ATALANTE 3 [TAMAMLANDI]

By eliftturan

527K 54.9K 22.7K

"Bitiş noktasındayız belki lakin bu nokta bizim başka yoldaki başlangıcımız." | Seri 3 kitaptan oluşmaktadır... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
AÇIKLAMA
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Final

Bölüm 6

10.2K 1K 274
By eliftturan

Medya tekrar Özel Şaya için.
Hoşuma gitti bırakayım.

.......

Bu bölüm okuyucum olan İrem'e ithaf olsun. İnstagramdan yazdığı güzel mesajıyla beni mutlu etti ve konuşurken bugün doğum günü olduğunu öğrendim. Doğum günün kutlu olsun İrem. ❤️

......

Khan Andaya bu sebeple aşıktı. Hayatı bunun üzerine kurulmuştu. Bir çocukları bile olmuştu üstelik. Bu çok korkunç bir şeydi. Anda Khan'ı büyü ile kendisine bağlamıştı ve bunu kimse anlamamış olmalıydı. Zaten bu nasıl anlaşılırdı ki?

Görüntüm değiştiğinde olayın şoku içerisindeydim. Dirildiği vakit yine ona bağlı bir şekilde mi dirilecekti? Bu istediğimiz bir şey değildi elbette. Ancak ona nasıl bir kurbanla büyü yapıldığını bilmiyorduk. Bunu Azrail çözebilir miydi?

Anda elindeki torbayı açarak içindeki kemikleri yere bıraktı. Etrafımı dikkatli bir şekilde inceliyordum. Aşamaları görecek olmalıydım! Her adımı detaylı izlemeliydim.

Üç tepenin arasında bir bölgedeydik. Sağ tepeden geçen akarsuyu iyice aklıma kazımıştım. Azrail bu bölgeyi bulabilirdi.

Anda kemikleri kazdığı toprağa gömdükten sonra 'syndedemenos' dedi. Kelimeyi sürekli olarak tekrarlıyordum.

Syndedemenos!

Cebinden çıkardığı üç minik şişeye baktıktan sonra gülümsedi. Birincisini açarak kemiklerinin üzerine döktü ve 'birincisi mutluluk gözyaşların' dedi. Anladığım kadarıyla Anda büyünün ritüellerini gerçekleştiriyordu. Çünkü kendisi büyü yapabilen bir özel değildi.

İkinci şişeyi açtığında kemiklere dökerek 'bu kanın' dedi. Ardından üçüncü şişeye uzun uzun baktı. Bu son şişe her şeyi tamamlayacaktı. Anda şişeyi açtıktan sonra kemiklerin üzerine döktü ve 'bu da üzüntü gözyaşların' dedi. Ardından hızlı bir şekilde kemiklerin üzerini toprakla kapattı. Cebinden çıkardığı dört minik tahtayı etraflarına dikkatlice sapladı. Bu tahtaları üzerinde belirli çizilmiş resimler vardı. El resmi olanını güneye doğru çevirdi. Kadın resmi olanını doğuya ve erkek resmi olanını ise batıya döndürdü. Son olarak yılan başı resimli tahtayı da kuzeye çevirdiğinde derin bir nefes alarak ayaklandı. İşte tüm ritüeli izlemiş ve öğrenmiştim. Bu kesit fazlasıyla önemliydi.

Anda memnun bir ifadeyle gülümsediğinde 'Khan benim kuklam olacaksın' dedi. Bu iğrenç cümlesine karşılık kaşlarımı çatarken kukla diye nitelendirdiği bir adamdan bebeği olmuş olmasına öfkelenmiştim. Bu herkes için büyük bir haksızlıktı. Khan dirildiği vakit bu büyü devam edecek miydi? Bunu ancak dirildiği vakit anlayabilirdik.

Gözlerimi yatağımda açtığımda derin derin nefes alıyordum. Azrail bileğimi tutarken yanıma uzanmış haliyle olduğu yerde diklenmişti. Şimdi büyü sözcüklerini okuyarak beni rahatlatıyordu. Bu büyüyü ben de öğrenmiştim ancak uyandığım vakit nefes nefese kaldığım için bunu yapmakta zorlanıyordum. Azrail de her seferinde o varken benim yapmama gerek kalmayacağını söylüyordu.

Yatakta diklenirken 'Syndedemenos' dedim sessizce.

"İzledin değil mi?"

"Hepsini izledim. Tüm kesit aklımda."

Başımı rahatlamışçasına salladığımda 'dirildiğinde bu büyü ile mi dirilecek' diye sordum. Azrail başını olumlu anlamda salladığında 'ruha yapılan bir büyü' dedi.

"Ölmek ile geçmez. Ritüel bozulmalı."

Yataktan çıkarken 'o dirilmeden bozalım o vakit' dedim. Azrail kolumdan tutarken başını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır bunu Khan ile birlikte yapmalıyız. O da görmeli. Ayrıca malzemeler olmadan ritüel bozulmaz."

Elimle saçlarımı geriye iteklerken 'haklısın' dedim. Khan ona yapılan büyüyü bilmeliydi. Bunu kanıtlamak için de o ritüeli görmeliydi. Bu onu yanımıza almak için en doğru karardı.

Ayağı kalktığımda 'duş alsam iyi olacak' dedim. Duş yorgunluğumu biraz olsun alırdı. Azrail fiziksel olarak yorgunluğumu büyü yardımıyla almaya çalışıyor olsa bile ruhen yorgunluğum devam ediyordu. Özellikle kesitlerden sonra düşünmek beni çok yoruyordu.

Azrail hızla yanıma yaklaşarak saçlarımı kulak arakama itelemiş ve yanağımdan öpmüştü.

"Ben de kahvaltıyı hazırlayacağım. Sana iyi gelecek karışımı da yapacağım."

Gülümseyerek başımı salladığımda Azrail odadan çıktı. Ben de hızlı bir şekilde banyoya ilerlemiş ve duş almıştım. Saçlarımı havlu yardımıyla kuruladıktan sonra üzerimi giyinmiş ve alt kata inmiştim. Azrail yine her zamanki gibi sofrayı donatmıştı. Her konuda çok marifetli oluşu ona hayran kalmama sebep oluyordu. Onu derin bir şekilde süzerken sofrayı kurmayı bitirmiş ve aniden bana dönmüştü. Ona olan bakışlarımı yakalarken hızla bakışlarımı çekmiştim. Onu yiyecekmiş gibi baktığıma emindim! Bu utanmama sebep olmuştu.

Azrail bakışlarımı yakaladığı için sırıtıyordu. Yanıma hızla yaklaştığında heyecanlansam da belli etmemeye çalıştım. Bunu kullanacağına adım kadar emindim.

Kollarıyla belimi sardıktan sonra daha içten bir şekilde gülerken 'seni yakaladım' dedi. Ciddi bir şekilde durmaya devam ederken 'anlayamadım' dedim anlamamış gibi davranarak. Azrail tabii ki bunu yememişti. Dudaklarını büzerken 'öyle mi' dedi. İki gamzesini de manzarama sunuyordu.

"Ne dediğini anlamıyorum."

"Tekrar öyle baksana."

Kaşlarımı çattığımda 'nasıl' dedim. Sanırım fazlasıyla şansımı zorluyordum. Azrail ciddileşirken bana biraz daha yaklaşmıştı. Başını daha çok eğdiğinde 'az önceki gibi' dedi. İstemeden buna gülerken 'dalmışım sadece' diyerek söylendim.

"Yoksa seni yiyecekmiş gibi bakmıyorum elbette."

Azrail buna daha çok gülerken 'öyle bir şey söylememiştim zaten' dedi. Bu daha çok kızarmama neden olurken çenemi sıkıyordum. Elbette öyle bir şey söylememişti. Bu tamamen benim fikrimdi ve bu şekilde söyleyerek daha çok utandırmıştım kendimi. Üste çıkmaya çalışarak daha çok saçmaladım.

"Biz evliyiz istediğim gibi bakarım."

Azrail gülerken başını sallıyordu. Daha çok yakınlaşarak öptüğünde 'memnun olurum' dedi. Buna gülerken kapı tıklatıldı. Azrailden ayrılarak kapıya ilerlediğimde Lacey gelmişti. Etrafıma bakınsam da Azelyayı görememiştim.

"Lacey, Azelya nerede?"

Lacey yerinde kıpırdandığında biraz daha telaşlanarak 'sorun nedir' diye sordum. O sırada Lacey hızla söze girdi.

"Chen ve Esya karşı karşıya geldi. Şaya yok ve Azelya da Chen'in karşısında duruyor. Esyayı savunmak için."

Çenemi sıkarken 'kahretsin' dedim. Azrail hızla beni tuttuğunda ortam değişti. İkizlerin evinin önündeydik ve Chen ile Esya karşı karşıyaydı. Chen'in yanında Kolle de yer alıyordu ve boyutunu bir tık daha büyümüştü. Kükreyişi ise hiç iyiye işaret değildi. Azrail bakışlarını arka tarafımıza çevirdiğinde hızla o yöne döndüm. Şaya Mindy'nin sırtında gökyüzünden iniyordu. Yanımıza kadar indiğinde hızla yaklaştı. Esya, Chen ve Azelya onu fark etmemişti elbette. Kavga etmekle meşgullerdi ve birbirlerine uyguladıkları büyüler Azelyaya denk gelecek diye korkuyordum. Onu hemen orada almalıydık.

Şaya yanımıza kadar geldiğinde savaş kostümü üzerindeydi ve fazlasıyla öfkeliydi. Azraile döndüğünde 'Azelyayı al' dedi. Ardından Mindy'nin sırtında hızla ikisine doğru ilerledi. Azrail aniden ortadan kaybolduğunda Azelyayı alarak yanımda belirdi. Azelya ne olduğunu anlamamış bir halde afallamıştı.

"Anne?"

Kaşlarımı çattığımda Azelya da gerildi.

"Esyaya saldırıyor."

Elimle ikisinin olduğu tarafı işaret ettiğimde Şayayı gördü.

"Bu onların meselesi. Sen karışmayacaksın."

Azelya Şayayı gördükten sonra biraz daha duruldu. Ta ki hepimizi şaşırtan olaya kadar.

Şaya Mindy'nin sırtından hızla indiğinde öfkeyle ikisine yaklaştı. Esyayı boğazlayan Chen'e sert bir tekme savurduğunda Chen yere serildi. Esya ise öksürük krizine boğuldu. O sırada Kolle öfkeyle kükredi ve biraz daha büyüdü. Ne yapacağını bilmez bir haldeydi. Chen'i savunabilirdi elbette ama Şayaya zarar verirse Chen buna çok kızabilirdi. Bunu bildiği için etrafta dönüyordu sadece. Aklı karışmış gibiydi. Yine de bir şey yapmayacak olmalıydı.

Şaya hızla Chen'in üstüne çıkarken suratına yumruğunu indirdi. Buna fazlasıyla şaşırırken 'bu lütfen şaka olsun' dedim.

"Esya'nın yanında mı yer alıyor? Yine ve yine!"

Azrail kaşlarını çatarken 'hayır sanmıyorum. O şekilde olmamalı' dedi. İzlemeye devam ederken Şaya Chen'in suratını kan içinde bırakmıştı. Ardından ayağa kalktığında saçlarını geri itekledi. Yüzündeki öfke içimi ürpertmişti.

Bakışlarını Esyaya çevirdiğinde Esya ayaklanmıştı. Memnuniyetinin yanında şaşkınlıkta yer alıyordu gülümseyen suratında.

"Şaya biz kardeşiz."

Esya gülümseyerek kurduğu cümleye karşılık Şaya gülümsedi.

"Evet kardeşiz. Ve kardeşler birbirlerinin arkasından kuyusunu kazmazlar."

Şaya hızla koşarak Esya'nın suratına tekmesini savurduğunda şaşkınlıkla nefesimi tutmuştum. Esya Şaya'nın Chen'e yaptığından sonra onun yanında yer aldığını düşünmüştü. Biz de öyle. Ancak öyle olmamıştı. Şaya ikisine de çok öfkeliydi.

Esya'nın yere serilmesiyle saçlarından yakalamış ve kafasını yere hızlıca birkaç defa vurmuştu. Azelya hareketlenirken onu bileğinden yakaladım. Bakışlarımdan dolayı yapacağı şeyden vazgeçerek yanımda kalmıştı.

Şaya Esyayı hırpalarken Esya bir şeyler söyledi. Mindy şaha kalktığında Esya'nın büyü yapmaya çalıştığını ve bunun Mindy'nin engellediğini anlamıştım. Esya da Chen gibi kan içinde kalmıştı. Şaya onu yerde bırakırken yavaşça doğruldu. Öfkesini atmış ve rahatlamış gibi görünüyordu.


Uzun bir süre yerde yatan Chen ve Esyaya baktıktan sonra Mindy'nin sırtına atlayarak gökyüzüne yükseldi. Bu hareketi beni o kadar çok şaşırmıştı ki yerimde çivilenmiştim resmen. İkisine de tahammülü kalmamış gibiydi. Hızla Azrail'e döndüğümde 'Chene yardım et Esyaya bakacağım' dedim.

Hızla Esyaya doğru ilerlediğimde kollarından tutarak yavaşça kaldırdım.

Azelya korku dolu gözlerle Esyaya bakarken 'Esya iyi misin' diye sordu. Onun için fazlasıyla endişelenmiş görünüyordu. Esya gözlerini zoraki açarken inleyerek başını tuttu. Şaya başını öyle sert yere çarpmıştı ki canını yakmıştı. Elimle başına tutarak 'epoulosi' dedim.

Esya biraz olsun rahatlamış gibi yüz ifadesini düzeltirken Azelya Laceye baktı. Lacey Esya'nın bileklerinden tutarak fısıltıyla okuduğunda daha fazlasını yapıyordu. Halbuki bu kadarı yeterliydi. Esya'nın bana olan son davranışına rağmen ona yardım ediyordum. Son olayı düşünmemeye çalıştım. Düşünürsem bir kez de ben kafasını yere vurabilirdim.

Esyayı kaldırdığımda Lacey Esya'nın başına dokunarak okudu ve kanamasını durdurdu. Onu sıkı sıkı tutarken 'seni evine götürüyorum' dedim. Zaten evinin önündeydik ancak Azrail Chen ile ilgileniyordu ve Esya'nın Chen ile aynı yerde durarak tekrar olay çıkarmasına izin vermemeliydim. Bu yüzden onu hemen evine sokmak en iyisi olurdu.

Esyayı eve soktuğumuzda Azelya onu sıkı sıkı tutuyordu. Esyayı koltuğa oturttuğumuzda Azelya Esya'nın başına dokunarak 'acıyor mu' diye sordu üzgün bir sesle. Esya yorgun bir tavırla başını olumsuz anlamda salladığında 'tamam gidin' dedi. Teşekkür etmeyeceğini elbette biliyordum ama bu şekilde kovmasına da sinirlenmiştim. Azelya sinirlendiğimi fark ederek elimden tuttuğunda sakin kalmamı ima ediyordu. Ve bakışlarıyla da bunu gösteriyordu. Derin bir nefes alarak ayaklandığımda Azelya Esyaya 'seninle kalayım mı' diye sordu. Gözlerimi olabildiğince açarken çenemi sıkıyordum. Onunla kalamazdı. Lacey kolumdan tuttuğunda dışarı gelmem için beni hafiften çekiyordu. Onunla birlikte dışarı çıktığımda kaşlarımı çatmıştım.

"Azelya, bugün de Esya ile kalsın. Esya tehlikeli. Şimdi ise üzgün ve öfkeli. Ne yapacağı belli olmuyor. Azelya onu tutabiliyor."

Derin bir nefes alırken 'ya tabii' dedim alayla.

"Pek tutamamış gibiydi."

Lacey yerinde kıpırdandığında 'ben yanındayım zaten Atalante' dedi. Sinirliydim çünkü Lacey doğru söylüyordu. Esya pimi çekilmiş bomba gibiydi ve her an patlamaya hazırdı. Onu tutan kişi ise maalesef Azelyaydı. Bıkkınlıkla nefesimi sesli bir şekilde dışarı verdiğimde Laceye doğru başımı salladım.

"Tamam ama ne olursa olsun her şeyden haberim olacak Lacey. Tekrar ve tekrar söylüyorum Azelya'nın yardımcısı olabilirsin ama ben de annesiyim. Bu yüzden gizli bir şey olmayacak."

Lacey başını olumlu anlamda salladığında 'olmayacak Atalante' dedi.

"Kesitlerimde çok tuhaf şeyler izliyorum Lacey. Benden saklayacağın her şey onun zararına olur unutma."

Lacey yerinde kıpırdandığında 'unutmayacağım' dedi. Ardından ikizlerin evine girerek kapıyı kapattı. Bakışlarımı ileride Chen ile ilgilenen Azraile çevirdiğimde oraya doğru ilerledim. Azrail Chen'in kalkmasına yardımcı oluyordu. Yüzündeki ifade ise can sıkıcıydı. Fazlasıyla üzgün görünüyordu. Şayadan aldığı fiziksel darbenin bir önemi yok gibiydi. Kalbi kırılmış görünüyordu. Kolle kükreyerek başını Chene sürttüğünde Chen yutkundu.

"Sorun yok Kolle."

Üzgün bakışlarla Chene baktığımda 'dün akşam onunla gitmiştin. Neler oldu? Neden bu kadar öfkeliydi sana?' dedim. Chen gelen gözyaşlarını geri iteleyerek söze girdi. Ağlamamak için zor tutuyordu kendini.

"Ona olan her şeyi anlattım. Her şey düzelir sanmıştım ama o aniden çok öfkelendi."

Şayaya ben gördüklerimi zaten anlatmıştım. Chen de bunu doğruladığında çok öfkelenmiş olmalıydı. Ben anlattığımda sinirden ağlamıştı.

"Sonra benim üzerimden bir oyun oynadınız dedi."

Chen yutkunduğunda daha fazla anlatamayacağını anladığım için elimi omzuna koyarak 'tamam' dedim.

"Siniri geçecektir. Ben de onunla konuşacağım. Sen evine git."

Chen başını olumlu anlamda salladığında gitmeden önce 'bugün kim diriliyor' diye sordu.

"Khan diriliyor."

Chen gülümseyerek başını salladığında 'buna sevindim' dedi. Ardından Kolleyi de alarak buradan ayrıldı. Azrail bana döndüğünde 'Azelya' dedi sorarcasına. Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdiğimde 'Esya ile kalacak' dedim. Azrail de huzursuzdu.

"Khan ne zaman dirilecek, Lohga haber vermedi mi?"

Azrail başını olumsuz anlamda salladığında 'o ritüelin yapıldığı yeri bulmalıyız' dedi.

"Bu büyüyü bozabilirsin değil mi?"

Azrail başını olumlu anlamda salladıktan sonra sıkıntıyla söze girdi.

"Ancak bunun için Khan'ın kanına, mutluluk ve üzüntü gözyaşlarına ihtiyacım olacak. Ayrıca o kurbanın kemiklerini de bulmalıyız."

Gözlerimi büyütürken 'bu çok zor olacak Azrail' dedim. Kanını almak elbette kolaydı ancak mutluluk ve üzüntü gözyaşını nasıl alacaktık ki? Bu çok zordu!

Azrail sıkıntıyla başını salladığında 'zor olacak ancak bir şekilde halledeceğiz' dedi. Derin bir nefes aldığımda Azrail beni tuttu.

"Seni eve bırakacağım. Bölgeyi bulduğumda seni almaya geleceğim."

Başımı olumlu anlamda salladığımda Azrail konumu değiştirdi. Beni eve bıraktıktan sonra yanımdan kayboldu. O yeri kısa sürede bulacağını biliyordum.

Aklım hala Şayadaydı. Nereye gitmişti acaba? Şu an fazlasıyla öfkeliydi ama yine de onunla konuşmak istiyordum. Önce Monetaya ulaşmak daha iyi olabilirdi. Yer bulma büyüsünde pek iyi değildim. Şayayı bulmasını isteyebilirdim.

Belimden çıkardığım bıçakla elimi keserken Azrail'in haberleşmek için bana öğrettiği büyüyü yaptım. Yere çizdiğim şekillerden sonra Monetadan Şaya'nın yerini bulmasını istemiştim. Kısa bir süre sonra yerdeki şekiller değişmiş ve istediğim cevabı almıştım.

Üçüncü geçidin ilerisindeki tepedeydi.

Hızla evden ayrıldığımda üçüncü geçit buraya yakın olduğu için oraya doğru ilerledim. Yolda halkı selamlamış ve ayak üstü kısa sohbetlerde de bulunmuştum. Sohbetleri kısa kesiyordum çünkü Şaya oradan ayrılmadan onun yanına gitmeliydim.

Hızlı bir şekilde ilerlemiş ve tepeye ulaşmıştım. Şaya yerde oturuyordu ve Mindy de yanında uzanıyordu. Fazla düşünceli görünüyordu. Derin bir nefes alarak yanına ilerlediğimde beni fark etmişti. Gülümseyerek yanına oturduğumda 'umarım rahatsız etmiyorumdur' dedim. Şaya bir müddet baktıktan sonra başını olumsuz anlamda salladı. Fazlasıyla sakinleşmişti.

Mindy'nin başını okşadıktan sonra Şayaya döndüm.

"Konuşmak ister misin? Bugün olanlar için."

Şaya'nın bakışları bana kaysa da hızla çekmiş ve etrafı izlemeye devam etmişti.

"Sen doğru söylüyordun Atalante. Chen ile Esya anlaşmış."

Alt dudağımı dişlerken Şaya konuşmasına devam etti. Konuşurken sinirle gülüyordu.

"Sanki bir eşya üzerinden oyun oynuyorlar. Şaka gibi."

Şaya'nın omzuna elimi koyduğumda 'ama seni aldatmamış' dedim. Biraz daha iyi yönlerine bakmasını sağlamaya çalışıyordum.

"Brenda olayı yalandı. Ve biliyor musun Şaya Kolleyi senin iyi olup olmadığını öğrenmek için gönderiyordu."

Şaya'nın bakışları bana döndüğünde 'bunu anlatmamıştın' dedi.

"Yeni gördüğüm bir kesit. Chen dirileceği vakit onunla ilgili şeyler izledim."

Şaya derin bir nefes verirken 'neden onu akşam aniden karşımıza çıkardın' diye sordu ciddi bir şekilde.

"Benim fikrim değildi. Chen herkes geldikten sonra çıkmak istedi. İnan kötü bir niyetim yoktu Şaya. Esya'nın dediği gibi bir imada bulunmadım."

Şaya başını olumlu anlamda salladığında 'niyetinin kötü olmadığını biliyorum Atalante' dedi. Ardından çenesini sıkarak konuşmaya devam etti.

"Chen büyük bir aptallık yaptı ve ikimizi de çok uzun bir süre üzdü. Hem kendi üzülmüş olmalı hem de beni üzdü. Bir eşyaymışım gibi üzerimden anlaşmışlar. Esya ise... Esya ise fazlasıyla haddini aştı. Bu kadarını yapamaz."

Şaya sinirle soluklanırken bana doğru döndü.

"Onun her zaman yanında oldum. Onu Louisten korudum. En azından korumaya çalıştım. Onun ise bu şekilde bencil oluşu ağrıma gidiyor. Bir daha böyle olmayacak. Ne Chen ne de Esya! Artık onların suratını dahi görmeyeceğim."

Bu beni şaşırtırken ne diyeceğimi bilemedim.

"Biri kardeşin diğeri ise sevdiğin adam. Bu nasıl olacak?"

Şaya tek kaşını kaldırdığında çok net bir şekilde konuştu. Bu beni biraz ürpertmişti.

"Benim bir kardeşim ya da sevdiğim bir adam yok artık."

Şaya bakışlarını çekerek derin bir nefes aldığında 'evinin yakınına ev kurdurtacağım' dedi.

"Sorun olmaz değil mi?"

Afallamış bir halde 'olmaz tabii ki' dedim.

"Nereye istersen. Ancak Şaya öfkeyle hareket etme. Sonra kendini de başkalarını da üzersin."

Şaya yerden kalktığında gülümsedi. Bu gülümsemenin altında öfke yatıyordu.

"Umurumda olmayacak."

Şaya ayaklandığında onunla birlikte ayaklandım. Şaya hep sakin biriydi. Onun korkutucu halini ancak savaş sırasında görüyorduk. Esyaya da kıyamazdı. Ancak bir şeyler değişmiş gibiydi.

"Artık buna bir son vermek istiyorum. Artık kendimi düşünmek istiyorum. Başkalarını düşünerek kendimi yıpratmaktan bıktım. Hayatımın tekrar bu şekilde olmasına izin vermeyeceğim."

Şayaya destek çıkarak gülümsemiş ve başımı sallamıştım. Biraz olsun rahatlamış gibiydi. O sırada Azrail yanımızda belirdi. O bölgeyi bulmuş olmalıydı. Şaya henüz bilmediği için onun yanında bundan bahsetmeyecekti tahminimce.

"Khan dirilecek."

Şaya şaşırdığında 'bugün Khan geliyor demek' dedi. Dün akşam onlar evden ayrıldığı için binaya gelmemişlerdi. Khan'ın dirileceğinden haberleri yoktu. Azrail başını olumlu anlamda salladığında 'gelmek ister misin' diye sordu. Şaya gülümseyerek başını olumsuz anlamda salladı ve 'yeni evimin kurulumu ile ilgileneceğim' dedi. Azrail dediğini anlamadığı için kaş göz yaparak anlatacağımı ima ettim.

Şaya 'görüşürüz' diyerek Mindy'nin sırtına binmiş ve yanımızdan ayrılmıştı.

"Şaya kendine ev kurduruyor. Tek başına yaşayacakmış."

Azrail kaşlarını havalandırdığında. 'durum ciddi' dedi.

"Diğer kavgalarına benzemiyor."

Başımı olumlu anlamda sallarken 'gidelim' dedim. Khan dirilirken onu karşılamalı ve bir şekilde bu büyü işini onunla konuşmalıydık.

Azrail ortamı değiştirdiğinde gelmiştik. İşte Khan şimdi topraktan çıkıyordu.

..........
(KHAN)

Continue Reading

You'll Also Like

BERCESTE By 💫

General Fiction

468K 3.2K 9
Her seçim, bir yıkımdı. Her yıkım, bir vazgeçişti. Uçurumun kenarında yürüyorduk. Ne tarafa düşsek birinin canı yanacaktı. Yanan her can, bir nefrett...
648K 65.8K 134
▪︎@WattpadScifiTR'nin "Düşsel Fantastik Anlatımıyla Sınırları Zorlayanlar" listesinde! ▪︎ @WattpadFantasyTR'nin "Mitoloji ve Efsaneler Diyarı" ve "So...
152K 6.4K 9
Wattys 2018 Kısa Liste :) •°•°•°•°•°•°• "Beş yaşında falan olmalıyım..." dedi önce ve sonra yutkundu. Gözlerini kısa bir an...
487 73 14
Hepimiz bir günahın parçalarıyız...