KISIM II - GÜMÜŞ ATEŞ (3)

Start from the beginning
                                    

Hafif topuklu botlarını zeminde takırdatarak Kor'un yattığı kanepeye yaklaştı Edgü. Güz, biraz geri çekilip ona yer açtı. Edgü sevecen bir gülümsemeyle çömelip söze başladı.

"Daha iyisindir umarım."

Kor nezaketi elden bırakmayarak gülümsedi ve başını salladı.

"Fena değilim."

"Gerçi Güz sana iyi bakıyordur diye tahmin ediyorum. Bu gidişle yakında ayağa kalkarsın." Güz'e yandan bir bakış attı.

Kor, hafif bir gülümsemeyle gözlerini Güz'e çevirdi. Herhangi bir şey söylemedi. Gerek de yoktu zaten. Yıldızlarla bezeli gözleri her şeyi açıkça anlatıyordu.

"Bu arada doğum günün kutlu olsun Güz" dedi Edgü yönünü çevirerek.

"Çok ani olduğu için hediyeni ayarlayamadım ama yakında halledeceğim." Güz kafasını iki yana salladı.

"Zahmet etmeyin" demeye çalıştı.

Edgü ona aldırmadan ayağa kalktı.

"Görüşürüz çocuklar. Bizim yerimize de eğlenin." dedi ve pasta dağıtmakla meşgul olan Ender'in yanında aldı soluğu.

İkisi sessizce bir şey konuştular. Ardından odadan beraber çıktılar. Belli ki bir durum vardı.

"Bir şey olmuş" diyerek herkesin aklındaki düşünceyi dillendirdi Çakır.

"Neyse yakında çıkar kokusu." Elini boş verin der gibi salladı ve ani bir coşku patlamasıyla bağırdı.

"Hadi sessiz sinema oynayalım!"

***

Kor, bir hafta içinde ayağa kalkabilir hale gelmişti ama hala eski formunda değildi. Arada bir öksürük krizlerine giriyor ve nefesini kontrol etmekte güçlük çekiyordu. Güz'ün tüm ısrarlarına rağmen dinlenmeyi reddediyordu.

Antrenman sahasının kenarından Kor ve Dumrul'un talimlerini izlerken diğer yandan da tırnaklarını yemeye başladı. Kor, bir anda düşüp bayılacak diye ödü kopuyordu.

"Sakin ol Güz. O kadar da kötü değil durumu." Çakır, güven vermek ister gibi Güz'ün omzuna dokundu.

Tam o sırada Dumrul'un tekmesini savuşturan Kor, iki büklüm olup delicesine öksürmeye başladı. Güz hemen yanına koştu.

Kor başına üşüşmelerine sinirlenerek elini kaldırdı.

"İyiyim...Öhö, bir şey yok..." Güz, ona inanmayan gözlerle baktı, derken Kor'un avucundaki sıvıyı fark etti.

Telaşla uzanıp avucunu tuttu. Gümüş renkli bir kalıntı vardı el ayasında.

"Bu ne böyle?" der gibi Çakır'a baktı. Herkes sus pus olmuş halde Kor'un avcuna bakıyordu. Aynı şekilde dudaklarında da bu gümüş renkli parıldayan şeyden vardı.

"Doktora gitsek iyi olacak."

***

"Açıkçası ayağa kalkabilmesine bile şaşırdım. Vücudu çok dirençli ama kendini epey zorluyor. Ancak, panzehiri bulmadan tam anlamıyla iyileşmiş sayılmaz."

Ne demek iyileşmiş sayılmaz?

Güz'ün göğsüne tekrar karanlık çöktü. Nasıl olur da iyileşemezdi?

"Ne yapabiliriz?" diye sordu doktora.

"Kum lalesi. Deniz nergisi diye de bilinir. Ona verdiğimiz panzehirin ana maddesi buydu. Ama o kadar nadir bulunuyor ki... Elimizdeki son kalıntıyı da onun için kullandık zaten."

KIZIL DALGAWhere stories live. Discover now