ANKA KIZ (ASKIDA)

By sevval_1_nazli

332K 23.2K 17.5K

#1 Kehanet #23 Bilim Kurgu #2 Anka #13 Tarihsel Anka, Anka Kuş, Anka Ölüm ve Anka Kız bu isimler sadece tek b... More

BİLGİLENDİRME
1. Bölüm (DÜZENLENDİ)
2. Bölüm (DÜZENLENDİ)
3. Bölüm (DÜZENLENDİ)
4. Bölüm (DÜZENLENDİ)
5. Bölüm (DÜZENLENDİ)
6. Bölüm (DÜZENLENDİ)
7. Bölüm (DÜZENLENDİ)
8. Bölüm (DÜZENLENDİ)
9. Bölüm (DÜZENLENDİ)
10. Bölüm (DÜZENLENDİ)
11. Bölüm (DÜZENLENDİ)
12. Bölüm (DÜZENLENDİ)
13. Bölüm (DÜZENLENDİ)
14. Bölüm (DÜZENLENDİ)
15. Bölüm (DÜZENLENDİ)
16. Bölüm (DÜZENLENDİ)
17. Bölüm (DÜZENLENDİ)
18. Bölüm (DÜZENLENDİ)
19. Bölüm (DÜZENLENDİ)
20.Bölüm (DÜZENLENDİ)
21. BÖLÜM PART 1 (DÜZENLENDİ)
22. BÖLÜM PART 2 (DÜZENLENDİ)
23. BÖLÜM (DÜZENLENDİ)
24. Bölüm (DÜZENLENDİ)
25. Bölüm (DÜZENLENDİ)
26. Bölüm (DÜZENLENDİ)
27. Bölüm (DÜZENLENDİ)
28. Bölüm (DÜZENLENDİ)
29. Bölüm (DÜZENLENDİ)
30. Bölüm (DÜZENLENDİ)
32. Bölüm (DÜZENLENDİ)
33. Bölüm (DÜZENLENDİ)
34. BÖLÜM PART 1 (DÜZENLENDİ)
35. BÖLÜM PART 2 (DÜZENLENDİ)
36. Bölüm (DÜZENLENDİ)
37. Bölüm (DÜZENLENDİ)
38. Bölüm (DÜZENLENDİ)
39. Bölüm (DÜZENLENDİ)
40. Bölüm Sezon Finali
⛔DUYURU⛔ HERKES OKUSUN LÜTFEN⛔
Anka Kız 2

31. Bölüm (DÜZENLENDİ)

3.5K 347 453
By sevval_1_nazli

Düzeltilme tarihi; 01.11.2020
İnstagram Hesabı; p.phoenix_girl
Medya da Anka Kız'ımız var🥰

⚔⚔⚔

Bir yol düşünün, sonunu göremediğiniz ve her adımınızda farklı kollara ayrılan uzun geniş bir yol. Bu sizin hayatınızda yaptığınız seçimleri, söylediğiniz sözleri ve diğer her şeyi gösteren bir yol. Ben bu yolda attığım her adımı, söylediğim her kelimenin virgülünden noktasına kadar emin olarak adım attım ve atmaya da devam ediyorum.

Kral Dike ve Brian'ın bana oynadıkları saçma oyunda dahil şu an büyülü ekranlarda gözüme soka soka gösterdikleri ve 'Kutsal Kılıç' olduğunu savundukları kılıca sadece sırıtarak bakıyordum. Beni aptal yerine koyduklarını sanıyorlardı...

Asıl aptal yerine konulan onlar olduğu halde bir haftadır sürdürdüğüm oyuna devam ettim. Bu oyunu sırf uzun bir süredir bir türlü bulamadıkları o ajanın kimliğini öğrenebilmek için katlanıyordum. Ve bulmaya da çok yakınım.

Kral ve onun biricik askerleri ajanı ne kadar bulmaya çalıştılar ve neler yaptılar bilmiyorum ancak şu ana kadar bulamamaları tamamen onların suçuydu. Büyük ihtimalle ajanı fazla önemli görmemişlerdi, sonuçta kısa bir süre önce elf askerler Krallığa gizlice girip bir öğretmene ve okulun öğrencilerine saldırmıştı. Bunun duyulmaması için Kral çok uğraşmış olmalı fakat elf askerler öldüğünde eminim ki tüm planları elinde patladı. Tabi ki de bunca olay arasında da minik bir ajanı çoğu kişi unutmuştu.

Yüzümde ki sırıtma biraz daha büyürken Kral pişkin bir şekilde gülerek elinde ki kılıcı yanında duran kadına değişik bir bakış ile uzattı. Neredeyse Kral ile aynı boyda olan ve ekrandan görebildiğim kadarıyla çok zarif gözüken bu kadın ince kollarına rağmen kılıcı gerektiği gibi kavrayıp yüzünde tek bir mimik bile oynatmadan kılıcı uzun gösterişli elbisesinin beline dikkatlice tutturdu. Bu kadını daha önce ne sarayda ne de Kralın sürekli yanında dolaştırdığı askerlerin arasında hiç görmemiştim. Zarif fakat temkinli duran kadın bir askere göre fazla süslü olduğu kadar herhangi bir ülkenin prensesi olamayacak kadar da güçlüydü, o kılıcı tutmasından bile dövüşe ilgili olduğunu söyleyebilirim size...

Çoğu prenses dövüşe pek yatkın değildir ama belki bu kadın farklıdır?

Kasta da benim gibi Kralın kılıcı göstermesini takmayarak yanında duran uzun sarı saçlı kadınla ilgileniyordu. Üstünde çok hafif bir kabarıklığı olan yeşil elbisesi parlak yeşil gözleriyle uyum sağlamıştı ancak yüzünde ki ifadesizlik kadına uzun süre bakmayı resmen zorlaştırıyordu!

Senden daha beter suratsızlarda varmış...

Ben suratsız değilim Kasta!

"Sevgili Winta Halkım ve değerli öğrenciler, bu yıl dediğim gibi yarışmamız her zamankinden daha uzun ve çetin geçecek! Bu çetin yarışma yalnız öğrencilerimizi korkutmasın, kimseye kalıcı hasar gelmeyecektir eğer böyle bir an yaşarsanız sizi bu gördüğünüz ekranlarda izliyor olacağız ve ölümcül bir anda Sarayın özel askerleri araya gireceklerdir." Kral Dike sözlerini bitirir bitirmez kanıt amaçlı olsa gerek ekranlar yarışacağımız ormanın içini hızlıca gösterip tekrar Kral'a döndü. Görebildiğim kadarıyla sık ağaçlarla dolu ve bolca yeşilliğin olduğu bir ormana girecektik fakat bu tabi ki sıradan bir orman değildi.

"Değerli halkım sizleri daha fazla merakta bırakmadan sözü Av Zamanı yarışmamızın asıl sunucusuna teslim ediyorum. Umarım yarışmayı büyük bir zevkle izlersiniz!" Dike izleyen milleti iyice galyana getirmek için bağırıp nidalar atarken göz devirip bu aptal yarışmadan uzaklaşma isteğimi son anda bastırdım çünkü etrafımızı sarmış gibi gözüken ekranlardan iki tanesi bir anda kütük gibi yan yana dizilmiş olan bizim ekibi çekmeye başlamıştı.

İnsan haber verir!

Kral Dike en sonunda bağırmayı kesip konuşmak için çıktığı yeri Arrigo'ya verdiğinde derin bir nefes almıştım. "Winta halkı, değerli Krallım ve yarışan yirmi dört öğrenci arkadaşım! Bu yarışma boyunca genel durumlardan -yaralanma, diskalifiye olma vb.- şeyleri sizlere ben bilgilendireceğim. Şimdi kuralları anlatmadan önce kısaca sizleri karşı rakibinize ve seyircilere tanıtmak istiyorum." dedi ve diğer ekranlar da nerede olduklarını bilmediğim fakat aynı bizim gibi yan yana dizilmiş Kurtlar okulunda ki ekibi gösterdi. Arrigo ekranlara hızlıca göz gezdirip boğazını temizleyerek yüksek ve tok bir sesle konuşmasına devam etti. "İlk olarak Winta okulunda katılan öğrenciler; Mack TURGOR, Erica RION, Jesica RION, Emmy VIAR, Ciara LION, Chris LANER, James PRESTON, Oll KYGO, Serina DRECHER, Black VELLASCO, Kevin RACER ve Amy BOLD!!!"

Her ismi okunan kişi baştan aşağı ekranda gözükerek gidiyordu ve her kişinin ismi okunurken hiç beklemediğim bir alkış kıyamet, seyirciler tarafından kopuyordu! Bazıları fazla gaza gelip tuhaf şeyler söyleselerde kulaklarımı onlara tıkamak zorunda kalmıştım. İnsanlar gerçekten bazen tuhaf olabiliyorlar...

Başımı olumsuz anlamda sallayıp yanımda aldıkları alkış ve tezahürattan benim aksime mutlu olan arkadaşlarımı süzdüm, hepsi iyice gaza gelmiş oldukları yerde koşarak tuhaf hareketler yapmaya başlamışlardı. Örnek olarak; James ve Black sıfır kol giydikleri üstlerinden zaten yeterince belli olan kol kaslarını seyircilerin görebileceği şekilde iyice sıkıp yüzlerini havalı bulduklarına emin olduğum bir bakış yerleştirmişlerdi. Bu hareketlerini yarış başladığında yüzlerine vurmak üzere sadece göz devirerek Kurtlar Okulunu çeken ekrana döndüm. Arrigo kısa bir süre sustuktan sonra elindeki kağıtları ters düz edip devam etti. "Kurtlar Okulundan katılan ve yarışma için epeyce hazırlanmış öğrenciler ise; Clark LANER, Agnes JULİAN, Jane MİLES, Karl GİLES, Alişya VİCTORİA, Ava WHİTE, Oscar BYRNE, Isla Lİ, Asteria RUSSELL, Daniel GELBERO, Reece ROY ve son olarakta Ethan MİLLER. Sevgili Winta halkı bugün Av zamanı yarışmasında yarışacak bu yirmi dört kişiyi lütfen bir kez daha alkışlayalım!"

Islık, tezahürat ve alkış sesleri kulakları rahatsız edecek bir gürültüye ulaşmasına rağmen devam ederken bense sadece Kurtların takımını izliyordum. Aramızda ki uzaklık sonucu kokularını çok yoğun alamasam da bizden yaşça büyük gözüktüklerinin ve aralarında gerçekten bize göre fazla melez olduğu aşikardı. Ayrıca itiraf etmek gerekirse tipleri de ilginçti. Özellikle şu Isla denilen kız bana eski yaşamımı hatırlatıyordu, onunda saçları rengarenkti ve simsiyah gözleriyle ürkütücü gözükmekten daha çok ilgi çekici duruyordu. Tek o da değil aralarında ilk kez gördüğüm ismini ilk kez işittiğim kişilerde vardı ve bu ekibi hangi güç bir araya getirdiğini de gerçekten çok merak ediyorum!?

"Winta halkı şimdi sizlere ve yarışmacılarımıza bu sene özel olarak düzenlenmiş, tasarlanmış, bir çeşit arena ormanını hızlıca anlatacağım; Görmüş olduğunuz büyülü ormanın bir ucunda Winta okulu diğer ucunda Kurtlar okulu bulunmaktadır asıl hedefleri ormanın tam ortasına koyulmuş bayrağı bir kişi bile olsa alıp başladıkları noktaya geri dönmektir." dedi tok bir sesle ve büyük ekranda olan görüntümüz hızlıca değişip az önce Arrigo'nun bahsettiği bayrağın bulunduğu noktayı gösterdi. Düşündüğümden daha kısa olan bayrak bir çocuğun bile rahatlıkla taşıyabileceği şekilde öylece duruyordu?.. "Oyun aslında çok açık ve net ancak başta da dediğim gibi bu büyülü bir orman ve içinde bazı tuzaklar olabilir fakat merak etmeyin hiç bir tuzak sizi öldürecek ya da ağır yaralayacak şekilde tasarlanmamıştır!"

Arrigo son sözlerini söylediğini belli edercesine başıyla herkesi nezaketen selamlayıp eliyle Kral Dike tekrar göstererek ekrandan yavaşça ayrıldı. Büyük ihtimalle yarışı başlatacak kişi Kraldı ancak nedense içimi yiyip bitiren bir huzursuzluk tüm bedenimi esir almıştı. Büyülü orman, tuzaklar, kurtadamlar -melezler ve seslerinin çok net duyabildiğim ormanın içinde saklanan hayvanlar? Şu an cidden bir yarışmada mıydık? Yoksa benim haberim olmadan topluca idam falan mı ediliyorduk? Eğer öyleyse bile sanırım Kral Dike çok sevdiği melez askerlerini ölüme yollamazdı...

Gerçi adam çok tuhaf her şeyi yapabilir...

"Halkım! Umarım bugün burada benimle ve öğrencilerimizle beraber güzel vakit geçirirsiniz, bildiğiniz gibi öğrencilerimiz canla başla ülkemiz için çalışıp didiniyorlar ve onların ne kadar hırslı olduklarını da bu yarışmada herkes görebilecek! O zaman yarışmayı başlatması için sevgili Krallık dostumuz olan Prenses Umbra'yı yanıma çağırıyorum." dedi Kral Dike gülümseyerek ama gülümsemesi pekte içten gözükmüyordu. Az önce yeşil gözlü ve beline kadar dümdüz inen sarı saçlı kadın Dike gibi içten gözükmeyen hatta daha çok sanki bizim Kral'ı yok edecekmiş gibi bakan bakışlarıyla yanına doğru zarifçe süzüldü. Krallık dostu olduğunu söylediğine göre Winta ülkesinde herhangi bir şehri babası yönetiyor olmalı, yanlış bilmiyorsam Kral Dike son zamanlarda epeyce toprak alarak Krallığı büyültmüştü. Bunun sonucunda da Kral bir bildiriyle büyük şehirlerin güvenliğini sağlaması için güvendiği özel askerleri o şehri yönetmesi için görevlendirmişti.

"Bundan büyük onur duyarım Kralım. Öyleyse izninizle," sesine yansıtmadığı ancak yüzünden okunan memnuniyetsizlikle Prenses Umbra yüksek sesle, "Kurtlar Okulu ve Winta Okulu öğrencileri hazırsanız 3!" dediğinde daha fazla Prensese bakmayarak önüme döndüm. Döner dönmez kalbim ağzımda atarcasına hızlanmış ve bedenimi öne doğru koşmaya hazır şekilde eğilmişti. "2!"

Sesler birbirine karıştı, görüşüm netleşti ve benim gibi hazır olan arkadaşlarıma hızlıca bakış attım. "1 ve başlayın!"

Koştum.

Koştuk.

Ormana bilinmezliğe doğru arkamıza bile bakmadan koştuk. Her şeyden habersiz biçimde sadece koştuk!

⚔️⚔️⚔️

Stephanie JOHNSON

Cidden neden en saçma şeyleri ben yapıyorum?! O kadar yarışmada görev almak isteyen asalak öğrenci arasında uyumak isteyen beni nasıl itinayla seçtiler ki? Ah bazen Ciara'yı kızdırıp onun elinden ölmek istiyorum!

Bir süre sonra da dirilmek... sonsuza kadar ölü kalamam ya sonuçta!

"Atıştırmalık ve içecek isteyen var mı?" Yaklaşık beş dakikadır etrafta dolanıp aynı şeyleri söyleyerek boş boş geziniyordum. Halktan yarışmayı izlemek için gerçekten çok fazla kişi gelmişti ancak pek bir şey alan yoktu sadece bazı küçük çocuklar ağlayarak annelerine ve babalarına zorla atıştırmaklık çikolata, kıtır patates falan aldırıyordu o kadar. Çok uğraşmamak işimi ne kadar gelsede bir dakika önce başlayan yarışma da olmak sanki daha rahattı?..

Belki de yarışmaya katılmadığım için içten içe üzülüyordum.

Ah evet kesinlikle üzülüyordum! O aptal kızıl cadıdan eminim daha çok işe yarardım ama uyuşuk kıçım yüzünden yarışmıyordum. Bazen aptallık sınırlarımı zorluyormuşum gibi geliyor! "Pardon tatlım bana oradan bir bira verebilir misin?" Yan tarafımdan gelen ince ama pürüzsüz kadın sesine bakmadan göz devirerek nefesimi verip önümde taşıdığım atıştırmalık standını sinirle kadının gözüne sokarak gösterdim. "Sence burada bira varmış gibi mi gözüküyor? Olsa ben içeceğim!" dedim burnumdan soluyarak ve ateş çıkmasını dilediğim mavi gözlerimi kadına hırsla çevirdim. Çevirmemle kadının şuh kahkahası kulaklarıma dolduğunda yüzümü buruşturup öğürerek geriye doğru yalpalayarak çekildim.

Çıktığım basamaklar ayağımın altından kaydığında lanet kadın kıkırtısıyla beraber boşta kalan kolumdan asılarak beni kendine çekti. "Tatlım lütfen bu kadar korkma!" dedi ve nane aroması kokan nefesi yüzüme itinayla çarparken sinirden yüzümün kıpkırmızı olduğuma eminim. "Ne demek korkma büyükanne ya! Yine gençleşmişsin, senin yüzünden çocukluğumu yaşayamadım ben!"

Bir gün bu kadın gerçekten kalbime indirecekti ve bu kadar genç yaşta ölen ilk cadı falan olacağımdan korkuyorum. Büyükannem düzgün sürmek için epey uğraşmış olduğunu düşündüğüm koyu kırmızı dudaklarını öne doğru büzerek omuz silkip "Ne büyükannesi ya bana Caterina diye seslen!" dedi ve çocuk gibi kollarını göğsünün altında bağlayarak önüne döndü. Yan tarafında oturan insanlar bize her ne kadar tuhaf bakışlarla süzseler de hiç birini umursamadım ve Caterina'nın benden bile ince kolunu tutarak çekiştirdim. Boynuma asılmış standı da hırsla çekiştirip çıkarttıktan sonra ilk gördüğüm yarışmayı büyük bir dikkatle izleyen birinin kucağına attım ve kimseye bakmadan oturma alanın aşağısına doğru indim.

"Senin burada ne işin var!?" dedim dişlerimin arasından insanlardan yeterince uzaklaştığımızda ve Caterina'nın kolunu itekleyerek bırakıp yüzü gibi süslü püslü olan elbisesine bakarak utançla karışık sinirle gözlerimi ellerimle kapadım. "Gerçekten bu balo kıyafetiyle mi geldin yarışmaya! Derdin ne senin?"

Büyükannem Caterina'dan hiçbir ses çıkmazken yavaş yavaş kendimi alıştıra alıştıra ellerimle kapadığım gözlerimi açtım ancak büyükannem bana bakmak yerine doğruca ormanın içine,daha doğrusu Winta öğrencilerini, gösteren dev ekranlara bakıyordu. Büyükannem duyabileceğim şekilde iç çekip üstüne giydiği kırmızı elbisenin çimleri süpüren eteklerini uzun ince parmaklarıyla kavrayıp nazikçe yukarıya çekti. "İsteyerek gelmedim buraya aslında beni o çağırdı."

