ARAN

By Arsilya-TY

180K 11.7K 1.8K

Güneş suya yansıdı... ''Geldiğinden beri yüzün gülüyor. Çok mu eğleniyorsun?'' diye sinirle sorduğumda hala o... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
Yeni Bölüm Ön Okuma
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
Duyuru
15.Bölüm
Yeni Bölüm Ön Okuma
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm Part 1
20.Bölüm Part 2
21.Bölüm Ön Okuma
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm Ön Okuma
26.Bölüm
Demren Kapak

21.Bölüm

5.1K 338 33
By Arsilya-TY

Öncelikle bu zorlu günlerin hemen geçmesini ve tüm hastaların sağlıklarına kavuşmasını diliyorum. Sizlerde lütfen dikkatli olun. #evdekalTürkiye

Yazarlığa başladığımdan beri 6 sene geçti ve şu zamana dek en güvenerek yazdığım kurguya ERİHA kitabımıza hepinizi bekliyorum. Orada da yalnız bırakmayın beni :) Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. 

Eğer istek olursa ilerisi için bir whatsaap veya instagram grubu kurmayı düşünüyorum. 

instagram: arsilyaroseis

&&&

Dışarıda gürül gürül başlayan yağmura aldırmadan dokunmuştu özlem duyduğu dudaklara. Elleri birbirine kenetlenirken her ikisinin de yüzündeki gülümseme giderek artmış ve yerini neşeli kıkırtılara bırakmıştı. Aran hafifçe geri çekilip eliyle Meltem'in yanağını okşarken genç kız hissettiği huzurla gözlerini yummuştu. 

''Bunu yapmak için ne kadar uzun süre beklediğimi bir bilsen?'' dediğinde Meltem'de gözlerini açarak ona bakmaya başlamıştı. Her ne kadar üzerinde duruyor olsada ona ağırlığını vermiyor ve küçücük yatağa bir şekilde sığmayı başarıyordu. 

''Kapıyı bu yüzden kitledin değil mi? Beni öpmeyi planlıyordun?'' diye sordu inatçı bir alayla. Genç adam ise alt dudağını dişleyip serseri bir edayla göz kırmıştı. Meltem'in bakışları onun yüzündeki gülümsemeye takılırken Aran'dan hangi ara bu kadar çok etkilendiğini düşünüyordu. Bu adam kesinlikle akıl sağlığına zarardı...

''Unuttuğun çok önemli bir şey var sevgili nişanlım. Üzerime ilk atlayıp beni öpen sensin. Ben sadece başlanan işlerin yarım kalmasından hoşlanmadığım için sonunu getiririyorum.'' dedi ve tekrar genç kızın dudaklarına eğildi tutkuyla. Bir eli beline doğru inerken her ikisinin de soluğu kesilmişti. Tekrar öpmeye yelteneceği sırada kapının hafif tıklatılmasıyla kafası yastığa düştü. Meltem korkuyla onu üzerinden attığında elini ağzına götürmüştü. Fısıldayarak konuşmaya başladı.

''Seni burada görürlerse önce seni sonra yine seni öldürürler!'' dedi korkuyla. Aran ise alnına düşen saçlarını geriye iteleyerek yataktan doğruldu. Bu kısa hareketi bile Meltem'in dikkatini dağıtmıştı. Kapının ikinci kez tıklatılmasıyla annesinin fısıldayan sesini duydu. Kahrolası adam saatler içinde nasılda bütün dengesini bozmuştu! Onun eğlenen tavırlarını görmezden gelip kapıya doğru gitti. 

''Dolabın arkasına geç ve sakın sesini çıkarma!'' 

Genç adam hala gülümsemesine engel olamıyordu, yataktan kalkarak kapıya terste kalan kıyafet dolabına doğru ilerledi. Arkasına geçtiğinde görünmediğine emindi. Meltem ise onun saklandığını gördükten sonra derin bir nefes alarak kapının kilidini açtı. Annesi sabahlığıyla endişeyle kendisine bakıyordu.

