BİG BROTHER

By aquarip

5.1K 459 964

18 yıllık yaşayan bir canlı olan ben, 23 yıldır yaşıyan bir canlı olan abime nasıl direndiğimi sizlere anlatm... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42//FİNAL\\42

28

57 7 26
By aquarip

(Günaydınıııııızzz🙆 Mingyu çok şeker değil mi yaaaa??? Tutacan tokatlaya tokatlaya sevecen😇)

Akşam abimlerde yemek yiyip menajerleri ile tanıştık. Çok şeker bir adamdı. Seventeen'in gizli 14.üyesi gibiydi. Sabah uyanıp kahvaltımızı ettikten sonra evde çok fazla bunaldığımı fark ettim.

-Soobin ne yapacaksın?
-Annemlerle konuşacağım. Sen?
-Bilmem çok sıkıldım. Üniversite öğrencisi olduğumuz için sokak yasağımız yok. Ama tüm avmler falan kapalı.
-Bilmem...neyse ben odamdayım. Dedi ve odasına gitti. Biraz düşünüp taşıjdıktan sonra telefonu elime aldım.

Ben: Abiii~~

Z.zürafa: Efendiiiimmm??

Ben: Şirketin adresini yollar mısın?

Z.zürafa: Neden?
Neyse vaktim yok al
*Adres*

Mesajına görüldü bıraktım ve mutfağa geçtim. Dün öğlen yaptığımız kimchiden hepsine yetecek kadar ayırdım ve pilav yapıp aynı şekilde onlara yetecek kadar ayırdım. Hazırlanıp maskemle beraber dışarı çıktım ve markete uğradım. Biraz meyve de alıp taksi çağırdım. Bir süre bekleyişin ardından taksiye bindim ve şirket için yola koyulmasını söyledim.

20 dakika kadar bir yoldan sonra şirket kapısının önündeydim. Binaya uzun uzun baktım. İnsanlar boşuna idol olma hayali kurmuyordu...

İçeri girdim ve yetkili birini bulup sordum.

-Kimsiniz?
-Ben Mingyu'nun kardeşiyim...ziyarete geldim :)

Kocaman gülümsememin ardından karşılığını alarak abimin üst katta pratik odasında olduğunu duydum. Etrafı inceleye inceleye yukarı çıktım. Hangi oda olduğunu bilmesem de odaların isimleri kapıda yazıyordu. "Dance Room" odasını görünce kapıya kısa bir gülümseyip gittim. Kapıya ulaşana kadar müzik sesi kesilmişti. Kapıyı içe doğru ittirip kendimi gösterdim. Üyeler beni görünce kocaman gülümsemişti. Ben de onlara gülümserken abim çıkardığı hırkayı yere bırakarak yanıma geldi. Suratına duşluk tutmuşlar gibi görünüyordu. Tam karşımda ben ona gülümserken tişörtünün kaldırıp yüzündeki terleri sildi ve tişörtü geri bıraktı. Yüzüm ister istemez tiksinir bir hal almıştı.

-Neden geldin? Bir şey mi oldu?
-Hm? Hayır! Evde çok sıkıldım. Size biraz yemek ve meyve getirdim.
-Ne? Cidden mi? Aigooo abisinin prensesi! Derken elimden poşeti alıp kafasını içine koymuştu. Diğer üyelerle de selamlaştım. Hepsi yemeğin başına oturdu ben de yanlarına oturdum.

Cheol Abi;
-Neden zahmet ettin? Yemek sipariş edebilirdik.
-Evde çok sıkılmıştım. Aklıma gelince yaptım. Hem abimi de sizi de görmüş olurum diye düşündüm.
-İyi yapmışsın!

Woozi Abi;
-Boşuna Hangkok'u kazanmamış. Düşnceli ve zeki birisin. Umarım sana da virüs bulaşmaz.
-Yha...O nasıl söz abi!? Umarım hiç birimize bulaşmaz!
-Hayır. Korona'dan bahsetmiyorum. Aptallık virüsü. Başta hoshi, chan ve abinde tek vardı. Ne yazık ki 12 üyemizi bu virüse kaptırdık.

Abim;
-Lee Jihoon...kes sesini! Dedi. Benim yanımda küçük düşürülmek istemiyordu.

-Eheeeyyy...bunu kabul etmiyorum Woozi Abi! Diğer üyeler için bir şey diyemem ama abime laf ettileremem.

Woozi Abi;
-Yazık...Yeri'ye de bulaşmış! Dedi ve kocaman bir lokma kimchiyi ağzına tıkadı. Biraz gülüştük yemeklerini bitirdiler.

Sonunda ayrılma vakti gelmişti. Abim beni uğurlarken arkamı dönüp ona kocaman gülümsedim.

-Ben gittim. Dikkatli ol. Dedim. Saçlarıma ufak bir öpücük kondurdu. Ben de parmak uçlarıma kalkıp kocaman bir öpücük verdim ona. Abim gözümde 1.000 değerliyse 100.000 değerli olmuştu. Benim için üniversite döneminde çok fedakarlıklar yapmıştı. Yoldan çıkıp yine çağırdığım taksi ile sonunda eve varmıştım.

Akşam annem görüntülü aradı. Hemen açtım. Soobin annemleri selamlayıp nasıl olduklarını sordu. Annemlerle kısa bir sohbetten sonra konuşma sırası bana geldi. Annem telfonu tutarken babam solunda babaannem ise sağındaydı. Sıcacık selamlaştık.

Annem;
-Yeri-ah! Abin nerede?

-Şirketteydiler. Gelmişler mi bilmiyorum.

Babam;
-Oraya alıştınız mı? Evini bize göstersene!

-Omo! Doğru! Dedim ve kalkıp teker teker her yeri göstermeye başladım. Evi gezmem bitince babaannem lafa atıldı.

-Fiyatına göre mükemmel bir ev bulmuşsunuz!..okula tek odaklanmanız yeterli. Mücadele edin. Biz arkanızdayız.

-Biliyoruuumm...güzel bir doktor olup babaanneme göz kulak olacağım.

-Aigooo benim güzel kızım! Dedikten sonra ufaktan ufaktan kıkırdamıştık. Saat 12'ye geliyordu.

Annem;
-Abinle görüşemez miyiz?

-Bekle. Yukarı çıkıp bakacağım. Bugün Cheol abi de pratiklere gitmişti. Bakalım evde kimse var mı? Dedim ve hemen üstüm başımla yukarı çıktım. Kapıyı çaldığım gibi aynı saniye içerisinde kapı açıldı.

Wonwoo;
-Omo! Selam Yeri! Biz de şimdi içeri girdik.

-Ooo hoşgeldiniz. Abim nerde?

-Geç. İçerde! Dedi ve kapıdan çekildi. Ona kocaman gülümseyip abimin yanına gittim. Annemleri selamladı. Arkamda duruyordu. Çünkü ben arkasına geçseydim boyundan dolayı görünmeyecektim.

Annem;
-Aigooo şu güzelliklere baksana annecim bunlar benim evlatlarım..

Babaannem;
-Yeri'nin Hangkok'u kazanması cuk oturdu.

Abim;
-Cidden öyle oldu. Yeri'nin gözümün önünde durmasını istiyordum. Siz nasılsınız?

Babam;
-Gayet iyiyiz gayet iyiyiz. Evde çocuk olmamasına alışık değiliz o kadar.

Babaannem;
-Eve bir çocuk daha getirseydiniz ne olacaktı sanki? Deyince babam şok olmuş bir şekilde annem ise kaşlarını çatarak babaanneme döndü.

Annem;
-Annecim çocukların yanında ne diyorsun!

Abim;
-Asla! İstemiyorum...

Babam;
-Aptal serseri...öyle bir şey yapar mıyız?

-Demek ki öyle bir plan var da babaannem öyle konuşuyor. Iyhhh!

Annem;
-Bak bak! Ne diyorsunuz siz? Büyüdünüz de büyüklerin işine mi karışıyorsunuz? Deyince abim de ben de aynı anda "Anneee!" diye çığırdık. Biraz daha gündelik sohbet edip telefonu kapattık.

-Eğer bir kardeşim daha olursa travma yaşarım!
-Asla kaldıramam! Beni bir düşünsene. Kim Mingyu'nun kardeşi oldu...auwww iğrenç!
-Cidden öyle! Neyse Soobin beni meral edebilir. Ben kaçtım. Dedim o sırada Minghao Abi odaya girmişti.

-Eve mi gidiyorsun? Muhtemelen şimdi uyumayız. Bizimle kalsaydın.

-Hayır hayır gerek yok! Soobin beni bekliyor. Siz de yorgunsunuz zaten dinlenin.

-Peki...iyi geceler.

-İyi geceler. Dedim o telefonunu şarja takarken hafifçe eğilerek odadan çıktım. Abim de arkamdan geldi.

Kapıya gelince arkamı döndüm ve birbirimize iyi geceler dilekleri sunup ayrıldık. Eve geri indiğimde Soobin bana kapıyı açtı ve koltuğa geri çöktü. Yanına gidip oturdum.

Anyang'ı biraz anıp yataklarımıza gittik. Güzelce uyumuştuk!

Sabah yine ilk uyanan bendim. Yatağımdan kalkma isteğinin gelmesini beklerken telefonu elime aldım.

*"Unıversity" grubu*

Chan Abi: Bugün programımız boooooşşş...

Junhui Abi: Maknae'miz gibiiiii...

Wonwoo: Ben, jeonghan hyung, hoshi hyung, seungkwan ve Joshua hyung dışarı çıkacaz.

Vernon Abi: Ben, Jun hyung ve minghao hyung spaya gidecez. Rezervasyon yapmıştık. Belki sonra size katılırız.

Seungkwan Abi: Mingyu hyung gelmiyor mu? Bana da haber verin demişti.

Ben: Hala uyuyordur o!

Wonwoo Abi: Evet uyuyor!..

Cheol Abi: Ben de hastaneye gideceğim bugün. Randevum vardı.

Chan Abi: Hyung ben de seninle geleyim mi?

Cheol Abi: İstiyorsan gelebilirsin. Woozi ve Mingyu? Siz? Siz ne yapacaksınız?

Woozi Abi: Bilmem. Yurttayım herhalde

Minghao Abi: Vernon-ah! Ben biraz halsizim. Benim yerime istiyorsa Woozi Hyung gelsin.

Vernon Abi: Peki.

Woozi Abi: Nereye?

Minghao Abi: Spaya.

Woozi Abi: Woaah...böyle bir şeye ihtiyacım vardı.

Ben: Yani bugün yurtta abim ve Minghao abi tek mi var?

Wonwoo Abi: Evet. Onlar tek var.

Chan Abi: Siz? Sen ve Soobin ne yapacaksınız?

Ben: Her yer virüs yüzünden kapalı ki! Nereye gidelim? Evde kalacaz.

Cidden her yer kapalı siz nereye gideceksiniz?

Junhui Abi: Spa sağlık bakanlığının spası. Kapalı değil. Oraya gidecez. Diğerleri de markete gidip ev için bir şeyler alacaklar. Belki biraz da parka giderler.

Ben: Humm anladım...
Neyse...
Ben...
Yataktan çıkacağım...
Yeni uyandım...

Woozi Abi: Ne yapıyorsun?
Git...
Kahvaltını...
Yap...
Neden...
Üç nokta...
Koyuyorsun...

Z.zürafa: Kesin...
Sesinizi...

Cheol Abi: Mesaj sesini...
Kapat...

Chan Abi: Hyung...
Hazırlanmayacak mısın?..
Ben...
Hazırlandım bile...

Wonwoo Abi: Sanırım...
Seungkwan...
Öldü...
Biri...
Onu...
Duştan çıkarmama...
Yardım...
Edebilir...
Mi?..

Hoshi Abi: Ben ve Chan...
Hazırız...
Ve...
Beklemekten...
Sıkıldık...
Firar edeceğim...

Ben: Sanırım eğlenceli geldi...
Byee~👋

Son mesajımı atıp çıktım. Telefon elimde yatağımla vedalaşıp odamdan çıkınca yemek kokuları aldım. Soobin benden önce uyanmış kahvaltıyı da hazırlamıştı.

-Oooooo Subin Subinnn! Hamaratlığın tutmuş.

-Balina gibi uyuyordun ne yapsaydım? Açlıktan ölecektim!

-Özür! Hehehehe...itici hareketlerime son verip yemek masasına oturdum.

-Umm lezzetli olmuş! Ağzımdan yatım yamalak çıkan cümleyle onu överek yemeğime devam ettim. Yemeği bitirdik. Sofrayı toplayıp evi biraz temizledikten sonra ikimiz de oturma odasına geçip oturduk telefonlarımız elimizdeydi. Soobin birden yerinden fırlar gibi oldu.

-Doğru ya. Şimdi aklıma geldi. Bu apartmanda bizden başka öğrenciler de varmış.

-Cidden mi? Hangi katta?

-Bizim karşımızdaki ev.

-Ne? Cidden mi? Hiç görmedim.

-Ben de hiç denk gelmemiştim. Bizden bir sene büyükler sanırım. Ev sahibi konuşurken duydum.

-Omo...tuhaf.

-Cidden öyle! Yha...acaba abinler tanıyor mudur? Çağırıp onlar hakkında bilgi koparalım mı?

-Bize ne onların bilgisinden?

-Normal olarak yeni taşınan kişiyi ziyarete gelinir. Onlar yüzlerini bile göstermediler. Tuhaf değil mi?

-Doğru...ne yapsak? Çağırsak mı ki? Minghao Abi ve abim tek evdeler.

-Çağır o zaman.

-Tamam. Dedim ve hemen gruba mesaj attım.

Ben: Abi ve Minghao abi hemen bize gelin. Bir konu konuşmalıyız?

Junhui Abi: Ne oldu ki?

Ben: Bizim karşı dairede öğrenciler varmış. Ama kendilerini bize hiç göstermediler. Biraz garipler.

Siz bir şey biliyor musunuz?

Chan Abi: Duymuştum. Ama sanırım onlar geçen sene taşındı.

Sizin nasıl haberiniz oldu?

Ben: Soobin ev sahibinden duymuş.

Chan Abi: Ev sahibine olan borçlarını ödemeden gittiler. Soobin yanlış anlamıştır. Biraz gizemliydiler doğrusu.

Geçenlerde yeni bir aile taşınmış oraya. Kadının kocası kızı doğduğunda ölmüş.

Hoshi Abi: Wooaaahh Chan chan...

Dedikoducu kadınlar gibisin.

Wonwoo Abi: "Kocakarı Chan"

Seungkwan Abi: "Yürüyen gazete Chan"

Junhui Abi: "Chan anahaber bülteni"

Ben: hahahaha
Cidden Chan Abi sen nereden biliyorsun?

Chan Abi: Geçen gün menajer hyung'un işi olduğu için kirayı ev sahibine ben verdim. Beni kahveye tutup herkesin hayatını anlattı.

Minghao Abi: hahahahaha
Yazık sana Chan...
Biz de pek bir şey bilmiyoruz ama yine de gelelim Yeri. Abin yeni uyandı. Sıkıldım.

Ben: Tamam sizi bekliyorum.

Dedim ve telefonu kapatıp Soobin'e döndüm.

-O öğrenciler geçen sene taşınmıi buradan yanlış anlamışsın. Borcunu ödememişler ev sahibine. Büyük ihtimalle onu konuşurken duydun. Ama Abim ile Minghao Abi gelecekler.

-Anladııımm...yani karşımız boş?

-Hayır bir aile taşınmış. Kadının eşi kızı doğduğunda ölmüş falan. Fazla olmamış taşınalı. Bizim gibi birkaç haftadır taşınmışlar. Herhalde daha yerleşmekle meşguller. Herkes bizim gibi eşyalı taşınmıyor. Zor olmalı.

-Doğru. Diye beni onaylayan Soobin'in ardından kapı çaldı. Abimler olduğunu sandım ve kapıya koştum. Tam karşımda duran bir kadın bir genç kız vardı. Şaşkınlığımı gizleyememekle birlikte gülümsemeye çalıştım. Genç kız konuştu.

-Selam! Biz karşı komşunuzuz. Tanışmaya geldik.

-Huh? Evet...lütfen geçin. İçeri geçin. Dedim ve onları içeri aldım. Onlar oturma odasına geçip otururken Soobin'e ağzımı oynatarak komşu olduğumuzu söyledim. O da çok şaşırmıştı. Yanlarına geçip oturdum ve Soobin de onlara içecek bir şeyler getirdi. Ortam biraz tuhaftı. Ellerimi dizlerime koymuştum. Onlar gülümsüyordu ben gülümsüyordum. Ama konuşan kimse yoktu. Soobin içecekleri getirirken fırsattan istifade üstlerini başlarını süzdüm. Genç kızın elindeki 'Carat bilekliğini' görünce gözlerim ister istemez pörtledi. Anlaşılan Soobin'de görmüş olacak ki onlara arkasını dönünce kendi bileğini tutup ağzıyla 'Oha' hareketleri yaptı ve yanıma geçip oturdu. Yanıma geçip oturunca suratı düzeldi.

-Sizin de yeni taşındığınızı duyunca belki daha iyi anlaşırız deyip geldik. Biliyorsunuz. Yeni taşınınca insanın apartman hakkında hiç bir bilgisi olmuyor. Dedi kadın.

Soobin:
-Evet. Doğrudur. Bir buçuk hafta kadar önce taşındık.

Kadın:
-Biz de biz de. Bizden hemen bir gün sonra taşındınız. Ancak biz yerleşene kadar bir hafta geçti zaten.

-Gangnamda mıydınız zaten? Yoksa...

Kadın:
-Aslında Busan'lıyız. Ama kızımm...biraz idol takıntılı olduğu için Gangnam'a gelmekte ısrarcı oldu.

Soobin:
-Anladııımm..isminiz nedir?

Kadın:
-Ben Saeron. Kızım Seul Bi.

Soobin:
-Omo..isminiz güzelmiş. Arkadaşım Kim Yeri. Ben de Yoo Soo Bin.

Seul Bi:
-Sizin de isminiz güzelmiş.

-Teşekkürler. İdol takıntısı derken?..

Saeron:
-Nu'est ve Seventeen'e bayılır. Takıntısı vardır. Hiç bir konserlerini kaçırmaz. Bir keresinde Nu'est konseri için Japonya'ya, Seventeen konseri için de Amerika'ya gitmişti. Deli gibi seviyor. Dediğinde vücudumu soğuk basmıştı. Sertçe yutkunum gülümsedim. Ben konuşamayınca Soobin şafa girdi.

-Woaaahhh...tarzın güzelmiş. Nu'est ve Seventeen'i kim sevmesin ki?

-Değil mi? Omoooo...bana sakın biasımı sorma. Tıkanıp kalıyorum. Hepsi muhteşem değil mi?

-Evet...evet cidden öyleler. Dediği zaman kapı çaldı. Abimi çağırdığım yeni aklıma gelmişti. Gözlerimi pörtletsem de sahtece gülümseyip kapıya koştum. Kapılarda asla ses çıkarmayan abim kapıyı açar açmaz "Biz geldiiiikkk!" diye bağırdı. Elimle ağzını kapatığımda bu sefer Minghao abi "Ne yapıyorsun?" dedi. Normal ses tonuyla konuşuyorlardı aslında ama içerisi oldukça sessizdi. Kimse konuşmuyordu. Seslerini duyarsa biz bittik demekti. Ben abimin azğını kapalı tutarken o ise içeri doğru yürüdü. Duvarın bitimi ile oturma odasına geçiyorduk zaten. Duvarın sonuna geçer geçmez ensesinden tutup çektim.

-O kız bir Carat. Sizi öğrenirse hepimiz biteriz. Takıntılı fanlardan. Canımızın güvenliği önemli...

Dedim ve onları yukarı gönderdim. Bir süre sonra komşular gidince onları tekrar çağırdım. Abim duş almıştı ve saçları ıslaktı.

Oturma odasına oturur oturmaz yılışıklık yapıp kahvaltı etmediğini ve aç olduğunu söyledi. Islak saçlarını karıştırıp ona kahvaltı hazırlamaya kalktım. O kahvaltısını ederken biz de oturma odasında film seçiyorduk. Yemeğini bitirip mutfağı topladıktan sonra geri geldi.

Benim kucağımdaki battaniyeyi sıyırıp yanıma oturdu. Olduğunca karartmıştık odayı. Minghao Abi filmi açıp yerine oturduktan sonra sıkı sıkı abime sarıldım. Saçlarıma ufak bir öpücük kondurdu ve filme daldık. Abimin kolları dünyadaki en rahat yerdi...

Continue Reading

You'll Also Like

112K 13.1K 34
değişiyorsun, dayanamıyorum
529K 47.4K 36
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
62.3K 6K 22
hataydı, unutmak gerekiyordu, peki neden hayatına devam edemezmiş gibi hissediyordu
13K 452 13
seme, seke, uke misin testidir her bölüm 1 soru olacak ona göre en son seme misin uke misin anlicsksin yada belki sekesin Başlangıç: 4 Eylül 2022 Bit...