Asla parlaklığını yitirmeyen yeşil gözlerini arkamda kalan ve Kralla birkaç kişinin daha bulunduğu yüksek kuleyi işaret etti. Anlamamış bir ifadeyle tek kaşımı kaldırarak büyükanneme tekrar dönerek "Kral falan mı çağırdı? Yok artık yoksa onu ayartmak için mi böyle giyindin!" dedim gayet olası bir ihtimali dile getirerek ama büyükannem onun yerine koluma sert olmayacak bir fiske atıp "Saçmalama be o benden bile yaşlı!" dedi homurdanarak ve bunun üzerine yeşil gözlerini tekrar kuleye dikti. "Beni Kral değil Kutsal Kılıç çağırdı."

Bir saniye Kral ve Ciara antlaşma yaptıklarından ben o kılıcın sahte olduğunu düşünmüştüm? Gerçek miymiş o? Ayrıca nasıl büyükannem Kraldan genç olabilir?! Umarım dalga geçiyordur çünkü bu bilgilerle gerçekten kalp krizi geçirebilirim!

"Kutsal kılıç sahibini arıyor Stephanie ve sahibine artık çok yakın."

Kafam karman çorman olmasına rağmen şaşkınlığımı üzerimden atamadan onun gibi Kralın olduğu kuleye bakıp "Kutsal kılıç Ciara'yı mı arıyor?" dedim merakla ve ardından büyükannem büyüsünü bozmuş olacak ki olduğu yerde küçülüp yüzünde alıştığım kırışıklıklar tekrar oluşurken usulca başını iki yana salladı. "Kutsal kılıçın sahibi asla Anka Ölüm olmadı, kılıç sadece Anka Kız gibi kutsanmış kişiyi arıyor. Kehanet yazıldı. Anka'nın varisi mavi ateşle kutsandı. Kendi gibi kutsanmışı bulacak. Mühür tamamlandı!"

Biri daha var. Kutsanmış başka biri... büyünün işlemediği bir kurtadam. Karl Giles.

"Karl. Kurtlar okulunda ki kurtadam Kral Giles ve Ciara mührü mü tamamlayacak? Ne mührü, neyin mührü?!" Delirmiş gibi aklımda dönüp dolanan tüm ihtimalleri düşündüm. Saniyeler geçti ama büyükannemden hala bir ses gelmezken izleyen halk büyük bir alkışla yerlerinden kalkıp ıslık çalmaya başladılar. Gözlerim otomatik olarak büyük ekrana döndüğünde Ciara'nın tüm ekranı kaplayan masmavi gözlerini gördüm. Gücünü kullanıyordu... Hemde herkesin önünde!

"Neyin mührü değil sevgili torunum. Kimin mührü?.."

⚔⚔⚔

Ciara LİON

Sesler.

Çok ses var.

Etrafta bir sürü ses var.

İzleyen halkın tezahürat sesleri, ormanın içinde saklanmış vahşi hayvanların hırıltıları ve bizlerin koşarken çıkardığımız sesler...

Tek birine odaklanmak şimdilik deli danalar gibi kan pompalayan kalbim ve akıl sağlığım için zordu. Nedendir bilmiyorum yarış başlar başlamaz kurulmuş bir oyuncak gibi koşmaya başlamıştık ve sanki bir şeyler olana kadar koşmam emredilmiş gibiydim.

Hayır aslında kimse koşmamızı söylememişti. O zaman neden deli danalar gibi koşuyordum?

Bacaklarımda ki kaslar emirlerime uymak istemeksizin daha hızlı koşarken git gide ısındığımı hissediyordum, bir ağaç kökünün daha üstünden bilincizce atladığımda derin soluklarım artık kafamı karıştırmaya başlamıştı. Diğerlerininde arkamda geldiğini duyuyordum, adeta soluklarımız birbirine karışmıştı ama imkansızdı. Durmak imkansızdı!

Başka büyük bir ağacın dalına kafamı çarpmamak için eğilirken gözlerimi sıkıca kapattım. Büyü. Orman büyülüydü. İlk aşmamız gereken engelde buydu. Büyünün etkisinden eğer çıkmayı başarmazsak bir şey olacaktı. Evet bir şey olacaktı ama ne?

Gözlerimi daha sıkı yumdum, göremediğim ağaçların dalları kollarımı sürtünüyordu ama duraksamadan koşmaya devam ettim. Bu acı benim için hiç bir şeydi. Önemsizdi. O yüzden odaklandım. Durmazsak bir şey olacaktı... Duyularımı olabildiğince açtım, izleyenlerin seslerini görmezden geldim hatta kendi nefes alış veriş sesimi bile...

Odaklandım.

Hayvan sesleri her yerdeydi ama tehlikeli değildi yani şimdilik? Başka bir şey vardı, sesi o kadar kısıktı ki zor duyulan, ufak bir şey...

Tik,tak, tik, tak...

Tik,

Tak,

Tik...

Ciğerlerimi tamamen dolduran derin bir nefesle gözlerimi hızla açtım ve ilk gördüğüm kalın dala sertçe tutundum. O kadar sıkı kavramıştım ki dalı sanki alt bedenim benden ayrılmış ve hala koşmaya son sürat devam ediyordu, omzum ve kolumun başlangıç eklem yerleri gerçekten acımıştı! Yine başımı kendime gelmek için iki yana sallayıp tuttuğum dalla beraber kendimi yukarı doğru çekerek sözümü dinlemeyen ayaklarımı topraktan ayırdım. Kalın dal pekte yüksekte olmasa da oturabileceğim kadar genişti, bu yüzden iki bacağımı yanlardan sarkıtıp ağacın dalına dikkatlice oturdum. Parladığına emin olduğum gözlerimle yaklaşık 3 metre gerimde kalan arkadaşlarıma bakıp içime çektiğim derin nefesi sesli şekilde verdim. Bastığımız toprak zemin büyülü.

Ve büyülü toprağın altında da büyük ihtimalle düşük enerjili büyü bombalarından hazırlanmıştı. Her ne kadar düşük enerjili desemde rahatlıkla bir melezi bayıltabilecek hasarı verebilirdi. Cidden hani bize kalıcı zarar gelmeyecekti! Yoksa en zararsız olarak düşündükleri şey bomba mıydı?!

Lanet olasıca Kral yine bir boklar karıştırıyor kim bilir!

Parlayan mavi gözlerimle etrafı biraz daha inceleyip büyü bombalarının olduğu yerleri kısmen tahmin etmeye çalıştım. Neyse ki sandığım kadar fazla değillerdi, sanırım Kral Dike insafa falan gelmişti? Gözlerimi devirip benim gibi koşmayı bırakamayan meleze baktım, diğerlerinden daha önde olduğu için ilk onu kurtarmam gerekiyordu. İç geçirip epey rahat olan daldan kalçamı ayırarak ayağa kalktım ve toprağa basmadan öne doğru atladım. Hemen ilerimde duran ağacın gövdesine bukalemun gibi yapıştığımda önüme düşen saçımı üfleyerek geriye ittirdim.

Cidden koskoca Anka Ölümüm, bu hallere düşecek ne günah işledim acaba?!

Soruyor musun bir de?

Kes sesini Kasta.

Tutunduğum ağacın oyuklu gövdesinden yardım alarak Chris'in koştuğa tarafa doğru dallara tutuna tutuna ilerledim. Kol kaslarım gerilip kasılırken dişlerimi iç yanaklarıma geçirip kendimi daha hızlı hareket etmeye zorladım. Çok önceleri bu tarz bir ormanda yaşamıştım ancak o zamanda ağaçlara tırmanmayı ve onlara asılmayı sevmezdim. Genelde o büyük ağaçların altında uyumaktan hoşlanırdım. "CHRİS!"

Sesim ormanda yankılanmasına rağmen Chris yüzüme bile bakmamıştı ki bu işimi daha zor bir hale getiriyordu. Epeyce uzamış olan saçlarımı geri bir kez daha savurup kendimi tutunduğum bir dala çektim, şu an tam da Chris'in koştuğu yöndeydim ve doğruca bana geliyordu. Dişleri uzamış hırıltılarla beraber nefes dahi almadan koşuyordu. Büyük ihtimalle o da büyünün etkisinde olduğunu anlamıştı ve kendini bir şekilde kontrol etmeye çalışıyordu.

Pek ettiğini söyleyemeyeceğim ama her neyse... "Chris Laner beni duyuyor musun acaba?!" dedim tekrar seslenerek ama duymayı boş verin sadece dişlerini gıcırdatarak daha da hızlı koşmaya başlamıştı! "Umarım o tırnağım kadar uzun olmayan dişlerini bana geçirmeye çalışmazsın..." dedim bu sefer kendi kendime ve oturduğum dala bacaklarımı sıkıca sararak kendimi aşağı doğru bıraktım. Dosdoğru bana koşan Chris sanki avını bulmuş gibi kırmızı gözleri parladığında yüzümü buruşturdum ama yapabileceğim başka bir şey olmadığından kolumu öne uzatıp koltuk altlarından tutarak kendimle beraber onu da yukarı çektim. Çoktan ısırdığı kolumla beraber ayakları topraktan ayrıldığın da yüz ifadesi hızla değişmiş ve ondan beklemediğim bir çığlıkla gerilemişti.

Dişleri eski normal boyutuna geldiğin de siyahla karışık kırmızı gözlerini pişmanlıkla bana çevirip "Özür dilerim ben, ben istemeden yaptım! Acıdı mı iyileşir mi? Bir şey olmaz değil mi?!" dedi ve koluma daha yakından bakmak için bana yaklaştığında tek kaşımı kaldırarak açıkta kalan alnını işaret parmağımla ittirdim. "Şimdi bunun sırası değil. Toprak büyülü ve durmadan koşmamızı sağlıyor diğerlerine bir şey olmadan bu aptal şeyi durdurmalıyız."

Chris anlamadığını belirten gözlerle bir süre bana ve toprağa bakıp oturduğu daldan sarsakça ayağa kalktı. "Bir şey olmadan derken? Ne gibi bir şeyden bahsediyoruz?" dediği tek kaşını kaldırarak, tam açıklamak için ağzımı açmıştım ki yaklaşan ayak seslerini duymam ile Chris'e bombaları anlatmak yerine oturduğumuz dalın kuru bir parçasını kopartıp hemen gerimde duran yere fırlattım. Ağaçların ortasında bombadan çıkan sese doğru gelişi güzel attığım dal toprağa değer değmez tam da düşündüğüm gibi yanarak hava uçmuştu. Chris gözlerini şaşkınlıkla açıp bir şey demeden önümüzde ki ağaca çevik bir hareketle sıçradı. Soru sormadan hemen işe koyulmasını takdir ederek diğerlerini ona güvenerek bıraktım.

Hepsini tek tek ağaca çekmek hem zaman kaybıydı hemde çok uğraştırıcıydı. Sorunu direkt kökten çözmem gerekiyordu, ağacın dalına iyice kurulup tek ayağımı diğer dizimin üzerine rastgele atıp odaklanmaya çalıştım. Bombalar büyüyle çalışıyordu ve aynı şekilde büyüyle de durmaları gerekirdi. Sadece doğru büyüyü bulmalıydım o kadar...

"Ciara hepsi birbirine çok yakınlar ve hızla geliyorlar! Tek tek onları tutamam!"

Bombalar birbirine bağlı olabilirler eğer birini durdurursam diğerleri ard arda patlayabilirdi ve bu da hiç iyi olmazdı!

"Çok yaklaştılar! En önde Jesica ve Oll var aynı anda yakalayamam!"

Zaman kaybediyorum. Belki de hepsini patlatmalıyım? Ya da koruma büyüsüyle direkt hepsini durdursam mı? Ormanda ki büyü acaba büyümü engelleyebilir mi eğer böyle bir seçenek varsa sıçarım!

"Lanet olsun Jesica daha önde geliyor ilk onu yakalayacağım?!"

"Kes sesini Chris!"

Dişlerimi birbirine bastırarak ellerimi öne doğru uzattım ve gözlerimin parlamasına izin verdim. "Katastrépste ta óla!" Ellerimden çıkan maviyle kırmızın karışımı büyü toprağa değer değmez tüm bombaları elimle koymuşum gibi bulup tek tek şeffaf kürelere hapsetti ve arkadaşlarımın ayak seslerini tam arkamda duyduğumda başımı yukarı kaldırıp iki ellimi de sola doğru çevirdim. Bombalar komutumla sola dönüp ikiye parçalandıklarında etrafta yoğun büyü azda olsa kalktı.

"Ah siktir ne oldu lan bize?"

Hava da asılı kalan ellerimi ciğerlerimde tüm nefesi dışarı vererek indirdim ve hemen arkamda şok olmuş vaziyette etraflarına bakan arkadaşlarıma döndüm. "Yarışmanın ilk aşamasını bir şekilde atlattık millet." Dudağımın bir kenarını hafifçe kaldırarak hepsini şaşkın suratını süzdüm ve oturduğum ağaç dalından sakince aşağı indim. Toprakta ki büyü de bombalar gibi kalktığından bir süre rahattık.

Ayaklarımı toprak zemine iyice bastırıp sanki hiçbir şey olmamış gibi gülerek ellerimi çırptım. "Hadi millet ilerlememiz gerek olan biten daha sonra anlatırım!" Hepsi aynı anda kafası karışmış tuhaf gözlerle bana döndüklerinde hiçbir şey demeden önüme dönüp hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Büyük ihtimalle o Kral bozuntusu bizi dev ekranlardan gülerek izliyordu ve muhtemelen benim neler yapabildiğimi öğrenmek için böyle şeylere başvurmuştu?

Bu çok saçma olurdu Ciara, o zaten neler yapabildiğini az çok tahmin edebiliyordur. Bu tarz basit bombalarla senin gücünü test etmiş olamaz.

Nemli toprakta iz bırakan ayaklarıma bir süre gözlerimi dikerek ilerledim. Kasta bu konuda haklıydı sanırım ama yine de bu aptal bombaları ben olmadan bizim ekipteki çoğu kişi yaralanmadan geçemezdi ve eğer Kral benim ne yapacağımı izlemiyorsa neden koymuştu ki bombaları? Yoksa cidden yarışmayı kızıştırmak için mi yapmıştı?

Belki de amacı seni izlemek değildir.

Bu da ne demek şimdi Kasta?

Zihnimde ki Kasta'nın sesi aniden kesildiğinde olduğum yerde duraksadım. Yanımda Jesica ve Erica geçerken kolumdan tutmayı da ihmal etmemişlerdi, onlar sayesinde yürümeye devam ederken kaşlarımı çatıp etrafı hızla baktım. Kral eğer bombaları beni test etmek için koymadıysa niçin koymuştu ki? Başka ne tür bir açıklaması olabilirdi ki bunun?

Jesica sıkıca tuttuğu koluma iyice sarılıp yanağıyla bir kedi misali sürtünerek, "Acaba Kurtlar da bizim gibi şanslı mıdır? Sonuçta onlarda bizim mükemmel Ciara'mız yok!" dedi ve boşluğumdan faydalanarak yanağımdan kocaman bir öpücük aldı. Normalde asla bunu yaptırmasam da şu an dalgındım ayrıca-

Bir saniye,

"Sen az önce ne dedin Jesica?" dedim olduğum yerde durarak ve kaşlarımı kaldırıp hala bana yılışan Jesica'ya hayretle baktım. Benim aksime gayet sakin ve az önce patlayacağını dahi göz önünde bulundurmayarak omuz silkti. "Kurtlar da diyorum sen yoksun, bombalardan hayatta kurtulamazlar! Patlayacaklar!"

Doğru onlarda ben yokum. Büyünün etkisinden kurtulmaları çok zor olacaktır.

Belki de sandığın kadar zor olmamıştır? Sesi duyuyor musun Ciara?

Hayır ne sesi? Bir ses duymuyorum ben.

Evet çünkü sunucu hiçbir şey söylemedi. Oysa yaralanan veya diskalifiye olan birini bildireceğini söylemişti bu da demektir ki-

"Kimse yaralanmadı..." ağzımdan benden bağımsız dökülen kelimeler ortamda ki sesliği bozarken hemen önümde benim gibi dalgın dalgın yürüyen Oll başını usulca sallayıp "Arrigo herhangi bir duyuru yapmadı." diyerek aklımda ki düşünceleri dile getirdi, bunun üstüne Chris ve diğerleri de duraksamışlardı ancak başka bir şey demektense ikizlerin kollarına daha sıkı girip yürümeye devam ettirdim.

Kral Dike'ın demek ki asıl amacı buydu. Kurtlar okulunda o büyüden etkilenmeyecek tek kişi Karl'dı ve bunu öğrenebilmek için böyle bir şey hazırlamışlardı. Anlamadığım şeyse neden bunu öğrenmek istediğiydi? Karl'ın büyüden etkilenmeyen bir kurt adam olduğunu öğrenmesi ne halta yarayacaktı ki?

Lanet olsun acaba yine bu adamın aklında ne boklar dönüyor...

⚔⚔⚔

Son. Evet millet uzun bir bölümle bir hafta aradan sonra yine sizlerleyim. İlk olarak İzmirden yaşanan Depremde yaralanan ve kayıp veren herkese çok geçmiş olsun! Depremi bizzat hissetmeyip görmesem de şiddetli olduğunu öğrendim ve gerçekten çok üzüldüm!

İkinci olarak şu an size hastaneden yazıyorum ve merak etmeyin korona değilmişim! Yine de gözlem amaçlı hastanedeyim, dün gece bir anda ateşim çıktığından hızlıca hastaneye gittim ve testler falan yapıldı. Korona değil sadece cam açık uyuduğumdan soğuk almışım bence ama ailemin pimpirikliğinden hala hastanedeyim...

Her neyse bölümler artık her hafta bu uzunlukta gelecek ve genelde hafta sonu atacağım çünkü hafta içleri ikinci öğretim olduğumdan gece saat 10'a kadar online dersim oluyor ve aynı zamanda sabah işte çalıştığımdan yazıp atmam çok zor.

Hepinizi seviyorum ve uzaktan öpüyorum! Herkes kendine çok çok çok dikkat etsin❣️❣️

Continue Reading

You'll Also Like

169K 6.6K 102
Duygu dolu, Zarifçe kağıda dökülmüş satırlar...
61.8K 1.8K 79
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
15.3K 1K 13
Hemen hemem bütün gerçek ailem kitaplarında esas kızımız yokluk, psikolojik vehahut fiziksel şiddet gördüğü ailesinin (daha çok babasının) yanında ya...
KAYIP PRENSES By HBT

Historical Fiction

219K 16.6K 46
Kayıp bir prenses ve bir nefes yakınlığında olduğunu bilmeden, yıllardır onu arayan koca ülke. Kralın küçük bir hatası nelere mal olur? Bir zamanlar...