''Kızım iyi misin? Su içmeye kalmıştım seni kontrol edeyim dedim ama kapıyı kitlemişsin annecim.'' dediğinde yüzünden ne kadarda korktuğu belli oluyordu. Kızının günlerdir ne halde olduğunu bir anne olarak en iyi o biliyordu. Aklından sayısız saçma sapan şey geçmişti kapı açılana kadar. 

''İyiyim anne, pencereyi açtım da sürekli çarpıp duruyordu kapı sizi uyandırmasın diye kitleyeyim dedim.'' 

Bulduğu bahaneye inanması için bildiği tüm duaları etmeye başlamıştı. 

''Havalar eskisi gibi değil, zaten yeni hastaneden geldik üşütüp hasta olursun açma kızım camı.'' dedi endişeyle. Eliyle Meltem'in omzunu sıvazlarken çocuğunun yaşadığı acı için elinden hiçbir şey gelmiyordu. En çokta bu kahrediyordu onu.

''Annecim merak etme kapattım zaten, hadi sen git yat. Saat epey geç ben iyiyim. Daha da kilitlemem kapıyı tamam mı?'' diye sorduğunda annesi başını eğerek onayladı. Çok kısa bir an kızının gözlerindeki parıltı dikkatini çekti. Günlerdir ağlamaktan kıpkırmızı kesilmiş o gözler farklı bakıyordu sanki. Yine de çok üstelemeden Meltem'e doğru yaklaştı ve kızının saçlarına derin bir öpücük kondurdu. 

''İyi geceler yavrum.'' 

''İyi geceler.'' dedi ve kapıyı yavaşça kapatarak annesinin odasına girdiğinden emin oldu. Biraz sonra kendi kapısınıda tamamen kapattığında derin bir nefes vermişti.

''Acil durum yalanlarında hala formunu koruyorsun?'' diyerek girdiği dolabın arkasından çıkan adama baktı. Aran sanki yakalanmak hiç umurunda değilmiş gibi ellerini ceplerine sokmuş ve vücudunu gerginleştirmişti. Onun bu rahatlığı Meltem'in kaşlarının öfkeyle çatılmasına neden oldu.

''Dua et yakalanmadık, yoksa sağ dönmen hiç işime yaramayacaktı.'' dedi sahte bir kızgınlıkla. 

''Beni çok özlediğin için böyle konuşuyorsun biliyorum. Hem en son düğün hakkında konuşuyorduk yarım kaldı.'' 

Kahretsin! Bu nasıl rahatlıktı!

''Seni ellerimle öldürmemi istiyorsun değil mi?'' diye sorduğunda ellerini beline yerleştirmişti Meltem. Açıkça ona meydan okumaya kararlıydı.

''Dudaklarınla öldürmeni tercih ederim.''

Yeşil gözleri aniden genç kızın dudaklarına kitlendiğinde Meltem zorlukla yutkunarak bakışlarını kaçırdı. Burada olması hiç iyi değildi.

''Neredeyse sabah olacak, yerinde olsam hemen buradan çıkardım. Eğer çıkmazsan-'' 

''Eğer çıkmazsam beni yatağa mı atacaksın?'' dediğinde yalancı bir korkuyla kollarını göğsüne çapraz olarak koydu. 

''Evlenmeden olmaz Meltem!'' 

Genç kız olduğu yerden kıpırdamadan sadece Aran'a baktı. Yüzündeki ifadeden ne düşündüğü anlaşılmıyordu. Genç adam yaptığı şakadan sonra Meltem'in hiç tepki vermemesi üzerine kollarını geri indirdi. Neden sessiz kalmıştı? Aran'ın aksine o sıralar Meltem çok daha farklı duygularla uğraşıyordu. Yan yana olduklarından beri o kadar değişik duygu karmaşaları yaşıyordu ki buna yetişemiyordu! Aran'ın bu hallerine alışık değildi. Gıcık adam! Biraz önce kollarını çaprazlama bedenine sardığında ne kadar sevimli göründüğünden haberi var mıydı!

''Senden nefret ediyorum Aran.'' dedi boş bakışlarla. Genç adam'ın kaşları kuşkuyla havalandığında ona doğru bir adım atmıştı. 

''Anlamadım?'' 

