Kıraska'ya Dair -Aramir-

132 25 2
                                    

Aramir elindeki ince dal parçasıyla yere rastgele şekiller çiziyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aramir elindeki ince dal parçasıyla yere rastgele şekiller çiziyordu. Tipi saatler önce durmuştu. Toprak nemli ve karla lekeliydi; şekiller kolayca ortaya çıkıyordu.

"Bir spiral... Bunu girdap olarak mı yorumlamalıyım? İçindeki her şey çok karışık ve kaybolmuş mu hissediyorsun?" Arzo dudaklarını düşünceyle bükerek ayakta dikilmeye devam etti. Gölgesi, bağdaş kurmuş oturan Aramir'in üzerine düşüyordu ama bu gölge, tıpkı bedenin sahibi gibi bir hayli cılızdı. "Rahifel'de Toprak Falı öğretmeye çalışan bir eğitmen vardı hatırladın mı?"

"O hala var ve toprağın elflere fısıldadığını düşünüyor." Aramir şekil çizmeye devam ederken söylemişti bunu.

"Belki doğru düşünüyor olabilir ama yöntemi yanlıştı. Toprağın doğal çizgileri bize fısıldar öyle değil mi? Ama o eğitmen ne yapıyordu? Elflerin gelişigüzel çizdiği şekilleri bir diğer elfe yorumlatıyordu. Tam bir zaman kaybı."

"Belki de değildi. Eğitmen bazı elflerin safsata diye düşündüğü falı, olgusal bir temele oturtuyordu."

"Nasıl yani?" Arzo kollarını kenetleyip Aramir'e tepeden bakmayı sürdürdü. Yüzü buruşmuştu.

"Şöyle ki, o elfler toprağa aslında bilinçaltlarını döküyordu. Varlığından bile haberdar olmadıkları duyguları ve düşünceleri... Diğer elf ise şekilleri değil, şekilleri çizen elfi yorumluyordu. Psikolojik tahlille kaynaşan bir fal. Eğitmen Mivale... Adı buydu ve onun derslerini büyük bir ilgiyle takip ederdim." Aramir'in bakışları nihayet Arzo'yla kesişmişti ve o gözlerde derin bir ima vardı.

Arzo bir kolunu toprağa doğru uzatıp kendini küçük bir işaret tabelasına benzetti. "Öyleyse şu son çizdiğin yamuk yuvarlak da bir kıç öyle mi? Birazdan Ekin uyandığında kıçımıza tekmeyi yiyeceğiz, bunu mu kastediyorsun Aramir?"

Aramir gülümsedi, saatlerdir ilk kez yüzünün yumuşadığını hissediyordu. "O dersi almalıydın. Eğitmen Mivale sana ve yorumlarına bayılırdı."

"Görücüler ve falcılar daimi bir savaş halindedir Aramir, unuttun mu yoksa?"

"Unutmadım ama aslında birbirinize çok benziyorsunuz."

"Benzemiyoruz." Küçümseyici bir tavırla burun kıvırdı Arzo. "Falcılar nesneleri kullanarak ortaya bir veri atarlar. Biz görücülerse kaynağı kendi içimizde buluruz. Görücülerin kendisi kıymetlidir ama falcıların elinden nesnesini alırsan onlar bir hiç haline dönüşüverir."

"Hatırlat da bir daha seninle tartışmayayım. Kazanmak uğruna fazla agresifleşiyorsun."

Arzoveyhn buna bir yorum yapmadı. Bekliyorlardı ve beklerken konuşmak yapılabilecek en mantıklı eylemdi.

"Uyanacak değil mi?" Aramir karşıdaki dağlara dikti gözlerini. Ekin'i kastediyordu.

Arzo sessizliğe devam etti. Aramir de iç çekerek düşüncelere daldı. Hemen önlerinde donmuş bir nehir vardı, nehir yatağı genişti ve karlarla kaplı Fuburoz'da en ideal yerleşim yeri bu nehrin etrafı olurdu. Kıraska'ya yaklaşmış olduklarını düşündü ama elflere dair en ufak bir iz yoktu. Buralarda bir yerde var olan, büyükçe bir kasaba hemen kendini belli etmez miydi? Evler kasaba sınırının dışına kadar taşardı, binek hayvanlarının ve yük arabalarının izleri yollara damgasını vururdu. Öyleyse burası neden bu denli ıssızdı. Bir kez daha babasının yönetimine isyan ederken buldu kendini. Taht varislerini Finrol dışına göndermeyen babası, bunu tahtı ve varisleri korumak adına yapmıştı. Hanedan soyu sona ererse taht için yeniden savaşılırdı ve Diyar kana bulanırdı.

Gerçi şimdi de bir şey değişmemişti. Yine taht uğruna savaş veriyorlardı. Ama ben buna istemeden sürüklendim. Ben o koltuk parçasına kendi varlığımla bir anlam yüklemek istemiyorum. Ben varoluş amacımı bulmak istiyorum. Ama bu istekler şimdilik bir kenara ötelenmişti. Cevaplar için Nipolet'i bulmalıydı ve Nipolet bu donuk yerleşkenin bir kıyısında saklanıyordu.

Ama nerede? Fuburoz'a hiç gelmemişti, soğuk havadan nefret ederdi ve Finrol'u terk ettiğinde babasının o çok kızdığı politikasını izlemeye devam etmişti. Ben Tearin dışına çıkar ve ölümcül bir yara sonucu ruhumu Diyar'a salarsam Suvilla her şeyi mahveder. O yüzden güvenli topraklarımda kalmalıyım. Yıllar boyunca bunu söyleyip durmuştu kendine ve istemeden de olsa babasına hak vermişti. Pozisyonun kıymetliyse sen de kıymetlisin ve bunu işgüzar zevklerin peşinde çarçur edemezsin. Bir liderin mottolarından biri de bu olmalıydı.

Ama bu güvenlik aynı zamanda Aramir'i bilgisiz kılmıştı. Kendisini Diyar'la ilgili oldukça cahil hissediyordu. Kaldı ki o buranın hükümdarı olmak için mücadele ediyordu ama hangi kral, Diyar'ından bihaber olurdu. Bu büyük bir saçmalıktı. "Kıraska'nın mevcut koordinatlarını nasıl bilmem."

"Zaten yok ki."

Aramir şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Duyduğu şeyi algılamaya çalışıyordu. "Nasıl yok. Aslında Kıraska bir şehir efsanesi mi?"

"Hayır Aramir. Sen Yerleşkebilim dersini geçtiğine emin misin?"

Aramir hafızasını yokladı. "Burada küçük köyler olduğunu biliyorum ama tek ve esaslı kasaba Kıraska. Oldukça büyük bir liman şehri. Fuburoz donuk ve devasa nehirleriyle ünlü ve bu nehirler denizlere, denizler de diğer yerleşkelere bağlanıyor. Bu yüzden burası ideal bir ikmal noktası. Hem havanın soğukluğu eşyaların, özellikle yiyeceklerin bozulmasını engelliyor hem de çetin hava şartları sebebiyle gemiler ve seyyar taşıyıcılar burada güvenle konaklıyor. Mal satışı ve takası herhangi bir pusu ve asilerin saldırısı olmadan gerçekleşiyor. Üstelik parterka etkenini de unutmayalım. Kalabalık ve sıcaktan herkesin kolayca gerildiği diğer ticaret yerlerindense bu az elfin yaşadığı, bol korunaklı yer, tüccar elflerin uğrak noktası. Şimdi söyle bana; böylesi uğrak bir yerin nasıl olur da koordinatları olmaz."

"Karşımda bir parşömen var gibi hissettim. Çok tekdüze anlatıyorsun Aramir." Arzo burun kıvırmaya da devam etti. Durduğu noktadan santim kıpırdamamıştı. "Kıraska bir buzulun üzerine inşa edilmiş ve bu buzul erime ve donmalara bağlı olarak nehir üzerinde hareket ediyor. Hatta nehirler üzerinde. Bu yüzden nehir kıyılarına oldukça fazla iskele inşa edilmiş. Birini es geçerse diğerine yanaşması için. Kıraska'yı ticaret konusunda güvenli yapan tek şey çetin hava koşulları değil, kasaba yanaştığı her iskeleden tüccarları mallarıyla birlikte alır ve bir diğer iskeleye ya da nehir üzerindeki bir gemiye bırakır. Bilinmeyen bir koordinat, tüccarları en iyi koruyan şeydir." Arzo Diyar'ı karış karış gezmiş bir elfti ve yerleşkeleri ondan iyi kimse bilemezdi.

"Peki öyleyse..." diyerek derin bir nefes aldı Aramir. "Biz bu yüzen kasabayı nasıl bulacağız?"

"Biz değil, o bizi bulacak."

Arzo bunu söylediği anda Hardibak nefes nefese çadırdan çıkıverdi. "Ekin uyandı ama buna uyanmak demezdim. Bir çeşit trans halinde ve onu kendine getiremiyorum."

RUH DÜĞÜMÜ (Sivri Kulak Günceleri-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin