Parlak Şerit -Ekin-

670 120 67
                                    

Renkli balonlar havada belli bir mesafeyi kat ettikten sonra polenlere dönüşüp meydanda bekleyen tüm elflerin üstüne yağdı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Renkli balonlar havada belli bir mesafeyi kat ettikten sonra polenlere dönüşüp meydanda bekleyen tüm elflerin üstüne yağdı. Polen Rüzgarı... Festival adına yaraşır bir gösteriydi. Finrol elflerinin ortak kullanımına tahsis edilen yapıların ortasında kalan geniş alana görkemli bir platform kurulmuştu. Platform yerden yaklaşık on santim yüksekteydi ve zemini ışıldayan camlardan örülmüştü. Çıkıntı halinde yükselen sütunlar dört farklı yönü işaret ediyordu: Kuzey, güney, batı ve doğu. Üzerindeki simgeler olmasa Ekin bunu çok daha geç fark ederdi. Kuzey sütununun çevresinde hiç erimeyen kar taneleri uçuşuyordu. Güney sütunu çiçekli sarmaşıklarla sarılmıştı. Batı sütunundaki simgesel ay, güneşe üstünlük taslıyor; doğudaysa güneş tüm ihtişamıyla ışıldıyordu.

Kalabalık sabırsızlanmaya başlamıştı; küçük elfler bile amaçsız koşularına son vermiş, Kral Torga'nın platform üzerinde belireceğine anı bekliyorlardı. Cam yüzeyin üzerinde kayarcasına süzülen elfi gördükleri an kalabalık güruh nefesini tuttu; gelen Sale'ydi, Sale Moreyna. Üzerinde yüzlerceye yakın kelebek vardı ve daha nicesi de peşinden genç elfi takip ediyordu. Sarı saçını tek taraflı örmüş ve uzun kuyruğu sağ omzundan göğsüne doğru sarkıtmıştı. Giydiği koyu lacivert elbise omuzlarını açık bırakmış ve beyaz tenini vurgulamıştı.

"Nefes kesici görünüyor, öyle değil mi?" Merfos kahve renk saçını dalgın bir hareketle kulak arkası yaptı. Göz altları mordu, yüzü çökmüştü ama Sale'ye bakan küreleri ışıl ışıldı.

"Kesinliklikle öyle görünüyor." Her daim çocuksu bir tavrı olan Sale'yi Ekin ilk defa bu denli kadınsı görüyordu. Giydiği elbise elfin vücut kıvrımlarını ortaya çıkartmıştı ve yeni bir detay olarak, Sale bunun farkındaydı.

Platformun ortasına geldiğinde gözlerini kapattı ve kollarını iki yana açtı; bu birkaç kelebeğin havalanmasına sebep olmuştu. Rengarenk bir görüntüydü; pembe, turuncu, yavruağzı, mor, siyah, sarı ve daha nicesi, tüm renkler birbiriyle kaynaşarak ince ve hassas kanatların üzerine sinmişti. Bazı kelebeklerin kanatları, iri ve tehditkar gözleri andırıyordu, bazıları da davetkar bakışlarla çevredekileri kendine çağırıyordu. Gözler ortak noktaydı; her bir kelebeğin üzerine itinayla işlenmişlerdi sanki.

Sonra Ekin kulağının yanında bir ıslık sesi duydu, hemen akabinde Sale'nin arkasında kalan ağacın gövdesine bir ok saplandı; tüyleri turuncuya boyanmış, oldukça uzun bir ok. Kii'fa, diye düşündü Ekin korkuyla. Sağına ve soluna hızlıca göz attı, kimse telaşlanmamıştı. En ufak bir kıpırdanma bile yoktu, sanki bu ok bekledikleri bir şeydi. Çok geçmeden ok erimeye başladı; önce tüyleri, sonra tüm gövdesi. Tamamen eridiğinde ağacın gövdesinde turuncu bir katman yükselmeye başladı. Yükseldi, yükseldi, öyle yükseldi ki geniş ayalı, yeşil yapraklar bir anda turuncunun esiri oldu. İlk kıvılcım en üstteki yaprakta oluştu; fitil zirvede ateşlenmişti. Bu sefer de kıvılcım ilerledi; turuncu katmanın tam tersi istikamette, aşağıya doğru. Kıvılcım gövdenin toprakla bütünleştiği yere ulaştığında tüm ağaç saydam bir aurayla parladı ve... GÜM!

RUH DÜĞÜMÜ (Sivri Kulak Günceleri-2)Where stories live. Discover now