3

10.7K 558 831
                                    

"Potter, Harry James."

Profesör Mcgonagall'ın ismini söylemesiyle bina seçme seremonisiyle ilgilenmeyip kendi aralarında konuşan üst sınıflar dahil herkes susmuş, dikkat kesilmişti. Herkes, sağ kalan çocuğun kendi binasında olmasını istiyordu. Tabi bir bina hariç. Slytherinliler Lordlarını yenilgiye uğratan ve ailelerinin azkabana girmesine neden olan çocuğa karşı kin duyuyorlardı. Zaten, kahraman Harry Potter bir Slytherin olacak değildi ya.

Harry yavaşça sandalyeye ilerlerken Ron Weasley'nin "Demek Potter oymuş, aynı kompartımanda geldik ama söyleme zahmetine bile girmedi!" diye yanındaki birkaç kişiye mızmızlanmasını duyunca göz devirdi. Mcgonagall seçmen şapkayı başına koyduğunda şapka birkaç kez kıpırdanıp kafasına iyice yerleşti.

"Hmm... Harry Potter... Seni hangi binaya koyalım dersin? Görünüşe göre kitap okumayı seviyorsun... Öğrenmeye olan isteğin seni Rawenclaw'a götürebilir. Kibirlisin... Cesursun da, bir Gryffindor olabilirsin. Birden fazla binaya uyum sağlıyorsun ama hayır, sende Hufflepuff'ın merhameti yok. Hangi binayı istediğini görebiliyorum. Güçlüsün... Daha fazlasını istiyorsun. Çok büyük şeyler başarmak istiyorsun. Yapabilirsin de... Amaçlarına ulaşmak isterken önüne kimse çıkamayacak... Evet... Madem öyle, senin istediğin gibi olsun... SLYTHERİN!"

Zaten sessiz olan salonda şaşkınlık içine çekilen nefeslerin sesi yankılandı. Harry Potter, sağ kalan çocuk, büyücü dünyasının kurtarıcısı Slytherin'e seçilmişti! Dumbledore dahil hiç kimse bunu beklemiyordu.

Herkesin şaşkın bakışları altında şapkayı başından çıkarıp sandalyeye koydu. Yavaş ve asil adımlarla Slytherin masasına ilerlerken tüm bu zaman boyunca ilk defa sırıtıyordu. Asıl şimdi, tam da ait olduğu yerdeydi.

Mcgonagall şaşkınlığını üzerinden attığında seçme seremonisi kaldığı yerden devam etti. Ama herkesin aklı Slytherin masasında oturmaktan memnun olduğu her halinden belli olan yeşil gözlü çocuktaydı.
Harry duygularını fazlaca belli ettiğini fark ettiğinde yüzüne ifadesiz maskesini indirip öğretmenler masasında gözlerini gezdirdi. Tahmin ettiği gibi hepsi onu inceliyordu.

Dumbledore'la göz göze gelmemeye çalışarak tekrar önüne dönüp yemeğini yemeye başladı. İhtiyar bir zihnefendardı. Küçük bir göz kontağıyla bile aklından geçenleri öğrenebilirdi. Eğer Lordu için sadık bir hizmetkâr olacaksa, ilk işi açığa çıkmamak olmalıydı değil mi?

Yemekten sonra Dumbledore'un okul kurallarını anlatan konuşmasını pek dinlemedi. Çoğunlukla yasaklardan bahsediyordu ki Harry çoğu okul kuralını buraya gelmeden önce öğrenmişti. Yanında büyük sınıflardan olduğu belli olan bir çocık "Üçüncü kattaki koridor neden öğrencilere yasak ki? Geçen senelerde böyle bir sınırlama olmamıştı?" diye söyleniyordu. Pek umursamadı. İsterlerse kütüphane hariç her yere yasak koyabilirlerdi, onun için pek sorun olmazdı.

Bina başkanlarının eşliğinde zindanlardaki Slytherin ortak salonuna geldiklerinde Harry Salazar Slytherin'in gerçekten zevkli biri olduğunu düşündü. Salon yerin kaç kat altında olmalarına rağmen oldukça ferahtı. Şöminenin karşısındaki siyah deri koltuklar, tavandan sarkan yeşil ışıklar salona asil bir hava katıyordu.

Harry'i ortak salondan daha fazla cezbeden şey ise kendine ait odasıydı. Her öğrencinin şifrelerini kendi seçtikleri odaları vardı bu da öğrencilere mahremiyetlerini koruma fırsatı veriyordu. Anlaşılan Salazar Slytherin, öğrencilerinin refahını önemseyen biriydi.

Gölün altını gösteren penceresinden bir müddet balıkları ve göl canlılarını izledi. Birkaçının resmini fantastik yaratıklarla ilgili bir kitapta görmüştü ama canlısını görmek daha farklı bir duyguydu.

Slytherin Varisi (Harry Potter AU)Where stories live. Discover now