ATALANTE 3 [TAMAMLANDI]

By eliftturan

527K 54.9K 22.7K

"Bitiş noktasındayız belki lakin bu nokta bizim başka yoldaki başlangıcımız." | Seri 3 kitaptan oluşmaktadır... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
AÇIKLAMA
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Final

Bölüm 23

9.5K 1K 264
By eliftturan

Medya Holt.

....

Tek başıma kalmışken bakışlarım okyanustaydı. Lohga'nın beni uyarmasından sonra kalbimde bir baskı varmış gibi hissediyordum. Okyanustan hemen çıkmaları için ne yapmalıydım bilmiyordum. Azrail'e ne kadar seslensem de sanki duymuyor gibiydi. Kan büyüsüyle çağırmış olmama rağmen gelmemişti.

Adımlarımı binaya çevirdiğimde fazlasıyla gergin ve stresliydim. Binanın içinde Lohgayı gördüğümde adımlarımı hızlandırdım. Binaya vardığımda Lohga gülümseyerek söze girdi.

"Erkencisin. Yarın dirilecek özel için mi geldin?"

Başımı olumsuz anlamda salladığımda 'sormam gereken şeyler var' dedim. Lohga başını olumlu anlamda salladığında söze girdim.

"Okyanusta tuhaf şeyler oluyor. Kalkan ile korunmaya alınmış. Eskiden Lohga Azrail ile iletişim kurabiliyordu. Acaba sen de kurabilir misin? Herkesin oradan çıkması gerek."

Lohga'nın gülen suratı ciddileştiğinde suratıma uzun bir süre baktı.

"Neden herkesin oradan çıkması gerek? Kalkanı Egeria, Azrail ve Lacey birlikte kurdular."

Ona Lohgadan bahsedemezdim. Bir şey belli etmemeye çalışarak yutkunduğumda tekrar söze girdim.

"Okyanusun kenarına gittiğimde tekrar ölü bedenler gördüm. Bu yüzden herkes çıksa iyi olacak."

Lohga ellerini bel hizasında birleştirdiğinde 'anladım' dedi.

"Azrail'e ulaşmayı deneyeyim."

Lohga başını yana doğru yatırdığında bir süre öylece bekledi. Hatta artık sıkıldığımı hissetmeye başlamıştım. Lohga hiçbir tepki vermezken aniden başını kaldırdı.

"İletişim kurmuyor. Meşgul olmalı."

Başımı olumlu anlamda salladığımda tekrar derin bir nefes aldım.

"Peki numaralılar hakkında..."

Lohga'nın yüzü aniden gerildiğinde cümlemi tamamlayamamıştım. Beni hızla kolumdan yakaladığında şoke olmuş gibiydi.

"Numaralılar mı dedin?"

Kalbim kulağımda atarken nefes alışverişim hızlanmıştı. Lohga bana daha fazla yaklaştığında 'ne biliyorsun' diye sordu.

"Lohgayla konuşuyorsun."

Kolumu Lohgadan kurtardığımda kaşlarımı çatmıştım.

"Ne bildiğini anlat. Numaralılar ne demek?"

Lohga aniden sağa sola yürümeye başladığında geri adım atmıştım. Beni korkutmuştu.

"Tamam! Sadece yarın dirilecek özeli öğrenmek istiyorum."

Lohga duraksayarak bana baktığında 'bazı şeyleri öğrenmek sana zarar verir Atalante' dedi.

"Bunu sakın unutma ve ona göre öğrenip öğrenmek istemediğine karar ver. Lohga yanlış yapıyor. Onun yeri artık burası değil. Bulunduğu alemle ilgilenmeli ve seni bırakmalı."

Derin bir nefes aldığımda sessiz kaldım. Konuşarak işleri daha fazla berbat etmek istemiyordum.

"Yarın dirilecek özeli öğrenmek istiyorum."

Lohga başını olumlu anlamda salladığında bakışlarını benden çekti. Bir an önce bu binadan çıkmak istiyordum. Lohga odayı değiştirdiğinde duvarda asılı duran tabloya baktım.


Tablodaki görüntü sıkıntıyla derin bir nefes almama sebep olurken Lohga'nın konuşması ile bakışlarım ona döndü.

"Özel Paul ve yardımcısı Yolande. Paul savaşçı iken Yolande büyü yardımcısıdır. Yolande'nin diğerlerinden ayrılan özelliğini tabloda görebilirsin. Üç yerde de görünür ancak sadece biri gerçektir."

