43.BÖLÜM

264 125 18
                                    

Sem

 Köprünün tutungaçlarına sarılmış, rüzgar'ın saçlarına vuruşuyla öne gelen her bir teli sağa sola uçuşuyordu..Sakinliğini masmavi denizin sesine borçluydu.

 Tutungaçlarını bırakıp köprüden çıkmak üzere adımlarını sıklaştırdı.Yollarda birbirine çarpmış ve alevlenmeye devam eden arabalar duruyordu.Olayın yaşandığı andan bu yana öten alarmlar kulağını tırmalıyordu...

Dafney & (Justin)

 Dafney çarşafları üzerinden atıp yataktan çıktı. Çarşaflar ve ayağının altına aldığı yastıklarla yatakta duran Justin'den ayrılmıştı..Mutfağa girdiğinde gece karanlığında mumla göre sağa sola fırlattığı kirli tencereleri kaldırmış gibi yapıp 'Of' çekti. "Lanet olsun.Başım çatlıyor!" kırmızı ojeli parmaklarını saçlarına daldırdı.Dağılmış gözüküyordu.Sabah kahvaltısı için ahşap kapaklı dolabı açıp ekmek olup olmadığına baktı."Kalmamış mı?" dolap kapaklarını ses çıkarmaması için yavaşça ittirdi.Sabahlığını sıkılaştırıp dekoltesinin açılmamasını sağladı.Evden çıkmadan tekrar lavabonun içine tıktığı tencerelere imalı bakışlar yolladı.Merdivenlerden aşağı inerken, basamağın üzerinde kapalı bir el feneri ve biraz ilerisinde güvenliğin kıyafetlerini fark etti.Etrafına bakındıktan sonra apartmandan ayrıldı.

 Dünya ile birlikte dönüyordu sanki..Etrafında dumanları tüten arabalar,yere düşüp parçalanmış olan uçaklar'ın parçaları ve yerde hemen hemen hepsi farklı renkte ve desende kıyafetler bulunmaktaydı.Ağzı açık bir şekilde neler olduğunu anlamaya çalışıyor.Kendi etrafında dönerek bir daire oluşturuyordu...

Natasha

 Işığın girmediği zifiri karanlık bölgelerde bir hareketlenme vardı.Gölgeler..

Natasha hastaneden kendini dışarı atmış ve sığınmak için bir apartmana dalmıştı.İçerisi yarısı aydınlık yarısı karanlıktı.Işığı açıp içeri daldı."Herkes nerede? kimse yok mu?!" Tam o anda karanlık olan odadan ciyaklayan bir bebek sesi duyuldu.Natasha hızlıca kafasını çevirip, feneri bebek beşiğine doğrulttu.Üzerinde gölgeler hareket ediyordu.Bu tühler ürperticiydi.Mavi tüllü beşik sağa sola sallanmaya başladığında, beşiğin üstündeki ayıcıklar sallanmaya başladı.Natasha dehşete kapılmıştı.

Luke

 Luke şirket'teki tekerlekli sandalyesine oturmuş.Bu sene evlenmiş olduğu kendince melek yüzlü kadının fotoğrafına bakıyordu.Bu fotoğraf daima şirket'teki özel ofisinin çekmecesine koyardı.

Ailesi ilk başta bu evliliğe çok fazla tepki vermişti.Çünkü Syndra bir melezdi.Ailesi ile ırkçı.Luke, Syndra için ailesini bir kenara atıp Mexico'ya taşındı ve orada bir düzen oluşturmuşlardı.Bu ne olduğunu bilmediği olay yaşanmasaydı.Şimdi Luke,Syndra ve çocuğu ile birlikte geziyor olacaklardı..

 Saçlarına geriye attıp, Syndra'nın yüzünün üstüne düşmüş olan göz yaşını ceketinin manşeti ile sildirdi.Fotoğrafı iç cebine koyarken içeri vuran ışıktan uzaklaşan bir gölge fark etti...

Ken&Sem&Edward

 Sabah gözüyle arabaların torpidosundan topladığı eşyaları sırt çantasına koymuştu.Omuzlarına epey bir ağırlık vermişti.Dinlenmek için oturduğu kaldırımdan kalkıp, kulağına gelen yüksek volumlü sesin nereden geldiğini anlamak üzre keşfe çıktı.Karanlıkta koşan bir noel ağacı gibi gözüküyordu.Her yerinden ışıklar süzülürken, 7.Sokağa girdiğinde sesin gazinodan geldiğini anlamıştı.Kırmızı neon ışıkları ileride terk edilmiş gibi duran evlerin üstünde dans ediyordu.Ken sokak'ta duran topuklu küpe,kolye gibi aksesuarlara göz gezdirip içeri daldı..

 Girdiğinde kapşonlusunu çıkardı.Jole ile geriye attığı saçlarını  bozmadığını elleri sayesinde anlamıştı.Sırt çantasını votka ve bira şişeleriyle dolu masanın üzerine bırakıp buranın ışığının neden sönmediğini anlamak üzre bodrum katına inmeye başladı.Merdivenler oldukça tozluydu.Yürürken ayakkabılarını merdiven basamaklarına fazla vurduğundan tahta kirişlerde birikmiş tozlar saçlarına indi.Dağılmış gözüken bodrum aynı zamanda oldukça kirliydi.Kiramitlerle örtülmüş duvar'ın önünde çalışmakta olan bir jenaratör fark etti.Oldukça eski görünüyordu veyahut üstünde ki tozlardan olabilirdi.Sağa sola kaydırılabilen bir düğme fark etti.Sağa çevirdiğinde Jenaratör hızlandı ve garip sesler çıkarmaya başladığı için ortada bırakmaya karar verdi.Yukarı çıkmadan önce yağ dolu bidona ve gaz maskelerine baktı.

 Ken merdivenin demir tutungaçlarından ellerini çekti ve gözlerini belerterek barmen masasında oturan Sem'e bakıyordu."Sem!" Yüksek sandalye arkalığında duran şal'ı omuzlarına iyice götürerek arkasını döndü."Ken!" Edward panolara raptiye yardımıyla asılmış 1.Dünya savaşı fotoğraflarına bakıyordu.Ken'in suratında aptal bir sırıtış belirdi."Aman tanrım yaşıyorsun!" Sem elini şaldan çekerek ayağa fırladı."Lanet olsun! birde gülüyorsun.Telefonlarıma cevap verm-" Ken sözünü keserek araya girdi."Mazeretlerim var." Dışardan bir erkek ve kadın çığlığı duyuldu.Edward kapıya yakındı ve el feneriyle dışarı çıktı.Hava kararmıştı ve hafif yağmur çiseliyordu.Bu ses Sem ve Ken'e tanıdık gelmişti.Bir an için ikiside tartışmayı bırakıp bu sesi daha önce nerede duyduklarını hatırlamaya çalıştılar.

Ken."Justin!"

Sem."Dafney!"

Kesha

 Doğum gününde teyzesi'nin hediye ettiği ışıklı tarağı ile sapsarı saçlarını tarıyordu.Bu tarağı hediye edildiği günden beri yanından ayırmamıştı.Teyzesini canından çok severdi.Tarama işlemi bittiğinde tarağı yatağın üzerine koyarak dökülen saçlarını, pembe havlunun içine attı.O sırada peeps havlunun üstüne atlayarak kopmuş sarı saçların etrafa dağılmasına sebep oldu.Kesha sırıtarak altın dişini ortaya çıkardı."Ahh! peeps." Kediyi ellerinin arasına alarak kafasını yastığa koyup sağa sola sallandırmaya başladı.Ve tam o sırada elektrikler kesildi.Kesha zıpladı...

YALANLAR KÖPRÜSÜWhere stories live. Discover now