Slytherin Varisi (Harry Potte...

By LadySlytherin7

357K 20.9K 19K

"...Onunla savaşmayacağım, onunla birlikte savaşacağım." More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
56
57
Final
Epilog
OKUR İSTEKLERİ

55

3.6K 245 280
By LadySlytherin7

Harry, çalışma odasının kapılarını açarak gelen ölümyiyene içeri girme izni verdi, gözlerini elindeki parşömenden çekmemişti.

Hermione deri koltuklardan birinde uzanmış kitap okurken varis çalışma masasının başındaydı. Önceki gün Fransa'da yaşanan savaşın dünya basınında ne kadar etki bıraktığını bilmek istediğinden, geceden sabah konuyla ilgili haberlerin derlenmesini İngilizce çeviri halinde teslim edilmesini emretmişti. Yabancı dillere ilgisi sadece çataldili ve Fransızca'dan ibaretti.

Muggleların haberlerini incelemesi kısa sürmüştü, çünkü hiçbir şey yoktu. Anlaşılan bakanlık olayı örtpas etmeyi becerebilmişti. Ölen muggleların yokluğunun yakın zamanda anlaşılacağı kesindi ancak bu da tıpkı savaşın gizlenmesi gibi Fransa'nın sorumluluğundaydı.

"Prens," diye selam vererek içeri giren Draco'ya anlık bir bakış attı. Hitabına bakılırsa yeni bir haber getirmişti.

Rahat bir tavırla "Gelsene, Draco. Gelecek Postası'nı okudun mu?" derken eğleniyor gibiydi, ki zaten okurken epey eğlenmişti.

Draco sırıtarak çalışma masasının önündeki sandalyelerden birine oturdu. "Korkudan ödleri kopuyor."

Tespiti doğruydu. Gelecek Postası Fransa'daki savaşı övmekle bitirememişti. Kaçakların -Yoldaşlık'tan çok bu sıfatı kullanmışlardı- acemice bir planla yaptıkları baskının başarısız sonuçlanmasının zaten kaçınılmaz olduğu ve ölümyiyenlerin karşısında hiçbir şansları olmadığıyla ilgili uzun bir yazı yayınlanmıştı. Üstelik 'kan haini' büyücülerin yakalanarak hak ettiği cezaları aldığını bile yazmışlardı.

Kan haini artık yaygınlaşmış bir sıfat haline gelmişti, hâla mugglelarla beraber yaşamayı savunan geri kafalılara karşı kullanılıyordu. Mugglelardan tamamen ayrılıp bağımsızlaşmak büyücülere yıllarca yanlış şeyi savunduklarını fark ettirmişti. Bu bağımsızlaşmaya karşı çıkanlara türüne ihanet ediyor gözüyle bakılıyordu.

Hermione ilgiyi çekmek için kitabını sesli bir şekilde kapatırken "Bu eğlenilecek bir durum değil," diye söylendi. "Basın özgür olmalı." dediğinde çoktan koltuktan kalkmış, Draco'nun karşısındaki sandalyeye oturmuştu.

"Onları biz zorlamıyoruz," diye itiraz etti Harry. "Tepkimizden korkmaları bizim suçumuz değil, onları hiç tehdit etmedik. Turnuvadan sonra Dumbledore'u ifşaladığımızda bile sadece yazıyı yayınlamalarını söylemiştik. Onlar da itiraz etmeden yaptı."

Hermione meydan okudu. "Yanlış düşündüklerini mi söylüyorsun yani? Haberde Yoldaşlığın katledildiğiyle ilgili bir şeyler yazsaydı hiçbir şey yapmayacak mıydın?"

"Elbette binayı başlarına yıkardım!" diye söylendi varis. "Ama onların bundan haberi yok. Bu durumda zor kullanmış sayılmıyoruz. Değil mi, Draco?"

"Kesinlikle doğru." Draco tereddüt etmeden varisi destekledi. İki genç de gazetenin üstündeki baskının farkındaydı ancak bu kızı sinirlendirme fırsatını kaçıracakları anlamına gelmiyordu.

Hermione sinirli bakışlarını iki gencin arasında gezdirdikten sonra sabır dilercesine tavana baktı. "Bir gün beni delirteceksiniz!"

Harry kızın haline sırıtırken sarışına döndü. "Sen neden geldin?"

Draco önce kaşlarını çatsa da, sonrasında geliş amacını hatırlayarak küçük bir aydınlanma yaşamıştı. "Yaklaşık bir saat önce Hestia'dan not aldık. Akşam geç saatlerde kaleye gelip rapor vereceğini söylüyor."

Hestia Jones'la en son ne yapıp edip Yoldaşlığın bir baskın planlamasını sağlama emri verdiklerinde iletişime geçmişlerdi. Aynı zamanda dikkat çekmeyecek bir bahane bulmasını ve baskına katılmamasını da söylemişlerdi.

Dumbledore'un kaçma konusundaki ustalığını düşününce kendisini açığa çıkarmaması iyi olurdu. O baskından kimse sağ çıkmazken yara almadan kurtulacak olması imkansızdı, bu kesinlikle ifşa olacağı anlamına gelirdi.

Söylendiği gibi baskına katılmamıştı ancak emri aldığı günden beri, dört gündür ancak iki not alabilmişlerdi. İlki görevi tamamladığını bildiriyordu.

Hermione "Kaç gündür ortalarda yoktu." dediğinde Harry omuz silkti.

"Bu ilk kez olmuyor. Dumbledore'u kandırmak kolay değil, şüphelenmemesi için her şeyi yapmak zorunda."

Draco aklına gelen şeyle sırıtarak yerinde doğrulurken "Onu boşverin şimdi," diye geçiştirdi. Bakışlarını Hermione'de sabitledi. "Dün Bella'nın ne yaptığını fark ettin mi?"

Hermione kaşlarını çatarak düşündü ancak kadının Weasley'i öldürmesi dışında bir şey yaptığını fark etmemişti. Başını olumsuz anlamda sallayınca Draco güldü.

"Kimse hedef almasın diye Andromeda'yı sersemletti!"

İkili aynı anda şaşkınlıkla 'Ne?!' diye bağırdığında Draco elini havaya kaldırarak 'dahası da var' der gibi salladı.

"Ondan gözünü ayırmadı bile. En sonunda dikkatsizlik yüzünden lanet yemesin diye Andromeda'yı alıp gitmesini söyledim. Bunu bekliyormuş gibi bir anda kayboldu resmen! Sanırım Nymphadora'ya teslim etti, daha onu sormak için fırsatım olmadı."

Harry şaşkınlıktan sıyrılınca gülmeye başlamıştı. "Demek tatlı Bella'mız kız kardeşini hâla seviyor! Ah, onunla uğraşmak için bir yıllık malzemem oldu!"

*****

Dumbledore'un ölümü Avrupa'da büyük bir yankı uyandırmıştı. Harry'nin gazete manşetlerinden gördüğü kadarıyla ihtiyara karşı saygı oldukça büyüktü. Avrupa'da kimsenin baş edemediği dehşetli Karanlık Lord'u tek başına yenerek kazandığı saygı anlaşılan o ki şimdilerde Grindelwald serbest olsa bile yerini koruyordu.

Çoğu tarafsız ülke ihtiyarın siyasi faaliyetlerini es geçip sihir dünyasına sağladığı katkılardan bahsederek ölümünün büyük bir kayıp olduğunu duyurmuştu. Ejderha kanının on iki farklı şekilde kullanılmasını keşfetmesi gerçekten büyü dünyası için büyük bir buluştu ve saygıyı hak ediyordu. Buluşu ayrıntılarıyla anlatan çeyrek sayfanın aksine Fransa'da Dumbledore'la birlikte öldürülen onlarca büyücüden sadece birkaç satırda bahsedilmişti, onlar da tamamen bilgilendirme amaçlı kurulan objektif cümlelerden oluşuyordu. Yapabilecekleri en taraflı yorum buydu, fazlası istemeyecekleri bir savaşa neden olabilirdi.

İrlanda diğerlerinin aksine 'Fransa'daki Dehşet Verici Katliam'a birinci sayfanın tamamını ayırmış hatta bir sonraki sayfaya kadar taşırmıştı ancak bu beklenilmeyen bir durum değildi, tarafları zaten belliydi.

Harry okuduğu her paragraftan sonra savaşın planlanan tarihini biraz daha öne çekmeye başlamıştı. Eğer düşüncelerinde ciddi olsaydı bir plan yapıp İrlanda'ya saldırmak için sadece bir haftaları kalmış olurdu.

Yazılanların hepsi son derece doğru olabilirdi ancak bunları yazmak İrlanda'nın haddi değildi, Karanlık Lordu eleştirmek kimsenin haddi değildi. Biat edip diz çökmekten başka bir şey yapamazlardı.

İrlanda tam Bakanlık binasının üstüne bir atom bombası göndermedikleri için şükretmeliydi.  Lanet muggleların belki de takdir ettiği tek yanı buydu, tabi bomba büyücülere karşı kullanılmadığı sürece.

Atom bombası fikri aklına iyice yerleşirken bu etkiyi büyü yoluyla verip veremeyeceğini düşündü. İtasyum* kitle imha için muhteşem bir büyü olabilirdi ancak bir karşıt büyüsü vardı. Ayrıca büyüyü yapan kişi kendi canını da feda etmiş oluyordu ki bu zebani ateşi veya basiliks zehri olmadığından Harry için bir sorun sayılmazdı. Ve asıl önemli olan kısım, atom bombası gibi yapıldıktan yüzyıllar sonra etkisini sürdürmüyordu. Onu yapan Mortem Tenebris'ti* ve maalesef ki o da kitle imha için kullanılamazdı, sadece yapılan kişiye etki ediyordu.

"Aslında iki büyüyü birleştirmek üzerine çalışılabilir ancak İtasyum'un etki alanı epey geniş, deneme yanılma yöntemi doğayı alt üst edebilir." Karanlık Lord, varisinin gittikçe gündemin dışına çıkan düşüncelerini takip etse de ilk kez konuşmuştu.

Harry transtan çıktığında uzun süredir duvarı incelediğini ancak fark edebilmişti. Kaşlarını çatarak başını sağa sola salladı. Zihnini babasına dünya gündemiyle ilgili bildiklerini paylaşmak amacıyla açmıştı ancak belli ki farkında olmadan giderek konudan sapmıştı.

"Yine de iyi fikir. Savaşmadan kazanmak için mükemmel bir yol. Özellikle büyüyü tek bilen biz olursak." diyerek az önceki düşüncelerini destekledi. "Tabi büyüyü kullanırsak başkalarına da fikir vermiş oluruz." diye mırıldanırken sesli düşünüyordu. Bir an sonra sırıtarak arkasına yaslandı. "Neyse ki dünya üzerinde böyle bir büyüyü icat edebilecek güçteki tek kişiler şu an karşılıklı oturmuş bu konuyu tartışıyor."

Hermione ikilinin konuşmasını anlamsız bakışlarla izlerken konunun kitle imha olduğunu bahsi geçen büyü sayesinde anlayabilmişti. 'En güçlü biziz' konusu etrafında dönen tartışmaya gözlerini devirdi. Evet, ikisi de sihir gücü olarak ilk sıralardalardı. Ancak özgüven konusunda gerilere düşecek rakipleri bile yoktu, o konuda tamamen eşsizlerdi.

İki Slytherin'in konuşmasını bölerek "Konudan tam olarak emin değilim ancak, zaferi anlamlı kılan savaşarak elde edilmesidir." diye fikrini belirtti. Varis sevgilisinin sözlerine karşı hoşnutsuz bir ifadeye bürünmüştü.

"Bella'dan 'Nasıl Slytherin olurum' dersleri aldığını sanıyordum, ama belli ki hâla bir Gryffindor'sun." İğrenir gibi söylemesine karşılık Hermione gözlerini devirdi.

"Ben değil, sen bir Gryffindor'sun. Doğrudan soyundan geliyorsun." diye söylendi.

Harry aceleyle söze girerek "Gryffindor büyüyü bir kenara iterek muggle aletleriyle savaşmayı benimsemiş, türünden uzaklaşmış bir büyücüydü. Onunla aynı düşünmem imkansız." diye itiraz etti. "Ayrıca, soyundan geldiğim her insanın düşüncelerini benimsemiyorum. Bunu anlamak için Gryffindor'a kadar gitmeye gerek yok."

Açıkça ebeveynlerini kastettiğini Karanlık Lord da Hermione de anlamıştı. Lord, konuyu saptırmak amacıyla ilgisini varisinin ilk cümlesine çevirerek sırıttı. "Harry'nin lanetlenmesinin ve bir ay cezalandırılmasının nedenini hatırlıyor musun Hermione?" diye keyifle sorduğunda kız gülmüştü.

"Evet, elinde Gryffindor kılıcıyla etrafta uçuşuyordu!"

Harry sevgilisinin alaylı sözlerine karşılık vermek için ağzını açsa da, söyleyecek bir şey bulamamıştı. Afallamış halinden çıktığında bakışlarını ikilinin arasında gezdirdi.

"O zaman aklıma gelen en iyi fikir buydu!" diye itiraz etmeye çalışması sadece daha fazla gülmelerini sağlamıştı.

"Salazar aşkına biri beni kurtarsın!" diye abartılı bir şekilde isyan etti. Tam o sırada Hestia Jones kaleye cisimlenmiş, varlığı iki Slytherin'e iletilmişti.

Varis aceleci bir tavırla ayağı kalktı. "Hestia geldi! Ben de seni seviyorum, Salazar!" derken minnattar bakışlarını tavana dikmişti.

Hermione sevgilisinin tepkilerine gülerek gözlerini devirdi. "Gerçekten tam bir Drama Kraliçesisin!"

Lord, hâla eğlendiğini belli eden ifadesiyle Harry'e bakarken "Elitleri çağırabilirsin..." diyince, varis rolünden sıyrılarak toparlanmıştı. Sol kolundaki dövmeyi açığa çıkardıktan sonra işaret gönderdi.

Ölümyiyenler kadının geleceğini zaten bildikleri için hazırda bekliyorlardı. Tabi bu önemli bir ayrıntı değildi, Karanlık Lord veya varisi çağırdığında o sırada uyuyor olsalar bile sorgulamadan emre uymak zorundalardı.

*****

İletişimi genellikle Lucius üzerinden kurduğu için Karanlık Lord'un karşısında olmak kadını fazlasıyla geriyordu.

Lucius'la konuşmak onun için alışılmadık bir durum değildi. Aynı dönemde okudukları için çoğu tartışma konulu olsa da fazlasıyla diyolog kurmuşlardı. Onun aksine Lord'la doğrudan konuştuğu anlar belki de beşi bile geçmemişti.

Sirius'a gergin bir bakış attığında karşılık olarak keyifli bir gülüş ve göz kırpma aldı. Kadın, adamın tavrına karşı göz devirme isteğine son anda engel olmuştu ki bu çok doğru bir hamleydi.

Lord kendinden korkulmasına fazlaca alışık olduğundan tüm bunları görmezden geldi. Bakışlarını varisine çevirdiğinde Harry demek istediğini anlayarak başını salladı.

Bakışlarını babasından çekerek kadına döndüğünde yüzünde keyifli bir ifade vardı. "Ee, Hestia? Yoldaşlık yok oluşuna nasıl hazırlandı?"

Bellatrix Prens'in sözleriyle kıkırdadı. Elit grup hâla zafer sarhoşuydu, yüzlerindeki keyifli ifade geçmek bilmiyordu.

