Minik Kalpler Senfonisi •TAM...

By huysuzkartanesi

2.1M 96.1K 9.6K

"Hadi anneciğim bir dilek tutun." diyerek üçüzlerimin gözlerinden okunan heyecanlarına ortak oldum. Biliyoru... More

√ TANITIM
√ TANITIM 2
√ 1.BÖLÜM
√ 2.BÖLÜM
√ 3.BÖLÜM
√ 4. BÖLÜM
√ 5.BÖLÜM
√ 6.BÖLÜM
√ 7.BÖLÜM
√ 8.BÖLÜM
√ 9.BÖLÜM
√ 10.BÖLÜM
√ 11.BÖLÜM
√ 12.BÖLÜM
√ 13.BÖLÜM
√ 14.BÖLÜM
√ 15.BÖLÜM
√ 16.BÖLÜM |Part 1|
√ 16.BÖLÜM |Part 2|
√ 17.BÖLÜM
√ 18.BÖLÜM
√ 19.BÖLÜM
√ 20. BÖLÜM
√ 21.BÖLÜM
√ 22.BÖLÜM
√ 23.BÖLÜM
√ 24.BÖLÜM
√ 25. BÖLÜM
√ 26.BÖLÜM
√ 27.BÖLÜM
√ 28.BÖLÜM
√ 29.BÖLÜM
√ 30.BÖLÜM
√ 31.BÖLÜM
√ 32.BÖLÜM
√ 33.BÖLÜM
34. BÖLÜM
√ 35. BÖLÜM
√ 36. BÖLÜM
√ 37. BÖLÜM
√ 38. BÖLÜM -Part 1-
√ 38. BÖLÜM -Part 2-
√ 40. BÖLÜM
√ 41. BÖLÜM
√ 42. BÖLÜM
√ 43. BÖLÜM
√ 44. BÖLÜM
√ 45. BÖLÜM
√ 46. BÖLÜM
√FİNAL
Veda konuşması
Bal Gibi Sevda
Kitap İsim Değişikliği
İRİS: UYANIŞ

√ 39.BÖLÜM

23K 1K 138
By huysuzkartanesi


🌹


İçimde bir his cızırdarken, o hissin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Kalbimdeki ses bunu, kırılmak ve incinmek olarak bana duyuruyordu.

Duman'ın itiraf ettiği cümleler, kalbimde bir kırıklığa sebep oldu. Yine de canavarların hayal kırıklığı kalbimdeki kırıklıktan çok olmalı ki, küsülen kişi ben oluyordum. Elbette canavarlarım neler hissediyorlarsa öyle davranmaya da hakları vardı. Onlara bu hakkı tanımalıydım ama canavarlarda bana affedilmek için hak vermeleri gerekiyordu.

Maalesef ki bu düşüncelerimi 4 yaşındaki canavarlarım nasıl karşılardı bilemiyorum.

Duhan, Duman'la aramızda geçen konuşmadan habersiz hâlâ bana yardım ediyordu. Duman bir köşeden oturmuş babasını bekliyordu.

"Her şey tamam gibi. Siz gidin ben de birazdan gelirim." Sesimin tonunun arasına sıkıştırdığım kırıklığı Duhan hissetmiş gibi gözlerime odaklandı.

Göz göze olduğumuz o anlardan sonra beni başıyla onaylayıp, Duman'ı kolları arasına aldı.

"İyi geceler Esmeray abla." Bir elinde oyuncak ayısını tutup, diğer eliyle bana el sallayan Duman'a gülümsedim.

"İyi geceler canım."

Duhan'la Duman kapıdan kaybolduktan sonra yüzümdeki silik gülümseme de silindi. Dolapları birkaç saniye kurcaladığımda bulduğum cezveyi tezgahın üzerine koydum ve kahveyi aramaya koyuldum.

Gözlerimin buğulanmaya başlamasıyla bakışlarımı hızlı hızlı etrafta gezdirip göz yaşlarımın akmasını engellemeye çalışıyordum.

Kolay değildi. Canavarlımın bu zamana kadar bir tanesi olarak yaşadığım için, bana olan kırgınlıkları beni gösterdiğimden daha fazla yaralıyordu.

Görmezden gelmeye çalışmıştım. Fatoş'un davasıyla ilgilenirken düşünmeyi yasaklamıştım kendime. Patlama noktasında olduğumu hissediyordum.

Bu zamana kadar olan şeylerin üzerime binmesini, kalbimde sayamadığım sarsıntıların sebep olmasını daha fazla nasıl içime atacaktım bilmiyorum.

Cezvenin içersine koyduğum iki fincan suyu ve iki kaşıktan biraz fazla kahveyi karıştırıp ocağın altını yaktım.

Dikkatimi kahveye vermeye çalışırken içimden çığlık çığlığa bağırmak, sırtımı bir yere yaslayıp affedin beni diye bağırarak ağlamak istiyordum.

Hiçbirini yapamadım.

Kahveleri fincanlara boşaltıp, dilimde şarkı sözleriyle verandaya çıktım. Gecenin tüm güzelliği göz önündeydi.

Annemi düşündüm. Babamı düşündüm. Annem mis kokusunu bana sunsun istedim. Babam şefkatli elleriyle saçlarımdaki çiçekleri iyileştirsin istedim. Kardeşim, benim gözlerime baksın ve söylemeden de yanımda olduğunu hissettirsin istedim.

Onların yerine zihnime Almanya'ya gittiğim ilk zamanlardaki görüntüler doldu.

🌹

Gözlerim elimdeki günlükte acı çekmeye devam ederken, karışık meyve suyundan bir yudum alıp, ağlamaya devam ettim.

Elimde değildi. Elçin'in yaşadıkları kolay değildi. Ya da ben bilmiyordum,  kolay değildir.
Elçin'i her zaman anlamaya çalıştım ama onun yaşadıklarını yaşamadan onu anlayabilmem mümkün değildi.

Karnıma saplanan ağırlarla daha fazla ağlamamın canavarlara zarar vereceğini hatırlatarak göz yaşlarımı silmeye çalıştım.

Defteri kapatıp, hemen masanın üzerinde bulunan kamerayı vücudumu alacak şekilde yerleştirdim.

"Merhaba yine biz." Karnımın üzerini okşayıp kameraya odaklandım.

"Biliyorum sana kızgınım. Bir gün yine karşılaşır mıyız? Hiç bilmiyorum. Belki de hiç bunları izleyemeyeceksin.  Sana bunları izletme cesareti gösterebilir miyim bilmiyorum. Tek bildiğim umut etmek. Bana, bize ve sevgimize hâlâ inanman. Bir gün öğreneceğin canavarları kalbinde hissetmen."

Göz yaşlarım ara ara akmaya devam ederken, kamerada dikkat çekmemesi için hızla sildim.

"İşte, bugün yine erkenden kalkıp, buraya geldim. Hani sana anlatmıştım ya. Canavarlarımız, bu odayı çok seviyor. Sanırım hissediyorlar. Seninle burada, bu kamera sayesinde dertleşeceğimi. O kameraya senin gök mavilerin gibi bakacağımı. Her gün kalkarken senin adını fısıldıyorum onlara. Şu an sadece beni hissediyorlar. Beni duyuyorlar biliyorum ama onlar büyürken seni onlara anlatamam. Sadece uykularında adını fısıldayabilirim."

Yüzümde buruk bir gülümseme yer aldı. İçimdeki yangına rağmen, dudaklarım kıvrıldı ve kalbime küçücük bir sevgi yerleşti.

"Ara ara onlara abilerini anlatıyorum. Adının Duman olduğunu tahmin ediyorum. Sizde ki gelenek hâlâ devam ediyordur eminim. İlk anlattığında inanamamıştım. Dedenin adının Duhan olup, babanın adınında Duman olduğuna. Torunların dedelerinin adını aldığını gülümseyerek dinlemiştim. Biz mutluyuz bak. Gerçekten. U-umarım sende ailen-le mutlusundur."

"Üçüzlerin 5. ayı. Buraya geleli iki ay oluyor. Bu sırada avukatlık bürosunda çalışıp dışarıdan okulumu bitiriyorum bildiğin gibi. Çok fazla yemek yiyorum. Şuna bak, dev oldum. Şu an o koltukta eminim gülüyorsun bana. Hey,Gülme!"

Ruh halim hamilelikten dolayı sürekli değişiyordu. Daha demin ağlarken şimdi kıkır kıkır gülüyordum.

"Bazı şeyleri bazen tekrar ediyorum ama olur da bundan önceki çektiğim videoları izlememişsindir diye. Doktor randevum var bugün. Canavarların cinsiyetini öğrenmeye gideceğim. Çok merak ediyorum onları.Ultrason da görüyorum, her gün ultrason görüntülerine bakıyorum ama yine de yeterli gelmiyor. Biliyorum, oradan canavarlara bakıp gülümsüyorsun. Belki de ailenle birlikte bunları izliyorsun. Ben canavarları size bırakıp, birkaç günlük tatile gitmişimdir. Hayat bu belli olmaz."

Kapının önünde hissettiğim hareketlilik ile kafamı kimin olduğunu görmek için kapıya çevirdim. İpek böceğimle göz göze gelmemizle birbirimize gülümsedik, birkaç saniye sonra kameraya dönüp veda cümlelerimizi söyledim.

"Cinsiyetlerini öğrendikten sonra, yine burada olacağım merak etme. Hoşça kal."

Kamerayı kapatıp gözlerimi sımsıkı kapattım.

"Sen bu hayatta gördüğüm en güçlü kadınlardan birisin." İpek böceğimin iltifatı ile içimden güzel bir düşünce geçti.

Umarım, tüm bu yaptığım fedakarlıklar bir sonuca varır. Canavarlarımın güzel bir hayatı olur. Duman'ın onu çok seven bir babası olmuştur. İtilip kakılmadan yaşamasını, düşse bile ayağa kalkacak cesarette olan bir çocuk olmasını diledim.

🌹

Geçmişten kopup elimdeki kahveyi içtim. Yine de düşüncelerime şunlar doldu.

Çünkü ben canavarlarıma bencillik yapmayıp, orada gözlerimin içine bakıp yalvaran kadına merhamet etmeseydim, belki de Duman diye bir çocuk hiç var olmayacaktı.

Çünkü Elçin'in sağlıklı bir insan olmadığını,  günlüğünde yaşadığı olaylara bakarak hem kendi canına hem de oğlunun canına kıyacağını anlıyordum.

İlk defa tecavüze uğradığı zamanlarda kalkıştığı intiharı da, Duhan'la evlenemezse edeceği intiharı da günlüğüne yazmıştı.

Belki o gün Duhan'la Elçin'in düğününde, Elçin'in yaşadıklarını bilmiyordum ama o bakışındaki deliliği görmüştüm. Gözlerinde ölmüş bir kadının silüeti vardı.

Belki kalıp yardım edebilirdim ama o zamanlar ben de küçük bir kadındım. Ailesinin sırt döndüğü, sevgilisinin aldattığı ve sadece hissettiği ama varlığından emin olamadığı bir çocuğu vardı o kadının.

Şimdi ise tek başına üç tane canavar büyütmüş, başarılı bir avukat olmuş, güçlü bir kadındım.

Düşüncelerim bir nebze de olsa beni rahatlatırken, canavarları kazanmak için her şeyi yapacaktım.

Ailemi o Dinçer denen şerefsizden koruyacaktım.

Ben güçlü bir kadınım.

"Sevgilim."

Duhan'ın fısıltısı ile verandanın altında gök mavilerini bana dikmiş olduğunu gördüm. Gecenin altında gök mavileri daha berraktı bana göre.

"Sevgilim." Fısıltıyla verdiğim cevapla bana doğru gelip, verandanın korkuluklarında duran türk kahvesini aldı. Kollarından birini omzuma atıp beni göğsüne çekti.

"Yukarıda seni bekliyordum."

"Biraz burada durmak istedim." 

"45 dakikadır mı?" Duhan'ın ses tonu şaşkınlıkla doluyken benim de bakışlarım şaşkınlık doluydu.

"O kadar olmuş mu?" deyip, Duhan'ın fincanı ağzına doğru götürdüğünü fark ettim.

"Napıyorsun? Soğumuştur o içme."

Duhan beni duymamış gibi davranıp kahveden büyük bir yudum aldı. Kahveyi yutkunuşunu izlerken gözlerim kocaman açılmıştı. Çünkü türk kahvesi soğukken tadı kötü oluyordu.

"Ee bana müstahak. Evli olduğum kadının elinden bir isteme kahvesi içemedim. Bundan sonra kahvenin içinde zehir bile olsa içerim. Yani soğukmuş umurumda değil. Sen yapmışsın ya o yeter bana."

Ben inanamayarak Duhan'a bakıyordum.

"Seni bu kadar düşündüren ne?" Duhan'ın bana aldırmayarak dile getirdiği soruya gözlerimi kaçırdım.

Fincanın korkuluğa bırakılma sesinin ardından Duhan başımı nazikçe kendine çevirdi.

"Siyah ay, biz artık biriz. Biz artık her şeyle beraber mücadele edeceğiz. Bundan sonra her mutluluğu, her hüznü beraber yaşayacağız. Gördüm ben o bakışındaki hüznü. Benim sadece görmem yetmez. Anlat. Anlat ki biz olalım. Ben senin sesinle hissedeyim o hüznünü. Çünkü bakışlarındaki hüzünde boğulurum. İlk önce dilindeki hüznü atalım beraber. Sonra o gözlerinden hüznü yok edelim."

"Biliyor musun? Aslında benim gözlerim parlamaz. Bazı insanların gözlerinde parıltılar vardır ama benimkinde yok. Sadece sana, sana bakarken hissediyorum gözlerimdeki parıltıları. Bakışlarımdaki hüzün sen varken yok oluyor. Tamam hüznüm bazen dilimin ucuna kadar geliyor ama diyorum ki sen güçlüsün. Yanında sevdiğin adam var. Canavarların var. Konuşamıyorum ben, uzun zamandır. Kırıklıklarım var. Hayal kırıklıklarım, sevgi kırıklıklarım. Bunların içerisinde sen bana ilaçsın. Canavarlarım bana ilaç. İşte bu yüzden o hüznü kolay kolay yok edemem. Çünkü o kırıklıklarım beni ben yapan. Bana sizi veren."

"Ben, Cem Duhan Özdemir. O gözlerindeki kırıklıkları iyileştireceğim. Yerlerine, bir yaz sıcaklığı, bir ilk bahar kokusu, bir sonbahar esintisi, bir kar tanesi yerleştireceğim."

Kalbim harelerime edilen, geceye bırakılan şiir gibi, belki birkaç satırlık naif şarkı gibi edilen yeminle hızla atmaya devam ediyordu.

"Şimdi gidelim ve.."

Kalbimin üzerine bir bomba yerleşti.

"Ve..." Duhan'ın devam etmesi için fısıldadığım ve sözcüğü dilimde bir düğüm varmış gibi zar zor çıktı.

"Sevişelim." Gök mavileri, tüm katmanlarını benim için ortaya sererek hareket etmemi sağladı.

Kollarımı Duhan'ın boynuna sarıp kucağına zıpladım. Duhan bu anı beklermişçesine beni belimden kavrayıp kucağına tırmanmama yardım etti.

Dudaklarımız hızla birbirine yoğunlaşırken, vücudum özlemden yanıyordu. Dudaklarımın üzerinde üzerinde tüm varlığını kanıtlamak istercesine baskı yapan dudaklar ile göz yaşlarım akmaya başladı.

Gözyaşlarımın tuzlu tadı dudaklarımızla buluşunca, gözlerimi aralayıp hâlâ kapalı duran Duhan'ın göz kapaklarının titreşerek açılmasını izledim.

O birkaç saniyelik aralıkta Duhan çenemi kavrayıp, dudaklarımızdaki temasa son verip, gözyaşlarımın bıraktığı izleri öptü.

"Bu gece aşk ve tutku, sana olan merhametimi anlatmak için varlar. Hisset."

Duhan'ın ışıkları kapatarak ilerlerken dudakları gözlerimin etrafında dokunmadık nokta bırakmıyordu. Bacaklarım Duhan'ın kalçasının yanında sallanarak ilerlerken merdivenleri tamamlayıp odamızın önünde duraksamadan hızla adımlamaya devam etti.

Benim nefesim, Duhan'ın boynunda hüküm sürerken, bir anne olduğumu unutmadan fısıldayarak konuştum.

"Duman uyudu mu? Canavarları kontrol ettin mi? Geceleri bazen üstlerini açıyorlar."

"Merak etme, ben her şeyi hallettim."

Duhan'ın yatak odamızın içerisinde bulunan banyoya adım atmasıyla gözlerime inanamadım.

Yerler güllerle doluydu. Banyodan başka bir yatak odasına açılan kapının üzerinde ışıklandırmalar vardı. Karanlığın ortasındaki yıldızlar gibi parlamaya devam ediyordu.

Duhan benim bakışlarımı kaçırmamak için gözlerini bana dikmiş beni izliyordu, hissediyordum.

Gizli yatak odasının içine Duhan'ın kucağında adım atmanın ardından bizim için hazırlanmış yatağın ve jakuzinin görüntüsüyle dondum kaldım.

"Burası.." Dudaklarımın arasından fırlayan kelimeler nelerdi bilmiyorum ama odanın her tarafını ezberlemek istercesine aklıma kazıdığım görüntülerin ardından harelerimi gök mavilerine odakladım.

Yatağın etrafında hoş kokulu sabunların varlığı ve güzel tütsüler ile derin bir nefes aldım. Jakuzi geçen geldiğimde gözüme pek çarpmamıştı sanırım ya da buraya yeni eklenmişti. Siyah mermerin içerisine yerleştirilmiş jakuzinin etrafında çeşit çeşit meyveler vardı. Bir de bize eşlik edecek şaraplar. Jakuzinin etrafında daire şeklinde konumlandırılmış mumlar ışıltılar saçıyordu.

"Burası bizim yuvamız. Burası benim gözümden sen. Seni sevdiğimi anla, hisset. Sen benim en güzel parçamsın. Sen olmadan yaşayamam ben." Duhan'ın dudaklarından fırlayan cümleler ile dudaklarımızı büyük bir hızla birleştirdim.

Sırtımın serin ve yumuşak yatakla buluşma hissi ile öpüşmemiz daha da şiddetlendi. Duhan dudaklarımı öpüyorken ellerinin yavaş yavaş bacaklarımın üzerinde hareket etmesiyle derin bir nefes almak için dudaklarımı araladım. Dudaklarımın üzerinde hareket eden dudaklar dilini damağımın üzerinde hareket ettirmeye başlaması ile kapalı gözlerimin ardında gözlerim kamaştı.

Dudaklarımdan kopup boynuma yönelen dudaklar, şah damarımın üzerinde derin öpücüklerle kendini belli ediyordu.

"Sen el kadar bir kadınsındır"

Nefes aldığım noktaya nefesini usulca bıraktıktan sonra, fısıldamaya başladığı şiirin ardından gözlerimi kısıkta olsa açmayı başardım.

Duhan bedenini benden biraz uzaklaştırdıktan sonra beni kucağına çekti. Sırtımda hissettiğim eller elbisemin bağlarını çözülmesi zor bir düğümmüşçesine yavaş yavaş çözmeye başladı. Gözlerime ise kendini, bir sanat eserini çizer gibi ilmek ilmek işliyordu. Bakışlarımı sevdiğim adamdan bir saniye olsun kaçırmıyordum.

"Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli."

Nefesim onun göğsünde dalga dalga yayılıyordu görüyordum ama ben nefes alabildiğimden emin değildim. Elbisemin askılarını tenimde iz bırakmak istercesine indirdikten sonra ortaya çıkan görüntüyü izlemeye başladı. Omzumdan başlayarak öpmeye başlayan Duhan, her öpücükten sonra şiiri söylemeye devam etti.

Bir öpücük.

"Bazı ağaçlara kapı komşu"

Bir öpücük daha.

"Bazı çiçeklerin andırdığı"

Göğüslerimin üzerinde hareket eden dudaklarla ellerimin ensesine atıp saçlarını çekiştirdim.

"İş bu kadarla bitse iyi"

İçimden gelen o dürtüye engel olamıyordum. Duhan'ın efsunlu sesi ile bütünleşen an beni bir ormanın içerisine hapsettti.

Duhan'ın her sözcüğünde adımlarım hızlanıyordu. Gökteki mavilikler durmadan yürümemi fısıldıyordu. Ağaçların arasında yönümü ezbere biliyormuşçasına koşmaya başladım.

Çırılçıplak kaldığım o anlarda ben ormanın en bilinmeyen noktasına adım attım.

