Hain Eller -Efe-

298 55 21
                                    

Suya batıp çıkıyordu Efe

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Suya batıp çıkıyordu Efe. Bulanık kütle tarafından yutulduğunda kulakları uğulduyor, akıntıya kapılan bedenine kum taneleri çarpıp duruyordu. Devamında kısacık bir an için başı yüzeye çıkıyor, şaşkınca aralanan ağzı yetersiz bir nefes alıyordu. Sonrası ise tekrar batış ve çıkış... Karşı konulamayan, Efe'nin boğulmaya ramak kaldığı kısır bir döngü.

Oklar üstümüze yağıyordu en son, diye düşündü Efe onu yutmaya çalışan suya karşı koyarken. Akıntısı hızlı ve güçlü bir nehrin içine düşmüştü, köprüde kalan birileri olduğunu hiç sanmıyordu ama etrafta kimseyi de göremiyordu. Batıp çıkarken çırpınmayı bıraktı bir süre sonra. Suyun kuvveti karşısında vücudu işe yaramaz bir kütleye dönmüştü.

Tam da bu bezginliğe erişmişken devasa bir ağacın nehre ulaşan kök uzantısını fark etti. Vücudunu güçbela o tarafa yönlendirip köke yaklaştığında sağlam bir atak yaptı. Iskalamamıştı. Kolları bir koala gibi bu kalın, odunsu gövdeye sarılmıştı. Sular vücuduna sertçe çarpıp kıvrımlı yataklarında akıp giderken nehri taradı Efe'nin gözleri. Su, dipteki kumların hareketlenmesiyle bulanık bir hal almıştı, kirli ve çamursu görünüyordu. Yüzeyde çürüyen yapraklar, dal parçaları ve yırtık kumaşlar göze çarpıyordu. Köprü bir sınır gibi, diye düşündü Efe soluklarını düzene sokarken. Üstünde, düzeneği muazzam bir yapı yükseliyor ve yapraklardan damlayan sular berrak ama köprünün altındaki her şey kirli ve pis.

Gözlerinin görebildiği tek şey bu çer çöptü işte. Eylül, Meres, Gülce ve diğerleri... hiçbirinden en ufak bir iz bile yoktu. Sonra kalbine yoğun bir ağrı çöreklendi. Yapmış olabileceği bir şey... bir kötülük duraksatmıştı tüm mimiklerini. "Hayır, hayır, hayır," diye sayıkladı ve gövdesini ağaç köküne iyice yapıştırdı. Bunu yapmış olamazdı.

Köprü üzerindeki son anı tüm detaylarıyla hatırlamaya çalıştı. Meres karşılarında dikilen elften yardım talep etmişti. Lütfen demişti. Size sığınalım. Aldıkları cevap yeni bir yağmurdu, oklardan oluşan. Sonrası ise yoğun bir kargaşaydı. Efe derin nefesler alarak ağaca doğru süründü. Kıyı oradaydı, kurtuluş oradaydı. Ceset de oradaydı.

Efe bu görüntüyle birlikte tüm kanın vücudundan çekildiğini hissetti. Parmak uçlarına kadar uyuşmuştu elleri. Mete'yi taşıyan, onu kurtaracak olan ama oklar karşısında Mete'yi bir siper gibi kullanan elleri. Can havli... Böyle söyleyerek ikna edebilir miydi kendini? Mete'ye yaklaştı titreyen bacakları eşliğinde. Saatler önce, Meres'in yakarışları reddedildiğinde Efe ani bir refleksle önüne tutmuştu çocuğun baygın bedenini. Etten bir kalkan olmuştu Mete ve yüzeyi pek çok okla kesişmişti.

Sonra ikisi birlikte köprüden aşağı uçmuştu. Efe suda batıp çıkarken Mete ise cansız bir halde kıyıya sürüklenmişti. Onu öldüren benim, diye düşündü Efe. Dizleri ıslak kumla kesişmiş, elleri ise iki yana sarkmıştı. Yürüyüp buradan, bu tehlikeli topraklardan uzaklaşması gerekiyordu ama gözünü dahi kırpamıyordu. Put kesilmişti sanki. Mete'nin ıslak tutamlar halindeki siyah saçından, beyazlayan teninden, moraran dudaklarından gözlerini alamıyordu.

RUH DÜĞÜMÜ (Sivri Kulak Günceleri-2)Where stories live. Discover now