Hestia'nın bakışları bir anlığına kadına kaysa da aceleyle tekrar varise dönmüştü. Longbottom çiftini bulanlar arasında o da vardı, Bellatrix Lestrange'a her baktığında arkadaşlarının o hali gözüne geliyordu.

Bunu aşabilir miydi emin değildi ancak bununla yaşamak zorunda olduğunun farkındaydı. Kimse onu zorlamamıştı, taraf değiştirmek kendi kararıydı, seçim yaparken bunların hepsini kabullenmişti.

"Andromeda haberi getirdikten sonra Dumbledore tuzak kurma fikrine karşı çıktı ancak üyelerin itirazları yüzünden buna mecbur kaldı." Andromeda'nın adının anılmasıyla Harry sırıtarak Bella'ya bakmıştı ancak cadının dikkati Hestia'daydı.

"Kıdemliler olarak karargâhta kalmamız kararlaştırılmıştı. Bu yüzden dışarıyla iletişim kuramadım. Sadece ilk toplantıdan sonra eve uğrama bahanesiyle not gönderebildim."

Prens, "Nasıl oldu da baskına katılmamayı dikkat çekmeden başarabildin? diye ilgiyle sordu. Cidden merak ediyordu.

Hestia basitçe cevapladı. "Hamile olduğumu, riske giremeyeceğimi söyledim."

Harry kadının beklenmeyen cevabına karşı bir an şaşırsa da, takdir etmişti. Ancak aklına takılan bir şey vardı. "Dumbledore'un yalanı fark edememesi mümkün mü?" diye babasına sordu.

"Dumbledore bir bebeğin sihrini  hissedebilir miydi? Evet. Ancak hissetmemesi orada bir bebek olmadığı anlamına da gelmezdi. Bu yüzden yalan söylediğinden emin olamazdı."

Sirius, tereddütle "Öyle misin?" diye sorduğunda Harry bir an Hermione'yle göz göze gelmiş sonrasında vaftiz babasına bakmıştı.

Ölümyiyen üzerine çevrilen garip bakışlarla açıklama gereği hissetti. "Yani Dumbledore böyle bir yalana kolay kolay inanmazdı..."

Bella kuzeninin başarısız bahanesine göz devirse de diğerleri gibi yorum yapmamayı seçti. Tek kaldıklarında yeterince başının etini yiyebilirdi.

Hestia cevap çok açıkmış gibi bir ifadeye bürünürken "Hayır değilim," dedi. "Zihinbend yeterli oldu."

Hermione, garip havayı dağıtmak için konuyu değiştirmeye karar verdi. "Peki tuzağa katılmayanlar oldu mu? Mcgonagall'ın Hogwarts'ta kaldığını biliyoruz."

İlgi Sirius'un garip tavrından çekilip sorulan soruya dönerken kadın bundan gayet memnun olarak Hermione'ye odaklandı. "Mcgonagall Hogwarts haricinde hiçbir görevi kabul etmiyor. Kendini öğrencilerden sorumlu tutuyor. Yoldaşlık bu konuyu hiçbir zaman sorun etmedi, bu sayede gözleri arkada kalmıyordu. Onun haricinde Charlie ve Bill Weasley İrlanda'da yeni oluşumun öncülerini aramakla görevli oldukları için katılamadılar. Aynı şekilde Kingsley Shacklebolt da Avrupa'da topladığı grupla ilgileniyordu. Özellikle Almanya'nın durumu yüzünden çok yoğun olduğu için katılmadı. Son olarak Nymphadora Almanya'yla ilgili bir gariplik olduğu haberini verince Prens'in önceden verdiği emre uyarak Tedd Tonks'u bu konuyla ilgilenmesi ve Kingsley'e yardım etmesi için görevlendirdim. Andromeda'yı da göndermeye çalıştım ancak en azından birinin Fransa'ya gitmesi gerektiğini söyleyerek reddetti." Son cümlesinde bakışları birkaç saniyeliğine Bella'ya dönmüştü.

Karanlık Lord, Nymphadora Tonks'u sadakati ve Dumbledore'un ölümünde büyük payı olması nedeniyle ödüllendirmeye karar vererek ebeveynlerinin canını bağışlamıştı. Tabi bu Hermione'nin önerisiyle olmuştu.

Nymphadora'nın Almanya haberi ve Hestia'nın Tedd Tonks'u görevlendirmesinin nedeni tam olarak buydu.

Bellatrix umursamıyormuş gibi bir tavırla bakışlarını kadından çevirdiğinde yeşil gözlerle karşılaştı. Harry imâyla bakarak tek kaşını kaldırdınca bu kez Karanlık Lord'a dönmüştü. Neyse ki Lord hâla Hestia'ya bakıyordu.

Karanlık Lord toplantının başından beri ilk kez konuştu. "Savaşı öğrendikten sonra seninle temasa geçen oldu mu?"

Kadın, Lord'un bizzat kendisine hitabı yüzünden gerilse de, bekletmeden cevapladı. "Evet, lordum. Tüm gün karargâhtaydım. Akşam saatlerinde tuzağın sonuçlarıyla ilgili bilgi almaya geldiler. Hiçbir şey bilmediğimi, hâla haber beklediğimi söyledim. Gitmek istediler ancak Dumbledore o dönmeden hiçbir şey yapılmamasını söylediği için vazgeçtiler. Olan biteni ancak sabah öğrenebildiler."

Severus Snape araya girerek "Minerva tüm gün yas tuttu ancak şüphe uyandırmamak için şatodan ayrılamadı." dedi her zamanki sakin konuşmasıyla.

Hestia bakışlarını ona çevirdi. "Öğrencileri çok fazla düşünüyor. Hogwarts'ta kalabilmek için tarafsızlığını korumak zorunda, eli kolu bağlı."

Snape katılırcasına başını salladığında kadın tekrar Karanlık Lord'a döndü. "Katliamı öğrendiklerinde resmen çıldırdılar. İntikam planları yapma ihtimalleri özellikle Weasleyler için oldukça yüksek. Ancak şunu söyleyebilirim ki Yoldaşlık resmi olarak dağıldı, lordum. Tüm gün tartışmanın sonucu bundan sonra herkesin kendi yoluna bakması oldu. Kingsley Nymphadora'nın bu bilgiyi bilerek verdiğini imâ etti ancak Andromeda şiddetle karşı çıkınca susmayı tercih etti."

Hermione bir an için geride kalanlara acıdı. Sevdikleri insanların bir mezarları bile olmayacaktı.

Lord, kadının gözlerine bakmayı sürdürürken son birkaç günün anısını kolaylıkla izlemişti. Göz temasını kestikten sonra keyifli bir sırıtışla arkasına yaslanıp bakışlarını varisine çevirdi.

Ölümyiyenler Lordlarının tepkisiyle cesaretlenirken masayı keyifli kahkahaları barındıran bir uğultu sarmıştı.

*****

*İtasyum: 3 kilometre civarında olan her varlığı yok eder. Tek karşı büyüsü Kattarina İtasyum'dur.

*Mortem Tenebris: Çok güçlü bir lanettir rakibi direk öldürür ve onun soyundan gelenler 1000 yıl boyunca ölümcül bir lanetin etkisi altında kalır.

Çok güzel kurgu fikri aldım yazmak için sabırsızlanıyorum.

*****

Continue Reading

You'll Also Like

34.2K 3K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
680 67 4
Kaiden Valgardson, adı gibi oldukça tuhaf bir çocuktu. Hayatı boyunca belanın onu bulmayacağını sanmakla beraber, Hermione Granger'a olan aşkının as...
883K 70.7K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
19.4K 1.8K 31
"Kokunu yeniden hissedebilmek için tüm servetimi önüne serebilirim Romanoff"