Rüzgar Duhan'ın şiirini fısıldıyordu tenime.

"Bir insan edinmişsindir kendine"

Ormanın fısıltısına karışan şelale sesi ile bu sefer yavaş yavaş uçurumun kıyısına çıplak ayaklarımla adım atıyordum.

"Bir şarkı edinmişsindir, bir umut"

Her adım atışımda kalbim heyecandan hızla atmaya devam ediyordu. Gerçek öyle değildi ama ben yaşadığım ânın büyüsünde kayboldum.

"Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
Saçlarınla beraber penceredeyken
Besbelli arandığından haberli
Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda"

Gözlerimin önünden hızla gelip geçen kuşların cıvıltılarıyla bakışlarım şaşkınlıkla gök mavileriyle buluştu.

Duhan uçurumun kıyısında beni bekliyordu. Ellerimi ellerinin arasına alıp birer öpücük kondurdu.

Şelale, gürül gürül akan kalbimin sesiydi. Gök, bakmayı en sevdiğim noktaydı.

Kuş cıvıltılarına ve şelalenin gürlemesine son kez Duhan'ın efsunlu sesi karıştı.

"Sevgili"

Duhan beni göğsüne çekti. Uçuruma doğru geriye doğru bir adım attı. Biz o uçurumdan beraber düştük.

🌹

"Saat kaç?"

Duhan'ın kollarında jakuzinin içinde uzanıyordum.

Tenimin üzerinde hareket eden dudaklar, komidinin üzerindeki saati söyledikten sonra tenimde gezinmeye devam etti.

"04.53"

Günün ağarmasına çok bir şey kalmamıştı. Ben tüm gece o ormanın içerisinde defalarca yalın ayak koşup, şelalenin gürültüsüne karışan Duhan'ın efsunlu sesini dinledim. Her seferinde ise beraber uçurumdan atladık.

"Sen de hissettin mi?"

Başımı yavaşça kaldırınca Duhan'la göz göze geldim. Saçlarımın ıslak tutamları Duhan'ın göğsüne sürtünürken merakla gök mavilerine odaklandım.

"Hissetmemek imkansızdı. Sen fark etmedin ama dudaklarının arasından çıkan sesler, gözlerinden geçen duygular, bizim büyülü dünyamızı anlatıyordu."

Duhan saçlarımın üzerine kondurduğu öpücükten sonra, beni kucağına aldı ve ayağa kalktı. Üstümüzden sızan sular, çıplak bedenimi bir anda havada bulmak şaşkınlıkla Duhan'a bakmama neden oldu.

"Birkaç saatte olsa uyumamız lazım."

Beni mermerin üzerine bıraktı, mermerden yapılmış duvarın üzerinde olan siyah bornozu alıp üzerine giydi. Beyaz bornozu da bana giydirdi.

Duhan beni yatağın üzerine yatırdıktan sonra, saçlarımı özenle kurutup, geceliğimi giydirdi.
En son koynunda uykuya dalmam birkaç saniyemi aldı.

Gözlerimin üzerine vuran güneş ışıkları ile gözlerimi araladım. Belki de sebep güneş ışıkları değildi yokluğunu hissettiğim Duhan'dı.

Gece yatarken başka yatakta uyanınca başka yatakta olmam etrafı ilk defa görüyormuşçasına incelememe neden oldu.

Komidinin üzerinde bulunan telefonumdan saate baktım.

"05.58"

Her zaman uyandığım saatten yarım saat erken kalkmam çok zor bir şey değildi.

Ayaklarımı yataktan sarkıtıp, Duhan'ı bulmak için odadan dışarı çıktım. Merdivenlerden aşağı inip, kapısı hafif aralık olan Duman'la İlkay'ın odasına bir göz atıp uyuduklarını görünce kızlarımın odasının önüne gittim. Kızlarımın odalarının kapısı da hafif aralıktı. Onların da uyumaya devam ettiğini görünce Duhan'ı aramaya koyuldum.

Evin alt katından gelen kısık müzik sesini takip etmeye başladım. Birçok odadan geçtikten sonra, müzik sesinin geldiği odayı bulup içeri girdim.

Duhan spor yapıyordu. Kolları yukarı aşağı hareket ediyor, bedenini kaldırıp indiriyordu.

"Ben de kocam beni tek hamlede nasıl kaldırıyor diye merak ediyordum." Kapıya yaslanmış dile getirdiğim sözlerin ardından birkaç saniye duraksadıktan sonra kaldığı yerden devam etti.

"Kocanızı ne sandınız hanımefendi?"

Duhan'ı hayranlıkla izlemeye devam ederken onun imalı sorusuna göz devirip, Duhan'a doğru ilerlemeye başladım.

"Bir şey sandığımdan değil. Sadece nasıl beni tek hamlede kaldırıyorsun anlamış oldum."

"Bekle o zaman göstereyim"

Duhan'ın ayaklarının yere basmasının ardından kendimi bir anda kucağında buldum. Beni yukarı kaldırıp, aşağı indirmeye başlamasıyla kıkırtılarıma engel olamadım.

"Saçmalama biliyorum zaten." Kıkırtılarım kahkahaya dönüşmeden hemen önce konuştum.

Duhan bu sefer beni her yukarı kaldırdığında dudaklarımdan öpmeye başladı.

"Ya tamam. Ben gideyim de kahvaltı hazırlayayım. Canavarlar uyanır birazdan."

Duhan beni ayaklarımın üzerine indirdikten sonra dağılan saçlarımı eliyle düzeltip, çenemi okşadı.

"Tamam, birazdan biter benim de sporum. Duş alıp sana yardıma gelirim."

🌹

Yaptığım krepleri masanın üzerine koyup, içlerine reçel sürdüm. Canavarlar için hazırladığım meyve sularını masanın üzerine koyup, haşlanmış yumurtaları canavarların elleri yanmasın diye soğuk sudan geçirdim. Kabukları benim bile elimi yakarken, kim bilir canavarlarımın elleri nasıl kızarırdı.

Duhan biraz önce gelip benim her şeyi hallettiğimi görünce canavarları uyandırmak için yukarıya çıkmıştı.

Birkaç dakika sonra koridorda yankılanan çığlık seslerinin ardından, kızlarım koşarak mutfağa adım attılar.

Birkaç saniye sonra İlkay ve Duman da mutfağa koşarak girdi.

"Günaydın canavarlar. Niye koşuyorsunuz bakalım."

"Günaydın." Benim üç canavardan kısık bir günaydın sesi gelirken, dördüncü canavar kardeşlerinin aksine büyük bir gülümseme ile dolu dolu günaydın dedi.

Merakla canavarlara bakarken, Duhan mutfağa adım attı.

"Evet kim kazandı yarışı?"

"Biz kazandık." diyen kızlarım birbirlerine bakıp gülümsediler. Sonra Duman'la İlkay'a dönüp dillerini çıkardılar.

"Şş çok ayıp. Dil çıkarmak ne demek?" derken benim de içimden gülmek geliyordu.

Kızlarım bana utanarak bakıp,gözlerini kaçırdılar.

"Ne yarışıymış bakalım."

Duhan bu sefer kahve yerine hazırladığım çayları bizim için bardaklara koyarken, ben de kızarmış ekmekleri ekmek sepetine koyuyordum.

"Kim daha önce mutfağa gidecek yarışı. Bir de seni öpme yarışıydı."

Duhan'ın canavarları göz ucuyla süzüp yanıma gelmesinin ardından yanağımda hissettiğim baskıdan Duhan'ın beni öptüğünü anlıyordum.

"İlk yarışı anlaşılan kızlar kazanmış ama son yarışmayı ben kazandım. Ayrıca seni öpmeye başlasalar duracaklarını zannetmiyorum."

Duman çekingen adımlarla bana doğru gelince Duhan, Duman'ı kucağına aldı. Yanağımda hissettiğim ikinci baskı ile gülümseyerek Duman'a döndüm.

Canavarlar benden gözlerini kaçırarak arada bizim olduğumuz tarafa bakıyordu. Aydan dayanamamış olacak ki Duhan'ın ayaklarının ucuna basıp kollarını kucağına alması için yukarı kaldırdı.

Duhan kollarıma Duman'ı verdikten sonra Aydan'ı kucağına aldı. Ben yanağımı uzatarak Aydan'ın öpüp öpmeyeceğini görmek istiyordum.

Aydan ilk önce burnunu kıvırdı ama yine de yanağımın üzerine ufacık bir öpücük kondurdu. Geri çekilmeyince daha fazla öpmesini beklerken, ısırmaya çalışması ile biraz şaşkınlıkla bir miktar kahkahayla geri çekildim.

Aydan kollarını birbirine bağlayıp, dudaklarını sarkıtıp küs ifadesiyle konuşmaya başladı.

"Bu bize yalal söylediğin içindi."

"B-ben.." şaşkınlıkla Aydan'ın bana hesap sormasını izledim.

"Ben size yalan söylemedim. Sadece size gerçekleri hemen anlatamadım."

"Ihııım. Şimdi sen diyorsun ki anneciğim yalal söylemek istemedin bize." Aydan'ın yalan yerine yalal demesine gülmek istesem de ciddiyetimi korudum.

"O zaman isteyerek yapmak değil mi?" Aydan kafası karışmış bir şekilde canavarlara döndü. Hepsi şaşkınca birbirine bakıyordu.

"O zaman yanağın için verdiğim ceza da yannış oldu."

"Ne cezası?" Canavarların düşünce yapılarını bazen anlayamıyordum.

"Bizim kalbimiz acıdı. Sen bize yalal söyleyince. Ben de hem öptüm hem de sana ceza verdim o yüzden ısırdım anneciğim."

Aydan'ın söyledikleri ile ben gerçekten birer canavar doğurduğumu anlamıştım.

"Çok özür dilerim."

Aydan'ın gözlerinin dolmaya başlaması ile ben de panikle bir kucağımda sessiz kalan Duman'a, bir de masanın başında gözleri dolmuş diğer canavarlara baktım.

"Anneciğim benim canım yanmadı ki. Hem çocuklar annelerine ceza vermezler. Anneler kızdığında çocukları daha az canavar olsun diye ceza verirler."

Yanağıma birden bire öpücük kondurmaya başlayan Aydan, kollarını hem bana hem Duman'a sarıp öpmeye kaldığı yerden devam etti.

Duhan'ın kollarına koşan Aycan ve İlkay da Duhan sayesinde bana kollarını sarmaya çalışırken ben kahkahalarıma engel olamıyordum. Duhan da canavarlara katılınca, Duman da arada kaynayıp oyunumuza ayak uydurmuştu.

En son kahvaltı masasında yumurtaları birbirine vurarak oyun oynayan canavarları izlemeye ara verince gözlerim gök mavileriyle buluştu.

Benim kalbi güzel, sevdiğim adamın şefkatli ve merhametli yanları canavarlarıma da geçmişti.

Dün gece buradaki çıkmazıma inat derin ve huzurlu bir nefes aldım.

🌹

Bölüm nasıldı?

Şu ana kadar yazdığım en uzun bölümdü. Uzunluğunu beğendiğiniz mi? Normalde bu kadar uzun yapmamamın nedeni hem ben uzun olunca okumayı sevmiyorum hem de maalesef o kadar zamanım olmuyor. Bu aralar ilham canavarlaşırım bol. Ben de anlamadım ama olsundu.

Merak etmeyin canavarlar konuyu kapatmadılar. Bir sonraki bölüm de canavarlılarını ortaya koyacaklar.

Bölüm gecikince Instagram'dan duyuru veya kesit paylaşabilirim. Eğer takip etmek isterseniz;

Instagram: gamzzeeli.wattpad

20.08.2019


🌹

Continue Reading

You'll Also Like

573K 18.8K 66
Tüm ön yargıları bir kenara bırakın ve bu dünyanın içine girmek için harekete geçin . Aynı gözüken ama farklılıkların olduğu bir dünya burası. "Bek...
632K 42.3K 107
[22.12.2020 - 05.04.2021] Bir kadın düşünün kendi halinde mesleğini yapan doktor...●■ Bir adam düşünün nişanlısını kaybettikten sonra ,nişanlısının...
785K 25.3K 64
Birini ilk gördüğünüz andan itibaren kaç yıl sevdiniz? Birini ilk gördüğünüz an onunla evleneceğiniz hissetmiş miydiniz? Nazım Hikmet demiş ki "sen...
307 122 19
Tek başına olmayı başaran bir alfa kurdu kimse yokluğu ile korkutmasın.