17.BÖLÜM

942 141 16
                                    

   "D-duşta mı? a-asıl ilk sorduğum soruya cevap alamadım."

   "Erkek arkadaşıyım."

Altın rüzgar çanı gibi tınlayan bir ses cevap vermişti.Beynimden vurulmuşa dönmüştüm.

Kötü çıkan sesim ile "Ona beni araması gere-"

Soru cümlemi bitirmeden telefon kapanmıştı.

İyice sinirlenmiştim.Biraz sonra yapacaklarım.Benden çıkmıştı artık.

Çok fazla sinirlenmiştim.Şuan yapacaklarımdan sorumlu değildim.

^ ^

 Cebimde ki gözlüğü çıkarıp taktığımda her yer yeşil gözükmeye başlamıştı.Apartmana girdim ve kapıyı tıklattım.Kısa mavi short ve sarı t-shirt ile mavi gözlü sarı saçlı yakışıklı bir çocuk açmıştı kapıyı.Neden gözlüğümü taktığımı anlamamıştım açıkçası.Elini kapınn kasasına dayamış bir şekilde içeri geçmemi istemiyormuşçasına duruyordu.Elini indirip içeri adım attım.

"Hala banyoda mı?"

"Ev-"

 Evet demeye fırsat bırakmadan suratına bir yumruk yapıştırdım.Ağzından çıkan salyalarla birlikte halının üstüne düşmüştü.Üstünden atlayıp mutfağa girdim.

Mutfakta tabakları duvarlara fırlatıp kırdım.Çekmeceli yerlerinden çıkarıp yerlere fırlattım.Mutfakta sağlam bir şey kalmamıştı ve bütün tozları havaya kaldırmıştım.

 Buzdolabına baktığımda Gellert ile çektirdiğimiz bir resim duruyordu.Mıknatıs ile tutturulmuştu.Aldım ve tam yırtmak üzereyken üstü çıplak beni tahrik eden kasları  yine etkilemişti.Altını ise ten rengi bir havlu ile sarmış olan Gellert karşıma çıkmış.

"Sen ne yapıyorsun burada?"

Diye soruyordu.Gözlerini patlatmış bir şekilde.

Elimin tersiyle suratına bir tokat yapıştırdım ve sendeleyip yere düştü.

Ocağa doğru ilerdim.Hepsini açtım.Tezgahın üstünde duran kibrit'i aldım ve yaktım.Yandığında hipnoz olmuştum sanki ateşin dansı beni etkilemişti.Dumanlar eşliğinde söndüğünde tekrar bir kibrit çıkarıp yaktım.

"Elveda."

^(Matt)^

"Nereye gitti bu?"

"Hava almaya çıkmış olamaz mı? neden onu bukadar çok düşünüyorsun?"

Dedi chris sağ gözünü kısarak.

"O benim kardeşim chris."

"Seninle yatan kardeşin ben öyle kar-"

"Hey hey, bence hakaretlerini kendine sakla."

  Koridordan gelen tıkırtıların kimden geldiğini görmek için kafamı çevirdim.Siyah pantolonu,siyah gömleği ve kızıl saçlarını dalgalı hala getirmiş olan Natashaydı.

"Hey! Natasha."

"Efendim?"

"Nereye böyle?"

"Cehennemin dibine."

 Kapıyı çok sert çarpmıştı.Sağar olacaktım neredeyse...

"Chris rahatlamaya ne dersin?"

"Hayır, şimdi olmaz dinlenmem gerek."

"Yaparkende dinlenebiliriz."

"Yapmak istemiyorum matt."

^(Sem)^

 Eveet! onları havaya uçurmadım.Evet gözüm dönmüştü biliyorum ama Gellert'ı hala çok seviyordum ve o sarı saçlı yakışıklı ile yatmadığını biliyordum.Ne diyorum ben?! belkide yatmıştır.Ben düşünmek istediğimi düşünüyordum.Gerçek değildir belkide.Kafam çok karışıktı.

 Koşar adımlarla bana doğru yaklaşan Natashayı gördüm...

"Neden telefonlarıma cevap vermiyorsun? yine ne halt yedin?"

"Evi havaya uçuracaktım ama yapamadım."

"Hangi evi?"

"Gellert'ın evini."

"Off! lanet olsun.Nediyim artık.Bir görevimiz var! belki kafanı dağıtmanada yardımcı olur."

"Olmaz aksine dövüşürken, düşünmekten dayak bile yiyebilirim."

"Ama gelmek zorundasın.İş bittiğinde de müdürün seni tanıtmak istediği biri varmış."

"Bunu bana kendi niye söylemedi?" Dedim.Anaç gözlerle.

"Bilmem.Belki de telefonunu açmaya tenezzül etmediğin içindir tatlım."

YALANLAR KÖPRÜSÜWhere stories live. Discover now