Meltem büyük bir kabullenmişlikle elleriyle yüzünü kapatıp olduğu yerde tepinmeye başladığında artık her şey için çok geç olduğunu biliyordu. Bu yeşil gözlü huysuza çoktan aşık olmuştu...

&&&

Sabah olduğunda tüm gece uyuyamayan genç kız hala tüm yaşananların bir rüya olabileceğini düşünüyordu. Aran gerçekten dönmüş müydü? Dün gece yaşadıkları şeyler o kadar fazlaydı ki aklı ona bunun bir rüya olmadığını defalarca söylüyor olsa da yine de inanamıyordu. Masanın üzerindeki tokayı alıp saçlarını topladığında aynanın karşısına geçti. Kahretsin!

''O kadar berbat görünüyorum ki bir ihtimal Aran'ı döndüğüne bile pişman edebilirim bu tipimle.'' diye kendi kendine söylendiğinde göz ucuyla saate bakmayı ihmal etmemişti. Saat neredeyse 10 olmak üzereydi. Mutfakta duyduğu seslerden anladığı kadarıyla annesi ve ablası çoktan uyanmıştı. Babası genelde fazla gürültü çıkardığından evdeki sessizliğin sebebini onun olmayışına bağlıyordu. Kesin sabah gazetesi almak için dışarıya çıkmıştı. Rüzgar'da hala uyuyor olmalıydı. Zilin çalma sesini duyduğunda bakışlarını kapıya çevirdi. Babası anahtarı unutmuş olamazdı. Öyleyse gelen kimdi?

''MELTEM KOOŞ!'' 

Annesi ve ablasının aynı anda bağırmasıyla gözlerini yumdu. Beklediği an gelmişti işte. Bütün herkesin önünde Aran'ın yüzüne nasıl bakacaktı? Utançtan kıpkırmızı kesildiğini anladığında elini yanaklarına götürdü. Renklerimi değişmişti bunların? Odasının kapısı hışımla açıldığında olduğu yerden sıçradı. Ablası sanki uzaylı görmüş gibiydi. Gözleri dolu dolu bakıyordu kendisine.

''Aran! Aran geri döndü!'' diye bağırdığında Meltem nefesini tutmuştu. İçinden kendisine saydırırken başını hafifçe salladı. Sadece kendisinin duyabileceği bir ses tonuyla fısıldadığında biraz sonra yaşanacakların farkında gibiydi.

''Allahım sen aklıma mukayet ol, çünkü ben kendisini saldım.'' 

''Ay dondu kaldı bu Meltem! Sana diyorum kızım duymuyor musun!!!''

Olduğu yerden hızlı adımlarla ayrılırken koridorda içeriye girmeye hazırlanan aileyi gördü. Sevinç Teyze elindeki börek tepsisiyle eşinin yanında duruyor ve gülerek bize bakıyordu. Aran ise yaşından başından utanmadan siyah bir polar ve siyah eşofman giymişti. Dikkatle herkes onu incelerken o Aran'ı incelediğinin farkında değildi. Tüm herkes genç kızın şoka girdiğini düşünürken yardımına yine Aran yetişmişti.

''Dün gece geç geldiğim için sizi uyandırmak istemedim. Meltem'e haber vermiştim sağ salim döndüm diye.'' 

Deniz olanları duyduktan sonra imalı bir şekilde gülümseyerek Melmet'e göz kırpmıştı. Genç kız ise ablasının sinsi bakışlarından kurtulmak için hemen Sevinç Hanım'ın elindeki tepsiye uzanmıştı.

''Onu ben alayım malum günlerdir pek bir şey yemiyorum.'' dediğinde kırdığı pot için kafasını duvara vuracaktı. Evet! Bunu bir ara kesinlikle yapacaktı!

''Al kızım al zaten senin sevdiğin gibi yaptım. Kahvaltıda yeriz, hadi geçelim biz içeriye. Ayselleri de aradım gelirler şimdi kapı açık kalsın Deniz.'' diyerek salona doğru ilerledi Sevinç Hanım. Meltem tepsiyi mutfağa hızla bıraktığında annesi hızla peşinden gelerek kızının poposuna hafifçe vurmuştu. 

''Ay anne ne vuruyorsun ya!'' 

Annesi tam cevap verecekken içeriye babası girmişti. Aran'ın geldiğini öğrenmiş olmalı ki o da gülümseyerek bakıyordu.

''Aran gelmiş! Allah'a şükür kazasız belasız döndü çocuk! Hadi hadi hazırlayın sofrayı eksik bir şey var mı çıkıp alayım tekrar?'' diye sorduğunda Meltem'in annesi kurnazca gülümsemiş ve az önce kızına vermediği cevabı tek seferde vermişti.

''Aman yok sen geç içeriye, bu arada boş bir zamanında şu bizim evin kapılarına bak.'' 

''O niye?''

''Rüzgardan çok çarpıyor, Allah muhafaza birilerinin kafalarına çarpar falan.'' dediğinde gözleri haince kısılmıştı. Meltem dün gece olanlar için annesinin her şeyi anladığının farkındaydı. Sanki söylenenler kendisine söylenmiyormuş gibi kestiği börekleri tabağa dizmeye devam ediyordu. 

''Tamam tamam acelesi yok onun. Bakarım bir ara.'' dedi ve çıktı mutfaktan.

''Sen giderken biz geliyorduk Meltem Hanım.''

''Valla anne ben de gidemiyorum ki yol çok kötü.'' diye yanıtladığında kendisine dönen öfkeli bakışlarla artık susması ve mutfaktan çıkması gerektiğini biliyordu. Sıcak börekten küçük bir kısmı üfleyerek ağzına attığında kaçarcasına çıktı odadan. Kendi odasına girip pijamalarını değiştirmişti. Sarı saçlarını toplamaktan vazgeçip omuzlarından aşağı serbestçe bıraktığında dudaklarına hafifçe bir nemlendirici sürerek çıktı odasından. Kapıyı tam kapatacekken hemen önünde biten adamla gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

''Senin canıma kastın mı var?'' 

''Affedersin banyoya gidecektim ama odaları karıştırdım sanırım.'' dediğinde yeşil gözlerindeki yaramaz parıltılar kendini ele veriyordu.

''Havada yönünü bulan sen 200 metrekare evde mi kayboldun? Duyda inanma!'' 

''İnanmıyor musun? İlişkide güven çok önemli ama, ne yapmalıyım inanman için?'' diye fısıldadığında elinin tersiyle yavaş hareketlerle onun eline sürtüyordu. Bu temasla içi ürperen genç kız nefesini tutmuştu. Küçücük bir dokunuşla bu hale gelmesi normal miydi? Değildi!

''Aa buradaymış banyo.'' dedi ve sanki yeni fark ediyormuş gibi Meltem'i o halde bırakarak banyoya doğru ilerledi. Dudaklarının kıyısındaki alaycı ifade genç kızın gözünden kaçmamıştı. Hain! 

''Kız Meltem yol ortasında ne durdun kaldın, baksana şu kapıya.''

Deniz'in elinde tabaklarla koşuşturarak mutfaktan çıkmasıyla salona girmesi bir olmuştu. İçeride büyük bir eğlence olmalıydı, Aran'ın dönüşüyle herkes kahkahalarla gülüşüp duruyordu. Çalan kapının nihayet farkına varan genç kız hızla kapıyı açtığında Mahmut'u ve Aysel Teyze'yi gördü.

''Ben de konuk oyuncularımız nerede diyordum.'' 

''O ne demek kız baş rol denmiyor mu ona?'' diyerek içeriye dalan Aysel Teyze, evinden getirdiği terliklerini giymekle meşguldu.

''Valla bilmiyorum Aysel Teyze ben artık hiç bir şey bilmiyorum. Hayatım dizi desen o kadar uzun sürmez. Olsa olsa kitap olur, onu da yazacak kafada olan yazara Allah akıl fikir versin.''

''Niye kız fena mı güzel hikaye çıkardı sizden.'' Nihayet terliklerini giymiş ve geriye açılan baş örtüsünü düzeltmişti.

''Aman hangi işsiz uğraşacak bizimle, boş ver.'' dediğinde Mahmut derin bir iç çekmişti. Kapının önünde ikisinin konuşmasını dakikalardır anlamayan gözlerle dinleyen çocuk, çaresizce birinin elindekileri almasını bekliyordu. Annesi yine yapmıştı yapacağını. 

''Abla ya şu dizi kitap muhabbetiniz bittiyse hani diyorum beni de alsan içeri. Annem kıtlıktan çıkmışız gibi tutuşturdu bunları elime.'' diye hayıflandı. Meltem onu yeni fark edip elindekileri alırken gülümsemesine engel olamamıştı. En son böyle kalabalık toplandıklarında Aran'ın ekranlardaki resmini görmesiyle mahvolmuştu. Ancak şimdi o da buradaydı... Tekrar mutfağa yöneleceği sırada banyodan çıkan adamı gördü. Uzakta bile olsa gözleri hemen buluşuyordu. Genç adam kendisine yönelen gözlerle gülümsedi ve elini ensesine götürerek hafifçe kaşıdı. Anlaşılan içinde bulundukları bu durum sadece Meltem'e tuhaf gelmiyordu... Başını hafifçe eğip salona girdiğinde, genç kız susmak bilmeyen kalp atışlarının dinmesini beklemişti...

&&&

Tam tamına 1 gün olmuştu. Aran'ın geri dönmesinin üzerinden 1 gün geçmişti, o gün ki kahvaltıda herkesin üst üste sorduğu soruları büyük bir sakinlikle yanıtlayıp kimseyi cevapsız bırakmamıştı. Orada gerçekten zor günler geçirmişti. O uçağa binecek olanın Aran olma düşüncesi bile kalbine ağrılar sokmuştu. Hayatını kaybeden yolcular için üzgündü, kaç kişi son vedasını ederek çıkmıştı o yolcuğa kim bilir... Aran her soruya cevap vermiş olsa da bazı şeyleri detay vermeden anlatıyordu. Kimseyi daha fazla üzmemek için böyle yaptığını anlamıştım. Tahmin ettiğimin aksine onu iyi tanıyordum, bakışlarını ve gergin hallerini her ne kadar büyük bir profesyonellikle gizlemeye çalışsa da ben bir şekilde anlayabiliyordum. 

Aran'ın anlattıklarından fazlasını yaşadığını biliyordum...

O gün tüm boyu ailecek beraber kalmış ve apartmandan geçmiş olsuna gelen herkese ev sahipliği yapmıştık. Aran her zamanki oturduğu tekli koltukta otururken üzerimde hissettiğim bakışlarıyla sık sık ona bakıyordum. Neyse ki günün sonunda yatağa girmeyi başarmıştım. Telefonuma gelen mesaj sesiyle kucağımdaki yastığı ısırdığımın çok geç farkına varmıştım.

Cehennem İşleri Müdürü:

''Düğün için şahidine karar verdin mi?'' 

Yazdığı mesajı okuduktan sonra sırıtmaya devam ederek cevap verdim.

''Mahmut olacak.'' 

Cehennem İşleri Müdürü:

''Yaşı tutmaz ki.''

''Biliyorum, bu yüzden 8 yıl büyümesini beklemek zorundasın.''

Cehennem İşleri Müdürü:

''Dalga geçiyorsun.''

''Sen öyle san.''

Ertesi gün kahvaltı yapıp dışarı fırlamıştım. Bugün bir yolunu bulup Aran'la yalnız kalmam gerekiyordu. Evlilik işi ciddiydi ve bunun hakkında detaylıca oturup konuşmamız lazımdı. Ayakkabılarımı bağlayıp hızla apartman çıktığımda binanın çardağına doğru ilerledim. Mahmut kendisine aldığım formayı giymiş elindeki hırkaya öldürücü bakışlar atıyordu.

''Oğlum bu havada kısa kolluyla durma, giysene hırkanı.'' diyerek yanına oturduğumda bende üşümeye başlamıştım. 

''Annem gibi başlama abla sen de ya. Hırkayı giyince forma görünmüyor ondan giymiyorum.'' dedi üzgünce. 

''Çocuğum aşk uğruna ölmek dedikleri olayı sen çok yanlış anlamışsın. Onu bırakta canım dondurma çekti git şu bakkaldan iki tane alda yiyelim hadi.'' dediğimde bir çocuktan farksızdım. Mahmut sinirli bir şekilde hırkasını giyerken bana öldürücü bakışlar atıyordu.

''Az öncec havalar soğuk diyordun ne o dondurma yiyip yine acilde yan yana yatalım mı istiyorsun? Valla bu sefer tüm suç senin. Annemlere hesabı sen verirsin.'' diye söylendiğinde gözümü devirmiştim. Mahmut koşarak bakkala giderken arkasından baktım. Tek ve en iyi arkadaşımdı! Geçen sene mevsim geçişlerine aldanmadan dondurma yemiştik ve aynı anda ateşler içinde yanarak acillik olmuştuk. Yan yana yatarken yediğimiz azarlar çektiğimiz ağrılardan fazlaydı. Hadi o daha 12 yaşındaydı da dondurmayı yasaklamışlardı ya ben!

''Meltem?'' diye gelen kişiye baktığımda Aran'ı görmüştüm.İşte yine başlamıştık, anlamıyordum kalp damarlarım kurbanlık alan amcalar gibi el sıkışıyorda beni öldürmeye çalışıyorlardı sanki. 

''Sakin ol be kızım!'' 

Aran tam yanıma geleceği sırada Kazım abi önünü kesmişti. İkisinin sarılmasını uzaktan uzağa izlerken yanımda biten Mahmut dondurmayı çoktan elime vermişti. 

''Bu seferlik benden olsun abla.'' dediğinde aklınca laf soktuğunu biliyordum.

''Sana aldıklarıma sayarsın Mahmut, ha bir de ırzına geçtiğiniz hayatıma.'' diye söylendiğimde hatasını bildiği için susmayı tercih etmişti. Ben de elimdeki dondurmayı umursamadan öylece Aran'ı izlemeye devam ediyordum. Bir sapıktan farksızdım şu aralar. 

Parmakları saçlarının arasından geçerken ona dalmış gözlerimi bir an olsun kırpmıyordum. Elimdeki külah dondurma yalvarırcasına onu yemem için bekliyordu. Yalvarırcasına diyordum çünkü birazdan tamamen eriyerek üzerimi mahvedecekti. Oysa şu an kıyafetlerimi ve yapış yapış elimi düşünmüyordum. Kafamı hafifçe yana yatırarak gözlerimi kıstım. Biraz ileride duran adamı bir sapık gibi izlemeye devam ediyordum. O ise beni gördüğü halde olduğum yere bakmamak için yemin etmişcesine dönmüyordu.

''Abla mındar ettin dondurmayı ya.'' diye seslenen Mahmut'a aldırmadan ayak ayak üstüne atarak dondurmayı dudaklarıma doğru yaklaştırdım. İzlediğim adam ise karşısındaki kişiye en güzel gülümsemelerini gönderip duruyordu. Gıcık!

Biraz sonra bir elini cebine koyduğunda üzerindeki ceketi koluyla geriye itelemişti. Bu saniyeler bile sürmeyen hareket bana öylesine ağır çekimde gelmişti ki! Deliriyor muydum! Kesinlikle deliriyordum!

''Gitti güzelim dondurma, hayır parasını da okul harçlığımdan ödedim o kadar yazık günah ya.''

Nihayetinde göz devirip yanımdaki çocuğa döndüğümde dikkatimi ilk çeken çıkmaya başlamış saçlarıydı. Sanırım benim kel Mahmut'um artık saçlı bir Mahmut'a dönüşüyordu.

''Abartma oğlum alt tarafı dondurma aldın görende üzerime evini yaptı sanır.'' diye hayıflandığımda elimdeki dondurma sonunda pes ederek tamamen yere düştü. Pantolonuma değmemesi için bacaklarımı geri çektiğimde içinde bulunduğum duruma lanet okuyordum.

''Abla ne yaptın gitti dondurma!''

''Başlatma oğlum dondurmana!''

Önüme düşen saçlarımı itelemeye çalışırken kendimden geçmiştim. Ellerim yapış yapış olduğu için kafamı geriye atıp atıp duruyordum. Aniden saçlarımda hissettiğim elle duraksadım.

''Hala eline yüzüne bulaştırmadan yiyemiyorsun değil mi?'' diye sorduğunda donup kalmıştım. Cevap vermeye niyetlendiğimde nereden bulduğunu anlamadığım bir tokayla tüm saçımı kolayca toplayıp beni kendine doğru çevirdi. Tam tepemde bana o yeşil gözleriyle tatlı tatlı baktığında zorlukla yutkunarak gözlerimi kapattım. Onu görmek istemiyordum, evet dakikalar önce gözlerimi bir an bile ayırmadan dikizlediğim adamı şimdi görmez istemiyordum.

''Ve utandığında gözlerini kapatarak görünmez olduğunu düşünüyorsun değil mi?'' diye sordu tekrar.

''OFF! HER ŞEYİ DE BİL ZATEN! Mahmut tut elimden eve götür beni!''

''Abla açsana gözlerini.''

''Açmıyorum oğlum zorla mı! Açmıyorum! Allah Allah!''

''Elin hep dondurma olmuş abla nasıl tutayım?'' diye söylendiğinde onu en yakın arkadaş listemin 1.sırasından silmeyi düşündüm. O yeri hak etmiyordu. Gözlerimi sinirle açacağım sırada elimi tutan iri eli hissettim. Biraz sonra duyacaklarım bir parça kalan aklımı ve atmakla atmamak üzerinde kararsız kalan kalbimi alıp götürecekti benden.

''Ben tutarım.'' dedi Aran. Sesi her zaman ki gibi alay ve aşk doluydu sanki...

Aran'ın elimi tutmasıyla kendimden geçecekken duyduğumuz sesle hepimiz arkamızı dönmek zorunda kalmıştık.

''Meltem, Aran!'' 

Aynı anda baktığımız kişi gülümseyen ela gözleriyle bize bakıyordu. Hiç değişmemişti...  

''İnanamıyorum.'' dedim şaşkınlıkla. Aran'da en az benim kadar şaşırmış olacak ki elimi bırakıp ona doğru giderek sarıldı.

''Neden haber vermedin döneceğini?''

''Sürpriz yapmak istedim, peki siz hayırdır?'' dediğinde göz kırpmıştı. Kumral saçları geriye doğru düzgünce taranmış ve takım elbisesinin üzerine uzun siyah bir kaban giymişti.

''Allahım eskisinden daha yakışıklı!'' diye bağırarak adeta üzerine koşmuştum. Aran'ın gözleri kıskanç bir şekilde kısılsa da gülerek geri çekilmişti. Ben sarıldığım kişiyi bırakmamaya yeminliyken apartmana girmek üzere olan ablamı gördüğümde hızla bağırmaya başladım.

''DENİZ! DENİZ BAK KİM GELDİ!'' 

Ablamın işten geldiğini biliyordum, üzerinde pudra renk kumaş ceket ve pantolonla bir baharı andırıyordu. Sarı saçları benimkisinin aksine kısacıktı. Sesimi zor duymuş olacak ki kulaklığını çıkararak yavaşça ardına döndü. Bende kolundan tuttuğum adamı ablamı görmesi için ona doğru çevirmiştim. 

Ancak tahmin edemediğim bir şey oldu o anda. Deniz arkasına döner dönmez gördüğü kişiyle bir adım geri atmıştı. Mesafe çok uzak olmasada dudaklarından dökülen isimi anlayabilmiştim.

''Melih.'' demişti. Anlamadığım tek şey neden böylesine korku dolu olduğuydu. Başımı kaldırıp Melih'e baktığımda ablamın aksine yüzünde en ufak bir duygu kırıntısı yoktu. Az önce bana gülümseyen adam gibi bakmıyordu. Sanki... Sanki düşmanına bakıyor gibiydi!

Continue Reading

You'll Also Like

5.1M 281K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
569K 21K 85
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
3.3M 121K 67
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...
2M 32.5K 53
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...