DOKUZUNCU BÖLÜM

2.7K 137 71
                                    

Bu bölümden sonra, artık oy sınırı getiriyorum arkadaşlar. Her 25 oyda yeni bir bölüm gelir. ❤️


O zaman Let's go Let's gooo 😸

Jennie

Hafta sonu yine gelmişti. Tabiki kulübe gitme zamanı da. Rose ve Jisoo'nun her hafta sonu bu kulübe gitmek için heyecanlı olmasına anlam veremiyordum. Nesi bu kadar hoşlarına gidiyordu ki?

Birden kulübün tuvaletinde olanları düşününce, anlamaya başlamıştım. Mesele kulüp değildi. Mesele orada yaşananlar, hayatınızda bıraktığı acı tatlı anılardı. Düşününce, Rose ilk defa Jiso'yu orada öpmeye cesaret edip, aşkını ilan etmişti.
Anlıyordum...

Kulübe vardığımızda, her zamanki yerimize geçmiştik. Oturduğumuz yer, yarım daire şeklinde siyah deri koltuğun bulunduğu özel bir bölümdü. İçkilerimiz servis edilirken, etrafa bakınıyordum. Lisa'yı ilk defa gördüğüm masada başka bir çift vardı. Güzel yüzü gözlerimin önünde belirince oraya bakmaktan vazgeçtim.

"Hey JenJen, biraz canlan. Gören cenazeye getirdik sanar." Konuşan Roseydi.
Ona sahte bir gülümseme verip hemen suratımı asmıştım.

"İyi be iyi. Sen bilirsin. Değil mi prensesim?" Dudaklarını büzerek, Jisoo'ya yumulmuştu.
Jisoo, dudaklarını Rose'den kurtarmaya çalışarak bana döndü "Jennie, iyi misin? İstersen eve dönelim, sorun değil." Elimdeki viski bardağını kaldırarak "hayır gayet iyiyim. Hatta yavaştan eğlenmeye başladım." diyerek bardağı kafama diktim. Garsona işaret ederek, tazelemesini istedim.

Jisoo, şüpheli bakışlar atarak, ellerini boynuna dolayan, Rose'nin dudaklarına geri dönmüştü.
Karşıdan bize doğru gelen, Momo-Joy-İrene üçlüsünü görünce içimden, nerede kaldınız gözlerimiz yollarda kalmıştı (!) demekten kendimi alamadım.

İrene çekingence arkadan gelirken, Momo ve Joy, damdan düşer gibi masamıza oturmuştu.
"Hey, ne zaman geldiniz? Sizi görmedim." Momo kolunu Joy'un omzuna atarak sormuştu.

Jisoo gülerek "çok olmadı. Biz de sizi göremedik." İrene benden izin beklermiş gibi ayakta duruyordu. Jisoo'nun kolumu dürtmesiyle "tamam geç otur İrene. Geçen günkü davranışım için üzgünüm. Sadece insanların özel hayatlarının bu kadar kurcalanmasından rahatsızım."

İrene gülümseyerek "haklısın, ben hatalıydım. Özür dilerim." diyerek oturunca aralarındaki gereksiz sohbet başlamıştı.

Garsona tekrar işaret ederek, üçüncü bardağımı istemiştim.
Sohbetleri, o kadar beni içine çekmiyordu ki, başıma bir silah dayayıp kendimi bu işkenceden kurtarmak istiyordum.

Dördüncü ve beşinci viskimi de içtikten sonra, artık daha fazla dayanamazdım. Alkol beynimi uyuşturmaya başlamıştı. Sarhoş olmaya çok yakındım. Yanımdakilerse çoktan kafayı bulmuştu.

Çantamı alarak, onları orada bıraktım ve arabama doğru yalpalayarak yürüdüm.
Kulübün dışındaki görevli "hanımefendi size bir taksi çağırmamı ister misini?" diye sorduğunda, ona dönerek anlamsızca gülmeye başlamıştım.

"Taksi mi? Ahahahahahah" arabamın anahtarını ona doğru kaldırarak "bak, benim arabam var. Uppsss bu anahtarıymış." Görevli benimle daha fazla uğraşmak istemediği için rahat bırakmıştı.

Araba binip, motoru çalıştırmıştım. Araba kullanamayacak kadar kötü değildim. Ancak, sarhoş olduğum zaman, normalin aksine hep gülerdim. Görenler beni tanıyamazdı. Bu yüzden sarhoş olduğumu, sık göremezsiniz.

Arabamı Lisa ve Tzuyu'nun evinin önünde durdurmuştum. Işıkları yanıyordu. Salondaki koltuklar dışardan bakıldığında görülüyordu. Ama kimse yoktu. Onu görebilmek için beklemeye başlamıştım. Neden onu görmek istediğimi bile bilmiyordum.

