Aras~ Büyük Gün~

836 135 20
                                    


" Fundanın büyüsüyle oraya gidebiliriz." İlk konuşan Suna oluyor. Başımı iki yana sallayıp Ayağa kalkıyorum. " Bu sefer Funda olmaz." Funda kaşlarını çatıp "Ben yapabilirim." diye mırıldandı. " İkişer ikişer ayrılacağız. Her çift'in bir görevi olacak. Oraya en iyi Ajanlarımızı göndereceğiz." Bir yandan volta atıyor bir yandan da konuşuyorum. " Bir şey eklemek isteyen yada planlayan var mı? " Diye soruyorum.

" Eftelya'nın kaçıncı katta ve nerede olduğunu nasıl bileceğiz? "diye sordu Mert.

" Ajanlar tespit edecek. Söylediğim gibi o işi kolayca halledecekler. "
" Bebek işi" Mert sırıtarak koltuğa yaslanıyor.
" Ben Fundayla Mert'de Sunayla ayrılacağız. Biz dördümüz içeriye sızarken Hazarda bizi bekliyor olacak." Hazara bakıyorum. Dudaklarını hüzünlü bir gülümsemeyle sıkıyor.

"Sizi bekliyeceğim." Bu kez uzun uzun yüzüme bakıyor. "Her zaman." Başımı sallayıp Funda'ya dönüyorum. "Kılık değiştirmeden Yıldızlar şehrine gideceğiz. İkimiz birbirimizi tehlikelerden uzak tutup eftelya'nın olduğu kata gideceğiz. Arkamızdan da Mert ve Suna gelecek." dedikten sonra devam ettim. "Ellerin paslanmadıysa bıçak atışı yapabilirsin." diyerek Mert'e takıldım. Yüzünde pis bir sırıtışla "Her gün atışlar tazeleniyor." Tek kaşımı kaldırarak "Her gün." diye tekrarlıyorum. "Kesinlikle." diye cevap verdi.
"Bir gün bana öğretirsin." Sunanın kahve tonundaki gözleri samimiydi. Mert ona bakarak "Ne zaman istersen, " deyip gözünü kırptı.

" Peki Yıldızlar şehrine nasıl gideceğiz?" Funda öne eğilerek ellerini birleştirip başını yana eğdi.

"Gizli bir tünelimiz var. Önce yürüyerek gideceğiz Sonra bir mağarada iki tane anka kuşu bizi bekliyor olacak. Anka kuşlarına binip Yıldızlar şehrine ulaşacağız." Diyorum düz bir sesle.
"Müze katına ineceğiz. Tarihi eserler olan odadaki yüz on beş numaralı odaya gideceğiz. Daha sonrasını görürsünüz." diye devam ettim.

" Bu kadar yeter. Sonra tekrar plan yaparız." dedi Hazar. Suna, Mert ve Funda birlikte çıktılar. Üçü de gülüyor, ne konuştuklarını merak ediyorum. Hazal'la yalnız kalınca ona bakarak" Dinlenmelisin Hazar. "dedim. Başını sallayınca beyaz bukleleri önüne düşüyor.

Haza elimi sıkıp bana iyi geceler diliyor. Kız kardeşim gittiğinde Mert'in odasında yalnız kalıyorum. Odama gidip yatağıma uzanıyorum. Dijital saatime baktığında neredeyse saatin 12'ye geldiğini görüyorum. Yatağımdan kalkıp dışarı çıkıp müzik katına indiğimde tek tük insanlar olduğunu fark ettim. Piyano çalmayı bana babam öğretmişti. O bunda ustaydı ama annem hiç beceremezdi. Daha çok dinlemeyi severdi. Ben piyanoyu babam kadar iyi çalardım. Onun kadar da iyi olmasam da elimden geleni yapardım. Gülümseyip yavaşça piyano çalışmaya başlıyorum. Piano emeli sandeyi çalmaya başladım. Bir keresinde babam bunu çaldığında Aklındaki tüm endişelerin uçtuğunu rahatladığını söylerdi.

Piyano yu çalmayı bıraktığımda birisi omzuma hafifçe dokunuyor. "Merhaba." Bu ince sesin sahibini tanıyarak döndüm. Kahküllü simsiyah saçlar bir çift koyu göz. Ona hafifçe gülümseyerek "Merhaba" diye karşılık verdim. Defneyi aylardır görmemiştim şimdi karşımda olduğunu görünce az da olsa şaşırıyorum. "Nasılsın? Hazar nasıl?" diye soruyor nazikçe.

"Hazar iyi bir gelişme kaydediyor. İyi ve sağlıklı. Hepimiz iyiyiz Defne." elini omzuma koyup "Buna sevindim. "diyor. Başımı hafifçe sallıyorum

"Burda durumlar karışık. Yani sende pek iyi gözükmüyorsun. Duyduğuma göre bir kızı arıyormuşsun." bir kaç saniyelik bir sessizlik oluyor.

"Doğru."

"Eğer konuşmak istemezsen anlarım."

"Önemli değil. Sadece Eftelyayı koruyamadım. Tutsak ve yapayalnız." elimi saçıma geçiriyorum. Bir sandalye çekip karşıma geçti.

"Umarım her şeyi yoluna koyarsın."

"Umarım."

"Yarın seninle bir şeyler yiyip içebiliriz. Vakit geçirebiliriz. Eğer gelmek istersen." öne eğilip hafifçe kolumu tutuyor.

"Üzgünüm. Yarın yapmam gereken işler var." geriye çekilip yaslanıyorum. Gözleri hayal kırıklığı ile parlıyor "Eh o zaman başka zaman. İyi geceler."

"Sanada." Ayağa kalkıp bana son bir bakış atıp çıktı. Herkes çıkıp gittiğinde müzik odasında tek başıma kalıyorum. İyi ki öğrettin bana baba diye düşünüyorum. Annem babamı çok severdi. Romantik bir akşam yemeğinde babamın piyano çalmasını istemişti. Yerimden kalkıp buradan çıkıyorum.

Eski hatalarımın olmadığı bir yer diyor iç sesim. Çocukken gittiğim gökyüzünü ve yıldızları seyrettiğim balkona gidiyorum. Hatıralarım beni bırakmıyor onlar hep yanımda diye mırıldandım. Soğuk hırçın bir rüzgar yüzüme vurdu. Burası buz gibi soğuk. Aynı benim gibi. Beni rahatlattığı için gülümsüyorum.

Hırçın rüzgar güçleşiyor. Kısa saçlarım alnıma savruluyor. Yerimden kalkıp ayakta duruyorum. Rüzgar neden bu kadar kuvvetli diye düşünüyorum. Rüzgarlar etrafımı sarıp sarmalıyor.

Neredeyse nefesim kesiliyor. Olduğum yerde hareketsizce dururken rüzgarların Beni sarıp sarmalamasına izin verdim. Böyle bir şey daha önce olmamıştı. Bir takım fısıltılar duyuyorum.

Hep yanındaydı Aras! Zaman, zaman, zaman. Hemen yarın, yarın. Gerçeği bul.

Anlayabildiğim fısıltılar sadece bunlardı. Etrafımdaki hırçın rüzgar birden kesildi. Fısıltılarda hemen hemen kesilmilti. Bu kelimelerin bazıları gizemli olsada hemen yarında bir anlam vardı. Yarın Eftelya'nın yanına gitmeliydim. Bunu arkadaşlarıma ve Hazara anlatmalıydım. Planımızın iyi bir şekilde gerçekleşeceğini umuyorum.

Gökyüzüne baktığımda bir farklılık görüyorum. Oldukça parlak bir ay. Az önce bu kadar parlak değilken şimdi ise göz alıcı. Yarın büyük gün. geleceğim Eftelya. Arkama dönüp çıkmak üzereyken ay'ın parlaklığı sönüyor.

Eh buraya kadar gelmişken oy atmayı unutmayalım, hoşçakal'ın.

ALEV VE BUZ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin