Minik Kalpler Senfonisi •TAM...

By huysuzkartanesi

2.1M 96.1K 9.6K

"Hadi anneciğim bir dilek tutun." diyerek üçüzlerimin gözlerinden okunan heyecanlarına ortak oldum. Biliyoru... More

√ TANITIM
√ TANITIM 2
√ 1.BÖLÜM
√ 2.BÖLÜM
√ 3.BÖLÜM
√ 4. BÖLÜM
√ 5.BÖLÜM
√ 6.BÖLÜM
√ 7.BÖLÜM
√ 8.BÖLÜM
√ 9.BÖLÜM
√ 10.BÖLÜM
√ 11.BÖLÜM
√ 12.BÖLÜM
√ 13.BÖLÜM
√ 14.BÖLÜM
√ 15.BÖLÜM
√ 16.BÖLÜM |Part 1|
√ 16.BÖLÜM |Part 2|
√ 17.BÖLÜM
√ 18.BÖLÜM
√ 19.BÖLÜM
√ 20. BÖLÜM
√ 21.BÖLÜM
√ 22.BÖLÜM
√ 23.BÖLÜM
√ 24.BÖLÜM
√ 25. BÖLÜM
√ 26.BÖLÜM
√ 27.BÖLÜM
√ 28.BÖLÜM
√ 29.BÖLÜM
√ 30.BÖLÜM
√ 31.BÖLÜM
√ 32.BÖLÜM
√ 33.BÖLÜM
34. BÖLÜM
√ 35. BÖLÜM
√ 36. BÖLÜM
√ 37. BÖLÜM
√ 38. BÖLÜM -Part 1-
√ 38. BÖLÜM -Part 2-
√ 39.BÖLÜM
√ 40. BÖLÜM
√ 41. BÖLÜM
√ 43. BÖLÜM
√ 44. BÖLÜM
√ 45. BÖLÜM
√ 46. BÖLÜM
√FİNAL
Veda konuşması
Bal Gibi Sevda
Kitap İsim Değişikliği
İRİS: UYANIŞ

√ 42. BÖLÜM

20.8K 1K 119
By huysuzkartanesi



Merhabalar, birkaç hatırlatma yapmak istiyorum. Yeni bölümleri haftada bir paylaşmaya çalışıyorum. Her hafta belirli bir günüm yok ama son bölümün tarihine bakıp, bir tahmin yürütebilirsiniz.

Diğer bir konu ise, okunma sayısıyla oy sayısının orantısızlığı. Okunma sayısı istediğim gibi gidiyor ama oy veren sayısı az. Elbette ki beğenmediğiniz zaman oy vermeyebilirsiniz. Bölümü beğenmediğinizi de yorumlarda belirtirseniz eksiklerimi tamamlamaya çalışabilirim. Böylece daha çok hoşunuza giden bölümlerle bir arada oluruz.

Keyifli okumalar...

🌹

Yeni bir güne sevdiğim adamla adım atmamın mutluluğu, huzuru uykularıma da bulaşmıştı. Güzel bir uykunun ardından ruhen ve bedenen kendimi çok dinç hissediyordum. Sevdiğim adamın kollarında uyanmak paha biçilemezdi. Duhan kollarını bana sarmış, beni göğsüne hapsetmişti. Uyurken aldığı nefesleri sayarken şu anı yaşadığım için mutluydum. Kollarını bana sardığı için hareket alanım çok dardı. Saçlarım hareket ettiği için göğsüne sürtünürken, kollarını parmaklarımla yavaşça açmaya çalıştım. Kollarını ayırdıktan sonra nefes alışverişinin hala aynı tempoda olduğunu anlayınca derin bir nefes aldım. Yatakta yan dönüp güzel yüzünü ezberime kazıdım.

Benim bu hayatta en çok sevdiğim manzara olan gök mavileri, göz kapakları sayesinde hapsolmuştu. Sinirlendiğinde havaya kalkan kaşları, şu an huzurlu olduğu için gayet normal bir şekilde karşımda duruyordu. Ellerim dokunma isteği ile çırpınınca, yavaşça parmaklarımı kaşlarına sürttüm.

Kaşlarına tutulduğum sevdiğim.

Burnunun nefes alış verişiyle havalanıp inmesiyle gülümsemem yüzüme yayıldı. Arada sırada ortaya çıkan gamzesi şu an belirsiz olduğu için kaşlarım çatıldı, parmaklarım dokunması gereken yerin orası olduğunu bilerek gamzesine yöneldi. Sakalları parmaklarıma battı, parmaklarım o güzel çukura dokundu. Parmaklarımın aniden tutulması ile ağzımdan bir çığlık kaçarken neye uğradığımı şaşırdım.

Duhan'ın eğlenen pırıltılı bakışlarını görünce derin bir nefes aldım. Duhan'ın genizden gelen kıkırtısı odaya saçıldı. Parmaklarımı dudaklarına götürüp uçlarına bir öpücük kondurdu.

"Ne yapıyorsun?"

"Seni çok seviyorum." Gök mavilerinin içinden sevgisini okumamla yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.

"Çok severim, demiştim. Bu günden itibaren seni seviyorum değil, seni çok seviyorum." Dün gece yaşadığımız an'a gönderme yapması yutkunmama sebep oldu.

Tekrar parmaklarımın üzerine kondurulan öpücüğün ardından kıkırdamama engel olamadım. Avucumu yanaklarına yaslayıp sakallarına sürtmesini izledim. Duhan'a yardımcı olmak için avucumu bastırdım. Ben burdayım demek için. Birden beni kendine doğru çekip dudaklarımın etrafında dudaklarını dolaştırmaya başladı. Çenemi öpüp, boynuma dudaklarını bastırdı ve derin bir nefes aldı. Ben de onunla beraber huzurlu bir nefes aldım.

"Tam buranda," boynumu öpüp, eliyle dokunuşunu hissettim.

"Burada da." Çenemi öpüp, eliyle dokundu.

"Burada da, hep benim nefesimi hisset. Bana ihtiyacın olan her an bir nefes kadar yakın olacağım sana. Seni öyle çok seveceğim ki, nefesimiz bir olacak." Dudaklarımın üzerinde hissettiğim öpücüğün ardından parmaklarını dokundurması ile kısık bir nefes aldım. Derin nefes alırsam anı bozmaktan korkuyordum.

Gök mavileriyle buluşan harelerimin ardından dudaklarını dudaklarıma kattı. Bana, göz göze öpüşmek nedir, bir insan yaşarken nasıl ölür, bunları hissettirdi.

Dudaklarımın üzerinde, arasında dolaşan dudaklarını ve dilini hissetmek gözlerimin kamaşmasına neden olurken, hangi ara geceliğimin çıkarıldığını anlamadım bile.

Saçlarımın üzerinde hareket eden parmakları, benim sırtında bıraktığım tırnak izleri, güzel sabaha banyoda devam etmemize sebep oldu.

🌹

"Canavarlar hadi, geç kalıyoruz."

Kapının önünde Emile ve Joseph'le beraber canavarların gelmesini bekliyorduk. Duhan toplantıya yetişmek için yarım saat önce evden çıkmıştı. Biz de gitmek için canavarları bekliyorduk. Yine bir canavarlık planladıkları, beni kapıda bekletmelerinden anlaşılıyordu.

"Esmer Hanjm. Sızın bugün programınız ne?" Emily'in çat pat konuşabildiği Türkçe'si ile bugün ki programımı sormasını dinledim.

"Tatlım, canavarları okula bırakalım. Sen zaten onlarla berbersin. Önce şirkete giderim. Öğleden sonra bir davam var. Büyük ihtimalle Joseph de benimle beraber olur."

Karı koca karşımda emir bekler gibi durmalarına şaşırsam da çok çaktırmamaya çalışıyordum. Gece öğrendiğim üzere Emily ve Joseph de Imperium da görev alıyorlardı. Üst düzey yöneticilerin altında Duhan gibi sahada görev alan ekipler vardı. Bu ekiplerin bir altında da Emily ve Joseph gibi güvenlikten sorumlu birimler vardı.

"Peki efendim. Lütfen dikkatli olun." Joseph'in Türkçesi Emily'e göre kusursuzdu. Karı koca görev dışında sürekli bir aradaydılar. Birinin konuştuğunu diğeri tamamlıyordu. Aynı şu anda olduğu gibi bu onlara çok doğal geliyordu.

"Geliyoruz anneciğim."

Aycan'ın bağırmasının ardından birer birer kapıdan çıkan canavarları inceleyip ne işler çevirdiklerini anlamaya çalışıyordum.

Yüzlerindeki yaramaz gülümsemelerini incelesemde çok bir şey anlayamayınca yakında çıkar kokusu nasıl olsa diye düşünüp, ellerimi çırpıp konuştum.

"Hadi bakalım. Arabaya."

Sırt çantalarını ve ayakkabılarını kontrol ettikten sonra arabaya doğru ilerledim. Bizim harekete geçmemizin ardından eve doğru yönelen Joseph'i gördüm. Artık alışmıştım. Bir haftadır her gün evden biz çıktıktan sonra, pencereleri ve kapıları kontrol ediyordu. Benim yeni haberdar olduğum güvenlik kameralarını da kontrol ettiğinden emindim.

Emily'in arabasında bugün Aycan'la Aydan Emily'e eşlik ederken, benim arabamda ise Duman'la İlkay bana eşlik ediyordu. Joseph güvenlikten emin olmuş olacak ki sonunda evden çıkıp arabama binince arabayı çalıştırdım. Daha doğrusu çalıştırmaya çalıştım. Arabadan yükselen seslerle şok olurken, Joseph'in yükselen sesi ile hareket etmeyi bıraktım.

"Esmeray Hanım, arabayı durdurun ve arabadan inin hemen."

Joseph hemen arabadan inip, canavarları da arabadan indirirken ben de acele edip arabadan indim.

"Arabadan uzaklaşın." İlkay'la, Duman'ın ellerini tutup eve doğru ilerlerken Emily'de arabayı durdurup hemen arabadan indi.

Emily'le Joseph'in bakışmasının ardından Aycan'la Aydan da arabadan indirilip Emily'le bizim yanımıza geldi. Emily önümüzde barikat kurarken, Joseph herhangi bir tehlikeyi önlemek için arabayı kontrol ediyordu.

"Tamamdır. Herhangi bir tehlike yok. Sadece arızalanmış araba. Servis çağıralım. Gelsin alsınlar."

Joseph'in söylediklerinin ardından derin bir nefes aldım. Emily'in arabasının da kontrolünden sonra tehlikenin olmayışı ile Emily'in arabasına doğru ilerledik.

"Siz canavarları alın ve okula geçin."

Joseph'in bakışları itiraz ederken, itiraz etmemesi için hızla konuşmaya başladım.

"Joseph, sonra beni adliyeye bırakmaya gelirsin. Şu an için, benim önceliğim çocuklarımın canı. Onlarla ilgilenmek zorundasın. Okulda bir tehlikenin olmadığından emin olduktan sonra hemen benim yanıma gel."

Joseph'in itiraz etmesine fırsat vermeden canavarları tek tek öpmeye başladım.

"Hadi bakalım canavarlar. İyi dersler bebeklerim."

Joseph ikna olmamıştı. Taksi gelinceye kadar gitmeyip beni beklemelerinin ardından, arabalar aynı anda yola çıktı. İlk önce okula uğrayıp canavarları bırakmıştık. Joseph'le beraber taksiyle şirkete giderken, hep bir arada olabileceğimizi hiç düşünmediğim için bazen hayal görüyormuş gibi hissediyordum.

Etrafımdaki insanlar gün geçtikçe çoğalıyordu. Aileme kavuşamadıkça içimdeki özlem giderek artıyordu. Bazen ailemle yaşadığım o günlere dönüp ailemin sevgisinin tadını daha çok çıkarmak istiyordum. Sonra canavarların sevgisi olmasa hayatta kalamayacağımı bilip, iyi ki şu anda onlarlayım diye düşünüyordum. Taksinin aralık camından yüzüme çarpan hava ile gözlerimi kapatıp canavarları doğurduğum güne gittim.

🌹

Gece yarısı karnımdaki sancılarla uyandım. Karnıma çarpan tekmelerle komidinin üzerinde bulunan gece lambasını açıp derin nefesler almaya başladım. Hamileliğimin sekizinci ayındaydım. Üçüz bebekler en fazla sekiz buçuk aylıkken doğuyorlardı. Derin derin nefesler alıp sakinleşmeye çalışırken acıya dayanabilecek gibi değildim.

"Amca." Çarşafları sıkıp son gücümle bağırıyordum.

Koşarak odaya giren amcamın ardından İpek böceğimi de kısık gözlerle izliyordum.

"Doğuruyorum galiba." Amcam panik olmuş suratıma bakarken, İpek telefonunu çıkarıp bağırarak konuşmaya başladı.

"Hariman yetiş. Esmeray doğuruyor."

İpek böceğim bana dönüp beni sakinleştirmeye çalışırken kendisi benden daha panikti.

"Huh,huh. Bak böyle Esmeray derin nefes al. Hariman geliyor şimdi."

Ben acıyla kendimi sıkarken, derin nefesler almaya çalışıyordum. Zil sesinin gelmesinin ardından İpek koşarak odadan çıktı. Amcam donmuş kalmış sadece karnıma bakıyordu.

"Amca, çanta. Dolapta."

Benim sesimle silkinip kendine gelen amcam titreye titreye dolaba ilerleyip doğum için hazırladığımız çantayı aldı. Ben acıdan çığlık atmaya başlarken, Hariman telaşla odaya girdi.

"Şimdi gidiyoruz Esmeray. Tamam mı? Canavarlara kavuşmaya gidiyoruz. Sakin ol. Derin nefesler al."

Beni kucağına alıp havaya kaldıran Hariman'a tutundum. Ensesinde birleşen parmaklarımı sıktım. Tırnaklarım ensesine girerken Hariman telaşla kapıdan beni çıkarmak üzereydi.

"İpek kamerayı almadan gelme!"

Çığlığım binada yankılanırken derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.
Kafamı geriye atıp çığlığımı içime hapsetmeye çalışıyordum.

"Esmeray bağır. Bağır canım."

Acımı içime gömmeme izin vermeyen Hariman'a gözlerimde yaşlarla baktım.

"Canavarlar duyursa üzülürler."

"Hayır sen bağır. Onların sana ihtiyacı var, senin de onlara."

Amcam arabaya geçip oturduktan sonra Hariman beni arabaya yerleştirdi. Amcamın kucağında duran kafamın üzerinde hareket eden elini tutup bir çığlık attım. İpek'in de arabaya yerleşmesiyle araba hızla yola koyuldu.

Hastaneye gelene kadar amcamın elinden tutup sancının acısını hafifletmeye çalıştım. İpek'le beraber aldığımız nefeslerle yalnız olmadığım için mutluydum.

Bol sancılı geçen araba yolculuğunun ardından hastahaneye gidebildik. Doğumhaneye girdiğim zaman yanımda İpek vardı. Ellerimi sımsıkı tutan, beni hiç yalnız bırakmayan arkadaşım. Bir elinde kamera, diğer elinde benim elim bana destek olmaya çalışıyordu.

"Hanımefendi, kapatın lütfen o kamerayı." Doktorun almanca konuşmasıyla adama çirkefçe cevap veren İpek'i duyduğumda acıma rağmen yüzümde bir gülümseme oluştu.

"Kapa o lanet çeneni. İşini yap. Görmüyor musun kadın burada acı çekiyor! Hemen o üç canavarı çıkar oradan."

"Ah!" Bağırarak acımı azaltmaya çalışıyordum.

Doktorun ne tepki verdiğini göremiyordum ama, tekrar çığlık atmamla karnımın üzerinde hissettiğim baskı ile bakışlarımı karnıma indirdim.

"Şimdi benimle birlikte ıkınıyorsun. Bebekler geliyor." Artık aşinası olduğum için almanca konuşan doktoru başımla onayladım. Doktorla birlikte derin bir nefes alıp ıkınırken karnımda hareketlenme olması ile tekrar derin bir nefes aldım.

"Ah!" Son çığlığım o kadar uzundu ki ses tellerimin acıdığını hissettim.

Ağlama sesinin ardından çığlık çığlığa bağıran oğlumu doktorun kucağında gördüm.

"Oğlun geldi annesi. Sıra kızlarında."

Daha sonra ise Aydan'ın çığlıklarıyla inledi doğumhane. En son ise Aycan'ın çığlıkları doldurdu kulaklarımı.

Halsiz bedenime rağmen canavarları kucağıma alacağım için çok heyecanlıydım. Göğsüme konulan üç canavarla beraber hıçkırarak ağlamaya başladım. Sevinç göz yaşlarımla, gülümseyerek İpek böceğime döndüm. Bizi gözleri yaşlı kameraya çeken İpek böceğimle derin bir nefes aldım.

Kokularına doymaya çalışırken usulca fısıldadım.

"Hoş geldiniz canavarlarım." Sonra ise bilincim kapandı.

🌹

Taksiden Joseph'le beraber inip şirkete girdik.
Kapıda gördüğümüz güvenliğe günaydın diyerek gülümseyerek ilerlemeye devam ettim.
Danışmanın yanından geçerken oradaki asistanlara da günaydın diyerek asansörlere ilerledim. Asansör toplantı salonunun bulunduğu katta durunca, ayakkabılarımın tıkırtıları eşliğinde Duhan'ın asistanı Burcu'yu gördüm.

"Günaydın Esmeray Hanım."

"Günaydın Burcu. Toplantı bitti mi?"

"Hayır efendim. Birazdan biter diye düşünüyorum. Duhan Bey'in diğer asistanı Aylin'le iletişim halindeyiz."

Duhan'ın iki tane asistanı vardı. Birkaç tane şirketi tek bir grup altında topladığı için Duhan çok çalışmak zorundaydı. Duhan'a tek bir asistan yetmediği için iki asistanı vardı. Ben zamanında Aylin'in kovulduğunu zannederken bu bir haftada iki tane asistanının olduğunu öğrenmiştim. Bir de çok sayıda yardımcıları vardı.

"Tamam canım. Ben odamdayım. Duhan çıkınca bana haber verirsin."

"Elbette efendim." Beni gülümseyerek onaylayan Burcu'ya ben de gülümseyerek karşılık verdim.  

Kendi odamın bulunduğu kata çıkıp asistanım Sevcan'la günaydınlaştıktan sonra odama girdim. Üzerime aldığım montu ve çantayı askılığa asıp, davanın üzerinden tekrar geçmek için dosyaları masanın üzerine çıkardım. Bilgisayarımın açma düğmesine bastıktan sonraki bir saatin nasıl geçtiğini fark etmedim.

Kapının tıklatılmasının ardından, "Girin." diye seslendim.

Odaya girip, bana gülümseyerek bakan Duhan'la kavurucu bir nefes aldım. Aşık olduğum adam kalbimi kavuruyordu. Her onu gördüğümde nefes almak bana yakıcı geliyordu.

"Davan yok muydu senin?"

Ben alık alık Duhan'ı izlemeye devam ederken yavaş yavaş bana doğru attığı adımları takip etmeye devam ediyordum.

Masamın üzerine yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi.

"Ha, şey. Evet var. Öpüşmeden sonra."

Dalgınlıktan düzgün cümle kuramazken, son cümleme büyük bir kahkaha attı.

"Demek öpüşmeden sonra."

Dediklerimi idrak ettikten sonra gözlerim büyürken, benim şaşkınlığımdan yararlanıp üzerime eğildi. Saçlarımı kulaklarımın arkasına yerleştiren parmaklarını tenimde hissettim. Derin bir nefes alırken, gün geçtikçe ona bağlandığım için, onu çabuk özlediğimi fark ettim.

Dudaklarımın üzerinde dudaklarını hissettiğimde nefes alabilmek için ağzımı araladım. Duhan dudaklarımı kavrayıp çekiştirirken, ellerimi göğsüne koyup destek almaya çalıştım. Nefesini nefesim yaparken, ben de aramızdaki çekimden titremeye başladım.

"Şimdi gidecek misin?"

Dudaklarımın üzerine vuran nefesini dinlerken, kısık sesiyle bakışlarımı gök mavilerine çıkardım. Eğlenen bakışlarını yakalayınca, göğsüne elimi hızla vurdum.

"Ya, niye dalga geçiyorsun?"

Sitemli sesimle beraber kıvrılan dudaklarıyla, ortaya çıkan gamzelerini görünce ben de gülümsememi tutamadım.

"Dalga geçmiyorum. Sadece öpülmek istediğini söyledin, ben de öptüm."

Yüzündeki gülüşle ben de kıkırdadım.

"Öğleden sonra diyecektim."

"Demek öğleden sonra. Bir kaç işim var. Onları da halledip yemeğe çıkalım."

"Tamam benim de davaya son bir göz atmam lazım."

"Ee atmışsın zaten." Masamı göz ucuyla süzüp kaşını kaldırdı. "Pardon, en ufak ayrıntıyı kaçırmaman gerekiyordu ama doğru."

"Sadece işimi düzgün yapmaya çalışıyorum."

Dudaklarımı hızla öpüp adımlarını kapıya doğru attı.

"Biliyorum ve seni çok seviyorum karıcığım."

"Ben de seni çok seviyorum."

Kapıdan kaybolan Duhan'la yüzümdeki gülümsememle işime devam ettim.

🌹

Duhan'la yemek yemek için geldiğimiz mekanda her şey normal giderken, garsonun son anda getirdiği tabaktan çıkan siyah kutuyla yutkunmakta zorluk çekiyordum.

Heyecanımı yatıştırmak için girerken incelediğim mekanı tekrar süzdüm.

Göl kenarında bulunan bu mekanda küçük tekneler bulunuyordu. Gölün üzerinde rengarenk çiçekler vardı. Mavi ile yeşilin güzel uyumu yakalanmıştı. Bana Aycan ile Aydan'ı hatırlatmıştı. Bu teknenin üzerinde ışıklandırmalar bulunuyordu. Geceleyin daha güzel olacağını düşünüyordum. Yıldızlara eşlik eden ışıklar daha hoş olabilirdi. Biz gelmeden diğer teknelerden daha uzakta bulunan bu tekneyi çok anlayamamıştım ama şu an kavrayabiliyordum.
Bakışlarımı en sonunda gök mavileriyle buluşturup gözlerimi kırpıştırdım.

"Düşündüğüm şey mi?" Heyecanlı sesimle beraber yüzünde heyecanlı ama güzel bir gülümseme oluştu.

"Evlendik ama ben sana düzgün bir evlilik teklifi edemedim. Alyansın var ama takamıyorsun ve ben senin parmağında tek taş yüzükte görmek istiyorum. İçinde hiçbir kuşku kalmasın istiyorum. Hiçbir şeyi eksik yaşamayalım istiyorum. Tamam seni ve canavarları korumak için evliliğimizi erkene aldık ama ben sana tekrar sormak istiyorum. İlişkimizde kendini zorunlu hissetme istiyorum."

Ellerimi ellerinin arasına alıp önümde diz çöken Duhan'la gözlerimden birkaç damla yaş düştü.

"Benimle daima gülmek için, mutlu olmak için çabalamaya var mısın? Benimle üzülmeye, birbirimizi kırmaya var mısın? Sevmeye, sevilmeye, sevişmeye var mısın? Yakmaya, yıkmaya var mısın? Aile olmaya var mısın?"

Yüzüme büyük bir tedirginle bakan Duhan'a gülümseyerek baktım. Bir cevap vermediğim için tekrar konuşmak zorunda kaldı.

"Eğer yokum dersen, anlarım. İstemediğin müddetçe beni görmezsin bile."

Kaşlarım çatılırken, son soruyu sormasını bekliyordum. Sessizlik uzayıp giderken, en sonunda dayanamayıp, bağırdım.

"Sorsana be adam!"

Şaşkınlıkla bana bakan Duhan'ın ellerini okşadım.

"İşte,teklifi."

"Sordum ya!" Duhan bana boş boş bakarken, ağzımın içinde mırıldandım.

"Benimle evlenir misin?"

"Evet!" Diye bağıran Duhan'a şaşkınlıkla baktım.

Bir anda kendimi Duhan'ın kucağında döndürülürken bulmayı beklemiyordum. Teknenin sallanmaya başlamasıyla şaşkınlığımdan kurtulup, bağırmaya başladım.

"Duhan! Tekne devrilecek!"

Duhan beni duymayıp dönmeye devam ederken ben kucağında çırpınıp duruyordum. Birkaç saniye sonra kendimi Duhan'la beraber gölün içerisinde buldum. Her yerim ıslanmıştı. Duhan da bana şaşkınlıkla bakıyordu.

"Sormadın ki be adam! Ne sevinip duruyorsun! Hem yüzük nerede?"

Ben gölde yüzük aramaya çalışıyordum. Duhan belimden tutup beni kendine çekince ıslanmış yüzünden süzülen su damlalarını takip etmeye başladım. Gök mavileriyle buluşan harelerimi ayırmadan, parmağımın üzerinde hissettiğim ağırlıkla derin bir nefes alıp verdim.

"Benimle evlenir misin?"

İçimde tutamadığım çok şey vardı bu hayatta. Tutmak zorunda olduğum da bir o kadar yaşanmışlıklar vardı. Ben onları içimde büyütüp bir şekilde paylaşıyordum ama hayalimde bir evlilik teklifi yoktu. Hem de evlendikten sonra hiç yoktu. Gençlik aşkımızın bu raddeye geleceğini hiç düşünmemiştim. Bir bakışına tav olduğum adamı çok seveceğimi söyleseler, dönüp kıçımla gülerdim. Çünkü ben babasının kurallarıyla yetişmiş, küçük ailemle büyümüştüm. Aşk mı? Aşk en son düşüneceğim, hatta hiç düşünmediğim bir konuydu. Ben sevgiyle büyümüştüm, sevginin nasıl olduğunu biliyordum. Aşık olmanın ne demek olduğunu bilmiyordum. Bu yüzdendi, bocalamalarım. Kafamın karışması, sürekli onu düşünmem bu yüzdendi. Bilmediğim bir şeyin heyacanı sarmıştı kalbimi. Çarpılmıştım. Tutulmuştum ona. Yıllar evvel bana yaptığı teklif yeterliydi aslında ona güvenmem için. Güzel bakması yeterdi ona güvenmem için. Ben en başta Duhan'a güvendiğim için canavarları doğurabilme kararı almıştım. Aramızdaki aşktan güç almıştım. Varsın Duhan olmasın yanımda, bir zamanlar bana aşık olması yeterde artardı. Evlilik teklifi ise bana göre aşkı değil, sevgiyi temsil ediyordu. Biz yıllar evvel aşık olmuş ama aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, birbirini her zaman sevecek olan bir çifttik. Bu yüzden sevgimi artık içimde tutmak istemiyordum.

Başımı hızla sallarken, "Evet evlenirim. Evet seninle her şeye varım. Evet! Evet!" diye bağırdım. Dudaklarını dudaklarıma katan Duhan'la bir damla mutluluk göz yaşım dudaklarımızın arasına karıştı. Bir diğer damla Duhan'ın göklerinden taştı, dudaklarımıza karıştı.

🌹

Bölüm nasıldı?

En beğendiğiniz sahne hangisi oldu.

Imperium konusunu beğenmeyenleriniz olmuş ama merak etmeyin kitabın akışını değiştirmeden değinmeye çalışıyorum.

Bir sonraki bölümde neler olacak sizce?

Instagram; gamzzeeli.wattpad

•16.09.2019•

Continue Reading

You'll Also Like

8K 707 26
Herkesin Hayali Özgürdür Hayale bir ad lazım ise AzKar işte...
785K 25.3K 64
Birini ilk gördüğünüz andan itibaren kaç yıl sevdiniz? Birini ilk gördüğünüz an onunla evleneceğiniz hissetmiş miydiniz? Nazım Hikmet demiş ki "sen...
573K 18.8K 66
Tüm ön yargıları bir kenara bırakın ve bu dünyanın içine girmek için harekete geçin . Aynı gözüken ama farklılıkların olduğu bir dünya burası. "Bek...
57.6K 3.6K 97
"Kalp ayrım yapmaz..."