Lohga bana uzun bir süre baktığında anlattıklarına odaklanamıyordum bile. Bir an önce binadan ayrılmak istiyordum.

"Önemli bir olayı var mı? İkizlerin annesini öldürmesi dışında."

Lohga bana bakmaya devam ederken fazlasıyla gergin olduğum için 'her neyse' demiştim aniden.

"Bu kadar bilgi yeterli."

Lohga'nın bakışlarına daha fazla maruz kalmamak için kendimi hızla binadan dışarı atmıştım. Numaralılar konusunda öfkelenmişti. Numaralılar ne demekti öğrenmeliydim.

Ellerimle yüzümü sıvazladığımda derin bir nefes almıştım. Bugün Holt dirilecekti. Ormana uğrayacaktım elbette. Onu karşılamalıydım ancak aklım okyanustaydı. Özeller bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Onlardan haber gelene kadar beklemeliydim. Çünkü yapabileceğim bir şey yoktu.

Adımlarımı eve doğru çevirdiğimde hükümet binasına da uğramayı düşünüyordum. Düşünceler arasında kaybolurken hükümet binasına varmıştım bile. Ancak kapıdaki hareketlilik tüm düşüncelerimi yok ederken görüş alanıma Maes girmişti. Yardımcısı Madora da oradaydı. Hermia ona bir şeyler anlatıyor gibiydi.

Adımlarımı oraya çevirdiğimde Hermia Maes'i omzundan tutarak geriye doğru itekledi. Adımlarımı hızlandırdığımda yüksek sesle 'bir sorun mu var' demiştim.

Hermia'nın bakışları bana döndüğünde derin bir nefes aldı. Arkasında duran diğer bina koruyucuları da Hermia'nın arkasına geçmişti.

"Başkan yokken binaya kimseyi alamam. Emir böyle."

Maes alayla güldüğünde 'başkan kim' diye sormuştu.

"Azrail mi yani?"

Hermia çenesini sıktığında 'üçüncü kez tekrarlıyorum' dedi.

"Anlaman için tekrar söylüyorum. Başkan Azrail ve çalışanlar dışında kimsenin girmemesi konusunda emir aldık. Seni içeri alamam."

Bu açıkçası beni şaşırtmıştı. Hermia bakışlarını bana çevirdiğinde 'neden' diye sordum.

"Bu emri ne zaman verdi?"

Hermia 'dün' dediğinde bakışlarım Maes'e döndü.

"Aman ne güzel özelinin bile haberi yok."

"Sen ne için geldin? Binada ne işin var?"

Maes kollarını göğsünde birleştirdiğinde sorumu göz ardı ederek Madoraya işaret etti. Arkasını dönerek gittiğinde şaşkınlıkla bakışlarımı Hermiaya çevirdim. Hermia gözlerini devirdiğinde söze girdi.

"Bu özeller kendilerini özel diye bir şey sanıyor. Tek yumruğumla bayıltırım bunu ben."

Hermia'nın sitemli sözleri gergin ortamı aniden yumuşatırken söylemlerine karşılık dayanamayarak gülmüştüm. Hermia da gülmeye başladığında Azrail'in nerede olduğunu sormuştu.

"Okyanusta tuhaf şeyler oluyor. Egeria, Lacey ve Azrail kontrol etmek için dün gece okyanusa gittiler."

Hermia'nın yüzü ciddileştiğinde 'tuhaf şeyler mi' diye sordu anlatmamı istercesine. Başımı olumlu anlamda salladığımda söze girdim.

"Okyanus canlılarının ölü bedenleri kıyıya vuruyor. Okyanusun etrafı büyü ile kapatılmış. Üstelik Lohga kesitlerde herkesi okyanustan çıkarmam için beni uyardı. Özeller uğraşıyor."

Hermia daha fazla şaşırdığında 'Lohga neden istedi ki bunu' diye sordu.

"Numaralılar her şeyi hatırlayacak dedi. Bu ne demek bilmiyorum. Binaya giderek Lohgaya sormaya çalıştım ancak bakışları beni öyle gerdi ki cevabımı alamadan ayrıldım."

Hermia bakışlarını yere sabitlediğinde bir şeyler düşünüyor gibiydi. Bakışlarını bana çevirdiğinde 'hükümet binasında bir şeyler konuşuluyor' dedi.

"Erkek özeller geldiği için Azrail'e rakip çıkabilirmiş. Hatta bazıları başkanlık için rakip çıkarsa doğru tarafı desteklemeliyiz diyordu. Ancak Azrail'i destekleyeceklerini söylemediler."

Tek kaşım aniden havaya kalktığında sinirle gülümsedim. Ne yaparsak yapalım bu şekilde olacaktı zaten. Halkın arasında dolaşan pürüzlerin olduğunu biliyordum elbette.

"Hükümet binasındaki ajanın benim. Kim ne konuşuyor takipteyim."

Hermia kurduğu cümleden sonra güldüğünde ben de gülümsemiştim. Eğer halk başka birini başkan olarak seçmek istiyorsa buna engel olmayacaktım. Şunu da çok iyi biliyordum ki Azrailden daha iyi kimse başkan olamazdı.

Hermiayı fazlasıyla tuttuğumu fark ederek ona veda etmiş ve eve doğru ilerlemeye devam etmiştim. Hermia da diğer koruyucuların yanına ilerlemişti. Eve vardığımda Azelya, Dennis ve Hector evdeydi.

"Lohgaya sordun mu? Ne söyledi?"

Dennis'in sorusuna karşılık derin bir nefes alırken sıkıntıyla söze girdim.

"Hiçbir şey söylemedi. Lohgaya güvenemediğim için ona hiçbir şeyi sormamalıyım. Zaten cevabını da alamıyorum."

Dennis eliyle yüzünü sıvazladığında kalktığı koltuğa geri oturdu. Nefesini sesli bir şekilde dışarı verirken 'sakin kalmamız en doğrusu' demiştim onun fazlasıyla rahatsız görünen haline karşılık.

"Bir özel ve üç yardımcı okyanusta. Yakın zamanda çıkacaklardır. Neler olduğunu öğreniriz."

Dennis başını olumlu anlamda salladığında Azelyaya döndüm.

"Bugün için Şaya ve Esyayı davet etmiştin. Onlar için bir şeyler hazırlamayacak mısın?"

Azelya gülümsediğinde 'hazırlayacağım' dedi.

"Hem de ikisinin çocukken yemeyi en çok sevdiği kurabiyeleri de yapacağım. Belki araları bugün düzelir."

Azelya Hector'e döndüğünde 'mutfakta bana yardım etmek ister misin' diye sormuştu kibar bir halde. Hector hızla ayağı kalktığında 'isterim' demişti aniden. Dennis ile bakıştığımzda Azelya ile Hector çoktan mutfağa geçmişti. Dennis başını yana doğru yatırdığında 'Abel yok, Azrail ve Lacey yok' demişti. Başımı olumlu anlamda salladığımda 'şimdilik böyle olsun bakalım' demiştim sadece.

"İkizlerin geldiği vakit biz Hector ile Corentine geçeriz."

Başımı olumlu anlamda salladığımda 'bugün Holt diriliyor' dedim.

"Bir orman özeli olduğu için çok önemli. Onu kesinlikle karşılamalıyım. İstersen benimle gelebilirsin."

Dennis başını olumlu anlamda sallarken 'olur gelirim' demişti.

"Yarın kimin dirileceğini öğrendin mi?"

Başımı olumlu anlamda salladığımda 'Paul' dedim. Dennis erkek özeller hakkında pek bir bilgiye sahip değildi. Paul'u da tanımıyordu elbette. Ben de tanımıyordum. Sadece ikizlerin annesini öldürdüğünü biliyordum. Ve bir kesitimde de Monetayı rahatsız ediyordu. Moneta'nın lanetli olduğu zamanlardandı.

"İkizlerin annesini öldüren özel. Tehlikeli biri. Bu yüzden ittifakımızda olmayacak."

Dennis geriye doğru iyice yaslandığında 'bana göre aklı başında olan tek erkek özel Khan gibi geldi' dedi.

"Ve Chen de öyle duruyor ancak Esya ile yaptığı geçmişteki anlaşmadan dolayı Khandan bir tık sonra geliyor."

"Khan Anda'nın eşiydi unuttun galiba?"

Dennis güldüğünde 'büyü yapmışlar adama' demişti.

"Ne yapsın yani?"

Bu beni güldürürken 'neyse ki büyüden kurtuldu' demiştim.

"Gerçekten de aklı başında bir özel. Maes'i korumasına sinir olsam da iyi niyetli."

Azelya'nın gülme sesi bulunduğumuz yere kadar gelirken Dennisle bakışarak gülmüştük. Her zaman böyle mutlu olmalarını isterdim ancak bu uzun sürmeyecekti. Bunun kötü sonuçları vardı. Buna engel olmaya çalışıyordum ancak Azelya'nın üzülmesini de asla istemiyordum.

Dışarıdan Corentin'in sesi geldiğinde Dennis oturduğu yerden kalkarak kaşlarını çatmıştı. Corentin'in kızgın sesi geliyor gibiydi. Ya da yanlış anlamıştık.

Dennis kapıya ilerleyerek bahçeye çıktığında Corentin ile Fiona'nın tartıştığını görmüştük. Okka da aralarına girmeye çalışıyor gibiydi. Büyücülerin bakışlarını üzerlerine çekmişlerdi bile. Hızlı adımlarla yanlarına ilerlediğimde Corentin evden ayrılmaya çalışıyordu ancak Fiona ona engel oluyordu. Bunu anlamıştım.

Corentin'in tekrar bağırmasıyla yanına doğru koşmuş ve kolundan çekerek evine geri sokmuştum.

"Bütün büyücüler sizi izliyor. Aklını mı kaçırdın? Leon'un bu olaydan haberi olacak! Daha dün ona fırsat vermemek için yalan söyledin."

Corentin derin derin nefes alırken sinirle ellerini saçlarının arasından geçirerek saçlarını sıkı sıkı tutmuştu. Fiona da sinirli görünüyordu. Fiona'nın eve girmesiyle Okka dışarıda kalmıştı. Dennis de Fiona'nın yanındaydı.

Corentin sakin kalmaya çalışarak dişlerini birbirine kenetlenmiş bir halde söze girdi.

"Daha dün Leon'un yanına gittiğin için tartıştık ama bu sabah tekrar gittin."

Biraz şaşırmış bir halde Fionaya döndüğümde başını iki yana salladı.

"Gitmedim. Ormandaydı sadece rastladım diyorum neden anlamak istemiyorsun?"

"Bana sürekli yalan söylediğin için olabilir mi? Sana güvenmiyorum."

Fiona sinirle tek kaşını kaldırdığında 'güvenmiyorsun' dedi aniden öfkelenirken.

"Sana açıklama yapmama rağmen."

Corentin de bir o kadar öfkeliydi. Üstüne basa basa konuştu.

"Güvenmiyorum. Yalan söylediğin için!"

Fiona sertçe yutkunduğunda derin derin nefes alıyordu.

"Tamam git. Defol!"

Dennis Fiona'nın kolundan tuttuğunda 'saçmalama' dedi. Fiona Dennis'in elini sert bir şekilde iteklediğinde tekrar Corentine bakarak konuştu.

"Güven olmadan hiçbir şey olmaz. Güvenmiyorsan git."

Corentin hem üzgün hem de öfkeli bir halde başını salladığında kapıya doğru ilerledi. Corentin'in kapıyı sert bir şekilde vurup çıkmasıyla Fiona öfkesini tutamayarak kapıyı aniden alevlendirdi. Ateş yükselirken ne yapacağımı şaşırarak Fionayı kolundan tuttum.

"Evi yakacaksın!"

Ateşi söndürebilecek bir büyü bilmediğim için bir şey yapamamıştım. Fiona sakinleşmeye çalışarak derin derin nefes aldı. Öfkelendiğinden ötürü saçları da yere ters bir şekilde uzanmıştı. Alevler artarken Fiona elini kaldırarak alevi söndürdü. Kapı küle dönmüştü bile.

Fiona'nın bakışları bana döndüğünde 'onun peşinden git' demişti. Başımı olumlu anlamda salladığımda Dennis Fiona'nın yanında kalmıştı.

Hızla dışarı çıkarak bizden fazlasıyla uzaklaşan Corentine doğru koşuyordum. Okka da onun peşine takılmıştı. Hatta onu durdurmaya çalışıyordu ancak Corentin durmuyordu.

Yanlarına vardığımda nefes nefese kalmıştım. Okka benim geldiğimi görerek Corentin'i bıraktığında elimi uzatarak 'ben hallederim' mesajı vermiştim. Okka geride kaldığında Corentin'in yanına geçmiştim. Beni görmüş olsa bile siniri üzerindeydi ve yürümeye devam ediyordu. Bir süre sessiz kalarak onunla birlikte ilerlemiştim. Ağaçlardan birinin köküne yaklaşarak şifreyi fısıldadığında kaşlarım havalanmıştı. Corentin açılan yere indiğinde bakışlarını bana çevirdi.

"Eski günler ha?"

Corentin'in yanına indiğimde Corentin tekrar şifreyi fısıldamış ve toprakla açılan kısmı kapatmıştı. Odalardan birine ilerlediğinde peşinden gitmiştim. Onu biraz sakinleştirebilmek adına söze girmiştim.

"Yine yemin büyüsü yapmayacağız değil mi? Ben her türlü çıkabilirim buradan."

Corentin o sinirli haline rağmen buna güldüğünde bunu başarmış olmanın verdiği rahatlıkla gülümsemiştim. Corentin derin bir nefes alırken söze girdi.

"Yemin büyüsü yok."

Corentin sandalyelerden birine oturduğunda sırtını duvara doğru yaslamıştı. Bakışlarını bana çevirdiğinde ben de diğer sandalyeye oturarak sırtımı duvara yaslamıştım.

"Bu sabah onu ormanda Leon ile gördüm."

"Onu takip mi ettin? Ormana neden gittin?"

Corentin bir süre beklediğinde 'onu takip ettim evet' dedi.

"Fiona Leon'a ormanda rastladığını söyledi. Onun için gitmemiş ki."

Corentin başını yana doğru çevirerek bana baktığında 'neden buna inanamıyorum' dedi.

"Çünkü bana Leon konusunda yalan söyledi. Ormana gidiyor ve aniden Leon ile rastlaşıyor. Neden inanamıyorum buna?"

Derin bir nefes alırken 'Fiona senin eşin. Ona güvenmek zorundasın' demiştim. Corentin oflayarak başını duvara yasladığında 'gitmemi söyledi gittim işte' dedi.

"Leon'a fırsat sunuyorsun."

Corentin bakışlarını bana çevirdiğinde 'Fiona Leona gitmek isterse benimle birlikteyken de gider' dedi.

"Gitmek isteyene hiçbir şey engel olamaz."

Dediklerinde haklıydı. Gerçekten de gitmek isteyen her türlü giderdi.

"Peki ne yapacaksın?"

Corentin uzun bir süre sessiz kaldığında 'burada kalacağım' dedi.

"Fiona ne zaman ki gerçekten sadece benimle kaldığını bana hissettirirse o zaman döneceğim. Sürekli şüpheyle yaşamam aramızdaki ilişki için sağlıklı değil."

Başımı olumlu anlamda salladığımda 'Fiona şimdi biraz sinirli ama sakinleştiğinde durumu düzeltecektir' demiştim.

"Onunla da konuşacağım."

Corentin başını salladığında teşekkür etmişti.

"Dışarıda tek başına durman doğru olmayabilir Corentin. Leon bir şey..."

Corentin sözümü keserek net bir tavırla konuşmuştu.

"Leon bir şey yapamaz çünkü sakin görünümümün altında nasıl bir Corentin yattığını ona gösterirsem bir daha buna cesaret edemez. Özel olması umurumda değil. Corentin olmadan önce de kendimi korumayı başarmıştım."

"Kendini koruyabileceğini biliyorum ancak yine de bir şey olursa bana söylemeni istiyorum."

Corentin başını olumlu anlamda salladığında ayaklanmıştım.

"Şimdi gitmeliyim. Dikkatli ol."

Corentin de benimle birlikte ayaklandığında derin bir nefes almıştı.

"Teşekkür ederim Despina."

Gülümsediğimde başımı sallayarak 'önemi yok' demiştim. Çıkışa doğru ilerlediğimizde Corentin şifreyi fısıldamış ve üstümüze örtülü toprağı açmıştı. Çıkmamda yardımcı olduğunda şifreyi tekrar fısıldayarak girişi kapatmıştı.

Her gün bir olay yaşanıyordu ve hepsini toparlamak konusunda ciddi anlamda zorlanıyordum. Fiona'nın başta yalan söylemesi büyük bir hataydı. Bu şekilde de Corentine gitmesini söylememeliydi. Ona ne söylemem gerektiği konusunda kararsızdım.

Adımlarımı ormana çevirdiğimde hızlı adımlarla yürüyor bir yandan da düşünüyordum. Azrail hükümet binasına girişi yasaklamıştı. Bunun sebebini bilmiyordum ancak aklıma bir şey geliyordu. Şaya'nın bana ısrarla bahsetmediği kitabı hükümet binasında saklıyor olabilirdi. Öyleyse bile içeride olan kişiler de kitabı alabilirdi. Bunu Azrail döndüğünde ona sormalıydım.

Ormana vardığımda Holt'un henüz dirilip dirilmediğini bilmiyordum. Üstelik Lohga haber de vermiyordu. Bu koca ormanda onu aramak pek akıllıca değildi yine de ormanı dolaşıyordum. Denver de ormanda olmalıydı. Her ne kadar Denverle aramızdaki bağı kurmuş olsam da Holtu geçmişte Brenda ile birlikte öldürmüştü ve ona tekrar zarar verip vermeyeceği konusunda endişeliydim. Üçümüz bir arada bulunmalıydık. Ancak bu şekilde tavırlarını inceleyebilirdim.

Uzun bir süre ormanı dolaşırken bacaklarımın ağrıdığını hissetmiştim. Nihayet belli belirsiz bir ses duyduğumda bakışlarımı o yöne çevirdim. Holt olabilirdi. Ya da Denverdi.

Hızlanarak o tarafa ilerlediğimde Denver'i arkası dönük bir şekilde görmüştüm. Biriyle konuşuyor gibiydi. Biraz daha ilerlediğimde konuştuğu kişinin Holt olduğunu gördüm.

Holtun vücuduna yapraklar sarılmıştı. Yeni dirilmiş olmalıydı. Bitkilerle üzerini örtmüştü. Beni fark edene kadar yanlarına ilerlediğimde Holt beni gördüğü gibi endişeyle geri adım attı. Çünkü Denver beni fark ettiğinde gülümsemişti. İki orman özeli ile karşı karşıya gelmiş bir orman özeli olarak onu korkutmuştuk sanırım.

Sıcak davranmaya çalışarak Denver'in yanına geçmiş ve Denver'i selamladıktan sonra Holt'a dönmüştüm. Elimi ona doğru uzattığımda söze girdim.

"Ben Atalante. Tanıştığıma memnun oldum Holt."

Holt elime baktıktan sonra elimi sıkmayarak bakışlarını yüzüme çevirdi. Elimi indirdiğimde bozuntuya vermeden gülümsedim. Holt kaşlarını çattığında 'bir orman özelisin' dedi.

"Yeni bir orman özeli."

Başımı olumlu anlamda salladığımda 'aslında orman özeli değilim' demiştim.

"Adonia yeteneğini bana sundu."

Holt tek kaşını kaldırdığında 'Adonia mı' demişti.

"Neden? Böyle büyük bir şey için karşılığında bir şey vermiş olmalısın."

Başımı iki yana salladığımda yine aynı olayları anlatmak için dudaklarımı araladım.

"Yanlış tarafı seçti ve yardımcımın lanetlenmesi için kendisinin kullanılmasına izin verdi. Yardım ettiği özeller yardımcısı Hye'i öldürünce büyük savaşta büyük bir fedakarlık yaparak bizim tarafımıza geçti. Yeteneğini sundu, kendini ölüme terk etti."

Holt'un iki kaşı da havalandığında dediklerime inanamıyor gibiydi.

"Neden geldiniz?"

Bakışlarını Denver'e çevirdiğinde öfkeyle konuştu.

"Brendayla yaptığın ittifak gibi Atalanteyle mi yapacaksın?"

Öldürülmesinden bahsediyor olmalıydı. Denver yanımda kıpırdandığında bunu bildiğimi bilmediği için rahatsız olmuştu.

"Geçmiş geçmişte kaldı Holt. Denver sana tekrar bunu yapmayacak. Orman özelleri olarak birleşeceğiz. "

Denver'in bakışları bana döndüğünde 'Holtu öldürdüğünüzü biliyorum' dedim. Bunu bilmemden ötürü çok rahatsız olmuştu. Elimi omzuna koyduğumda sözlerime devam ettim.

"Ama geçmişteki gibi olmayacağını biliyorum."

Denver başını olumlu anlamda salladığında 'olmayacak söz veriyorum' dedi. Bu Holt'u şaşırtırken Denver bakışlarını Holt'a çevirdi.

"Geçmiş bir hataydı. Yalnızdım ve tek ittifakım Brendaydı. Bu yüzden geçmişi unutalım."

Holt sinirle güldüğünde 'ne kadar basit bir şeymiş gibi konuşuyorsun' dedi.

"Geçmişteki kavgamızı konuşmuyoruz. Beni öldürmenden bahsediyoruz."

Denver mahçup bir şekilde başını salladığında Holt uzun bir süre Denver'e baktı. Onun hareketleri Holtu şaşırtıyor gibiydi. Yine de Denver'in tavırlarının samimi olduğunu düşünüyordum.

Holt geri adım attığında 'binaya gideceğim' dedi. Her adımında temkinli davranıyordu. Sanki ona her an saldıracakmışız gibi bir tavrı vardı. Bu davranışlarını yadırgamıyordum. Haklıydı.

Başımı olumlu anlamda salladığımda 'sana binaya kadar eşlik edeyim' demiştim. Holt onunla gitmemi istememiş gibiydi ancak itiraz etmedi. Bir an önce binaya giderek ekipmanlarına ve yardımcısına kavuşmak istediğini biliyordum. Özellikle iki orman özelinin yanında en çok ihtiyaç duyduğu şey buydu. Bu yüzden sesini çıkarmıyordu ancak endişesi yüzünde okunuyordu.

Denver'i geride bırakarak Holt ile birlikte binaya doğru ilerlediğimizde Holt yardımcımın nerede olduğunu sormuştu. Okyanus ile ilgili sorun olduğunu söylediğimde kalan özeller hakkında bir bilgisi olmadığı için kısaca olanlardan bahsetmiştim. Nedense en çok Moneta'nın lanetinin bozulmasına karşı güler yüzle tepki göstermişti. Diğer anlattığım olayları tepkisizce dinlemişti.

"Yani lanet tamamen mi gitti?"

Başımı olumlu anlamda salladığımda 'evet' dedim.

"Gideli uzun zaman oldu. Moneta gayet iyi durumda."

Holt başını salladığında 'lanetliyken ormana çok uğrardı' dedi.

"Lanetinin gitmesine sevindim. Lanetliyken onu en çok gören özel ben olmalıyım. Evinden çok nadir çıkardı."

Holt ile birlikte binaya vardığımızda Lohga'nın bakışları bendeydi. Holt'u selamlamamıştı bile. Gergin görünmemeye çalışarak Lohgaya baktığımda Lohga bakışlarını Holt'a çevirerek onu selamladı. Ardından odayı değiştirdi.

Holt önce ekipmanlarını giymek istediğini dile getirdiğinde vücuduna sarılı olan bitkiler yavaştan gevşemeye başladı. Bakışlarımı başka yöne çevirdiğinde bir süre beklemiştim. Lohga Holt'un üzerine kıyafetini yerleştirdiğinde bakışlarımı tekrar o yöne çevirdim. Holt biraz daha az tedirgin görünüyordu. Orman özelleri tarafından öldürülmesinden sonra bunu elbette normal karşılıyordum.

Lohga Holt'a yardımcısının bulunduğu küreyi uzattığında Holt küreyi alarak kendini binadan dışarı atmıştı. Ben de onun peşinden gitmiştim. Holt'un küreyi parçalamasıyla yardımcısı gün yüzüne çıktığında Holt sesli bir şekilde gülerek yardımcısına sarıldı.

Holt'un yardımcısı Vitalis bir şeyler söylediğinde Holt sıkıntılı bir şekilde başını salladı.

"Brenda yok ancak Denver var."

Vitalis Holt'a doğru sürtünürken hararetli bir şekilde bir şeyler söylüyordu ancak ben anlayamıyordum.

"Nasıl oldu bilmiyorum. Yeni bir özel de var."

Vitalis'in nihayet bakışları bana döndüğünde duraksadı. Başını eğerek selam verdiğinde Holttan biraz daha önde duruyordu. Sanki onu hemen korumaya geçmiş gibiydi. Orman özeli olmamdan kaynaklı olmalıydı.

"Memnun oldum Vitalis. Ben Atalante. Yardımcım okyanusta önemli bir durum olduğu için gelemedi. Onunla da en kısa sürede tanışacaksındır."

Vitalis tekrar başını salladığında bir şeyler söyledi. Holt çevirmişti.

"Şaya'nın kehanetleriyle bir bağlantısı olup olmadığını soruyor bu dirilmelerin."

"Kadın özeller için var. Şaya'nın kehanetindeki gibi tüm kadın özeller benim gelişimle dirilmişti ancak yaşanılan büyük savaştan sonra geriye bazılarımız kaldı. Özeller ve yardımcılarından doğan iki çocuktan ötürü de erkek özellerin dirilişi başladı. Çocuklardan biri erkek olduğu için etkisi daha büyük. "

Holt bana kısa bir süre gözlerini kısarak baktığında 'kimin çocukları' diye sordu.

"Benim ve Elka'nın."

"Erkek olan?"

"Elka'nın oğlu Abel."

Holt başını salladığında tekrar söze girdim.

"Lohga kimseyle bir bağının olmadığını söyledi. Samimi olduğun bir özel yok muydu?"

Holt başını iki yana salladığında 'hayır' dedi.

"Özellerle hiçbir bağım yok. Çoğuyla konuşmuşluğum bile yok. Sadece orman özelleri ve Moneta."

"Moneta?"

İki kaşım da havalandığında Holt omuzlarını silkti.

"Ormana geliyordu. Sürekli benim bölgemden bitki topladığı için bazen takışıyorduk. Lanetliyken ona bulaşmak pek akıllıca değildi zaten. Yine de Moneta değil beni orman özelleri öldürdü."

Holt tekrar bu konudan bahsederken gerilmişti.

"Öfkeli olduğunu görebiliyorum Holt ancak özellerin bir kısmıyla aramızdaki anlaşmayı sağladık. Lütfen bunu bozma ve sen de bize katıl. "

Vitalis bir şeyler söylediğinde Holt ona cevap vermeden bana bakarak konuşmaya devam etti.

"Benden ve benim bölgemden uzak durun yeterli."

Başımı olumlu anlamda salladım.

"Yardıma ihtiyacın olursa bana gelebilirsin. Yardımcım geldiğinde onunla tekrar yanına geleceğim. O da sizinle tanışmak isteyecektir."

Holt başını olumlu anlamda salladığında veda ederek yardımcısı Vitalis ile yanımdan ayrıldı. Derin bir nefes almıştım. Özeller kötü adam olarak Denver'i söylemişlerdi ancak Denver ile bile daha kolay anlaşabilmiştim. Holt fazlasıyla zor birine benziyordu.

Eve doğru ilerlerken yalnız kalmaktan nefret ettiğimi tekrar fark etmiştim. Yalnız kalmam demek düşüncelerde kaybolmam demekti. Düşünceler başımı ağrıtıyordu. Düşünmemeye çalışsam da kendimi engelleyemiyordum.

Hava kararmak üzereydi ve henüz Azrailden haber yoktu. Özeller de bir şey bulamamış olmalıydı. Bulsalardı bana eminim ki ulaşırlardı. Bu akşam ise Esya ve Şaya bize gelecekti. Aklım okyanustayken başka bir şeye odaklanamıyordum.

Evin kapısına vardığımda içeri girmek üzereydim ki birinin kolumdan tutmasıyla afallamıştım. Hızla arkama döndüğümde kimse yoktu. Ancak kolumu tutan eli hissedebiliyordum. Panikle geri çekildiğimde tekrar kolumdan tutmuştu. Göremediğimden dolayı paniklemiştim ancak kolumu tutan kişi Kalen olabilir miydi? Bir tek o görünmüyordu çünkü.

"Kalen sen misin?"

Kolumu tutan eli diğer elimle tuttuğumda 'sensen elime hafifçe vur' demiştim. Elime hafifçe vurulduğunda Kalen olduğunu anlamıştım ancak neden buradaydı ve Abel neredeydi? Kalen kolumdan tuttuğunda beni dış kapıya doğru çekiştirmişti.

"Nereye gidiyoruz? Abel nerede?"

Kalen elimi tutarak bir yöne doğru uzattığında çok uzaktan bu yöne doğru koşan biri vardı. Koşan kişinin Abel olduğunu anlamam kısa sürmemişti ancak kucağında taşıdığı kişinin Azelya olduğunu görmemle olduğum yere çivilenmiştim.

.........
Herkese merhaba!

Yeni bölüm nihayet geldi dediğinizi duyuyorum. 

Çok yoğun bir zamandayım. Hem evimde değilim hem de tercih dönemi geliyor onun telaşındayım. Tercihler yapılacak, nerede okunacaksa oraya gidip yerleşilecek vs derken ben yine her bulduğum vakitte bölüm yazmaya çalışacağım ama maalesef gecikecek. Yine de bitirdiğim gibi yayınlıyorum inanın.

Atalante gibi ben de hayatımdaki olaylara yetişemiyorum. 😂 Lütfen beni idare edin.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. 💕


Continue Reading

You'll Also Like

23.6M 1.4M 78
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
769K 17.8K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
648K 65.8K 134
▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "So...
506 87 14
Hepimiz bir günahın parçalarıyız...