15 / İki Harry, Aynı Yerde

Start from the beginning
                                    

"Başka bir evrendeyiz, öyle mi?" Başımı salladım. "Büyü değil. O sen değilsin." Başımı iki yana salladım. "Bunca zamandır... Ah, tanrım." Elini başına götürüp sendeleyince hemen onu tuttum. Etrafıma bakındım, mutfaktaydık. Olivia'yı masaya kadar yürütüp sandalyelerden birine oturttum, ben de önünde diz çöküp oturdum. Ellerim dirseklerindeydi, oturuyor olsa da hala düşmesinden korkuyordum. "Onu sen sanıyordum," derken ağlamaya başladı. "Sana öyle çok benziyor ki..."

"Benzemiyor," dedim başımı eğip yüzüne bakmaya çalışarak ki bu elbette imkansızdı. Saçları önüne serilmiş, onu perdelemişti. "Biz aynı... şeyiz." Yutkundum, bunu sesli söylemek kafamı karıştırmış ve beni rahatsız etmişti. "Farklı dünyalara aidiz. Farklıyız. Hayatlarımız farklı. Kişiliklerimiz..." Bunlar bildiğim şeyler değil, yalnızca tahmin ve umut ettiğim şeylerdi fakat Olivia'yı ikna etmelerinin imkanı yoktu. 

"Büyü yapıp hayatını değiştirdiğini sandım," dedi saçlarının arasından. Omuzları çökmüş, gövdesi iki büklüm olmuştu. Düşmeyeceğinden emin olup ellerimi kollarından ayırdım, onları saçlarını iki yana ayırmak için yüzüne götürdüm. Öyle çok ağlıyordu ki yüzü yağmurdan ıslanmış gibi sırılsıklamdı, gözyaşları hiç durmadan çenesinden kucağına damlıyordu. "Eskiden olduğu gibi... Bir şeylerin farklı olduğunu hissediyordum ama... Aklıma hiç gelmedi, hiç düşünemedim--"

"Bu senin suçun değil. Sen bilim-kurgu sevmezsin bile," Yüzünü kurulamaya çalıştım, yaşlar ellerime bulaştı ama çabam sonuçsuz kaldı, Olivia ellerimin üzerine ağlamaya devam etti.  "Nereden bilecektin?" Bir yandan da bu benim başıma gelse anlar mıydım diye düşünüyordum. Mümkün değildi, daha önce hiç paralel evrenlerin varlığı üzerine kafa yormamıştım. Bu olasılık benim de aklımın ucundan dahi geçmezdi. Kimin geçerdi ki? Ellerini kaldırıp bu sefer o beni dirseklerimden tuttu, bacaklarını açıp beni kendisine biraz daha çekti. 

"Willy? O nasıl?"

"Bıraktığımda gayet iyiydi. Annesini özlemesi dışında, elbette."

"Onu tavan arasında bıraktım." Bu bir suçmuş ve bundan utanç duyuyormuş gibi hemen başını önüne eğdi, bu sefer yaşlar yanaklarından yol almadan doğruca kucağına düştüler. 

"Olivia, oğlumuz gayet iyi. Ona bir şey olmadı. Willy çok güçlü bir çocuk. Onu sen büyüttün, düşünsene." Bir süre bakıştık, emin olmak için gözlerime gözlerini kırpmadan baktı. Sonra, artık mutlu olmasını beklediğim o anda suratı yine asıldı.

"Gelmen neden bu kadar uzun sürdü peki?" diye sordu yarı gücenmiş yarı öfkeli bir sesle. Nihayet mutfağa girmeye cesaret edebilmiş Moira'ya baktım. Gelip mesafesini koruyarak Olivia'ya kendini gösterdi. Ona fark ettirmeden tutuşumu biraz sertleştirdim. 

"Bu biraz uzun bir hikaye." Olivia'nın yanına oturup sandalyemi onunkine iyice yanaştırdım. Moira'ya da karşımıza oturmasını işaret ettim. Dönüşümlü olarak şimdiye kadar ne olduğunu Olivia'ya anlatmaya başladık.

...

Anlatmayı bitirdiğimizde güneşin doğmasına az kalmıştı. Olivia sonunda kurumuş gözlerini Moira'ya dikmişti. "Yine de her şey senin suçunmuş gibi görünüyor." dedi iğneleyici bir şekilde. "Beni öyle sıkıştırmasaydın, korkutmasaydın o portal açılmazdı."

"Kusura bakma," diye özür diledi Moira yarım ağızla. "Yine de seni kurtarmaya geldik. Benim sayemde. Yani ortada bir hata varsa bile telafi ettim denebilir." Olivia kollarını göğsünde bağlayıp gözlerini kıstı. Moira ona tek kaşını kaldırarak karşılık verdi. 

"Neden peki?" diye sordu Olivia. "Neden zahmet edip de buraya geldin? Beni kurtarmaya yani. Çok mu umurunda?"

"Kocanın yardımına ihtiyacım vardı. Ivar'ı bulmak için. Az önce anlattık ya." Moira diğer bacağının üstüne attığı bacağını sinirle sallıyordu. Bana hızlı bir bakış attı, söylememem için uyarıyordu beni. Gerçeği neden sakladığını, Avalon'a giden bir portal açmak için ona ihtiyacı olduğunu neden söylemiyordu anlamıyordum ama sesimi çıkarmadım. Bunu Olivia'ya yalnız kaldığımızda söyleyebilirdim, o zamana kadar da Moira'nın bunu saklamaktaki amacını öğrenmiş olurdum. Yine de ne olursa olsun, çok geçmeden bunu karıma elbette söyleyecektim.

the other coin | #tlc2Where stories live. Discover now