Ah işte geldin. Gereksiz heyecanlanmıştım.
Rahat eşofman şortu ve t-shirtüyle okuldaki halinden çok farklıydı. Gözlüğünü takıp, laptopunu kucağına alarak, bir şeyler yazmaya başlamıştı. Bir süre sonra Tzuyu yanına gelip, kucağındaki laptopu çekiştirerek, onu gülümsetmişti.

Dudaklarının birleştiğini gördüğümde, direksiyonu, parçalarcasına sıkıp, telefonumu elime aldım. Hayır Lisa'nın numarası bende yok. Lanet olsun!

Başka çarem yoktu. Dayımı arayıp, isteyecektim. Bu acil bir durum. Sormam gereken önemli bir soru var belki. Öğrenmeden uyuyamayacağım. Neydi... ah İlk Çağ Medeniyetleri hakkında. Evet.

Dayımı arayarak, Lisa'nın numarasını almıştım. İlk başta, bu saatte rahatsız etmemem gerektiğini söylese de, sonunda ikna etmiştim. Tzuyu, koltuktaki Lisa'nın üzerine uzanmış haldeyken, Lisa'yı aramaya başladım.

Çalıyor... çalıyor... aç artık. Evet bir hareketlilik görünüyordu.

Lisa:"Efendim?"
Lisa: "Alo? Kimsiniz?"

Arkadan fısıltı geliyordu "kimmiş?"

"-Beni iyi dinle Lisa. Evinin önündeyim. Seni görebiliyorum. Hayır. Bana bakmaya çalışma. Tzuyu'nun şüphelenmesini istemezsin değil mi?"

Telefonu suratıma kapatmıştı.

Sinirle eve baktığımda, Lisa'nın Tzuyu'yu bırakıp başka bir yere gittiğini anlamıştım.
Birkaç dakika sonra telefonum çaldı. Arayan Lisa'ydı.

Lisa: "Yine ne istiyorsun benden?" Fısıldayarak konuşuyordu.

"-Yanıma gel."

Lisa: "Jennie delirdin mi sen? Bu saatte ne diyip çıkarım evden? Olmaz."

"-Beni ilgilendirmiyor sevgiline söyleyeceğin yalan. Bul bir şey."

Lisa: "Bir dakika sen sarhoş musun Jennie? Sesin neden böyle?"

"-Lisa beni sinirlendirmek istemezsin. Bekliyorum. 20 dakika içinde arabama binmiş ol."
Telefonu kapatmıştım.

Yaklaşık 15 dakikalık bir bekleyişin ardından evin kapısı açılmıştı. Lisa elindeki çöp poşetiyle dışarı çıkmıştı. Hadi ama çöp atma bahanesi mi? Daha yaratıcı olmalısın Lisa.

Elindeki poşeti yolun karşısındaki çöp konteynerine attıktan sonra, hızlı adımlarla arabama yürüyerek, bindi.
Kapıyı kapatır kapatmaz "geldim işte. Ne var? Ne istiyorsun yine?" Cevap vermedim.
Arabayı çalıştırarak sürmeye başladım.

"Jennie, hayır! Lanet olsun. Evden çöp atmak için çıktım. Geri dönmeliyim. Durdur arabayı."
Söylediklerine aldırmadan sürmeye devam ettim. Pes ederek, arkasına yaslanmıştı. Bacaklarını titreterek, kollarını karnına sarmış bir şekilde bana yan bakışlar atıyordu.

Bu haliyle çok sevimli olduğunu kendime itiraf etmeye çalışarak, arabayı ıssız bir yerde durdurmuştum. Yerimde biraz dönerek Lisa'ya baktım. "Hey, surat asmaya devam mı edeceksin?" Omzunu silkerek başını benden aksi yöne çevirdi.

"Pekala, eve dönmek istemiyorsun anlaşılan."
Söylediklerimi duyunca, yavaşça başını bana doğru çevirdi. Gözlerime bakarak "ne istiyorsun Jennie?"

Soğuk bir sesle "arka koltuğa geç." demiştim. İtiraz edecek gibi olmuştu. Ama sonra fayda etmeyeceğini bildiği için vazgeçti. Oflayarak arka koltuğa geçmişti. Arabadan inip, arka koltuğun kapısını açtım. İçeri girip kapıyı kapattım.

Lisa isteksizce bana bakarken, başımı bacaklarının üzerine koydum. Bana dokunmamak için havaya kaldırdığı ellerinden birini tutarak saçlarıma koydum.

"Sadece biraz böyle kalalım Lisa. Saçlarımı okşar mısın?"

Awwww 😻kendi yazdığım hikayeye düşüyorum arkadaşlar. Bu kadarı da fazla egoistçe ama 🙄













.

ARAMIZDA KALSIN...G!P (JenLisa)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin