Tam o sırada kulaklarına ilişen sesle, Nazlı'nın yüzündeki gülümseme usulca söndü. Keskin bir fren sesi asfaltta bağırırken Nazlı ürkekçe gözlerini açtı ama aşağıya bakmadı. Bakamadı... Gözleri yüksek sesle birlikte anında havalanan kuşlara kayarken, ardından gelen büyük bir bulutun güneşi kapatması bir olmuştu. Nazlı bir anda üşüdüğünü hissetti. Dışarıya verdiği nefes havada beyaz bir duman oluştururken ellerini ayırdı ve iki yanına halsizce saldı. 

Başı oldukça yavaş ve korkak bir şekilde sesin geldiği yöne döndü. Donuk bakışları karşılaştığı manzarayla hızlıca gözyaşlarına ev sahipliği yaparken, kendi kendine fısıldadı. 

"Bir daha olmaz... hayır... hayır..."

Yayından çıkan ok misali anında yerinden fırladı ve nasıl olduğunu bilemeden kendini dışarıya attı. Merdivenleri duvara çarpa çarpa inerken, kalbi ani sızılarla baş etmeye çalışıyordu. Elleri ve ayakları buz tutmuş vaziyetteydi. Nefes almanın ne demek olduğunu bile unutmuştu. 

Koşar adımlarla apartmandan çıktığında karşısında gördüğü kişiyle anında durakladı. Şaşkın gözleri öylece önünde duran sevgilisinde gezindi. Konuştuğunda sesi tıpkı bir mağaradaymışçasına yankılandı. 

"Ali?"

Ali'nin yüzünde acıdan başka hiçbir şey yoktu. Hayal kırıklığı yüreğinin en derininden başlayarak tüm bedenini yakıyordu. 

"Nazlı?"

Nazlı ne olduğunu anlamlandıramadı. Bakışları usulca Ali'nin arkasına kaydı ve gördüğü manzara kafasını daha da karıştırdı. Ali'nin kana bulanmış hissiz bedeni, çevresindeki kalabalığın ortasında öylece yatarken kaşlarını çattı. Bir kez daha Ali'ye baktı. 

"Ne oluyor?"

Ali arkasına baktı. Yerde yatan kendisini gördüğünde elini kalbinin üzerine dayadı. 

"Şimdi anladım Nazlı. Kalbimin neden acıdığını şimdi anladım..."

Gözyaşları yanaklarını ıslatırken bakışlarını yeniden Nazlı'sına çevirdi. 

"Meğer ben kendi kurduğum bir hayalde yaşıyormuşum. Her şeyden habersiz, kendi inandığım, bildiğim şeylerle buramı avutuyormuşum..."

Nazlı başını iki yana salladı. 

"Ali bak beni dinle-"

Ali sesinin titremesine engel olamadan konuşmaya devam etti.

"Neden söylemedin bana?"

Nazlı'nın dudakları arasından bir hıçkırık firar etti ve yankılandı.

"İstedim, hem de çok istedim... ama olmadı."

Ali gülümsedi.

"Senin suçun değil... Nazlı ben mutluluğu o kadar özledim ki, yalan da olsa bu hayalden çıkmak istemiyorum... Gerçekleri görmek istemiyorum, yeniden yaşamak istemiyorum..."

Nazlı yutkundu ve kaşlarını çatarak Ali'ye baktı. 

"Ne demek o?"

Ali elini kalbinden indirdi ve arkasını döndü. Yerde yatan bedeninin yanına vardı ve eğildi. Nazlı korkudan ne yapacağını şaşırmıştı. Elini ona doğru uzattı ve adımını ileri atmaya çalıştı.

"Ali! Ali hayır! Hayır!"

Ali usulca yere oturdu ve son kez Nazlı'sına bakarak gülümsedi.

"Üzülme Nazlı. Cennette abime senden çok bahsedeceğim."

Bizim MucizemizWhere stories live. Discover now