Tüneller -Ekin-

334 63 19
                                    

Cinlerin toplantı yeri kelimenin tam anlamıyla toprağın altındaydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Cinlerin toplantı yeri kelimenin tam anlamıyla toprağın altındaydı. Tavşanlar gibi oydukları karmaşık tüneller belli noktalarda birbirine bağlanıyordu. Bu kısımlar dar tünellere nazaran daha genişlerdi ve onların aksine lişler aracılığıyla aydınlatılmıştı. Bu yüzden yol deneyimi zifiri karanlıktan mutlak aydınlığa çıkmak gibiydi.

Kendimi bir solucan gibi hissediyorum, diye düşündü Ekin sürünen bedenini dar tünelden sıyırıp ikinci geniş alana çıkarken. Toprakla bütünleşmiş haldeyim. Önümde sürünen onlarca beden var ve hatta arkamda da. Geri dönemiyorum. Sürünmek dışında kıpırdayamıyorum bile. Kesik kesik nefes almaya başlamıştı ve nabzının hızlandığının farkındaydı. Canlı canlı mezara gömülmüş gibi hissediyordu kendini, eğimliydi tüneller ve kim bilir ne kadar derine inmişlerdi. Üstündeki toprak katmanını düşünmek bile klostrofobisini artırıyordu. Buradan çıkmak istiyordu.

"Ekin iyi misin?" Aramir tünelden çıkıp hızla Ekin'in yanına gelmişti. Neyse ki bağlantı noktaları fazlasıyla genişti ve insana nefes alma imkanı sunuyordu.

Ve tabii elflere de, diye düşündü Ekin ve Aramir'in uzattığı mataraya büyük bir iştahla saldırdı. Suyu kana kana içerken kurumuş olan dudaklarındaki çatlaklar da yumuşuyordu. Korku hissi, hızlı nabız... Vücut reaksiyonlarını da etkilemişti ve sonsuz bir susuzluğun içine düşmüş gibi hissediyordu kendini Ekin. "Pek iyi sayılmam," diye yanıt verdi. "Neden buraya geldik ki?"

"Çünkü ciddi meseleleri cinler burada konuşur." Hibi üzgün gözlerle izliyordu Ekin'i. "Buraya gelmeye mecburduk. Üstelik tehlike altındasınız. Her biriniz, tüm orman elfleri..."

"Anlayamıyorum." Ekin ellerini yumruk haline getirmişti ve sıktıkça sıkıyordu. "Orman elfleri ve elf cinleri... Birbirlerine doğal bir şekilde bağlı değiller mi? Siz anlattınız. Yüzyıllardır bir aradasınız. Değişen ne olabilir ki?"

"Bir sürü şey Ekin."Aramir rutubetten soğumuş olan toprak zemine oturdu. Bacağının yanından birkaç siyah böcek kaçışırcasına geçmişti ve Aramir'in gözleri yorgunluk içinde onları izliyordu. "Babam öldü. Gliondel başa geçti, Siz geldiniz ve geçit mühürlendi. Senin sırların ortaya çıktı, ağaç elfleri baskın bir hale geldi. Suvilla ise şeytani bir ırkı Diyar'a saldı."

"Onlar şeytani değil," diyerek araya girdi Ekin. "Sana daha önce de söyledim, ölü dokulardaki ruh parçaları kaynaşamıyor ve azap içindeler. Kurtulmak için çırpınıyorlar; bu yüzden delicesine sağa sola saldırıyorlar."

"Ama bu onların verdikleri yıkım ve zararı yok edemiyor." Aramir başını yana yatırmıştı. "Aklından ne geçtiğini biliyorum ama kii'faları düzeltemezsin Ekin."

"O kadar emin olma." Ekin kızgın bir tonda söylemişti bunu ama hemen ardından gülümseyip bir kedi gibi Aramir'e sokulmuştu. "Zaten şimdilik bu planımı gerçekleştiremem. Gücümü bile geliştiremedim daha. Senin beni eğitmen gerekiyordu, Ayaltı rününü öğrenmem ve Çetin'e bir şekilde ulaşmam gerekiyor. Kontrolüm dışında çalışan zihin okuma gücüm var ama ben burada, tüneller içinde sıkışıp kalmış haldeyim." Derin bir nefes aldı. Çevreye kabaca göz gezdirdi. Sarı, loş ışığın altında kendine gelmeye çalışan Gohva, Hardibak ve birkaç elf cini gözüne çarptı. Cinler fısıltıyla konuşuyorlardı, Kandria ise bir köşede gözleri kapalı halde oturuyordu. Yüzü çok solgun görünüyordu. Tünellerden korkan bir kişi daha, diye fark etti Ekin, dişi elf için üzülürken.

RUH DÜĞÜMÜ (Sivri Kulak Günceleri-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin