gitme, ölürüm. gözlerinden, gözlerinden olurum.

3.2K 406 1.4K
                                    


***

başlıktaki şiirin orijinali "düşme ölürüm. gözlerinden, gözlerinden olurum." idi. ahmed arif'in leylim leylim'inden. iyi okumalar diliyorum.

***

Yaşadığım onca şeyin ardından buraya neden geldiğimi bilmiyordum.

Jimin gideli iki haftayı geçmişti, arada sırada çocuklarla takılıyor, babam akşam eve gelmediğinden tüm öğünlerimi Taehyung'la yiyordum. Jimin'i çok özlemiştim. Bana gönderdiği mesajı da, alıntı ettiği şiiri de ezberleyene kadar okumuş, gezide çektiğim fotoğraflarıyla avunmuş, zihnimin işgal ettiği köşesine seve seve kucak açarken onu düşünüp durmuştum. Ne yapıyordu, ne yiyordu, nerede kalıyor, bana ayırmadığı vaktini kiminle geçiriyordu? Bilmiyordum. Sorularımı sormak için değilse bile nefesinin sesini duymak için birkaç defa aramıştım onu ama beni her defasında telesekreteri karşılamıştı. Ben de gitmeden önce bana verdiği o umuda sarıldım. Geleceğim, dedi diye, bekledim durdum.

Mutsuz değildim. Bu defa önceki defalarda yaptığının aksine gideceğini haber verdiğinden mi, gönderdiği şiirin mısraları arasına gizlenmiş nefesleri içime çektiğimden mi bilmiyorum, mutsuz değildim. Ama mutlu da sayılmazdım. Bir şekilde annemsiz hayatıma alışmaya başladığım gibi Jimin'in aslında çok da yabancı olmayan yokluğuna alışmaya başlamıştım. Hem bazı günler onu düşünmeye vaktim bile olmuyordu. Bir düzen tutturmuştum.

Okuldan aldığımız uzaklaştırma cezasını bitirmiş üstüne bir hafta daha okula gitmiştik. Jaewha her zamanki zorbalıklarını işi fiziksel şiddete götürmeden sürdürüyor, ben de ipin ucunu bir kere kaçırdığımdan herhalde ona karşılık veriyordum. Her şey Jimin nasıl bıraktıysa öyleydi, değişen hiçbir şey yoktu görünürde. O güne kadar. Telefonuma deli gibi aramasını istediğim Jimin'in değil de Jaewon'un arama bildirimi düşene kadar.

Diyorum ya, bana yaşattığı onca şeyden, onun yüzünden işittiğim onca hakaretten sonra Jaewon'un yüzünü görmeyi midemin nasıl alacağını bilmediğim gibi teklifini kabul edip onunla neden buluştuğumu da bilmiyordum. Jaewon'a ulaşmaya çalışmayı, attığım mesajlara dönmediğinde bırakmıştım, belki aynı şekilde karşılık vermeliydim ama telefonda sesi öyle çaresiz çıkıyordu ki tam da bana yakışan aptallıklarımdan birini yaptım.

Ben, babamdan miras edindiğim dakikliğimle buluşma yerine geleli neredeyse yarım saati geçmiş olmasına rağmen Jaewon gelmemişti. Kalkıp gitmeliydim belki de ama bu da karakterime pek uygun değildi. Aslında ona söylemek istediklerim vardı, kalkıp gitmiyor oluşumun en büyük sebebi buydu belki. Yüzüne yüzüne ne kadar iğrenç biri olduğunu bağırmasam rahat etmeyecektim.

Birkaç dakikanın ardından da Jaewon nihayet geldi.

Yüzünde sahte mi gerçek mi sezemediğim bir mahçubiyetle beni selamlayıp sabahtan beri popomla sevişen banka, yanıma oturdu. Mahçubiyeti beni rahatsız hissettirmişti, yüzüne bakmadım. Rahatsızlığımdan mı yaptığının ne kadar alçakça olduğunu bildiğinden mi bilmiyorum birkaç saniye boğazını temizlemek dışında ses çıkarmadı. Sonunda da bedenini bana döndürüp "Hiçbir şey ifade etmeyeceğini biliyorum ama, özür dilerim." diye mırıldandı. Karnıma Jimin'in sebep olduklarından oldukça uzak, çirkin bir ağrı saplandı. Kaşlarımı çatıp ben de ona döndüm ve "Hiçbir şey ifade etmiyor sahiden." dedim. Omuzlarını düşürdü.

Deri bir ceket giymişti, beyaz tişörtü boğazındaki dövmeleri açığa çıkarmış, simsiyah uzun saçları alnına dökülmüştü. Pantolonunun cebinden sigara paketini çıkarıp bir dalını yaktığında istemsizce ne kadar çekici olduğunu düşündüm. Çok ateşli biriydi, bana bakmayacağını, benimle eğlendiğini anlamalıydım başta.

Anılardan Anılara İnce Çizikler °JikookTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang