45.BÖLÜM

271 125 19
                                    

 Dafney kirli tabakları masanın üstüne peşi sıra yığmış, arada burun direğini parmak ucuyla sıkan Justin ile bakışıyordu.Edward kan çanağına dönmüş gözleri ile kısık kısık etrafa bakıyordu.

 Sam arkasından gelen spor ayakkabının tühlerini ürperten gıcırtılı sesini duyarak arkasını döndü.Ken yanına oturup elini omzuna attı.Sam irkilmeden karşısında duran yola baktı."Konuşmayacak mısın?" İstediği zaman insanları gıcık eden bir özelliği vardı Sam'in.Ne yapılırsa yapılsın susmak.Sam kaldırım taşından kalktı ve poposunun tozlandığını düşünerek elleri ile silkeledi.Suratında bir gülümseme belirdi.

 Luke'ın kaşları çatılıyor."Benim gördüğümü sizde görüyor musunuz?" Natasha kavurucu güneşin altında yürümeyi bıraktı."Sam?!" Nami,Natasha'nın pürüssüz ve oldukça şaşkın suratına baktı.Natasha kadar oda oldukça şaşırmış gözüküyordu.Ken'i geride bırakan Sam, Natashaya doğru koşmaya başladı.Sam'in aklına Natasha ile yaptığı şeyler hayal meyal geliyordu."Aman tanrım Natasha!" İkisininde gözleri dolduğunda sımsıkı sarıldılar.Şuan güneş kendileriydi sanki, bugüne kadar en hasret ve sevgi dolu kucaklaşmalarıydı.

"Yaşıyorsun yokluğunda kimseye bu şekilde sarılmamıştım." Ken arkadan tekrar Sam'in omzuna dokundu.

"Tamam, öyle olsun." Gözlerini asfalt taşlarına devirdi.

"Alınganlığın hiç sırası değil Ken!" 

+++

 Tanışmak için Luke harekete geçti.Nami ve Sam kısa bir sarılıştan sonra birbirlerine bakıp gülümsediler ve ayrıldılar. Natasha,Dafney ile konuşurken Nami oldukça süslü bulduğu gazinoya göz gezdiriyordu.Elini yuvarlak beyaz elmasın etrafında parıldayan mavi küpelerine götürdü ve bir süre çekmedi.Neon ışıkların zeminde kırmızıya dönüşünü izliyordu.Edward bir köşede Ken ile gülüşüyor.Sam ile Justin Votka içiyorlardı.

 Sam dudaklarından dökülen kiraz kırmızısı suyu çok geçmeden dili ile yaladı.Justin içtikten sonra sıktığı dişlerini kafasını silkeleyerek serbest bıraktıktan sonra, gözlerini Sam'in üzerine dikti."Kaç kez aldatıldın?" Sam masanın üzerine kapaklanıp gülmeye başladı."Neden bunu soruyorsun Justin?" Kahve rengi ahşap masaya şişeyi vurdu.Ve elini ensesindeki saçlara sürttü."Iıı tamam sanırım nedenini öğreneyemeyeceğim." Arkasında bulunan raflardaki farklı markalardaki dolu şişelere baktı."İki!" Birbirlerinin gözlerine bakarken Sam,"Kendimi hep suçlamışımdır." Justin dili ile dişlerini yalayıp votkanın acısını yok etmeye çalıştı."Bence yeniden kendini harap etmeden önce onları ayırmalısın." İşaret parmağı ile Ken ve Edward'ı gösterdi.Sam oldukça gülünç kahkasından birini atarak herkesin bir süreliğine ona bakmasına neden oldu."Saçmalama Justin o Heterosexual." Sol kaşını kaldırdı."Sordun mu?" Sam, donuk bakışlarıyla  "Hayır.Ama Homo gibi durmuyor.Justin! sen Edward'a takmış gibisin." Justin votkayı tuttuğu eli Sam'e doğrultarak bir kaç parmağını çıkardı."Peki sen bilirsin.Söylemedi deme." Sam hızlıca omzunun arkasından Edward'a baktı.Bakışları fark eden Edward korktuğundan üstünü başını düzeltip, Ken'in dudaklarından dökülen kelimeleri algılayamadı.

 Dafney öne gelen ipeksi saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırdı.Natasha sessizliği bozdu."Çok rahat davranıyoruz.Farkında mısınız?" Nami çaresizlikten kırmızı ojelerini el yordamıyla çıkarmaya çalışıyordu.

Ken yarı alaylı."Hadi engin bilgilerin ile bizi aydınlat prenses!"

"Bilseydim eğer emin ol bu soruyu sormanı beklemezdim!"

"Sen onun kusuruna bakma tatlım.Birini düşünürken cümle kuramıyor."

"Mühim değil."

"Yoksa o biri sen misin?" Sinir bozucu bir kahkaha patlattı.

"Sanmıyorum."

 Luke neler olduğunu anlamak için kulaklarını ve gözlerini dört açtı.Sam, Edward'ın üzerine yürüyip sırtını duvara çarpmasını sağladı.Daha önce yapmadığı bir şey yapıyordu ve kendini hiç olmadığı kadar erkeksi hissediyordu.Usulca kulağına yaklaşıp duyabileceği desibel ile fısıldadı.Anlaşılır olmaya özen gösterdi."Homosexual misin? Heterosexual mi?" Boş sandığı Edward sinirden kudurdu ve dışa vurmaya karar verdi.Elleri ile Sam'i geri itekledi.Sam bilerek masanın üzerine devrildi.Gerçekçi olması için boş votka sişelerini yere attı.Parçalanan şişeler, şiddetli sesler çıkardı.Edward'ın kırmızı spor ayakkabısının altındaki camlar'ın keskin seslerini işitti.Natasha ayırmak için harekete geçtiğinde Ken'in sesi yükseldi.

"Sam sen ne yaptığını sanıyorsun?"

Sam,Edward'ı iterek masadan kayarak kalktı.T-shirt'ini çekiştirirken, "Ne?! suçlu ben mi oldum yani? fısır fısır bir köşede konuşan benmiydim?"

"Keşke biraz olsun bana güvenseydin."

"Yeniden başlayalım demek bir hataydı zaten."

Sam : Dafney,Natasha ve Nami arasında hızlıca göz gezdirdi."Ben gidiyorum, geri dönmeyeceğim." Ses çıkmasını bekledi.Umduğunu bulamadığında, "Tahmin etmeliydim!" El fenelerini sırt çantasının içine tıkarak boynuna ışık saçan bir plastik ip geçirdi.Gazinodan ayrıldığında, Ken sıktığı yumruğunu masaya vurdu.Şişelerin saniyeliğine kıpırdamasına neden olmuştu.

Sam

 Yol boyunca ağzı elinde günden güne yiyerek kısalttığı tırtıklanmış, tırnaklarıyla uğraştı.Oldukça yakınından gelen bir ses duydu.Kulak verdiğinde sesin karşısında duran yarı yanmış villa'dan geldiğini fark etti.Bahçesindeki solmuş manolyalara ve villa'yı saran beyaz çitlere göz gezdirirken kendini birden içeride buldu.Sesler artık çok daha netti.Kulağına dolan bir çok anlayamadığı kelime gitgide cümlelere dönüyor ve içinde bir korku uyandırıyordu.Böyle bir dili daha önce ne görmüş nede duymuştu.Eline beyaz bir toz salan duvarın kenarından kafasını çıkarıp, sesin kimden geldiğini görmek istedi.Merakının bedelini ağır ödeyeceğini düşünmekten kaçındı.Vücudu bütünlükle titremeye başladığında gördükleri karşısında çığlık atmamak için kendini zor tuttu.Kıvrımlı kahve rengi boynuzlar,sivri beyaz dişler,ucunda dikenli bir kuyruk ve yukarı doğru süzülen simsiyah tühlere sahip kanat.Sam bunu devasa bir canavar olarak adlandırıyordu.Üç kişiydiler siyah pençeli ellerini birbirlerine kenetlemiş, konuşuyorlardı.Sam boynunda ki ışık saçan aletin kopçasını açarak yere düşürdü.Kendi duyabileceği desibelde,"Lanet olsun!" Yaratıklar gözlerini açtıklarında köpeklerin hırlamasına benzer keskin sesler çıkardılar.Sam villa'dan dışarı çıkmak üzre koşmaya başladı.Kendini hiç iyi hissetmiyor her saniye kasım kasım kasılıyordu.Dışarı çıkmayı başardığında hava birden soğudu,karanlık iyice bastırdı.Yol kenarlarındaki çeşitli yapraklar rüzgar'ın şiddetli uğultusu eşliğinde uçuştular.

 Sam irkildi.

Alnına damlayan şey'in ne olduğunu anlamak için parmağını daldırdı.Gözünün önüne getirdi.Sam için çözemediği bir sıvı aslında olan katrandı.Parmağını pantolonuna sürdüğünde yapış yapış olduğunu fark etti.Arkasından sinsice konan yaratık.Sam'e dokunmak üzre harekete geçti...

Nicki Minaj -The Pinkprint

Nicki Minaj'ın yeni albümü The Pinkprint çıktı.Deluxe Version'u 20 şarkıdan oluşmakta, normali ise 17 şarkıdan oluşmaktadır.Deluxe 15 tl,Normal 12 tl.

iTunes The Pinkprint (Deluxe Version):https://itunes.apple.com/us/album/the-pinkprint-deluxe-version/id947648607

iTunesThePinkprint:https://itunes.apple.com/us/album/the-pinkprint-deluxeversion/id947648607

The Pinkprint 3 partlık tanıtımını izlemek için ;

( - https://www.youtube.com/watch?v=QluZ-lhAMe0 )

Pills N Potions ve Anaconda,Only klip çekilmiştir...

YALANLAR KÖPRÜSÜWhere stories live. Discover now