üstelemiyorum. Hadi şunların ücretini ödeyip gidelim"

Başımı olur manasında salladım ve yan tarafıma koyduğum çantamı omzuma taktım.

Bölümde güzel olmayan veya saçma, kötü, sıkıcı, berbat bir yer varsa hepinizden özür dilerim 🙏 ama umarım iyi olmuştur.

Sizi çok beklettiğim için üzgünüm, hafta sonu annem ev temizletti ve paspasmış, silmesiymiş yogunluktan öldüm. Ama ilk boş anımda hemmen yazdım.

Hepinizi çokkk seviyorum umarım keyifleriniz yeeindedirr♡♡

Sevgilerrrr !!

Karşılaşmalarına az kaldı!!! :D

Ah bu arada kitaba ekletmek istediğiniz an- olay vs. Varsa söyleyinde ekleyeyim :D ne de olsa biz bizeyiz bkstbkskbywgbdjs 20 okuyucum ve ben ♡.♡

Kayıp Güneş Where stories live. Discover now