Ferfecir (ZOR AŞKLAR SERİSİ...

Galing kay _mavipapatyaa_

2.9M 116K 21.3K

Aydeniz.. Annesinin ölümü ile kendini kaybeden babasının, şiddetine maruz kalan, okuduğu üniversiteyi bitirme... Higit pa

💜 TANITIM 💜
💜 BÖLÜM 1 💜
💜 BÖLÜM 2 💜
💜 BÖLÜM 3 💜
💜 BÖLÜM 4 💜
💜 BÖLÜM 5 💜
💜 BÖLÜM 6 💜
💜 BÖLÜM 7 💜
💜 BÖLÜM 8 💜 MARDİN
💜 BÖLÜM 9 💜
💜 BÖLÜM 10 💜
💜 BÖLÜM 11 💜
💜 BÖLÜM 12 💜
💜 BÖLÜM 13 💜
💜 BÖLÜM 14 💜
💜 BÖLÜM 15 💜
💜 BÖLÜM 16 💜
💜 BÖLÜM 17 💜
💜 BÖLÜM 18 💜
💜 BÖLÜM 19 💜
💜 BÖLÜM 20 💜
💜 BÖLÜM 21 💜
💜 BÖLÜM 22 💜
💜 BÖLÜM 23 💜
💜 BÖLÜM 24 💜
💜 BÖLÜM 25 💜
💜 BÖLÜM 27 💜
💜 BÖLÜM 28 💜
💜 BÖLÜM 29 💜
💜 BÖLÜM 30 💜
💜 BÖLÜM 31 💜
💜 BÖLÜM 32 💜
💜 BÖLÜM 33 💜
💜 BÖLÜM 34 💜
💜 BÖLÜM 35 💜
💜 BÖLÜM 36 💜 FİNAL
💜 SONSÖZ 💜
💜 TÜM HİKAYELERİM 💜
💜 SOSYAL MEDYA 💜

💜 BÖLÜM 26 💜

48.2K 2.3K 487
Galing kay _mavipapatyaa_

Mardin Masalı'nı taaa 2016'tan bu yana bilen okuyucularıma bir sürprizim var 😍
Yeni okuyucularım o tadı belki bilmez ama eski okuyucularım haftalık bölümleri beklerken neler yaşarlardı iyi bilirim.


----------


Hayat, bir masal gibidir.
Ne kadar uzun olduğu değil, ne kadar güzel yaşandığı önemlidir.

••

"Bu ne arkadaş?
İki günde bir hakkımda evlilik kararı verilir oldu?"

Barış'ın isyanı havada asılı kalırken Araf ve Cevdet ağa birbirlerine öfke dolu gözlerini dikmişlerdi.
Zeliha ise kollarımın arasında korkudan tir tir titriyordu. Avlunun geri kısmında olduğumuzdan bizi görmüyorlardı.

"Beni dellendirme Cevdet Ağa! Ortada doğru düzgün bir netlik yokken, ne hükmü bu?"

Zeliha kollarımdan sıyrılarak onlara doğru yürümeye başladığında bileğinden yakalayarak mani olmak istemiştim fakat karşı koymuştu. Ürkek adımlarıyla yanlarına vardığında Cevdet ağa öfke küpüne dönmüştü.

"Buradadır işte Zeliha! Sen daha neyi ispatlayama çalışırsın Araf Ağa!
Sana gelince Zeliha, seni geberteceğim namussuz!" diyerek bir hışımla elini kaldırdığında korku ile onlara bakıyordum.
Cevdet ağanın Zeliha'ya tokat atmak için kaldırdığı eli, Araf tarafından havada bırakılmıştı.

"Sakın! Sakın deneme!"

"Ağam, yemin billah olsun gebe değilim ben. İnanmıyorlar bana. Ben etmedim öyle bir şey!"

Bunları söylerken utandığı öyle belliydi ki zavallı kızın. Konuşurken ellerini önünde bağlamış, başını öne eğmişti. Zeliha'nın sözleriyle aklı karışan Araf'ın ise bir şeyler düşündüğü belliydi.

"Sen bu kızın gebe olduğunu nereden biliyorsun Cevdet Ağa?"

"Karnındaki şişliği görmez misin? Günlerdir soruyorum, söylemez! Bir sabah kalktım baktım, Zeliha yok. Bir haber geldi, Kurtbey konağına sığınmış! Şimdi gel de açıkla Araf ağa!"

"Yeter!" diyerek herkesi susturan bu defa Yavuz babamdı. En başından beri suskun kalıp olayları dinleyen babam, sonunda dahil olmuştu. Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken neler olacağını kestiremiyordum.

"Kız daha 14 yaşında!
Doktora götürdün mü sen bu kızı? Yok!
Gebedir dedin, dövdün ve hüküm kesiyorsun öyle mi? Çık git konağımdan hele! Önce bu kız doktora gidecek, ondan sonra ne yapılması gerekiyorsa yapılacak!"

"Hep birlikte gideceğiz! Ben de öğreneceğim sonuçları!"

Daha fazla suskun kalamayıp yanlarına gitme kararı vermiştim. Bu kadarı çok fazlaydı.

"Kızı ne hale düşürdünüz farkında mısınız? Zaten utanıyor, birde hastaneye mi götüreceksiniz? Baba izin verme böyle bir şeye. Hamile değilim diyorsa, değildir."

"Aydeniz kızım, sen karışma. Gebe olup olmadığını bilmemiz gerekiyor ki, bir sonuca varalım."

"O halde ben gideceğim yanında. Erkeklerin ne işi var?"

Yavuz babam bir süre düşündükten sonra onaylarcasına bakmıştı bana.

"Doğru dersin. Araf'ı alın gidin, bekliyoruz haberleri."

Zeliha bana sığınırken Araf gurur duyan gözlerle bakıyordu gözlerime. Arabaya bineceğimiz sırada Cevdet ağa direnmiş ve hastaneye gelmek istemişti. Sonuçları kendi gözleriyle görmek istediğini söylüyordu ve direnemezdik. Doğruları görüp inanması gerekiyordu. Sessiz ve gergin geçen bir yolun ardından nihayet hastaneye varmıştık.

Doktorun yanına ilerlerken Araf ve Cevdet ağa hemen arkamızdaydı. Odaya geldiğimizde ben Zeliha ile girmiştim fakat Cevdet ağa da girmek istemişti.
Araf o esnada kapının önüne dikilerek girmesine mani olmuş ve öfkeli bakışlarını üzerine dikmişti.

"Sorun nedir?"

Henüz 30'lu yaşlarında olan, güzel fizikli, bakımlı, sevecen bir kadın karşılamıştı bizi. Pozitif enerjisi ile kendimizi rahat hissetmemizi sağlamıştı. Sorduğu soruya ne diye cevap vereceğimi düşünürken Zeliha'nın akan yaşları ilişmişti gözüme.
Doktor endişeli gözlerle bana bakarken bir şeyler söylemem gerekiyordu.

"Hamile olduğunu düşünüyorlar ama Zeliha değilim diyor. Bende inanmıyorum ama aşiret işte.."

Kadın biraz öfke biraz burukluk kaplayan gözlerini odada dolaştırıp Zeliha'nın elinden tutmuştu.

"Korkulacak hiçbir şey yok, rahat ol tatlım." demişti merhametli bir sesle. Daha sonra sedyeye uzamasına yardımcı olmuş ve karnını açmıştı.
Ekrana uzun süre baktıktan sonra kaşları çatılmıştı. Hamile olma ihtimali yüreğimi acıtırken doktorun söyleyeceklerine dikkat kesilmiştim.

"Gebelik yok." demişti gülümseyerek. Daha sonra devam etmişti.
"Fakat birkaç tahlil istiyorum, şüphe ettiğim başka bir şey var. Sonuçları bir alalım, öyle net konuşuruz."

Odadan çıktığımızda hem mutluydum hemde endişeli. Hamile değilse neden şişkindi karnı? Cevdet ağa gerilmiş sinirleriyle kapıda bizi beklerken patlamaya hazır olan bendim.

"Hamile değilmiş Zeliha! Sen nasıl bir babasın ya? Kim bilir ne rahatsızlığı var kızın!
Vicdansız!"

"Bu karnı ne o zaman?"

Cahile lâf anlatmak deveye hendek atlatmaktan zordu gerçekten. Kızını alıp hastaneye getirmek yerine inanmak istediğine inanmış ve onu dövmüştü. Ona daha fazla söyleyecek şey bulamıyordum.
Pislik adamı Araf ile başbaşa bırakarak Zeliha'nın koluna girmiş ve gereken tahlilleri yaptırmaya götürmüştüm. Sonuçlar çıkana kadar o adamdan en uzak köşede beklemiştim.

"Ben demiştim abla, yapmadım bir şey demiştim."

Onu kendime çekerek saçlarına şevkatli bir öpücük bırakmıştım. O sırada yanımıza gelen hemşire sonuçları vermişti elimize. Doktorun odasına girdiğimizde yeniden dikkatle bakmıştı sonuçlara.

"Tahmin ettiğim gibi, yumurtalıklarında kist var ve bu durum karnında şişkinlik yapıyor. Şimdilik ilaç tedavisi ile başlayalım. Olmazsa başka yollara yöneliriz."

Doktorun son cümlesi ile içime su serpilirken uzun bir soluk vermiştim dışıma. Odadan çıktığımızda yüzümdeki gülümseme kocamın gözünden kaçmamıştı.

"Sonuç ne?"

"Kist varmış." dedikten sonra öfkeli gözlerimi Cevdet ağaya dikerek devam etmiştim.
"Şişliğin sebebi buymuş!"

Cevdet ağa biraz olsun utanmamıştı. Sanki kıza yaşattıkları öylesine şeylermiş gibi kolundan tutup sürüklemeye başlamıştı. O hızlı adımlar ile hastane çıkışına ilerlerken Araf seslenmişti gür sesiyle.

"Cevdet ağa! Bekle biraz!"

Yanına vardığımızda işaret parmağını adamın gözüne gözüne sallayarak konuşmuştu.

"Sakın! Sakın bir daha kulağıma böyle bir şey gelmesin.
Bundan sonra Zeliha benim gözetimim altında. Sanma ki seninle gelmesine izin veriyorum diye göz yumuyorum yaptıklarına. Bir daha bu kıza el kaldır, bak ne yapıyorum o elini!"

Bir süre öfkeli bakışlarını üzerinde tuttuktan sonra elimden tutarak dışarı çıkarmıştı beni. Öncelikle konağı arayarak olumlu haberi vermiş, daha sonra bana dönmüştü.

"Nereye götüreyim seni güzelim?"

"İşlerin yok mu?"

"Senden önemli işim mi var benim?"

Utançla gözlerimi kaçırarak durmuştum bir süre. Beni şımartması hoşuma gidiyordu. Nereye gitsek diye düşünürken bebeğimin verdiği acıkma sinyalleri ile gideceğimiz yer belli olmuştu.

"Karnımız acıkmış bebeğimle." dedim masumca gülümseyerek.

Centilmenlik yapıp kapımı açtıktan sonra kendi koltuğuna geçmiş ve aracı çalıştırmıştı. Yol boyunca karnımdan gelen guruldamaları bastırmaya çalışsam da bu pek mümkün olmamıştı. Araf ise gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.

"Ne var yahu?"

"Biz daha birkaç saat önce kahvaltı yapmadık mı?"

"Ben iki canlıyım Araf! İstemiyorsan götürme tamam ya!"

Bakışlarına şaşkınlık hakim olurken bozulan moralim ile başımı camdan dışarı çevirmiştim.
Elimde hissettiğim eli şevkatle sararken gözlerimi ona çevirmemek için büyük bir çaba harcıyordum. Bir süre avucunda tuttuğu elimi dudaklarına götürüp küçük bir buse bıraktığında göz ucuyla ona dönmüştüm.

"Seni her halinle seviyorum. Bundan sakın şüphe etme."

Yanaklarımı ele geçiren alev ile birlikte aracın camını açmak zorunda kalmıştım. Dışarıda esen ılık rüzgâr saçlarımı dağıtırken bundan rahatsız olmuyordum. Aracın durması ile geldiğimizi anlayarak araçtan inmiştim.
Mekana girdiğimizde içerisinin dekorasyonu dikkatimi çekmişti. Tamamen nostaljik bir mekandı. Etrafı incelerken görüş alanıma giren küçük sarışın bir kız ile gözgöze gelmiştik. Bana içtenlik ile gülümsedikten sonra yemeğini yemeye devam etmişti.

"Nereye daldın hayatım?"

"Şu masadaki kız, çok güzel Araf. Bizim de öyle bir kızımız olur mu?"

"Emirhan değil mi o?"

"Anlamadım?"

"Gel benimle." diyerek elimden tutmuş ve küçük kızın olduğu masaya götürmüştü beni.
Ben şaşkınca kocama bakarken o çoktan adamla muhatap olmuştu bile. Tahminimce adamın eşi olan kadın ile öylece bakakalmıştık.

"Emirhan!"

"Araf!"

"Vayy aslanım, nerelerdesin sen? Ağalığı bıraktı gitti dediler? Haber alamaz oldum senden."

"Öyle oldu be Araf, çok uzun hikaye. Nasıl da özlemişim ya!
Eşin mi?"

"Evet, 4 ay önce evlendik."

Gülümseyerek selam verdikten sonra ne yapacağımı bilemeden öylece bakınmaya başlamıştım.

"Buyurun oturun, birlikte yiyelim. Bu arada eşim, Beyza."

Masaya geçtikten sonra yavaş yavaş kaynaşmaya başlamıştık. Beyza soğuk gibi görünse de çok cana yakın bir kızdı. Az önce ne kadar sevimli diye incelediğim kız ise, onların kızıydı.
Araf ile Emirhan da liseden arkadaş olduklarını söylemişlerdi. Emirhan yaşadığı bazı olaylardan dolayı ağalığı bırakıp Istanbul'a yerleştiklerini anlatmıştı. Çok detaya girmese de bu anlattıkları bile beni ürkütmeye yetmişti.
Dikkatimi dağıtmak için küçük kız ile sohbet etmeye çalışmıştım bende.

"İsmin ne senin küçük hanım?"

"Küçük hanım deyilim ben. Adım Aden!"

"Ah pardon Aden. Benim adım Aydeniz."

Elimi uzattığımda havalı bir şekilde tutmuş ve Araf'a dönmüştü.

"Senin adın ne?"

"Araf."

"Memnun oydum." dedikten sonra kocama da elini uzatmıştı aynı havayla.

"Hamilesiniz galiba."

"Evet, ikiz bebek bekliyoruz." demişti gülümseyerek. Daha sonra karnıma kaymıştı gözleri. Henüz 3 aylık olan karnım göbek ile bebek arasında bir boyuttaydı ve ayırt edilemiyordu. Bu yüzden Beyza'nın sormaya çekindiğini tahmin etmiştim.

"Bende hamileyim, 3 aylık."

"Allah bağışlasın."

Gittikçe koyulaşan sohbetimizde vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştım. Aden dünyalar tatlısı, konuşkan bir kızdı. Büyümüş de küçülmüş dediklerindendi tam olarak.

"Yine görüşelim inşallah."

"Istanbul'a döneceğim, dönmeden görüşelim."

Vedalaştıktan sonra mekandan çıkmış ve araçlarımıza yönelmiştik. Araf'ın gözlerine oturan hüznü çözemiyordum bir türlü.
Ne olmuştu birden bire?

"Neyin var hayatım?"

"Emirhan..
Öyle zor şeyler yaşadılar ki..
Hikayelerinin bir kısmını biliyorum, burada ağalık yaptığı zamanlardan. Sonrasını başkalarından duymuştum fakat inanmamıştım. Doğruymuş. Emirhan ve Beyza bu topraklarda adı silinmeyecek bir aşk yaşadıklar güzelim. Öyle zorluklar yaşadılar ki..
Fakat her birini el ele aştılar ve güçlü kalktılar ayağa."

Neler yaşadıklarını detaylarıyla merak etsem de bunu kaldıramayacağımı biliyordum. Bu yüzden susmayı seçmiştim.

"Bizde öyle olacağız. Yıllar yıllar sonra bile bizden de bahsedecekler bu topraklarda."

"Biliyorum güzelim, biliyorum."

Her ne kadar konuşsak da kafası dağılmamıştı Araf'ın. Zihnini kurcalayan bir şeyler olduğunu biliyordum fakat anlatmıyordu. Canımı sıkmak istemiyordu.
Beni konağa bırakıp işe gitmek için yeniden yola koyulduğunda içeri girmiştim bende. Az önce olanlar hala aklımdaydı. Dalgın dalgın avluda yürürken Naze anne halimi görmüş ve yanıma gelmişti.

"Kızım, ne bu halin? Solgun görünüyorsun?"

"İyiyim anne, yoruldum biraz."

"Yok yok, başka bir şey var sende. De hele?"

"Araf'ın liseden bir arkadaşı ile karşılaştık. İsmi Emirhan'mış. Eşi ile sohbet ettik, konuştuk. Bazı şeyler anlattılar, inanması güç şeyler."

"Dönmüşler mi? Buradalar mı?" demişti hayretle.

"Sende mi tanıyorsun?" demiştim şaşkınlıkla.

"Anne hikayelerini bilmek istiyorum. Anlat ne olur!"

Avludaki sedirlere geçtikten sonra hikayeyi en başından sonuna anlatmıştı. Dayanamayıp gözyaşlarımı özgür bıraktığımda elimi tutarak teselli etmişti.

"Anne, bir kadın evladına bunları nasıl yaşatır? Ben gittiğimde sen beni getirmek için elinden geleni yaptın, benden yana oldun! Oğlunun karısını öldürmeye çalışmak nedir?"

"Berivan yılanın tekiydi kızım. Neyse ki kurtuldular ondan."

Ben daha ilk fırtınada kaçıp giderken onlar nelerle mücadele etmişlerdi. Bu bana ciddi bir ders olmuştu. Bir kadın şartlar ne olursa olsun, sevdiği adamın arkasında durmalıydı.

Ağustos ile yaz mevsimi de buraya veda ederken en sevdigim aylardan birine girmiştik.
Eylül..
Bu ayda yağan yağmur bile ayrı güzeldi. Havanın ılık olmasıyla avluya inmek istemiştim fakat çiseleyen yağmur buna mani olmuştu. Odama geçerek telefonumu elime almış ve oyalanmaya başlamıştım bende. Hale'nin sesi soluğu çıkmıyordu birkaç haftadır. Beni bu kadar uzun süre ihmal etmesi imkansızdı.

Arama kaydına girerek çalan telefonumun açılmasını beklemiştim bir süre. Uzun çalışlar sonunda açılmıştı neyse ki.

"Sesin soluğun çıkmıyor balım, arayayım dedim."

"Yoğun çalışıyorum Aydeniz. Mesaiye kalıyorum sürekli."

"Neden? Bir sorun mu var?"

"Hayır."

"Sende bir şeyler var Hale. Sesin iyi gelmiyor."

"Şey.. iyiyim aslında. Bir şeyim yok."

"Hale! Hamile halimle yollara düşürme beni. Neyin var anlatacak mısın, uçak bileti alayım mı?"

"Ah tamam, tamam. Anlatacağım."

Bir süre aramızda sessizliklik olmuştu. Nereden başlaması gerektiğini düşünüyordu eminim ki.

"Çok saçma gelecek Aydeniz. Bana da saçma geliyor inan bana. Nasıl oluyor bilmiyorum ama oluyor işte. Engel olamıyorum."

"Neye?"

"Şey.. o sürekli rüyama giriyor. Sürekli aklımda. Çıkaramıyorum Aydeniz, yardım et bana."

"Kim o Hale? Korkutma beni!"

"Barış!" demişti mırıldanır gibi bir ses tonuyla.

Duyduğum isim ile ilk şoku atlattıktan sonra gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıyordum. Dudaklarımdan firar edecek en küçük bir kahkaha ölüm fermanımı imzalamak olurdu.

"Bende seni tanıyorsam gülmemek için tutuyorsun şu an kendini. Aydeniz bak kapatırım telefonu."

"Tamam tamam, kapatma. Yani kusura bakma canım arkadaşım ama Barış senin aklını çoktan fethetmiş."

"Ay ne alaka Aydeniz? Ben o muşmula suratlı ile ne yapayım?"

"Evlenebilirsin."

"Seni öldürürdüm de karnındaki yiğenime şükret."

"O halde bana başka bir mantıklı açıklamada bulun."

Susmuştu. Çünkü ben haklıydım.
Hale buradayken belliydi bu işin böyle olacağı. Şimdi sıra Barış cephesinde olanları öğrenmeye gelmişti. Telefonu kapattıktan sonra saatime bakmıştım. İşten gelme saatleri gelmişti bile. Az sonra burada olurlardı. Odadan dışarı çıktığımda yağmurun durduğunu görmüştüm.

Odamdan çıkardığım tabureyi kenar kısma koyarak aşağı avluya bakınmaya başlamıştım. Açılan kapıdan ilk olarak Barış girmişti. Diğerlerinin gelmesini beklerken kapı kapanmış ve Barış hızla yukarı çıkmaya başlamıştı.

"Diğerleri nerede?" demiştim korku dolu gözlerle.

"Sakin ol Aydeniz, bir şey yok. Ben bilerek erken geldim, beklemedim onları. Konuşmamız lazım."

Kaşlarım çatılırken anlatacaklarına dikkat kesilmiştim.

"Bak şimdi çok saçma gelecek biliyorum ama elimde değil."

Aynı cümleyi kurmuştu resmen Hale ile. İkisi de bariz şekilde düştükleri durumu kabullenmiyorlardı.
Oysa ki ateş bacayı çoktan sarmıştı.

"Dur tahmin edeyim. Hale bir türlü aklından çıkmıyor."

"Nasıl bildin?" demişti şaşkınlıkla.

"Bilmem, malum oldu herhalde."

"Aydeniz bir şey yap."

"Çözümü kolay, evlenin."

Gözleri faltaşı gibi açıldıktan sonra hızla kalmıştı yerinden. Bir şey söylemek için ağzını açıyor, sonra vazgeçiyordu. Birkaç sefer böyle süren durum sonunda "ben o çatlak ile evlenmem" diyerek aşağı inmeye başlamıştı.
O kadar dalgındı ki Araf'a çarptığının bile farkında değildi.

"Neyi var bunun?"

"Valla neyi var bilemem ama yakında düğün var hayatım." demiştim genişçe bir gülümseme ile.

Düğün çok yakındı. Hale yakında Mardin gelini oluyordu.


--------

En sevdiğiniz kısım neresiydi?

Emirhan - Beyza çiftimizi okuyunca duygulandınız mı?
Ben yazarken çok duygulandım.

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

855K 38.7K 40
TANITIM! Artık aşka inanmayan ve sadece iş dünyasında göstermelik olması için evlenen bir adam! Kibarlığı ile kızların dikkatini çekse de artık düzen...
258K 11.3K 112
Umutların aşka bağlandığı bir hikaye... "Mum ışığıyla yakılmış hayallerim küller halinde savrulan umutlarım vardı benim." ♥♥♥ Hayata kaldığın yerden...
4.2K 1.4K 6
Wattpad'da ilk İsmişah adlı kitaptır ve ilk karakterdir Hikaye açıklamasını okuduğunuzda kafanızda bir şeyler kuracaksınız ama içine girdiğinizde çok...
1.8K 87 7
Genç kadın hızla Arkasını döndü ve adamın yüzüne en sert darbesini indirdi. "Ordu hem sana hem bana küçük Çınar Karaman! Yıllar önce ben gittim. Şimd...